Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel „2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi“ görüşmelerinde partisi adına yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı sıfatıyla TBMM’ye karşı bütçenin tek sorumlusu olan Erdoğan’ın bütçeyi sunmak yerine İstanbul’da kalmasını eleştirdi ve „Bütçeyi hazırlayarak milletin işi ve aşı üzerinde siyasi tercihlerde bulunan iktidar sahiplerinin bu bütçeyi sahiplenmeleri gerekir.“ dedi.
„Allah kimseyi, yaptığı bütçenin hesabını millete verme cesaretinden mahrum bırakmasın“
Özel sözlerine „Konuşmamın başında bir hususu vurgulamak isterim“ diyerek başladı ve Erdoğan’ın bütçesini sunma ve savunma cesaretinden yoksun olduğunu için TBMM’nin karşısına çıkamadığını söyledi:
Bütçeyi hazırlayarak milletin işi ve aşı üzerinde siyasi tercihlerde bulunan iktidar sahiplerinin bu bütçeyi sahiplenmeleri gerekir. Bu yönetim sistemi başladığında „Bu, tek kişilik hükûmet sistemidir; bakanlar artık atanmıştır, o yüzden Meclise karşı sorumluluğu yoktur; Meclise karşı tek sorumlu Cumhurbaşkanıdır.“ yaklaşımını hatırlatır, Cumhuriyet Halk Partisi 1 Ekim’de uğradığı haksız saldırılardan dolayı bir günlüğüne bir konuşmayı dinlemeye gelmedi diye „Meclise saygısızlık yapıldı.“ diyenlere bugün bütçenin gerçek ve tek sahibi ve tek sorumlusunun Meclise gelip bütçesini anlatmak, savunmak, eleştirileri dinlemek yerine İstanbul’da olduğunu hatırlatır ve Meclise saygı olacaksa bir ritüelin olduğu gün gelip bu kürsüden siyasi bir konuşma yapmakla değil gelip bu millete bütçenin hesabını vermekle olduğunu hatırlatırım. (CHP sıralarından alkışlar) Allah, kimseyi, yaptığı bütçenin hesabını millete vereceği yerde olma cesaretinden mahrum bırakmasın.
„Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıran 2,7 trilyon bütçe açığı“
CHP Genel Başkanı bütçeyi ekonominin AB ülkeleri ile karşılaştırmalı değerlendirmesi kapsamında eleştirdi:
Türkiye bugün yüksek enflasyonda Avrupa 1’incisidir. Ekim ayı enflasyonumuz yüzde 2,55; dünyadaki 70 ülkenin yıllık enflasyonundan fazladır. Yanlış duymadınız, ekimdeki enflasyonumuz dünyadaki 70 ülkenin yıllık enflasyonunun üzerindedir.
Yoksullukta Avrupa 1’incisidir Türkiye, işsizlikte Avrupa 1’incisidir; yüksek faizde Avrupa 1’incisi, dünya 2’ncisidir. Gıda enflasyonunda dünya ortalamasının 7 katına sahiptir. Enflasyonun, işsizliğin, yoksulluğun girdabında sürüklenen Türkiye dünyada en çok suç işlenen ülkelerden biri hâline gelmiştir.
Yargıya güven yüzde 20’lere düşmüştür. Bu veriler ne kadar doğruysa iktidarın yürüttüğü propaganda da maalesef o kadar gerçek dışıdır. 2025’te memleketin hâli budur, 2026’nın da böyle geçmemesi için bu bütçenin bir çare üretmesi beklenir.
Bütçe görüşmeleri devletin de milletin de yeni yılı konuştuğu, daha iyisinin umulduğu, vatandaşın da kulak kesildiği görüşmelerdir. Millet döner, bu Meclise bugünlerde bakar; baktığında ne gördü biliyor musunuz? 16,3 trilyon geliri, 19 trilyon gideri olan yani daha ilk sayfasında 2,7 trilyon bütçe açığı verilen bir bütçeyi gördü; bu, öyle böyle bir açık değil. Bu açık „Ekonomiyi şaha kaldıracağız.“ diye yetkinin tek başına talep edildiği Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk bütçesinin tamamının tam 2 katıdır, o bütçedeki açığın tam 22 katıdır; bu rakamlar cumhuriyet tarihinin rekorudur. Aynı şekilde, faiz gideri yüzde 40’lık artışla 2,7 trilyon liraya çıkıyor; cumhuriyet tarihinin en yüksek faiz gideridir. 2017 yılında 100 liralık verginin 10 lirası faize giderken bu yıl 100 liranın 20 lirası faize ödenecek.
