Hikmet Adal’ın editörlüğünü üstlendiği bu haftanın biamag’ında Ayşegül Başar, Fatma Temel, Tuğçe Yılmaz, Şeyhmus Diken, Hüseyin Şengül, Murat Türker, Nilgün Karataş, Metin V. Bayrak, Nalin Öztekin, Özgür Erbaş, Halis Yerlikaya ve Vartan Halis Yıldırım’dan makaleler, söyleşiler ve haberler okuyacaksınız.
Tuğçe Yılmaz, Avedis Özdemir’le yeni albümü “Hov arek” üzerine konuştu: Ermeni ezgilerinden kilise ilahilerine, cazın akustik formundan “avedimba” adlı özgün enstrümana uzanan bir yolculuk ve Aydın Balpınar’a adanan trio’nun hikâyesi.
Fatma Temel, pandemide kuş gözlemine başlayan gazeteci Duygu Kıtın Dersim’de 150 türü kayıt altına alışını; bölgenin biyolojik zenginliğini, tehditleri ve kuşların mitolojik izlerini anlatıyor.
Ayşegül Başar, hukukçu-sinemacı Kurtuluş Baştimar’ın 3Ekim’de vizyona girecek filmi “Dağlardan Başka Tanık Yok”u tanıtıyor: 1990’ların karanlığından bugünün barış umuduna uzanan bir hafıza anlatısı.
Vartan Halis Yıldırım, “Felsefe öldü mü?” sorusunu Hegel, Marx ve güncel koşullar eşliğinde açıyor; felsefenin biçim ve işlev değişimini, din–sanat–felsefe ilişkisini ve “praksis”i tartışıyor.
Özgür Erbaş, Meclis’teki Filistin oturumu, erişim engelleri ve TV’de Baba II yayını üzerinden sansür ve çarpıtma pratiklerini ironik bir dille sorguluyor: “Baba’ya bu yapılır mı?”
Nalin Öztekin, BİA Çocuk Kitaplığı için Emily Snape’in “Küçük Canavarın Bilinçli Farkındalık Kılavuzu” ve “Küçük Canavarın Özgüven Rehberi” kitaplarını inceliyor: “Pickle’ın negatif veya pozitif duygularını tanımlayıp, o duygunun çıkmasına müsaade ettiği bu yolculuk tüm çocukları ve yetişkinleri derin bir nefes alıp sakinleşmeye davet ediyor.”
Halis Yerlikaya, bir hasta mahpusla kurduğu hekim–hasta ilişkisinden yola çıkarak “Ben ölmeye değil, yaşamaya geldim” sözünü büyütüyor; hasta mahpusların tedaviye erişim hakkını ve devletin sorumluluğunu hatırlatıyor.
Metin V. Bayrak, “Eleştiriye Övgü – I”de eleştiriyi demokrasinin nefesi olarak konumluyor; parrhesia’dan (hakikati söyleme cesareti) Türkiye’nin bugününe uzanan bir özgürleşme çağrısı yapıyor.
Şeyhmus Diken, barışın dilini ve savaşın “kötü dili”ni karşılaştırıyor; 6–7 Eylül’ün hatırasıyla Aşîtînin (barış) bu topraklardaki köklerine selam veriyor: Biz ateşin taşlaşmış değirmeninde dünyaya kazandırdığımız buğdayın ekmeğiyle konuklarımıza “werin nan bûxin (gelin ekmek yiyin)” diyerek soframızı açarız. Barış elini dostluk sofrasına taşımak, iki elin parmakları arasından su misali kayarak yok olup gitmemeli.
Murat Türker, provokatif Bulgar sanatçı İvo Dimçev üzerine çekilen “In Hell with Ivo” belgeselini izleyip soruyor: “İsa’yla cehennem mi, Trump’la cennet mi?”—kuir sahne, aile, yaratıcılık ve yalnızlık ekseninde bir portre.
Hüseyin Şengül, İstanbul’dan gitmek düşüncesini Konstantinos Kavafis’in “Kent”i ve Tevfik Fikret’in “Sis”iyle tartıyor; şehir ve insan unsurundaki çürümeyi, gündelik hayatın kültürel erozyonunu yazıyor.
Nilgün Karataş, “Damızlık Kızın Öyküsü”nü ‘kurban anlatısından’ ‘hayatta kalanın’ anlatısına geçiş için okuyor; ifşaların neden rahatsız ettiğini ve utancın yer değiştirmesi gerektiğini anlatıyor.
Cumartesi biamag’da buluşalım.
(HA)
Hikmet Adal’ın editörlüğünü üstlendiği bu haftanın biamag’ında Ayşegül Başar, Fatma Temel, Tuğçe Yılmaz, Şeyhmus Diken, Hüseyin Şengül, Murat Türker, Nilgün Karataş,...