DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Asgari Ücret Tespit Komisyonunun 2026’da belirlenecek ücreti belirlemek için başlayacağı toplantıların öncesinde bir “Asgari Ücret Araştırması” yayımladı.
Rapor asgari ücretin Türkiye’de enflasyon karşısında hızla eridiğini, ücretli kesimin büyük çoğunluğunun asgari ücret civarında maaş aldığını ve asgari ücretin artık ‘ortalama ücret’ haline geldiğini gösteriyor.
Raporda, asgari ücretin kişi başına milli gelirden aldığı payın 1970’lerden bu yana belirgin şekilde düştüğü, Türkiye’nin Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkeleri arasına gerilediği ve asgari ücretlinin büyümeden pay alamadığı belirtiliyor.
Milyonlar asgari ücrete dahi erişemiyor
TÜİK’in 2024 Hanehalkı İşgücü Araştırması mikro verileri üzerinden yapılan hesaplamaya göre, 2024 itibarıyla Türkiye’de net asgari ücret düzeyi olan 17 bin 2 TL ve altında ücret aldığını beyan edenlerin oranı yüzde 46,7. Asgari ücretin yalnızca yüzde 5 fazlası ve altında ücret alanların oranı ise yüzde 49,6; bu da yaklaşık 8,8 milyon işçiye karşılık geliyor.
Rapora göre 3,6 milyon işçi (yüzde 20,4) yasal asgari ücrete bile erişemiyor; 1 milyon 612 bin kişi ise yıllık net asgari ücretin yaklaşık yarısı olan 8 bin 500 TL ve altında bir gelirle çalışıyor.
Türkiye’de ücretli çalışan sayısı ise eylül verisiyle 16 milyon 169 bin.
DİSK-AR, bu tabloyu “asgari ücretlileşme” olarak tanımlıyor ve Türkiye’de asgari ücretin sadece bir “alt sınır” olmaktan çıkıp genel ücret düzeyini aşağı çeken temel belirleyici haline geldiğini vurguluyor.
“Asgari ücret bir kadın işçi sorunu”
Araştırma, kadın işçilerin asgari ücret civarında ücretlere daha fazla sıkıştığını gösteriyor. Buna göre:
Asgari ücret ve altında çalışanların oranı genelde yüzde 46,7 iken, kadın işçilerde yüzde 60,1’e yükseliyor.
Asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında ücret alan kadınların oranı yüzde 63,7 (genel oran yüzde 49,6).
Asgari ücretin yaklaşık yarısı olan 8 bin 500 TL ve altında çalışanların oranı genelde yüzde 9 iken, kadınlarda yüzde 15,3’e çıkıyor.
Kayıtdışı çalışan kadın işçilerde tablo daha da ağır. Kayıtdışı çalışan kadınların yüzde 58,5’i asgari ücretin yarısı ve altında, yüzde 94,6’sı asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında, yüzde 97,7’si ise en fazla asgari ücretin yüzde 20 fazlası düzeyinde ücret alıyor.
DİSK-AR, bu veriler ışığında “asgari ücretin aynı zamanda bir kadın işçi sorunu” olduğunun altını çiziyor.
Asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında
Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) verilerine göre Ekim 2025 itibarıyla dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 26 bin 925 TL, yoksulluk sınırı ise 93 bin 135 TL. Tek başına yaşayan bir kişinin yoksulluk sınırı 43 bin 292 TL olarak hesaplanıyor.
Oysa 2025 yılı için yılda bir kez belirlenen net asgari ücret 22 bin 104 TL düzeyinde. DİSK-AR’ın hesabına göre, Kasım 2025 itibarıyla asgari ücret açlık sınırının yüzde 18, dört kişilik hane için hesaplanan yoksulluk sınırının ise yüzde 76,2 altında kalıyor.
Raporda, 2024 ve 2025’te asgari ücrete yılda bir kez zam yapılması nedeniyle son iki yılda (24 ay) asgari ücretin açlık sınırının üzerinde olduğu ay sayısının yalnızca 4 olduğu; kalan 20 ay boyunca asgari ücretin açlık sınırının dahi altında kaldığı belirtiliyor.
Enflasyon ücreti eritiyor: Bir yılda 50 bin TL’yi aşan kayıp
TÜİK verilerine göre Ocak–Ekim 2025 döneminde yüzde 28,63’lük resmi enflasyon sonucunda net asgari ücretteki kayıp 6 bin 322 TL’ye ulaştı; asgari ücretlinin eline geçen reel net ücret 15 bin 783 TL’ye geriledi.
Yıl sonu tahminiyle birlikte, 2025’te enflasyon nedeniyle asgari ücretlinin alım gücü kaybının yaklaşık 7 bin 471 TL’ye, yıl boyunca birikimli kaybının ise 50 bin TL’nin üzerine çıkacağı öngörülüyor.
