Otomobil sahibi olmak çoğu zaman bir ihtiyaçtır. Bizi bir yerden bir yere götürür, hayatımızı kolaylaştırır. Ama bazı otomobiller vardır ki onlar ihtiyaçtan çok daha fazlasıdır; birer tutku nesnesidir. İşte o otomobiller, direksiyonuna her geçtiğinizde yüzünüzde anlamsız bir gülümseme oluşturan, her virajı ve her düzlüğü bir keyif anına dönüştüren makinelerdir.
Bu tutkunun belki de en saf, en ulaşılabilir ve en eğlenceli hâli hot hatch’lerde saklıdır. „Küçük kasa, büyük motor“ felsefesinin vücut bulmuş hâli olan bu canavarlar, pratik bir hatchback gövdesinin içine saklanmış birer spor otomobil ruhu taşırlar. Biz de bu içeriğimizde kimisi poster olup odaların duvarlarını süsleyen, kimisi ise günümüzde yolların tozunu attıran efsane hot hatch’ler listesi hazırladık. Dilerseniz daha fazla uzatmadan listeye geçelim.
Karşınızda her biri kendi döneminin kralı olan efsane hot hatch’ler:
Volkswagen Golf GTI (MK1): Her şeyi başlatan gerçek efsane
Eğer bir „hot hatch“ sözlüğü olsaydı, tanımının yanında onun fotoğrafı olurdu. 1976’da piyasaya çıktığında kimse bu küçük aile arabasının bir devrim yaratacağını tahmin etmiyordu. Hafif gövdesi, 110 beygirlik capcanlı motoru ve muhteşem yol tutuşuyla Golf GTI, „spor otomobil“ tanımını sonsuza dek değiştirdi ve kendisinden sonra gelecek olan herkese ilham kaynağı oldu.
Bugün bile sürüş dinamikleriyle takdir toplayan MK1 GTI, bir otomobilden daha fazlası; bir kültürün başlangıç noktasıdır. Kırmızı çerçeveli ön ızgarası ve vites topuzundaki golf topu detayı gibi ikonik dokunuşlarıyla otomobil tarihinin en özel modellerinden biri olarak her zaman hatırlanacak.
Peugeot 205 GTI: Saf sürüş zevki isteyenlerin favorisi
Golf GTI ateşi yaktıysa o ateşi harlayanların başında kesinlikle 205 GTI gelir. 80’lerin ortasında sahneye çıkan bu Fransız yıldızı, „ne kadar hafif, o kadar iyi“ felsefesinin en saf temsilcilerindendi. Özellikle 1.9 litrelik 130 beygirlik motoruyla adeta bir cep roketiydi.
Onu efsane yapan şey ise filtresiz sürüşüydü. Hidrolik direksiyon yok, elektronik yardımcılar yok… Sadece siz, hafif bir şasi ve virajlarda arkanın tatlı tatlı kaymasına izin veren o meşhur ayarı. Kontrol etmesi zor ama ustalaştığınızda da inanılmaz keyifli olan 205 GTI, gerçek bir sürücü otomobiliydi.
Renault Clio II RS: Yüksek devir onun işi
Turbo devri başlamadan önceki son kalelerden biri… Renault Sport mühendislerinin elinden çıkan Clio II RS, yüksek devir çevirmeyi seven atmosferik motorun ne kadar keyifli olabileceğinin kanıtıydı. Önce 172, sonra da 182 beygire ulaşan 2.0 litrelik motoru, devir saati 7000’i aştığında attığı çığlıklarla bilinirdi.
Küçücük gövdesine sığdırılan bu güçlü motor ve olağanüstü yol tutuşu, onu virajlı dağ yollarının kralı yapıyordu. Günümüzün turbo motorlu hot hatch’lerinden çok farklı bir karaktere sahip olan Clio Sport, safkan ve devir odaklı bir sürüş arayanların hâlâ gözdesi.
Honda Civic (EP3) Type-R: VTEC devrimi
Honda’nın değişken zamanlamalı supap kontrol sistemi VTEC, bir otomobilde sanki iki farklı motor varmış gibi hissettiriyordu. Düşük devirlerde sakin bir aile arabasıyken, devir 6000’i geçtiğinde adeta bir yarış otomobiline dönüşüyordu.
Özellikle EK4 kasa VTi ve sonrasında gelen EK9/EP3 Type-R modelleri, bu teknolojinin en iyi örneklerindendi. Japon mühendisliğinin getirdiği sorunsuzluk, modifikasyona olan yatkınlığı ve o bitmek bilmeyen devir çevirme isteği, Civic’i bir hot hatch ikonuna dönüştürdü.
Hyundai i20N: Yıllar sonra kıymeti daha iyi bilinecek!
Hyundai i20N, listemizdeki en genç üyelerden biri olsa da şimdiden adını efsaneler arasına yazdırmayı başardı. Hyundai’ın performans departmanı „N“ tarafından geliştirilen i20N, eski usul hot hatch ruhunu modern teknolojiyle birleştirmeyi başarıyor. 204 beygirlik turbo motoru, mekanik kilitli diferansiyeli ve oyuncu şasisiyle inanılmaz eğlenceli.
Onu bu kadar özel kılan şey ise sunduğu paketin tamamı. Hem günlük kullanıma uygun konforu sunuyor, hem de bir düğmeye basarak pist günlerine hazır bir canavara dönüşebiliyor. Egzozundan çıkan patırtılar ise pastanın üzerindeki çilek! i20N, hot hatch ruhunun ölmediğinin en büyük kanıtı! Keşke üretimi devam etse…
Ford Focus RS (Mk1): Gerçek ralli arabası sokağa indi!
