MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Hürriyet yazarı Nedim Şener’e verdiği söyleşide, 15 Eylül’de Ankara’da görülecek davada CHP Kurultayı’nın kanunsuz sayılarak Genel Başkan Özgür Özel’in görevden alınmasını ve partiye Gürsel Tekin ve “arkadaşları” örneğindeki gibi bir “kayyım heyet” atanmasını istedi.
Bahçeli Şener’in “CHP nereye gidiyor?” sorusunu Özgür Özel’in “Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingleri”nde Ekrem İmamoğlu’na sahip çıkmasını “suç yapılanmasının CHP’ye mal edilmesi” diye niteleyerek, “felaket olacak” diye yanıtladı.
Bahçeli’den Ankara Mahkemesine tavsiye “İstanbul’daki gibi yapın”
Bahçeli “yolsuzluk tartışmasının CHP’yi yıpratmasının engellenmesi” için “İstanbul İl kongresi ile ilgili mahkemenin verdiği kararın Ankara’da kurultayla ilgili görülen davayı da etkilemesi ve benzer bir sonuca yol açması lazım.” geldiğini tavsiye etti.
Bahçeli’nin konuşması şöyle:
“İstanbul İl kongresi ile ilgili mahkemenin verdiği kararın Ankara’da kurultayla ilgili görülen davayı da etkilemesi ve benzer bir sonuca yol açması lazım. Bu, yolsuzluk tartışmasının CHP’yi yıpratmasını da engelleyebilir. Çünkü İmamoğlu ve suç yapılanmasının yaptıkları CHP’ye mal edilmemeli. Ama Özgür Özel 50 tane miting yaptı, 50’sinde de İmamoğlu’ndan başka bir şey konuşmuyor, savcılara hakaret etmekten ve onları tehdit etmekten başka bir şey yapmıyor. Özgür Özel’in yüzüne gözüne, suratına bakın, kullandığı kelimelerin, davranışları ruh sağlığının bozulduğunu ortaya koyuyor. Bu durum devam ederse hem CHP hem de kişisel olarak Özgür Özel için sonu felaket olacak.”
Bahçeli’den ahlaki ve hukuki ihlaller
Devlet Bahçeli’nin, “masumiyet karinesini” demeciyle ihlal ederek Ekrem İmamoğlu’nu, henüz başlamamış yargılamalarında “suç yapılanması” içinde ilan etmenin ötesinde, CHP ile ilgili olarak Ankara’da görülecek davayı etkileme girişiminde bulunmaktan da kaçınmadığı görülüyor.
Bahçeli Cumhur İttifakının iki ortağından biri olarak Ankara’da görülmekte olan davanın CHP ve Özel aleyhine sonuçlanmasından kurumsal ve kişisel menfaat sağlayacak başlıca iki şahsiyetten biri olmasının doğurduğu ahlaki sakınca bir yana bırakılsa bile, Anayasa’nın ve Türk Ceza Kanunu’nun yargılamalarla ilgili beyanda bulunma yasağını çiğnemekte de beis görmediğini ortaya koyuyor.
Anayasanın yargı bağımsızlığı ilkesini ihlal
Anayasanın 138. Maddesi’nin 2. ve 3. fıkralarına göre, görülmekte olan davalarla ilgili olarak şunlar yapılamaz:
“Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.“Ayrıca, hiçbir organ veya makam mahkemelere emir/tavsiye veremez.”
İktidar blokunun iki liderinden bir olduğu da göz önünde tututulursa Bahçeli’nin 15 Eylül’de Ankara’da görülecek davada mahkemenin İstanbul’dakiyle aynı kararı vermesininin “lazım” olduğuna dair beyanının, kendisinin, doğrudan doğruya “mahkemelere emir /tavsiye” yasağı kapsamı içinde olduğu apaçık.
Türk Ceza Kanunu’nun 288. Maddesini ihlal
Türk Ceza Kanunun “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs”ü cezalandıran 288. Maddesi devam eden yargılama sürecine müdahale sayılabilecek açıklamaları sınırlamak amacıyla şu hükmü getiriyor:
“Görülmekte olan bir davada veya soruşturmada, yargıyı etkilemek amacıyla alenen beyanda bulunan kişi, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
MHP liderinin Bahçeli’nin Ankara’da görülmekte olan davanın İstanbul’daki gibi sonuçlanmasının “lazım” olduğuna ilişkin sözlerinin TCK 288’de “yargıyı etkilemek amacıyla alenen beyan” ile kast edilen şeyin ta kendisi olduğunu Bahçeli bilmiyor değil, üstelik bunu bir iyilik yapıyormuşçasına vurguluyor: “Bu durum devam ederse hem CHP hem de kişisel olarak Özgür Özel için sonu felaket olacak.”
Bahçeli sonuçta CHP’nin ve Özel’in kötülüğünü istiyor ama, ikisinin de iyiliği için: „Yoksa felaket olacak.“
(AEK)