Dünya genelinde LGBTİ+’lara karşı baskı, ayrımcılık ve şiddet artarken, Türkiye’de tablo bu yıl da değişmedi. Onur Yürüyüşleri’ne katılanların yanı sıra katılmayanlar dahi gözaltına alındı. Süreci yakından izleyen LGBTİ+ avukatlarından Simge B. Defne, Pride Haftası’nda yaşanan hak ihlallerinin hukuki boyutunu aktarırken; Uluslararası Af Örgütü Kampanyalar Koordinatörü Deniz Akdeniz Belovacıklı ise dünyada LGBTİ+’lara karşı yürütülen sistematik baskıyı aktardı.
İstanbul Onur Yürüyüşü’nde yaşanan ihlallere dair açıklama
2 Temmuz 2025
Baskıların yalnızca LGBTİ+’lara yönelik olmadığını onlarla dayanışma içinde olanların da hedefte olduğunu belirten Simge B. Defne, „Devletin bu yılı ‘Aile Yılı’ ilan etmesiyle birlikte, LGBTİ+lara yönelik baskıların ve nefret söylemlerinin belirgin bir biçimde arttığını görebiliyoruz. Bu yıl, eylemlere katılmamış olmalarına rağmen gözlemci olarak alanda bulunan avukatların işkenceyle gözaltına alınması baskı ve hukuksuzluğun ulaştığı boyutun en net göstergesi oldu“ dedi.
Türkiye’de yaşananların yanı sıra dünyada da tablo değişmedi. Uluslararası Af Örgütü Kampanyalar Koordinatörü Deniz Akdeniz Belovacıklı, LGBTİ+’lara karşı ayrımcılığın küresel ölçekteki artışına dikkat çekti.
Toplumsal kazanımlara tırpan
Af Örgütü olarak, LGBTİ+’lara yönelik hak ihlallerinin ABD’de geniş kesimlerde arttığını gözlemlediklerini aktaran Balovacıklı, yeniden göreve gelen ABD Başkanı Donald Trump’un LGBTİ+’ları hedef alan sözlerinin durmu daha da vahim bir hale getirdiğini aktardı.
Balovacıklı, „Trump ikinci döneminin henüz başında, LGBTİ+’lara nefretle saldırdı, hedef aldı. Toplumsal cinsiyet eşitliğine her boyutuyla karşı olan uygulamaları, bütün küresel kazanımlara zarar verecek şekilde birer birer tırpanlamaya başladı. Trans karşıtı politikalar ve buna hizmet eden başkanlık kararnameleri, ayrımcılığı daha da körükleyen tehlikeli bir ortam yarattı. Bu adeta transların yasal olarak tanınmasını ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdi“ ifadelerin kulandı.
Bulgaristan’ın ‘kara liste’si
LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın ve nefretin bir diğer adresi ise Bulgaristan oldu. Belovacıklı, Bulgaristan’da ayrımcılığa teşvik eden uygulamaları şöyle aktardı:
“Ağustos 2024’te Bulgaristan Parlamentosu, Okul Öncesi ve Okul Eğitimi Yasası’nda değişiklik yaparak, ‘doğrudan ya da dolaylı olarak, geleneksel olmayan cinsel yönelim veya biyolojik cinsiyetten farklı cinsiyet kimliğiyle ilgili fikir ve görüşlerin propagandasını, yaygınlaştırılmasını ve teşvik edilmesini’ yasakladı. Yasa kabul edildikten sonra, parlamentoda sandalyesi bulunan bir siyasi parti, okul öncesi ve okul eğitimiyle ilgili bu değişikliklere karşı imza verdikleri için bazı öğretmenleri ‘cinsiyet propagandası’ yapmakla suçlayarak bir kara liste yayımladı. Bu olayla ilgili başlatılan savcılık soruşturması aylarca sürdü ve nihayet 13 Şubat 2025’te Varna Bölge Savcılığı, ön soruşturma başlatılmasına gerek olmadığına karar verdi.“
„Öldürülme riskiyle karşı karşıya“
Hak ihlallerinin hali hazırda yüksek olduğu Ortadoğu ve Güney Afrika genelinde hayat, LGBTİ+’lar için daha da zor olduğunu söyleyen Belovacıklı, durumu şöyle özetledi:
„Bildiğiniz gibi Ortadoğu ve Güney Afrika yerlerde Onur Yürüyüşleri gibi etkinliklerin gerçekleştirilmesini bırakın, cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimlikleri nedeniyle birçok insan öldürülme riskiyle karşı karşıya. Onaya dayalı eşcinsel ilişki suç sayılıyor ve bu kapsamda birçok kişiye ağır cezalar veriliyor.