Özel konuşmasının devamında Cumhur İttifakı ve Erdoğan yönetimini yolsuzluklar ve adaletsizlikler ve İstanbul büyükşehir Belediyesi ve diğer CHP Belediyelerine yönelik olarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığı marifetiyle girişilen yargı operasyonu bağlamında eleştirdi.
Bütçede adalet yok AKP seçmeni de yüzde 65 memnuniyetsiz
„Değerli milletvekilleri, bütçenin adaletli oluşması, adaletli dağıtılması lazım. Bütçe oluşumunda adalet yok, bir de dönüp dağıtımına bakmak lazım ve bir şey konuşacaksak önce eğitimi konuşmak lazım. Anketlerde halkın yüzde 70’i eğitimden memnun olmadığını söylüyor. AK PARTİ’nin seçmeninde de oran yüzde 60 ile 65 arasında memnuniyetsizliğe denk geliyor. Gelir seviyesi düştükçe kadın AK PARTİ seçmeninde memnuniyetsizlik yüzde 78’e kadar tırmanıyor. „Evladımın aldığı eğitimden, gittiği okuldan memnun değilim.“ diyor insanlar ve işte çarpıcı veri burada: Toplumun en fakir yüzde 20’si eğitim harcamalarının sadece yüzde 2,3’ünü yaparken toplumun en zengin yüzde 20’si eğitim harcamalarının yüzde 64’ünü harcıyor arkadaşlar. Bir tarafta yüzde 2, diğer tarafta yüzde 64. İşte burada, bırakın eğitimde fırsat eşitliğini, hayata geriden başlayan bir çocuğun kapatamayacağı kadar büyük bir farkın ortaya çıktığını görmek lazım. On yıl önceki Adalet ve Kalkınma Partisi bütçesinde dahi eğitime ayrılan pay 19, hedef 25’ken bugün getirdiğiniz bütçede eğitime ayrılan pay yüzde 15’e gerilemiş durumdadır.“
„Sosyal devlet anlayışı ters yüz oldu“
„Devletin vergi toplayan sağ eli ile -ki tüm sertliğiyle üzerimizdedir- dağıtan şefkatli sol elinin dengesinin kurulması gerekiyor. Sağ el fevkalade aktif şekilde çalışırken sol el neredeyse hiç ortada yoktur. Bugün sosyal yardıma muhtaç kişi sayısı 20 milyona yükseldi.
Genel sağlık sigortası primi 780 liradan 1.560 liraya çıktı ama primi devletçe karşılananların sayısı 9,4 milyondan 8,2 milyona düştü. Yoksullara elektrik desteği; bütün anketler „Gelecek yıl daha kötü geçecek.“ diyenlerin ortalamasını yüzde 64 „Aynı olur.“ diyenleri yüzde 20 „Fikrim yok.“ diyenleri yüzde 10 „Daha iyi olur.“ diyenleri yüzde 5 gösterirken siz elektrik desteği vereceğiniz hane sayısını bu sene 4,1 milyondan 2,8 milyona düşürüyorsunuz.
Asgari ücretin ve emekli maaşının düşüklüğünün yanında birkaç maaş daha hatırlatayım: Bu sene, bugün Türkiye’de dul aylığı 12.600 liradır, bugün Türkiye’de yaşlı aylığı 5.400 liradır, engelli aylığı 4.300 liradır, yetim aylığı 4.200 liradır. „2025’te yoksullaştım.“ diyenlerin oranı yüzde 64 „2026’da yoksullaşacağım.“ diyenlerin oranı yüzde 58’dir. „Durumum iyi olacak.“ diyenler sadece yüzde 10’dur gelecek sene için.
Bu kara düzenin insanların umutlarını çaldığını görmek durumundayız. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yoksulları birinin yakını oldukları için değil, bu ülkenin onurlu yurttaşları oldukları için yoksulluktan kurtaracağız. Biz yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye geliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun için uzun süredir çalıştığımız, dillendirdiğimiz temel vatandaşlık gelirini hayata geçireceğiz, herkese belli bir gelir desteği sağlayan sosyal devleti kuracağız. Yardımlar sürekli kılınacak; amaç, yoksulluktan tam bir çıkış olacak. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Atatürk’ten emanet bu cumhuriyet yine kimsesizlerin kimsesi olacak.