Ford, „RS“ (Rallye Sport) rozetini her zaman en özel modellerine layık görmüştür ve ilk Focus RS de bu ismin hakkını sonuna kadar verdi. WRC’de yarışan ralli otomobilinin neredeyse aynısını yollara çıkarmak gibi çılgınca bir fikrin ürünüydü. O dönemdeki rakiplerinden çok daha agresif bir görünüme, genişletilmiş çamurluklara ve devasa bir turbo motora sahipti.
Onu asıl özel kılan ise Quafe marka mekanik kilitli diferansiyeliydi. 212 beygirlik gücü ön tekerleklere bu kadar verimli aktarmak o zaman için devrim niteliğindeydi. Direksiyonu inanılmaz hisli, yol tutuşu ise bir o kadar vahşiydi. Focus RS, uysal bir hatchback değil, her an dizginlenmeyi bekleyen safkan bir yarış atıydı ve bu yüzden asla unutulmadı.
MINI Cooper S (R53 / R56): Go-kart hissinin modern yorumu
BMW’nin MINI’yi yeniden hayata döndürdüğü proje, otomobil dünyasına „go-kart hissi“ diye bir kavram hediye etti. Bu hissin zirve noktası ise şüphesiz Cooper S modelleriydi. Özellikle R53 kodlu ilk jenerasyon, kompresör (supercharger) beslemeli motorunun anlık tepkileri ve o karakteristik vınlamasıyla gönüllerde taht kurdu.
Köşelere yerleştirilmiş tekerlekleri sayesinde adeta bir ray üzerinde gidiyormuş gibi viraj alan Cooper S, sürüş keyfini her şeyin önünde tutuyordu. R56 kasasıyla turbo motora geçiş yapsa da o çevik ve oyuncu karakterini asla kaybetmedi. Stil sahibi, kompakt ve inanılmaz eğlenceli olan Mini Cooper S, hot hatch tanımına „sevimlilik“ ve „şıklık“ katan model oldu.
Seat Leon Cupra R (1M): Alman teknolojisi, İspanyol ateşi!
Volkswagen Grubu’nun parçalarını kullanmak bir avantajdır ama bunu kendi karakterinle harmanlamak bir sanattır. Seat, Leon Cupra ile işte tam olarak bunu başardı. Golf GTI ile aynı platformu ve motoru paylaşmasına rağmen Cupra, her zaman daha vahşi, daha asi ve daha ateşli olan kardeşti.
Özellikle ilk jenerasyon Cupra R’ın 225 beygirlik motoru ve dört çeker sistemi, onu döneminin en hızlılarından biri yapıyordu. Sonraki nesillerde de bu gelenek bozulmadı; Nürburgring pist rekorları kıran, „en hızlı önden çeker“ unvanını defalarca alan Cupra modelleri gördük. Cupra, hot hatch dünyasına „performansa ulaşmanın daha uygun bir yolu var“ mesajını veren İspanyol matadoruydu.
Opel Astra GSi / OPC: „Alman tankı“ ruhlu hot hatch!
Opel’in performanslı hatchback geleneği, Kadett GSi’lara kadar uzanır. Astra ise bu mirası önce GSi, sonra da OPC (Opel Performance Center) rozetleriyle zirveye taşıdı. Özellikle Astra H OPC, 2.0 litrelik turbo motorundan ürettiği 240 beygir güç ve ortadan konumlandırılmış devasa egzoz çıkışıyla hafızalara kazındı.
Astra OPC’ler her zaman rakiplerinden biraz daha ağır ve tok hissettirseler de bu onlara otobanda inanılmaz bir stabilite ve güven veriyordu. Güçlü motorları ve sağlam yapıları, onları „Alman tankı“ gibi hissettiriyordu ama bu tank, virajlarda da şaşırtıcı derecede yetenekliydi. OPC, Alman mühendisliğinin gücünü ve kararlılığını hot hatch sınıfına taşıyan model olarak özel bir yere sahip.
Toyota Yaris GR: Standart versiyonla tek ortak noktası, ismi!
„Bunu gerçekten yapmışlar mı?“ dedirten bir mühendislik harikası. Toyota’nın Dünya Ralli Şampiyonası’na (WRC) katılabilmek için özel olarak ürettiği Yaris GR, standart Yaris ile neredeyse hiçbir ortak parçası olmayan, tamamen farklı bir otomobil. Üç silindirli olmasına rağmen 261 beygir üreten dünyanın en güçlü seri üretim 1.6 litrelik motoruna ve sofistike bir dört çeker sistemine sahip.
Bu otomobil, ralli ruhunun yollardaki en saf hâli. Sürüşü o kadar direkt, o kadar hisli ve o kadar dengeli ki otomobil eleştirmenleri tarafından şimdiden „son 20 yılın en iyi sürücü otomobillerinden biri“ olarak gösteriliyor. Yaris GR, otomobil firmalarının kâr marjını değil, saf tutkuyu ön plana koyduğunda nelerin başarılabileceğinin yaşayan kanıtı.
Peki sizin bu listeye eklemek istediğiniz, „Bu nasıl olmaz!“ dediğiniz bir model var mı? Ya da listedeki favoriniz hangisi?