Libya, Tunus ve Irak’ta LGBTİ+’ların haklarına yönelik saldırılar arttı. Öyle ki geçen yıl Libya’da, başkent Trablus’taki İç Güvenlik Ajansı ve diğer milisler ve silahlı gruplar, kişileri gerçek veya varsayılan cinsel yönelimleri ve/veya cinsiyet kimlikleri nedeniyle keyfi olarak gözaltına aldı ve işkence altında alınan ‘itiraflarını’ yayımladı.
„Eşcinsel ilişkiler ilk kez suç oldu“
Tunus’ta LGBTİ+ gruplar, ‘eşcinsellik suçlamasıyla’ yapılan kovuşturmalarda artış olduğunu bildirdi. Irak, eşcinsel ilişkileri ilk kez, 15 yıla kadar hapis cezası öngören bir suç haline getirdi. Yeni yasa aynı zamanda eşcinsel ilişkileri veya trans kimliği ifadelerini ‘teşvik etmek’ gibi eylemleri de cezalandırmakta ve ‘efemine davranmak’ gibi muğlak suçlamalar içermekte. Afganistan’da onaya dayalı eşcinsel ilişkiler ölümle cezalandırılan bir suç olarak görülmeye devam ediyor.“
Dünyanın farklı bölgelerinde LGBTİ+’lara yönelik baskı, şiddet ve ayrımcılığın yasal düzenlemelerle kurumsallaştığını belirten Belovacıklı, „LGBTİ+’ların hakları, ‘geleneksel değerlere’ yapılan vurgunun artmasına paralel olarak geriliyor“ tespitini yaptı.
Diğer ülkelerde durum nasıl?
Belovacıklı, dünyada LGBTİ+’lara yönelik hak ihlalleri ile ilgili raporlama da yapan Af Örgütü’nün tespitlerini şöyle aktardı:
“Geçen yıl Gürcistan, Rusya’nın emsal niteliğindeki ‘eşcinsel propaganda’ yasasının büyük bir kısmını benimseyerek, çok sayıda homofobik ve transfobik tedbir içeren ‘ailevi değerler ve reşit olmayanların korunması’ hakkında bir mevzuat çıkardı. Belarus, pornografi tanımını ‘geleneksel olmayan cinsel ilişkiler ve/veya cinsel davranışları’ kapsayacak şekilde güncelledi.
„Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet arttı“
Öte yandan, Kazakistan’da ‘LGBTİ+ propagandasını’ suç sayan bir yasa çıkarılması için düzenlenen imza kampanyası, kamuoyundan ciddi bir tepki aldı ve tepkiler üzerine yasa teklifi görüşmeleri ertelendi. Türkmenistan ve Özbekistan’da erkekler arasında onaya dayalı cinsel ilişkiler suç sayılmaya devam etti. Bazı durumlarda gözetim yoluyla kolaylaşan teknoloji de toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin artışında etkili oldu. Bunlar, Tayland ve Uganda gibi ülkelerde kadın ve LGBTİ+ aktivistler için gittikçe büyüyen bir tehdit oluşturdu.
Çin, Brezilya, Kolombiya, Meksika…
Çin’de LGBTİ+ aktivistler keyfi gözaltı riski altındaydı. Brezilya’da 2024 yılında yayımlanan bir raporda, Grupo Gay da Bahia adlı insan hakları grubu, 2023 yılında çoğu genç Siyah translardan oluşan 257 kişinin şiddet sonucu öldüğünü bildirdi. Affirmative Caribbean adlı sivil toplum örgütünün verilerine göre Kolombiya’da en az 21 trans kadın öldürüldü. Meksika’da medya ve sivil toplum örgütleri en az 59 trans kadın cinayeti raporladı.”
