Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği “Aile Yılı” öyle sadece “aile olun”, “3-5 çocuğunuz olsun” minvalindeki düzenlemelerle sınırlı değil.
AKP politikaları ile ekonomik sorunların ve akabindeki belirsizliğin/geleceksizliğin neredeyse bir “kadere” dönüştüğü Türkiye’de hiç utanmasalar bir yolunu bulsalar bireylere birer kayyım atayıp evlendirecekler, evlendirdikleri çiftleri de hemen 3-5 çocuk sahibi yaptıracaklar.
Margaret Atwood’ın “Damızlık Kızın Öyküsü” kitabının Türkiye versiyonunda “Aile Yılı” hedefleri kapsamında memurlara yarı zamanlı çalışma hakkı geliyor. Elbette bu müjdeli haberi yine Erdoğan duyurdu.
Şöyle: Doğum yapan ya da evlat edinen memur anne veya babalar, analık/babalık izni sonrası bu haktan faydalanabilecek. Eşlerin ikisi de memursa, ikisi dönüşümlü şekilde bu imkândan yararlanabiliyor. Çocuk resmi olarak ilkokula başlayıncaya kadar yarı zamanlı çalışma süreci devam edecek.
Haftalık çalışma süresi 40 saatten 20 saate düşecek. Çalışma ya haftanın 3 günü tam gün ya da haftanın 5 günü günlük en az 3 saat şeklinde bölünebilecek.
Maaş, çalışma süresi kadar, yaklaşık yarı oranında azalacak. Yani tam maaş yerine %50’si ödenecek. Ancak yıllık izin, derece/kademe ilerlemesi gibi haklar tam süre üzerinden işlemeye devam edecek.
Süt izni de kaldırılıyor.
İlk başta ne kadar olumlu bir gelişme gibi geliyor değil mi kulağa? Tam bir müjde.
Şu açıdan olumlu gibi görünebilir: Feminist teori uzun süredir bakım emeğinin (çocuk bakımı, yaşlı bakımı, ev işleri) kadınlar tarafından ücretsiz ve görünmez şekilde yapıldığını vurgular.Bu düzenleme, devletin bakım emeğini resmen tanıması ve ona bir biçimde karşılık vermesidir. Bu, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli bir ilke değişimidir.
Peki gerçekte öyle mi? Sıklıkla tekrar ettiğim bir şey var: Hayata Dönüş Operasyonu gibi bu iktidarın politikalarındaki ruhu anlamak. Yani adı “hayata dönüş” fakat geride kalan acı, ölüm ve engelli insanlar… Asla hayata dönüş değil, hayattan kopuş. Bunun örneği çok aslında. Müjde gibi sunulan fakat asla öyle olmayan düzenlemeler.
Gerçi “Aile Yılı” da tam olarak değil mi? Bakın Aile Yılı’nın ilk altı ayında erkekler 145 kadını öldürdü, 88 kadını taciz etti, 140 çocuğu istismar etti, 329 kadına şiddet uyguladı, dört kadına tecavüz etti.
Erkekler en az 691 kadını seks işçiliğine zorladı. 215 kadının ölümü basına „şüpheli“ olarak yansırken, erkekler, en az 30 çocuğu öldürdü.
Adı “Aile Yılı” gerçekte olan ise kadınların hayatlarının hiçe sayılması.
Bakın bu düzenleme de öyle görünürde “müjde” gerçekte olana bakalım
Kadınlara “yarı zamanlı iş” damgası yapışabilir. Yani, yarı zamanlı çalışanların çoğunun kadın olması, kadınların uzun vadede “ikincil iş gücü” olarak görülmesine neden olabilir. Bu da kariyer gelişimini ve lider pozisyonlara yükselme şansını azaltabilir.
Ayrıca bir de şöyle bir durum var. Gelir azalması, ekonomik bağımsızlığı zayıflatabilir. Haftalık çalışma süresi yarıya inince maaş da yarıya iniyor. Bu, kadınların maddi bağımsızlığını ve ev içindeki karar gücünü azaltabilir. Özellikle eşine ekonomik olarak bağımlı olan kadınlar için bu ciddi bir risk.
En vahim olanı da şu, ev içi bakım yükü kalıcılaşabilir. Eğer erkekler bu hakkı kullanmazsa, çocuk bakımının yine yalnızca kadına ait olduğu mesajı güçlenir. Bu da geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirebilir.
