PKK’nin silahlı mücadeleye son vererek kendini feshettiğini duyurmasıyla Türkiye’de ve bölgede ‘demokratik çözüm’ umudunu yeniden gündemde. Silahların susması demokratik siyaset alanında yeni bir başlangıç ihtimalini de tartışmaya açtı. Hükümetin, siyasi partilerin ve toplumsal muhalefetin bu yeni dönemde nasıl bir pozisyon alacağı kritik.
bianet olarak bu anlamda yeni süreci sosyalist parti temsilcileri ile konuşmaya devam ediyoruz. Son olarak PKK’nin silah yakma törenine de katılan Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ahmet Asena sorularımızı yanıtladı.
„Tören kararlılığın dışavurumuydu“
Öncelikle Süleymaniye’deki törenle ilgili gözlemlerinizi paylaşır mısınız, sizce kimlere nasıl bir mesaj verildi?
Tören adımların güçlülüğü ve kararlılığının canlı dışavurumu olarak gerçekleşti. Silah bırakanların davranışları, okunan metin bunun göstergesiydi. Silah bırakmak için seçilen mekânın fiziki özellikleri ve tarihsel konumu yeni döneme ilişkin açık bir mesaj niteliği taşıyordu. Abartıya kaçılmadan gerçekleşen törenin izleyiciler üzerindeki etkisi de sarsıcı oldu. Uzun açıklamalar yerine eski bir deyişle ‘Efrâdını Câmi Ağyârını Mâni’ açıklama izleyicilerin ve toplumun sorularına cevap verdi. Özellikle eşitlik, özgürlük, sosyalizm, emek, kadın ve ekoloji vurguları bir çok kişi ve kesimin beklentilerinin çok üzerindeydi.
Efradını cami, ağyarını mâni: ‘Ne eksik ne fazla, eksiği artığı olmayan’ anlamında kullanılan bir söz. (TDK)
„Sosyalistler umudu canlı tutmalı”
PKK’nin fesih kararı sonucu silahsız mücadele dönemi başladı, barış ve demokrasinin sıklıkla gündemde olduğu yeni dönemi toplumsal mücadelenin geleceği açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu adım ülke ve bölge halkları için yeni bir dönemin başlayacağı umudunu doğurmaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir yaşanmakta olan inkârcı politikaların sadece ülkemizde değil Suriye gibi başka ülkelerde de terkedilmesi ve Kürt halkının taleplerinin demokratik zeminlerde karşılanması ihtimali herkese bir umut aşılamıştır. Ne var ki ülkemiz egemenlerinin, iktidar partisinin ve Suriye yönetiminin tutumları bu umudun üzerine yaklaşımları, bu umutların üzerine fırtına bulutlarının gölgesinin düşmesine neden olmaktadır.
Yine de tüm halklara, demokratik ve sosyalist güçlere düşen bu umudu canlı tutmaktır. PKK’nin son kararlarını ve silah bırakmasını bu doğrultuda atılmış güçlü ve karalı adımlar olarak değerlendirmek gerekir.
„Kürtlere demokrasi Batı’ya sopa ile barış olmaz“
Bir yandan demokratikleşme adımları tartışılırken diğer yandan iktidar baskısı da devam ediyor. Belediye başkanları tutuklanırken görevden alma ve kayyımlar atanıyor. Bu operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkenin, bölgenin ve dünya halklarının mücadele tarihini bilen herkes ‘Kürtlere demokrasi Batı’ya sopa’ politikası ile barışa ulaşılamayacağını bilir. Kaldı ki Kürt siyasal hareketinin tarihi esas olarak bir haklar mücadelesi tarihidir. Bu hakları savunmaya devam edebilmek için gereken yasal çerçevenin sadece kendilerine sağlanması gibi bir düzenlemenin teknik ve politik olarak mümkün olamayacağının farkında olacak deneyime sahip bir yapılanmadan söz ediyoruz. Dün kendilerine karşı kullanılan yasal ve idari düzenlemelerin bugün CHP’ye karşı kullanıldığını, yarın da tekrar kendilerine karşı kullanılabileceğini görmediklerini düşünmek mümkün değildir.
„Yolun üzerindeki mayınlar…“
İktidar bloku tarafından ana muhalefete karşı izlenen politika, halkın farklı sınıflarında ve kesimlerinde yükselen tepkiyi kırmayı, DEM Parti ve CHP arasındaki ilişkileri bozmayı ve yükselen umutları dağıtmayı hedeflemektedir. Ne var ki bu iktidar açısından bile doğru bir politika değildir. Ana muhalefet partisini ve diğer toplumsal güçleri dışarda bırakan bir süreç başarısızlığa mahkûm olacaktır. Sorunu Anayasa ve yasalarda yapılacak değişiklikler olarak algılamak ve sadece bunu sağlayacak oy çokluğunu hedeflemek toplumsal barış ve demokratikleşme için orta vadede çok tehlikeli olabilecek, bu yolun üzerine mayın döşeyecek bir yaklaşımdır.
Toplumsal mücadele açısından demokratikleşme hamleleri nasıl bir fırsat ya da riskler sunuyor? Sosyalistler sürecin neresinde durmalı?
Toplumsal mücadele farklı alanlarda, farklı tezahürler ile sürüyor. Bu mücadeleyi Ekrem İmamoğlu ve diğer kayyım atamalarına karşı yükselen sokak tepkilerine indirgemek önemli bir hata olacaktır. Maden ve İklim yasalarına karşı TBMM önünde ve alanlarda yapılan gösterileri, emeklilerin örgütlenme ve ortak mücadele girişimlerini, işçi sınıfının erteleme kararlarına rağmen grevlerini ısrarla sürdürmelerini göz ardı etmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Toplumsal muhalefet zayıflamıyor aksine kendisini dile getirebilecek yeni bir yol ve örgütlenme arıyor.
