8 Kasım’da Ravive Kozmetik’te meydana gelen patlamada üç kadın ve üç kız çocuğu hayatını kaybetmiş, bir kadın işçi ise bir hafta sonra yaşam mücadelesini kaybetmişti. Feministler, katliamda yaşamını yitiren işçilerin ailelerini Dilovası’nda ziyaret etti. Mahallede, patlamanın yaşandığı depoda ve işçilerin evlerinde yaptıkları görüşmelerden kapsamlı bir rapor hazırladı.
Raporda, Ravive Kozmetik’in çalışma koşulları, denetimsizlik süreci, işçilerin yaşadığı sömürü ve ölümle sonuçlanan ağır ihmal zinciri detaylarıyla paylaşıldı.
Feministler yaşananları “iş kazası” değil, “katliam” olarak nitelendirdi.Feministler, patlamanın yaşandığı sokağı “her an patlamaya hazır bir bomba hattı” olarak tanımlıyor. Depo ve atölyelerin mahalle aralarına sıkıştığı bölgede, tehlikeli kimyasalların hiçbir iş güvenliği önlemi olmadan istiflendiği, mahallelinin uzun süredir kokular ve riskler nedeniyle şikâyet ettiği belirtildi.
Kadınların aktardığına göre Ravive, Zara, Koton, LC Waikiki, Rebul, A101 ve BİM gibi markalara üretim yapan bir taşeron zincirinin parçası. Ancak sigorta yok, denetim yok, güvenlik yok.
“Depo görünümlü fabrika”da ölüm düzeni
Ziyaret edilen patlama alanı için raporda şu ifadeler yer aldı:
· Bina bir üretim tesisi değil, üst üste kimyasal dolu tankların bulunduğu bir depo.
· Yangın merdiveni, acil çıkış, söndürme sistemleri yok.
· Tek giriş kapısı patlama sırasında kimyasal istiflerin altında kaldığı için işçiler çıkamadı.
· Kadınların çığlıkları dakikalarca sokaktan duyuldu; aileleri ve mahalleli gözleri önünde bu trajediye tanık oldu.
Kadın ve kız çocukları güvencesiz, sigortasız ve ölümüne çalıştırılmış
Feministlerin görüşmelerinden çıkan en çarpıcı bulgular:
*Çalışanların neredeyse tamamı kadın ve kız çocuklardan oluşuyordu.
*13–14 yaşındaki kız çocukları amirler tarafından ev ev dolaşarak işe çağrılıyordu.
*70 yaşına kadar kadınların bile çalıştırıldığı bilgisi doğrulandı.
*Kadınlar sigortalı olduklarını sanıyordu; patronun “sigorta yapacağım” diyerek kimlik bilgilerini topladığı, ancak hiçbir kayıt açmadığı anlaşıldı.
“Maskemiz yoktu, başörtümüzü ağızlarımıza doluyorduk”
İşçiler ağır kimyasallara karşı tamamen korumasız çalışmış:
*Maske, eldiven, iş kıyafeti verilmedi.
*Kadınlar çay, şeker, sabun, hatta yara bandını bile kendileri getirdi.
*Ücretler günlük 500–700 TL arasında; yemek ve yol parası dahil.
*Denetim geldiğinde sigortasız işçiler saklanmak zorunda bırakılıyor, o günün ücreti kesiliyordu.
Bir kadın işçi, patronun genç kızlara tokat attığını, temizlik gibi ağır işlerin ücret verilmeden yaptırıldığını anlatıyor.
“Bu işi mecburiyetten yaptılar”
Aileler, kadınların neden bu koşullarda çalıştığı sorusuna aynı cevabı veriyor:
“Başka çaremiz yoktu.”
Görüşme yapılan genç bir kadın şöyle diyor:
“Artık çocuk değilim, ihtiyaçlarım var. Babamdan isteyemiyorum, zaten yok. İnsan dışarıdan bakınca ‘çalışmasalarmış’ diyor ama yok ki yok.”
Ölen kız çocuklarından birinin annesi ise ağıt gibi konuşuyor:
“Genç kız gibi yaşamak istediği için öldü kızım…”
Rapor, kadınların çalışma hayatına katılımının mahalledeki toplumsal baskı ve seçenek yokluğu nedeniyle daha da zorlaştığını vurguluyor. Eve yakın işlerde “güvenli” diye çalıştırılan kadınlar, en ağır sömürüye maruz bırakılıyor.
Göçmen kadınların da bir dönem Ravive’de yoğun şekilde çalıştırıldığı, ancak yaşam koşullarının daha da güvencesiz olduğu aktarıldı.
Feministler hazırladıkları raporda emek sömürüsünün cinsiyetlendirilmiş bir yapıda olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
*Kadınlar “esnek”, “kayıt dışı”, “ucuz iş gücü” olarak görülüyor.
*Devlet, denetim görevini sermayenin çıkarı doğrultusunda ihmal ediyor.
*Erkek egemen düzen, kadınlara yalnızca evle iş arasında sıkışabilecekleri bir “alan” tanıyor.
Dayanışma çağrısı: “Bu davayı yalnız bırakamayız”
Feministler, yargı sürecinin zor ve caydırıcı olacağını belirterek şu çağrıyı yaptı:
*Bağımsız emek örgütleri, kadın örgütleri ve meslek birlikleri davayı kolektif şekilde takip etmeli.
*Büyük markaların ve kamu görevlilerinin sorumlulukları görünür hale getirilmeli.
*Katliamda yaşamını yitiren kadınların çocuklarının ve geride kalan ailelerin sosyal destek ihtiyaçları karşılanmalı.
Raporda ayrıca şu vurgu yer aldı:
“Bu sadece Ravive’nin değil, Türkiye’de kadın emeğinin nasıl sistematik bir biçimde sömürüldüğünün fotoğrafıdır.”
Sonuç: Bir işçi katliamının ardından feminist mücadele büyüyor
Dilovası ziyaretinin ardından feministler, hem işçilerin ailelerine hem bölgede çalışan tüm kadınlara yönelik dayanışmayı büyütme sözü verdi. Ravive Kozmetik’te yaşananların “kaçınılmaz bir kaza değil, kadın işçilerin güvencesizliğe mahkûm edildiği bir düzenin sonucu olduğu” vurgulandı.
Feministler:
“Bu düzen değişene kadar mücadeleye devam edeceğiz“ diyerek raporu noktaladı.
Dilovası’ndaki fabrika yangınında 7 kişi tutuklandı
12 Kasım 2025
(EMK)