Kariyer açısından “ceza” olabilir. Nasıl mı? İş yerinde “yarı zamanlı” çalışmak bazı işverenler tarafından daha az bağlılık ya da daha düşük öncelik gibi algılanabilir. Bu da kadının terfi, eğitim veya proje fırsatlarından dışlanmasına neden olabilir.
“Kadınlara görevde yükselme hakkından vazgeçin deniliyor”
Fotoğraf: Fatoş Erdoğan, Ayşe Tokyaz protestosu
Düzenlemeye tepkili olan isimlerden biri de Ceza Hukukçusu ve CHP’li siyasetçi Şenal Sarıhan. Sarıhan bianet’e şunları söyledi:
„17 Temmuz gecesi yayımlanan yönetmelikle, doğum ve evlat edinme durumlarında, ilköğretime başlayana dek kadın ve erkek memurların yarı zamanlı çalışma hakkı kullanabilecekleri düzenlemesi, devletin özünde kendisine ait olan sosyal görevleri (çocukların kreş ve yurt olanaklarını eşit bir biçimde tüm yurttaşlara sağlama görevini) anne ve babaya —özünde sadece anneye— yüklemesinden başka bir anlam taşımıyor.
Bilindiği gibi bu görevler, daha çok belediyelere yüklenmiş durumda. Yeni düzenleme, özünde kadına ve erkeğe ortak tanınmış ve bakım emeğinde bir eşitlik sağlanmış gibi görünse de, pratikte kadını iş yaşamından ve eşit emeklilik haklarından yoksun edecek. Ülkemizde çocuk bakımı, diğer tüm bakımlar gibi kadınlara ait olmaya devam ediyor. Bu yönetmeliğin mevcut yapısı ile bu gerçeği değiştirmesi olanaksız.
Kaldı ki izleyen maddeler, var olan ekonomik koşullarda diğer düzenlemelerle kadın için de erkek için de bu düzenlemeden yararlanma olasılığını ortadan kaldırıyor. Yönetmeliğin “Mali ve Sosyal Haklar” başlıklı 12 ve “Hizmetin Değerlendirilmesi” başlıklı 13. maddeleri ise, bu düzenlemenin, izin dönemlerinde mali ve sosyal haklar ile emeklilik süresinin yarım gün olarak değerlendirilmesi ile —eski deyimiyle— “mezarda emeklilik” uygulamasını getiriyor. İzleyen maddelerde de bu haktan yararlanamayacaklar tanımlanırken, genel olarak üst görevler sayılıyor. Böylece de kadınlara, çocuk sahibi olmak ve ilköğretim aşamasına dek ona bakmak istiyorsanız görevde yükselme hakkından vazgeçin deniliyor.“
Anlayacağınız bu düzenlemenin de bir amacı kadınları “annelik” adı altında eve kapatmak. Önceden kadınlar hem anne olsun hem iş hayatı olsun deniyordu. Şimdi biraz çalışsın daha çok anne olsun deniyor. Başka türlüsü akla gelmiyor sonuçta?
Suruç’ta devrimcileri katledenler cezalandırılsın
10 yıl önce bugün, Kobanêli çocuklara oyuncak götürmek üzere Türkiye’nin dört bir yanından Urfa’nın Suruç ilçesine giden ve IŞİD’in canlı bomba saldırısında yaşamını yitiren 33 “Düş Yolcusu”nu özlem ve saygıyla anmak isterim.
20 Temmuz 2015’te Suruç’ta düzenlenen bu katliamda hayatını kaybedenlerden biri olan Evrim Deniz Erol’un annesi Besra Erol, çocuğunun mezarı başında yaptığı bir konuşma nedeniyle “örgüt propagandası” suçlamasıyla 30 Nisan 2019’da tutuklandı.
Tahliyesi yaklaşan Erol’a, Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından “pişman mısın?” benzeri sorular yöneltildi. Bu sorulara verdiği yanıtlar gerekçe gösterilerek tahliyesi 22 Haziran’da 6 ay ertelendi.
Suruç’ta hayatını kaybeden sosyalistleri unutmayacağız. Politik görüşü fark etmeksizin tüm hasta mahpuslar serbest bırakılsın.
Özgür, eşit ve adaletli yeni bir hafta olsun…
Hasta mahpus Besra Erol’un tahliyesi bir kez daha engellendi
22 Haziran 2025
Suruç’ta yaşamını kaybeden 33 „Düş Yolcusu“
20 Temmuz 2023
(EMK)