Dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip ülkelerinden olan Japonya, demografik bir saatli bombanın üzerinde oturuyor. Genç nüfusun azalması ve yaşam süresinin uzaması, milyonlarca yaşlının bakıma muhtaç hâle gelmesine neden oluyor. Ancak ülke, bu açığı kapatmak için beklendiği gibi kapılarını milyonlarca yabancı çalışana açmak yerine, gözünü silikon vadilerine ve robotik laboratuvarlarına dikmiş durumda.
Teknolojinin hayatın her alanına entegre olduğu ülkede, yaşlı bakımı sadece fiziksel ihtiyaçların karşılanması değil, aynı zamanda ruhsal bir tatmin aracı olarak görülüyor. Sosyal robotlar tam da bu noktada devreye giriyor. Gelin Japonya’nın neden insan yerine metali ve kodu tercih ettiğinin altında yatan kültürel ve ekonomik sebeplere yakından bakalım.
Japonya’da yalnızlık ve iş gücü krizi: Rakamlar ne söylüyor?
Japonya Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2025 yılında ülkede yaklaşık 380.000 bakım personeli açığı olması bekleniyor. Mevcut nüfus, bu talebi karşılamaya yetmiyor. Geleneksel aile yapısının değişmesiyle yaşlılar artık çocuklarıyla yaşamıyor ve bu da „kodokushi“ yani yalnız başına ölüm vakalarının artmasına neden oluyor.
Bu devasa açığı kapatmak için insan gücü ithal etmek, yani göçmen almak bir seçenek olsa da Japonya’nın tarihsel olarak dışa kapalı ve homojen toplum yapısı, büyük ölçekli göçü zorlaştırıyor. İşte bu noktada, „yorulmayan, şikâyet etmeyen ve 7/24 çalışabilen“ robotlar, ideal bir alternatif olarak görülüyor.
Neden göçmen bakıcı değil de robot?
Batı toplumlarında robotlar genellikle „Terminatör“ benzeri distopik korkularla ilişkilendirilse de Japon kültüründe eşyaların da bir ruhu olduğuna inanılır. Bu nedenle Japon yaşlılar, bir robottan bakım almayı „soğuk“ veya „insanlık dışı“ bulmak yerine, onlarla bağ kurmakta daha istekli davranıyorlar.
Ayrıca yaşlı bir birey için banyo gibi en mahrem anlarda bir başka insana muhtaç olmak, Japon kültüründe başkasına yük olma hissi yaratarak utanç verici bulunabiliyor. Bir robot ise yargılamaz, yorulmaz ve utandırmaz. Bu durum, yaşlıların onurunu koruyarak bakım almasını kolaylaştırıyor.
Bu robotlar neler yapabiliyor?
Söz konusu olan sadece ilaç getiren makineler değil. Paro gibi terapötik fok balığı robotları, demans hastalarının stresini azaltmak için kullanılıyor. Pepper gibi insansı robotlar ise yaşlılarla sohbet ediyor, egzersiz yaptırıyor ve onların bilişsel fonksiyonlarını zinde tutmaya çalışıyor.
İşte Japonya’nın öne çıkan sosyal robotları:
Paro: Dokunmaya tepki veren, sakinleştirici fok balığı robotu.
Pepper: Duyguları okuyabilen ve sohbet eden insansı robot.
Robear: Hastaları yataktan kaldırıp tekerlekli sandalyeye taşıyabilen ayı görünümlü güçlü robot.
Aibo: Sony’nin efsanevi robot köpeği, evcil hayvan bakımı zorluğunu ortadan kaldırıyor.
Japonya’nın bu girişimi, aslında tüm dünya için bir laboratuvar niteliğinde. Türkiye gibi nüfusu hızla yaşlanmaya başlayan ülkeler, gelecekte benzer ikilemlerle karşılaşabilir. Robotlar, bakımın fiziksel yükünü alsa da bir insanın elini tutmanın verdiği sıcaklığı simüle edip edemeyeceği hâlâ büyük bir tartışma konusu.
Teknoloji her geçen gün gelişirken, bakım hizmetlerinin geleceği hibrit bir yapıda olacak gibi görünüyor: Ağır işleri yapan robotlar ve şefkat gösteren insanlar.
Peki siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Yaşlandığınızda size bir insanın mı yoksa her dediğinizi yapan bir robotun mu bakmasını isterdiniz?