DİSK-AR, bu verileri “asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeme” söylemiyle çelişen bir tablo olarak değerlendiriyor.
Büyümeden pay yok
Rapora göre, ulusal verimliliğin bir ölçüsü kabul edilen kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) ile asgari ücret arasındaki makas giderek açılıyor.
1974’te brüt asgari ücret, kişi başına GSYH’nin yüzde 80,6’sı iken, 2024’te yüzde 46,5’e, 2025 tahminine göre ise yüzde 43,6’ya gerilemiş durumda.
DİSK-AR’ın hesabına göre, asgari ücret kişi başına GSYH’ye paralel artsaydı 2025 yılında brüt asgari ücretin 48 bin 25 TL olması gerekirdi; bu da bugün geçerli brüt asgari ücretin neredeyse iki katına karşılık geliyor.
Avrupa ile kıyas: Türkiye dipte
Eurostat verilerine göre Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde en düşük brüt asgari ücrete sahip üçüncü ülke. Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip ülkeler yalnızca Arnavutluk (408 euro) ve Bulgaristan (551 euro). Türkiye’nin brüt aylık ücreti 558 euroya karşılık geliyor.
AB ülkeleri içinde en yüksek asgari ücret (brüt) ise 2 bin 704 euro ile Lüksemburg’da. Onu 2 bin 282 euro ile İrlanda, 2 bin 246 euro ile Hollanda, 2 bin 161 euro ile Almanya ve 2 bin 112 ile Belçika’da izliyor.
Euro cinsinden bakıldığında, 2015’te Türkiye’den düşük asgari ücreti olan 14 ülke varken 2024’e gelindiğinde Türkiye’den düşük asgari ücrete sahip ülke sayısı yalnızca ikiye düşmüş durumda. DİSK-AR, “Türkiye’de asgari ücret Avrupa ülkelerine göre diptedir” değerlendirmesini yapıyor.
Öte yandan AB ülkelerinde asgari ücret civarında çalışanların oranı ortalama yüzde 4 iken, Türkiye’de asgari ücretin yüzde 5 fazlası ve altında bir ücretle çalışanların oranı yaklaşık yüzde 48–49.
DİSK-AR, bu farkın temel nedenlerinden birinin, AB ülkelerinde toplu iş sözleşmesi kapsamının çok daha yüksek olmasını gösteriyor.
DİSK-AR’ın önerileri: Kural temelli sistem, GSYH’nin yüzde 60’ı ve toplu sözleşme
Raporda asgari ücret tespit sistemine dair eleştiriler de yer alıyor. DİSK-AR, son yıllarda asgari ücretin çoğu zaman Cumhurbaşkanı tarafından açıklandığını, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ise bu kararı fiilen onaylayan bir organa dönüştüğünü; böylece Komisyon’un işlevsiz hale geldiğini belirtiyor.
Çalışmada öne çıkan başlıca öneriler şöyle sıralanıyor:
Önce kural, sonra komisyon: Asgari ücret tespitinde, Komisyon’un yapısından önce bağlayıcı kuralların belirlenerek mevzuata yazılması; keyfi belirlemenin son bulması.
Asgari ücret “ortalama ücret” gerçeği: Türkiye’de asgari ücretin küçük bir azınlığın değil, işçilerin çoğunluğunun ücreti olduğunun kabul edilmesi.
Hane geçimi ve büyümeden pay: Asgari ücretin yalnızca enflasyona göre değil, işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler, genel ücret düzeyi, toplu pazarlık ve büyüme (kişi başına GSYH) dikkate alınarak saptanması.
Somut kural önerisi: Asgari ücretin, kişi başına düşen GSYH’nin belirli bir oranına –örneğin en az yüzde 60’ına– endekslenmesi. DİSK-AR, 2025 için aylık ortalama kişi başına GSYH beklentisinin yaklaşık 60 bin TL, 2026 için ise Orta Vadeli Program’a göre 75 bin TL olduğunu hatırlatarak, bu büyüklükler esas alınarak hesaplama yapılabileceğini belirtiyor.
Toplu iş sözleşmesi kapsamının genişletilmesi: Asıl sorunun “asgari ücretliler toplumu” olması olduğu vurgulanarak, sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılması, toplu iş sözleşmesi kapsamının artırılması ve teşmil mekanizmasının işletilmesi talep ediliyor.
DİSK-AR, tüm bu bulgular ve öneriler ışığında, 2026 asgari ücret tartışmalarında “rakamdan önce kuralın” konuşulması gerektiğini, asgari ücretin büyümeden pay alan, açlık ve yoksulluk sınırlarının üzerinde, insan onuruna yaraşır bir gelir düzeyi haline getirilmesinin zorunlu olduğunu ifade ediyor.
(HA)