Özel’den de „darbe mekaniği“ tespiti
Özel CHP Belediyelerine yönelik yargı operasyonlarını „darbe mekaniği“ ifadesiyle karşıladı ve bu darbeyi şöyle özetledi:
„[…] bu darbe öncekilerden farklı, bütün darbeler iktidara yapılır oysa bu darbe, mevcut iktidar tarafından sonrakine, şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından bir sonraki cumhurbaşkanına yapılmaya niyetleniyor; bu, Türkiye’ye kaybettirir.
Maalesef, bu kez, tankla, postalla değil cübbeyle geldiler, müesses nizamın dengesi bozulmasın, bir avuç insan rahat etsin diye milletin huzuru ve refahı o gün feda edilmiştir çünkü müesses nizam, değişmeyen aktörleri ve kurguları bu millete dayatılan bir düzendir. Sayın Erdoğan, maalesef, artık, partisine, partinin ana kademesine, kadın kollarına, gençlik kollarına değil bir tek kendi partisinde olan yargı kollarına güvenmektedir.
„Yalan, yalan, yalan, yalan…“
Özel 19 Mart’tan başlayarak dokuz aydır yaşamakta oldukları süreci „Arkadaşlar, tepkimizi, üzüntümüzü haklı görmelisiniz, mazur görmelisiniz. Dokuz aydır neler yaşadık biz biliyor musunuz?“ diyerek anlatmaya başladı.
„Darbenin bildirisinin okunduğu sabah „560 milyar liralık yolsuzluk“ diye yola çıktılar, bugüne geldik; iddianame, kanıt kanıt kanıt… Hiçbir kanıt ortaya koyamadılar, İBB’nin altı yıllık bütçesi 560 milyarın kat kat altında çıktı. Para dolu valizler yalanına sizi de inandırdılar, „tweet“ atanlarınız oldu. İddianame çıktı, „Valizlerde ‘jammer’ var, iletişim özgürlüğüne engel oldular.“ diyor. „Parkenin altından 2 milyon dolar çıktı.“ dediler; yalan çıktı, söyleyen gazeteci „Ben de kandırıldım, yanlış oldu.“ dedi. „İmamoğlu’nun lüks araçları“ diye bir garajda araç gösterdiler, araçlar bambaşka bir siyasetçiye ait çıktı. Arkadaşlarımızın tek tek ismini sayarak „Gizli toplantıdan para dolu çantalarla çıktı.“ dediler, „Görüntü elimizde var.“ dediler; iddianamede yer almadı, sorulunca yanlış bilgi olduğu çıktı. „İBB’den 1.200 cep telefonu alındı, CHP’li delegelere dağıtıldı.“ dediler; bir tanesi bile ortaya çıkmadı, ispatlanmadı, iddianamede bu dahi yer almadı.
Değerli arkadaşlar, ya, dokuz ay boyunca bir yalan, yalan, yalan, yalan… Sonra hepsi ortaya çıkıyor. Bu, kul hakkı değil mi? Bu insanların çoluğu çocuğu, eşi dostu, komşusu, o çocuğun okul arkadaşları yok mu? Size yapılsa ne yaparsınız? Bu saydıklarımın hepsi gerçek dışı bilgiyi alenen yayma suçu değil mi?
„İddianamenin arkasında duramıyorsunuz“
Özel gizli tanıkların ifadelerinin birbirleriyle değiştirilerek iddianameye aktarıldığını hatırlatarak, AKP ve MHP’nin duruşmaların naklen yayınından caymasını bu tutarsızlıklarla ilişkilendirdi:
Vicdan sahibi herkese soruyorum; iddianame orada, açın okuyun; 19 Mart sorgu tutanakları orada, açın okuyun: Yahu, bir tiyatroda oyuncu değişir; hastalanır, değişir. Bir sinema filminde ya da dizi filmde oyuncu değişir; senaryo bellidir, oyuncu değişir. Futbol maçında oyuncu kötü oynar, değişir. Yahu, adalette gizli tanık değişir mi ya? Allah aşkına, gizli tanık değişir mi? Bir oda var, odada 3 kişi var; „Ben Meşe’yim, gördüm bunları.“ diyor. Meşe gitmiş, İlke gelmiş; „Ben İlke’yim, gördüm bunları.“ diyor. Yahu, oyuncu değiştirir gibi gizli tanık değiştiren bu sistem iftiradan başka bir şey üretmemektedir.
Onun için biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak talep ettik; Sayın Bahçeli destek verdi, Sayın Erdoğan „Sayın Bahçeli böyle diyorsa makuldür.“ dedi. Hani, bu, TRT’den yayınlanacaktı? Geçtiğimiz gün getirdik; TRT’den bir kanaldan yayımlanmasına, isteyen kanalların canlı yayımlamasına niye „hayır“ oyu verdiniz? Niye verdiniz biliyor musunuz? Çünkü iddianamenin arkasında siz de duramıyorsunuz, kimse de duramayacak.
