Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) Cem Karaca Kültür Merkezi’nde düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nın ikinci günü dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen akademisyen, hukukçu, siyasetçi ve gazetecilerin sunumlarıyla devam etti.
İkinci günün ilk oturumunun moderatörlüğünü DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Ebru Günay yaptı. Oturumda „Hakikat, Barış Dili ve Söylem İçin Basın Özgürlüğü“ başlığında konuşma yapan IPS Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nadire Mater, barışın inşasında medyanın dili ve hakikatin önemi üzerine sunum yaptı.
Sokak Gazetesi deneyimi
Mater, 1990 yılının Ocak ayında Sokak Gazetesi dergisini çıkarttıklarını belirtti ve o dönem deneyimini şöyle aktardı:
„Ben de o kadro içindeydim ve bu kadro ile 7 aylık bir dergi oldu. O sırada Türkiye’de yazılmayanları yazmaya çalışan ve şimdi bakıldığında da pek çok şeyi hakikaten yazmayı her nasılsa becerebilmiş bir dergi diye düşünüyorum. Ocak 1990’da Kürt ve Türk aydınlarının ortak imzasıyla ‘Doğu’da Savaşa Son’ diye bir kapak yapmıştık. O gün için çok biz gazeteciler için çok geç ama siyasiler için erken bir çağrıydı. Bu çağrıyla aslında kimi çevrelerden ‘Savaş mı var?’ diye tepkiler alırken, kimi çevrelerden de ‘Size mi düştü savaşı durdurmak? Siz mi savaşı başlattınız da konulara giriyorsunuz?’ Hadsizlikle suçlanıp, azarlanmıştık.“
„Her şeyi söylemenin bir yolu var“
Mater, son süreçte yapılan haberlerde kullanılan dilin özensizliğine dikkat çekti:
„Gazeteci bulunduğu yerde nasıl konumlanırsa konumlansın kendine yer açabilir. Her şeyi söylemenin bir yolu vardır. Tabii dil meselesine geleceğim önemli. Dil sonuçta yanlıdır ve biz her şeyi dille kuruyoruz iktidarı da, medyayı da, haberimizi de. Dolayısıyla savaşın olduğu yerde savaşa terörle mücadele dersek, o zaman barış talep etmek mümkün olamaz. Terörist dediğimiz zaman tabii ki terörle mücadele olur. Şu anda çözüm tartışılıyor, süreç konuşuluyor. Ki bunu da adlandıramıyoruz. Bu da çok önemli bir şey. Yani adı konmamış bir şeyi tartışıyoruz. Dolayısıyla artık bunlara çok fazla takmadan ilerlemeye çalışıyoruz.“
Medyanın ‘az’lığı
Mater, 90’lardan bugüne medyanın geldiği son durumu yorumlaya devam etti:
„Holdinglerin medyasından AKP’nin ve iktidarın medyasına geçmiş olduk. Tabii holdinglerin medyası iktidarla iç içeydi. Medyayı aslında, iktidar medyası ve iktidar karşıtı medya olarak öncelikle ikiye ayırmak gerekiyor. Bugün gelinen noktada karşı medyada herhangi bir ‘milli’ durum söz konusu olduğunda tamamen değişiyorlar. Dolayısıyla geriye çok az bir medya kalıyor. Yani güç odaklarından bağımsız medya çok az.
„Yanı sıra gazeteler, gazeteciler de umutsuzluk ve belirsizlik içinde. Giderek nerede çalışıyorlarsa çalışsınlar artık yapılması gerektiği gibi haber yapmakta da o kadar hevesli değiller. Bir heves kırıklığı içindeler ve haberin mücadelesini vermek, haberle ilgili tartışmak, yaratılan sansür ve otosansür ortamında o kadar da kolay değil. O nedenle de kenara çekilmek, işsiz kalmak, hapse düşmek, yargılanmak gibi pek çok tehditle karşı karşıyalar.
„Herkes tuzağa düşebiliyor“
„Heves kırıklıkları, riskler ve tehditler çok fazla olduğu için gazeteciler ya sessiz kalmayı seçiyorlar ya da ‘problem yaratmayacak haberler’ yaparak devam ediyorlar. Televizyonlardaki bu kışkırtıcı ortam siyasileri de çok etkiliyor. Bu kışkırtmalara herkes tuzağa düşebiliyor. Bundan da kimse muaf değil. Bu kırılgan ortamda dille ilgili ciddi bir özensizlik olduğunu iddia ediyorum.
„Aynı cümleler sakin bir şekilde de kurulabilir. Yükselen sesler, saldırgan beden dilleri, dilin başka türlü kurulması bütün bunlar bu ortamı zedeliyor diye düşünüyorum. Bu konuda da her birimize çok görev düşüyor.“
‘Barış gazeteciliği’ perspektifi
Mater, sunumunun sonunda bianet’in ‘barış gazeteciliği’ deneyiminden de söz etti:
„bianet olarak, başını çektiğimiz ve yaygınlaştırmaya çalıştığımız barış gazeteciliği ve haberciliği perspektifi burada çok önemli rehber olarak yer alıyor. Barış haberciliği sadece savaş haberciliğinin karşıtı olan bir habercilik anlayışı değil. Aslında her türlü çatışma ortamında, buna ev içi şiddetten ve erkek şiddetinden de başlayarak pek çok haberde gazetecinin önünde rehber olarak duruyor. Savaş durumunda ise gazeteci süreç odaklı bakmak durumunda. Süreci anlaşılır kılacak, barış talebinin anlaşılırlığını artıracak bir yerden dahil olmak gerekiyor. Habercini görevlerinden bir tanesi bu.
„Barış haberciliği perspektifi ile baktığımız zaman biz özellikle gün gün gündelik hayatımızda şeffaflığın, güvenirliğin, kandırılmanın ya da inanmamanın tartışıldığı ortamda sorunlar neler, insanlar neler düşünüyorlar, şeffaflıktan ne anlıyoruz? Bütün bunların açıklığa kavuşması gerekiyor ve bu da gazetecinin görevleri arasında. Aynı zamanda da siyasetçilerin tabii ki.“
(AB)
Вторият ден на Международната конференция за мир и демократично общество, организирана от Партията за народно равенство и демокрация (ПНДД) в Културния център "Джем Карака", се проведе в...

