Ulusal Kentli Hakları Birliği’nin (National Urban Leauge) her yıl yayımladığı Siyah Amerika’nın Durumu raporu, federal hükümeti „git gide daha kararlı bir biçimde kuruluş ilkelerinden ödün vermek“ ve „dar ve ayrımcı bir kalıba sığmayan herkesin dışlandığı tek tipçi bir eğitim sistemi ve aynılaştırıcı bir çalışma yaşamı dayatmakla“ etmekle suçladı.
Rapor, bu eğilimler frenlenmediği takdirde „Amerika’yı daha dinamik, rekabetçi ve adil kılmış olan onlarca yıllık ilerlemenin tersine çevrilme riskiyle karşı karşıya“ olunduğu konusunda uyardı.
„Irkçılık Amerikan siyasetinin ‘ana akım’ına dahil oluyor“
Perşembe günü Cleveland eyaletinin, Ohio grubunun konferansında açıklanan rapor, yönetimi, medeni haklar politikalarını uygulayan federal kurum ve programları budamakla eleştiriyor. Raporu kaleme alanlar, medeni haklar politikasını baltalamak ve bir çok sosyal ve ekonomik politika alanında aşırı sağcı bir gündemin eemen olacağı bir siyasi ortam yaratmak üzere muhafazakâr hukuk aktivistleri, milletvekilleri ve medya şahsiyetlerinin uzun yıllardır yürüttükleri eşgüdümlü çabaları göz önüne sermeyi amaçlıyordu.
Birlik Başkanı Marc Morial, „Bu rastgele bir durum değil. Uzun yıllardır süren, iyi finanse edilmiş, iyi örgütlenmiş ve iyi organize edilmiş bir hareket,“ dedi. „Uzun zamandır insanlar beyaz üstünlükçü siyaseti ve beyaz milliyetçiliği Amerikan siyasetinde marjinal bir çizgi olarak görüyorlardı. Ama bu artık, temeli Cumhuriyetçi Parti içindeki Amerikan sağının ana akımı haline geldi.“
Proje 2025: Amerikan sağının harekat planı
Rapor, The Heritage Foundation düşünce kuruluşunca koordine edilen, muhafazakâr yönetime özgülenmiş kapsamlı bir plan olan Proje 2025’i doğrudan eleştiriyor. Proje 2025, Trump yönetiminin mevcut stratejisinde görüldüğü şekilde, kamu çalışanlarının tasfiyesi, göçmenlik uygulamaları ve kongre ve yasama organlarına yönelik yaklaşımlar önerdi.
Kentli Hakları Birliği raporu, büyük şirketleri, üniversiteleri ve önde gelen hukuk firmalarını çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık politikalarını tersine çevirdikleri için kınıyor. Ayrıca, siyah eylemci ve içerik üreticilere yönelik içerik denetimi politikaları nedeniyle Meta ve X gibi sosyal medya şirketlerini,eleştiriyor.
Medeni haklar tartışması siyasal çekişmenin merkezine yerleşiyor
Trump yönetimi, Demokrat olsun Cumhuriyetçi olsun önceki yönetimlerce uygulanan birçok politikanın ayrımcı ve anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla, farklı demografik gruplar arasındaki eşitsizlikleri gidermeyi amaçlayan federal ve kurumsal politikaların ayrımcı olduğunu savunurken Başkan Donald Trump da, sözde „yasadışı ayrımcılığı“ yasaklayan ve „liyakate dayalı fırsat sunmayı“ teşvik ettiğini iddia ettiği başkanlık kararnameleri imzaladı.
Beyaz Saray sözcüsü Harrison Fields, yönetime karşı çıkan sivil haklar gruplarının „nefret ve bölünmeden başka bir şey üretmediğini, başkanın ise ülke[yi] birleştirmeye odaklandığını“ söyledi.
Trump’ın gündemine karşı „yeni bir direniş“
Kentli Hakları Birliği ve diğer medeni haklar grupları, Ocak’ta iş başına geldiğinden bu yana Trump yönetimine pek çok kez dava açtı. Liberal hukuk çevrelri ve Demokrat milletvekilleri de benzer şekilde yönetimin gündeminin kimi kısımlarını yargıya taşıdı.
Kıdemli medeni haklar aktivistleri, siyah sivil toplum liderleri, eski federal yöneticiler, Illinois Başsavcısı Kwame Raoul ve Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Hakeem Jeffries’inde dahil oldukları yedi Kongre üyesi rapora katkıda bulundu.
Raoul, medeni haklar aktivistlerinin son yıllarda kendilerinin „savunmada“ olduklarını hissettiklerini, ancak şimdi „atağa geçme zamanının geldiğini“ söyledi. Örneğin, DEI politikalarının geri çekilmesinin kadınlara veya beyaz olmayanlara karşı ayrımcılığa yol açması durumunda yasal işlem başlatılabileceği konusunda uyardı.