„Son Kürt ve son Alevi ‘Benim sorunum vardır’ demeyene kadar Kürt ve Alevi sorunu vardır“
Özel konuşmasının sonunda çözüm sürecinin içinde yer almaya devam edeceklerini vurguladı: „Milletin kalbinde siyaset yapıyoruz, kalbinde siyaset yapmaya devam edeceğiz. Terörsüz ve demokratik Türkiye için kararlılıkla çalışacağız, Komisyona katkı sunmaya devam edeceğiz. Bu ülkenin barış umutlarının birilerinin çıkar hesaplarına kurban edilmemesi için samimi ve ciddi bir sürecin içinde olacağız. “ dedi. Konuşmasını Türkiye ve Suriye’de Kürtlerin, Aevilerin, Dürzilerin hak ve hukuklarının sağlanması ve korunması için çaba göstermeye devam edeceklerini söyleyerek bitirdi.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak kayyımlara itiraz ediyoruz, AİHM kararları uygulansın diyoruz, Anayasa Mahkemesi kararları uygulansın diyoruz. 29 maddelik demokratikleşme paketi önerdik, gelin, hep birlikte bunu geliştirelim, hayata geçirelim, bu ülke hep birlikte kazansın diyoruz.
Türkiye’de Kürtler ile Türklerin kardeşliğini, barışını savunuyoruz. Bundan sonra bu bütçeleri, bu paraları silahlara, savaşa, terörle mücadeleye harcamak yerine Kürt’ün de Türk’ün de ortak geleceği için harcayalım diyoruz. Bunun için Türkiye’de son Kürt „Benim sorunum vardır.“ demeyene kadar Kürt sorunu vardır, son Alevi „Artık sorunum kalmadı.“ diyene kadar Alevilerin sorunu vardır.
Demokratik bir mücadelede tüm Kürtlerin ve Alevilerin kendilerini Türkler ve Sünniler kadar eşit hissedecekleri, bu devlete sahip çıkacakları yarınlar için her türlü mücadeleyi vermeye biz hazırız, buradayız. Türkiye’deki Kürtlere de barış ve huzur diliyoruz,
Suriye’deki Kürtlere de barış ve huzur diliyoruz. Suriye’deki Kürtlerin de Arapların da Dürzilerin de Türkmenlerin de son günlerde gördükleri muameleyle yüreğimiz ağzımızda izlediğimiz Alevilerin de anayasal güvenceye sahip olmalarını, Suriye’de birlikte yaşamalarını, hiçbirisinin ezilmemesini, katledilmemesini, Suriye’de de demokrasi olmasını, barış olmasını istiyoruz. Suriye’deki Kürtlerin demokratik bir barış ve huzur içinde olması Türkiye için büyük bir güvencedir. Sınırımızda kardeşlerimizle kardeşçe komşuluk yapmak istiyoruz.
Türkiye’de de Suriye’de de Orta Doğu’da da dünyanın egemen devletlerinin birtakım planları, programları çerçevesinde bizlere biçilen rolleri oynamak, başkasının oyununda bir rol sahibi olmak, başkasının planının parçası olmak değil, kendi planımız, kendi hesabımız, kendi büyük kardeşlik ve barış projemiz Türkiye’ye de Orta Doğu’ya da huzur, refah ve kalkınma getirsin istiyoruz. Birtakım hesaplarla Türkiye’yi bambaşka yerlere sürüklemeye çalışanlara karşı bir arada durmanın, bu ülkenin menfaatleri için davranmanın, risk almanın gerekliliğinin farkındayız. Türkiye’nin üniter yapısının korunduğu, dostluk ve kardeşlik içinde eşit vatandaşlığın herkes tarafından iliklerine kadar hissedildiği demokratik bir Türkiye için buradayız.
Ülkenin kurucu partisi olarak da buradayız; son seçimlerin 1’inci partisi, tüm anketlerin 1’inci partisi, yarının iktidar partisi olarak buradayız. (CHP sıralarından alkışlar) Kimseye kötülük yapmaya değil 86 milyona elini uzatmaya, barışmak gerektiğinde barışmaya, birlikte mücadele gerektiğinde birlikte mücadele etmeye, bu ülkeyi kalkındırmaya, birlikte büyümeye, birlikte kazanmaya, kardeşçe paylaşmaya, kardeşçe yaşamaya geliyoruz.
(AEK)