Ana muhalefetten başlayarak mevcut politik partilerin bu arayışa haldeki ittifaklar politikaları, çalışma tarzı ve örgütlenme anlayışlarıyla cevap verebilmeleri mümkün gözükmüyor. Sosyalist güçlerin bu süreçte etkin ve belirleyici bir tutum takınamaması bu eksikliklerle doğrudan bağlı.
„Egemenlere hizmet sürecin tehlikesi“
İçinde bulunduğumuz sürecin iktidar bloğu eliyle yapılacak ve esas olarak egemen sınıfların çıkarlarına hizmet edecek basit bir yeniden yapılanma veya restorasyon ile bitmesi ihtimali, içinde bulunduğumuz sürecin en tehlikeli yanıdır. Sosyalistler ve demokratik güçler, ittifaklar politikalarını, çalışma tarzı ve örgütlenme anlayışlarını bu gözle yeniden ele almalıdır.
„Geniş bir ‘Sol Odak’ yaratılmalı“
Sadece „AKP gitsin” veya “Kürt hakları verilsin” gibi taleplerin yeterli olmayacağı, bir anlamda “yeni bir kuruluş dönemi” niteliği taşıya bir süreçten geçmekteyiz. Bu sürecin nasıl tamamlanacağı bizlerin mücadelesiyle belirlenecektir. Mücadele sadece anlık başarı için değil uzun vadeli kazanımlar için de hatta esas olarak bu uğurda yapılır. Bu nedenle hiçbir sosyalist küme veya partinin seyirci kalma, başka bir politik oluşumun talepleriyle sınırlı kalma hakkının olmadığını düşünüyoruz. Sosyalistlerin, devrimcilerin ve demokratların görevinin yeni toplumsal muhalefet biçimlerini ve kesimlerini içermeyi hedefleyen bir “Sol Odak” yaratmak olduğu kanısındayız. Bu sol odak önüne geniş bir “Demokrasi Koalisyonu” hedefini koymalı ve toplumsal muhalefeti bu çatı altında toplamak için döneme uygun bir örgütlenme anlayışı ve çalışma tarzıyla mücadele etmelidir.
Komisyona ilişkin bu hafta muhtemelen somut adımlar atılacak. İktidar bu anlamda DEM Parti ile işbirliğine açık. Diğer muhalefet partilerine bu anlamda nasıl bir sorumluluk düşüyor. Komisyon nasıl işletilmeli?
Adı konusunda anlaşma olmasa da toplumun tüm kesimleri ve siyasi partilerin hemen hepsi bu sürecin açık, şeffaf ve katılımcı biçimde sürdürülmesi gerektiğini vurguluyor. Komisyon bu noktada mutlaka atılması gereken önemli bir adım. Parlamento içinde yer alan farklı siyasi yapıların görüşlerini özgürce ifade etmelerine izin verecek, kararlarda ortaklaşma aramayı esas alacak bir çalışma anlayışına sahip olması gereken bir yapı olarak kurgulanması; sürecin başarısı için bir zorunluluk olarak görülmeli.
Bu gerek ama yeter şart değil. Yeterli olabilmek için TBMM dışındaki siyasi partilerin, emek örgütlerinin, hak savunucularının görüşlerinin alınmasına da ihtiyaç var. Komisyon kendisini sadece TBMM içiyle sınırlamamalı, bu çevrelerin de katılımını sağlamalıdır. Muhalefet partileri bunu gerçekleştirmek için zorlayıcı ve ısrarcı olmalıdır.
(AB)
Diğer söyleşiler:
SOSYALİSTLER ‘BARIŞ SÜRECİ’Nİ DEĞERLENDİRİYOR – 6
SYKP Eş Genel Başkanı Mertcan Titiz: Kalıcı barış için sürecin seyircisi değil, öznesi olmalıyız
8 Temmuz 2025
SOSYALİSTLER ‘BARIŞ SÜRECİ’Nİ DEĞERLENDİRİYOR – 5
EHP Genel Başkanı Öztürk: Kürt hareketi üstüne düşeni yaptı, sosyalistler çağrıyı ihmal etmemeli
30 Haziran 2025
SOSYALİSTLER ‘BARIŞ SÜRECİ’Nİ DEĞERLENDİRİYOR – 4
SOL Parti Sözcüsü Önder İşleyen: ‘Erdoğan’ı iktidarda tutma oyunu’nun parçası olunmamalı
19 Haziran 2025
SOSYALİSTLER ‘BARIŞ SÜRECİ’Nİ DEĞERLENDİRİYOR – 3
TÖP Sözcüsü Perihan Koca: Meclis’te atılacak hiçbir adımın garantisi yok
18 Haziran 2025
SOSYALİSTLER ‘BARIŞ SÜRECİ’Nİ DEĞERLENDİRİYOR – 2
EMEP Milletvekili Bayhan: İktidar işi yokuşa sürüyor, tek yol birleşik mücadele
17 Haziran 2025
SOSYALİSTLER ‘BARIŞ SÜRECİ’Nİ DEĞERLENDİRİYOR – 1
SODAP Sözcüsü Konukçu: İktidar siyasi sorumluluk almalı, toplum sürece dahil edilmeli
16 Haziran 2025