Türkiye’de yine yasak yine gözaltı
Türkiye’de de LGBTİ+’lar sıklıkla polis müdahalesinin hedefi haline geliyor. Yasak kararlarının ve alanda yapılan muamelenin hukuki dayanağı olmadığını söyleyen avukat Simge B. Defne, “Yasak kararlarına karşı İstanbul Barosu tarafından yürütmenin durdurulması ve iptal talepli davalar açılmış durumda. Barışçıl şekilde toplanmaya çalışan ya da yalnızca o sırada alanda bulunan kişiler kolluk tarafından önce ablukaya alınıp ardından 2911 sayılı kanuna muhalefet suçu gerekçe gösterilerek ters kelepçeyle gözaltına alındı. Kanunun öngördüğü uyarı ve süre verme yükümlülüğünü yerine getirmeden doğrudan müdahale ediyor ve tamamen hukuka aykırı şekilde gözaltı işlemi uyguluyor” dedi.
„İnsan onuru hedef alındı“
En son Onur Yürüyüşü’nde yaşananları yakından takip eden avukat Simge B. Defne, hak ihlallerini ise şöyle sıraladı:
„Ters kelepçe ile gözaltına alınan kişilere su, gıda, tuvalet ihtiyaçları karşılanmadan sıcak ve havasız gözaltı araçlarında, saatlerce ters kelepçeyle bekletildi. Gözaltı sürecinde başta translar olmak üzere birçok kişiye kolluk görevlileri tarafından ‘İğrençsiniz, sizden iğreniyorum, şu halinize bakın’ gibi aşağılayıcı ve ayrımcı ifadelerin kullanıldığını öğrendik. Bu tür söylemler, nefret temelli ve insan onurunu hedef alan ciddi bir hak ihlali niteliğindedir. Ayrıca bu kişilerin çoğunda ters kelepçe ve kötü muameleden kaynaklı darp izleri mevcut. Gözaltına alınanların kişisel eşyalarına, telefonlarına hiçbir tutanak tutulmaksızın el konuldu, yakınlarına haber verme ve avukata erişim hakları kullandırılmadı. Gözaltına alınanların ifade öncesi ve sonrası gerçekleştirilen sağlık muayeneleri sırasında hukuka aykırı bir şekilde güvenlik personeli de odada bulundu.“
‘Tesadüfi’ gözaltılar…
Son dönemlerde daha eyleme geçmeden hal ve hareketlere, giyim kuşam gibi dış görünüşe göre müdahale ve gözaltı yaşananabildiğini ve bu durumun birçok kişisel hak ihlaline yol açtığının altını çizen Simge B. Defne, şöyle devam etti:
„Bu yıl planlanan eylem yerlerine dahi varmadan, yalnızca kamusal alanda bulunmaları ‘makul’ görülmeyen kişiler kolluk tarafından hukuka aykırı bir şekilde gözaltına alındı. Yalnızca yürüyüşe katılma ihtimali nedeniyle yürürken, kafede otururken, hatta planlanan eylem yerinden çok farklı bir semtte falafel yerken dahi gözaltına alınan kişiler oldu. Bu kişilerin arasında gözlemci olarak bulunan avukat meslektaşlarımız, gazeteciler, yürüyüşe katılma niyeti olmayan sadece tesadüfen orada bulunanlar da yer alıyordu.
„Hukuk devleti ile izah edilemez“
Kolluğun, yalnızca barışçıl bir gösteriye katılma ihtimali taşıdığını düşündüğü kişileri veya gökkuşağı gibi hiçbir şekilde suç unsuru içermeyen sembolleri taşıyan kişileri hedef alması, ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, özel hayatın gizliliği ve ayrımcılık yasağı gibi temel hakların açık ihlalidir. Kolluğun, hiçbir hukuki dayanak göstermeden insanları gözaltına alması bir hukuk devletinde izah edilebilir bir şey değil. Bu durum, yalnızca LGBTİ+’ları değil, hukuk devleti ilkesine ve temel haklara sahip çıkmayı önemseyen herkesi doğrudan ilgilendiriyor.“
(AB)