DEI politikaları nedir?
DEI, Çeşitlilik, Hakkaniyet ve İçerme (Diversity, Equity, Inclusion) kavramlarından oluşan bir politikalar bütününü kavramların baş harfleriyle imleyen bir kısaltma. Çeşitlilik (Diversity), farklı kimliklere, deneyimlere ve bakış açılarına sahip bireylerin bir arada bulunmasını ifade ediyor. Hakkaniyet (Equity), herkesin ihtiyaçlarına uygun kaynaklara ve fırsatlara erişebilmesini sağlamayı amaçlıyor. İçerme (Inclusion ise bireylerin kendilerini değerli ve kabul edilmiş hissettikleri, katılıma açık bir ortam yaratmayı hedefliyor.
DEI, sadece temsili artırmakla kalmıyor. Aynı zamanda sistematik dışlanmaları ve önyargıları da sorguluyor. Özellikle geçmişte marjinalleştirilmiş grupların sesinin duyulması ve haklarının korunması bu yaklaşımın merkezinde yer alıyor. DEI politikaları, işyerlerinden okullara, STK’lerden devlet kurumlarına kadar birçok alanda uygulanıyodu. Bu uygulamalar, işe alım süreçlerinde adalet, terfi fırsatlarında eşitlik ve günlük etkileşimlerde kapsayıcılık sağlıyor, hem bireysel hem kurumsal düzeyde kültürel farkındalığı ve empatiyi teşvik ediyor ve sonuç olarak DEI, adil, eşit ve kapsayıcı bir toplum inşa etmeye yönelik bütüncül bir yaklaşım oluşturuyordu. Bu devlet politikasına son vermek Tump’ın seçim vaadiydi, göreve başlar başlamaz DEI ile savaşa başladı.
Raoul, „Her şey bunu nasıl yaptıklarına bağlı. İzleyeceğiz,“ dedi. „Ve Trump yönetiminin artık farklı etkilere inanmaması, evrenin geri kalanının da buna inanması gerektiği anlamına gelmiyor.“
Rapor, Trump yönetiminin Eğitim Bakanlığını kapatma çabalarını eleştiriyor ve Ticaret, Sağlık ve İnsani Hizmetler ve Konut ve Kentsel Gelişim bakanlıklarında beyaz olmayan toplulukları desteklemeyi amaçlayan programlarda yapılan değişiklikleri kınıyor. Raporda Adalet Bakanlığı’nın medeni haklar şubesinin dönüştürülmesi, „medeni haklara yönelik varoluşsal bir tehdit“ olarak nitelendi.
Rapora katkıda bulunan Temsilciler Meclisi Nevada üyesi Steve Horsford, Trump’ın yürürlüğe koyduğu 2025 Projesi benzeri planlarla „Amerikan halkına ihanet ettiğini“ söyledi.
Milletvekilleri, uzun süredir devam eden medeni haklar mücadelesini değerlendiriyor
Kongre Siyah Grubu Başkanı Temsilciler Meclisi üyesi Yvette Clarke da medeni haklar savunucularının ve Demokrat müttefiklerinin insanlarla iletişim kurmak ve eğitmek için daha çok çaba sarf etmesi gerektiğini söyledi.
New Yorklu Demokrat, „medeni haklar kazanımlarını alıp buna ‘ters ırkçılık’ diye ad takmaya hevesli bir yönetiminiz varsa, bunu halkın nezdinde açığa çıkarmak için yapılması gereken çok iş var demektir,“ dedi. „Sanırım insanlar medeni haklar kazanımlarıyla aralarındaki bağı anladıklarında, o zaman bu ivmeyi yakalayabileceğiz.“
Kentli Hakları Birliği, başlangıçta raporunu 1965 tarihli Oy Hakkı Yasası’nın 60. yıldönümü kapsamında bu yasanın mirasına odaklamayı planlamıştı. Trump’ın yeniden başkan olmasından sonra „demokrasimize yönelik tehditleri açığa çıkarmaya“ ve medeni haklar savunucularının ülkeyi „otoriterliğe giden tehlikeli eğilimin eşiğinden“ geri çevirmek üzere atması gereken adımlara odaklandı.
Pek çok deneyimli medeni haklar aktivisti için yönetimin yaptıkları kınanabilir ama şaşırtıcı değil. Bazı milletvekilleri bunu medeni haklar uğruna uzun zamandır süre giden mücadeleyi ileri taşıma görevi olarak görüyor.
Rapora katkıda bulunan ve avukat babası ırkçı şiddet örgütü Ku Klux Klan’a karşı bir cinayet davasın kazanan Demokrat Alabama Temsilciler Meclisi üyesi Shomari Figures, „Bence hepsi aynı mücadelenin parçası,“ dedi. „Sonuçta bu mücadele şuna dayanıyor: Bu ülkede herkes gibi muamele görebilir miyim, göremez miyim?“
(AEK)