1989’da sahneye çıkan ve “hafiflik, sadelik, saf sürüş keyfi“ felsefesini milyonlara ulaştıran Mazda MX-5’in yaratıcısı Tsutomu ‘Tom’ Matano, geçtiğimiz günlerde hayata gözlerini yumdu.
Biz de bu içeriğimizde hem Matano’yu hem de otomotiv dünyasının ikonik modeli MX-5’i yeniden hatırlayalım istedik.
‘Roadstar’ kavramının yeniden doğuşu
1980’lerin sonunda küçük, hafif, iki kişilik üstü açılır spor otomobiller neredeyse yok olmuştu. MGA, Spitfire gibi roadstar modelleriye akıllara kazınan İngiliz efsaneleri MG, Triumph ve Austin-Healey gibi markalar ekonomik sebeplerle üretimlerini durdurmuş, spor otomobil tutkunları için de büyük bir eksiklik oluşmuştu.
Mazda tam da bu noktada devreye girerek kaybolan bu roadstar geleneğini yeniden doğurdu.
1989’da tanıtılan ilk nesil MX-5, klasik İngiliz roadster’ların hafiflik ve sürüş keyfi anlayışını Japon mühendisliğiyle buluşturdu. İngiliz rakiplerinin en zayıf noktası elektrik arızalarıydı. Mazda, Japon üretim standartları ve sıkı kalite kontrolü sayesinde düşük arıza oranı sundu.
1.6 litrelik çift egzantrikli 16 valf benzinli motor, 115 beygir güç üretiyordu. Elektronik ateşleme sistemi ve enjeksiyonlu yakıt beslemesi, İngiliz roadster’larının karbüratörlü motorlarına göre daha verimli ve sorunsuzdu. Otomobil, hafif yapısı sayesinde ortalama 6,5–7 L/100 km tüketim değeri sunuyordu. Yukarıda örnek verdiğimiz İngiliz modellerin bu noktadaki değerleri ise minimum 11 litreydi.
Mazda MX5’in bu kadar sevilmesinin altında yatan sebeplerden biri de tasarımıydı.
Yukarıda bahsettiğimiz Tsutomu Tom Matano, mezuniyetinden sonra ABD’ye gidip otomotiv tasarımı kariyerine başladı; General Motors, Holden ve BMW gibi markalarda çalıştı. 1983’te Mazda’ya katıldı ve zamanla markanın baş tasarımcısı hâline geldi. 1984’e geldiğimizde de MX-5 projesi için ekibiyle birlikte kollarını sıvadı.
Projenin sonuna gelindiğinde Matano’nun başında olduğu tasarım ekibi harika bir iş çıkarmıştı. MX-5, yaklaşık 950 kgboş ağırlık ve 50:50 ağırlık dağılımı sunuyordu. Bu o dönem için olağanüstü bir sürüş dengesi demekti. Çelik monokok gövde, dönemin eski yol otomobillerine göre çok daha rijit ve güvenliydi. 80’lerin sonunda ikonik bir tasarım olan pop-up farlar da MX5’i ikonikleştiren detaylardan biriydi.
Matano’nun neden bu kadar başarılı olduğunu gösteren felsefesi: Empatik Tasarım Yöntemi
O, tasarımlarını şu cümlelerle açıklıyordu: “Tasarımını yaptığın nesnenin kendisi olursun ve tasarımı sadece ‘dışarıdan bakarak’ değil, ‘kutunun içinden’ düşünürsün. Ben buna ‘Empatik Tasarım Yöntemi’ diyorum.“ Matano, sadece MX5 değil, RX-7, 929 gibi ikonik modellerinin tasarımında da rol oynadı.
Mazda MX-5, yalnızca otomobil severlerin kalbini fethetmekle kalmadı; somut rakamlarla da tarihe geçti.
1989’daki lansmanından bugüne kadar dört nesil boyunca 1 milyondan fazla satış gerçekleştirerek Guinness Dünya Rekoru’na adını yazdırdı ve “dünyanın en çok satan iki kişilik roadster’ı“ unvanını kazandı.
MX5’in bugün hâlâ üretimde olması da onun sadece bir araba modeli değil; otomotiv tarihinde ruhunu korumayı başarmış nadir bir efsane olduğunu ve tıpkı Matano’nun da dediği gibi insanlarla empati kurmayı başarabildiğini kanıtlıyor.