Sinema, 19. yüzyılın sonlarında hareketli resimlerin perdeye yansımasıyla başladığı günden bu yana, belki de sanat dalları arasında teknolojiyle en sıkı fıkı olandır. Yıllar boyunca birçok farklı teknoloji, film çekimlerinde kullanılarak sinemalarda âdeta devrim yaratmayı başarmıştır.
Biz de bu içeriğimizde sinema tarihini kökten değiştirmeyi başarmış teknolojileri inceliyoruz. Bu teknolojiler, inanılmaz gerçekçi görüntülerden sinemadaki izleme deneyiminize kadar her şeyi etkilemeyi başardı. Sadece izlediğimiz şeyi değil, hikayelerin anlatılma biçimini de değiştirdiler.
Sesin gelişi
Sinemanın ilk yıllarında oyuncuların mimikleri her şeydi, çünkü ses yoktu. Filmler orkestra eşliğinde canlı müzikle gösterilirdi. Ancak 1927 yılında vizyona giren „The Jazz Singer“, Vitaphone teknolojisi sayesinde ses ve görüntüyü senkronize ederek sinemada sessiz dönemi fiilen bitirdi. Bu teknoloji, diyaloğun sinemaya girmesini sağladı ve hikaye anlatıcılığını kökten değiştirdi.
Sesin gelişi sadece teknik bir değişim değildi; aynı zamanda oyunculuk stillerini de değiştirdi. Abartılı tiyatro mimiklerinin yerini, ses tonunun ve vurguların önemli olduğu daha doğal bir oyunculuk aldı. Bugün Dolby Atmos gibi çevresel ses teknolojileriyle salonun içinde mermilerin vızıldadığını hissediyorsak, bunu o bu teknolojinin kullanılmaya başlamasına borçluyuz.
Technicolor
Dünya renkliydi ama sinema uzun süre siyah-beyaz kaldı. Renkli filmler üzerine yapılan denemeler olsa da, Technicolor süreci bu işin gerçek devrimi oldu. Özellikle 1939 yapımı Oz Büyücüsü filmi, Dorothy’nin siyah-beyaz dünyadan renkli Oz diyarına geçişi, sinema tarihinin en ikonik anlarından birine ev sahipliği yapıyor. Technicolor, üç farklı film şeridini aynı anda kullanarak o dönem için inanılmaz derecede canlı ve doygun renkler elde edilmesini sağladı. Böylece yönetmenlere duyguyu aktarmak için „renk paleti“ kullanma özgürlüğü verildi.
Yeşil perde
Bugün Marvel filmlerinden hava durumu sunucularına kadar her yerde kullanılan yeşil perde teknolojisi görsel efektleri inanılmaz bir seviyeye getirmesiyle filmlerde devrim yaratmayı başardı. Bu teknoloji sayesinde oyuncularınızı stüdyodan çıkarmadan istediğiniz yere götürebiliyor, istediğiniz türden efektleri ekleyebiliyorsunuz. Temel mantığı da çok basit. Belirli bir renk tonunu dijital olarak silip, yerine başka bir görüntü yerleştirmek yeterli. Bu teknoloji sayesinde, uzayın derinliklerinde geçen sahneler için gerçekten uzaya gitmemize gerek kalmadı.
CGI (Bilgisayar efektleri)
Eğer sinemada „devrim“ kelimesini tek bir teknolojiye verecek olsaydık, bu kesinlikle CGI olurdu. 1993 yapımı Jurassic Park, dinozorların o kadar gerçekçi görünmesini sağladı ki, izleyiciler gözlerine inanamadı. CGI, bilgisayar yazılımları kullanılarak sıfırdan karakterler, yaratıklar, patlamalar ve mekânlar yaratılmasını sağlıyor ve günümüzde tamamen gerçek gibi görünen efektler oluşturulmasına imkân tanıyor.
Hareket yakalama
CGI karakterler harikaydı ama insan duygusunu yansıtmakta zorlanıyorlardı. İşte burada devreye „Motion Capture“ ya da Türkçe adıyla “Hareket Yakalama” girdi. Oyuncuların üzerine yerleştirilen sensörler sayesinde, onların her bir mimik ve vücut hareketi dijital bir iskelete aktarıldı. Bu teknolojinin en unutulmaz örneği, Andy Serkis’in canlandırdığı Yüzüklerin Efendisi serisindeki Gollum karakteri diyebiliriz.
Sanal prodüksiyon
Listemizin son sırasında, sinemanın en yeni ve en heyecan verici teknolojisi var. Yeşil perdeye veda etmemizi sağlama potansiyeline sahip bu teknoloji, özellikle The Mandalorian dizisiyle popülerleşmişti. Basitçe anlatacak olursak yüksek çözünürlüklü LED ekranlardan oluşan bir stüdyoyu kullanıyor. Yeşil perde yerine arka plan o anda gerçek zamanlı olarak ekranlara yansıtılıyor. Bu teknoloji sayesinde oyuncular, boş bir yeşil duvara bakmak yerine, gerçekten bulundukları ortamı görerek oynayabiliyorlar. İzleyiciler için de çok daha gerçekçi görünen bir sonuç ortaya çıkıyor. Sinemanın geleceği olarak nitelendirebiliriz.
Kısacası sinema dünyasında 1900’lü yıllardan günümüze kadar çok farklı teknolojiler kullanıldı ve her biri filmleri baştan aşağı değiştiren sonuçlara yol açtı. Günümüzde çok iyi görsellere, seslere ve efektlere sahip yapımlar izliyorsak bunu kullanılan teknolojilere borçluyuz.

