2025, küresel ölçekte kayıtlara geçen en sıcak yıllardan biri oldu ve Türkiye’de de bu küresel eğilimin en sert yansımaları yaşandı.
Son 55 yılın en sıcak temmuz ayında, Silopi’de de tüm zamanların ulusal sıcaklık rekoru kırıldı. 53 şehirde çıkan yangınlarda yaklaşık 80 bin hektarlık alan, başka bir deyişle İstanbul’un en büyük orman alanının yaklaşık 15 katı büyüklüğünde bir alan, kül oldu.
Yangınlarda 17 kişi hayatını kaybetti ve 50 binden fazla yurttaş tahliye edildi.
Yapılan çalışmalar, birçok iklim göstergesinin alarm verdiğini gösteriyor: Atmosferdeki karbondioksit miktarı artmaya devam ediyor, buzulların kapladığı alanlar azalırken deniz seviyeleri giderek daha hızlı yükseliyor, iklim değişikliği açısından kritik eşik kabul edilen 1,5°C’nin kalıcı olarak aşılacağına yönelik endişeler de oldukça yüksek.
Bu aciliyete karşın küresel iklim eylemi yeterince kuvvetli değil: Brezilya’da düzenlenen 30. Taraflar Konferansı’nda da fosil yakıtlardan çıkış ve ormansızlaşmayla mücadele konularında bağlayıcı kararlar alınamadı.
İçinde bulunduğumuz iklim krizinin dinamikleri, 2026’nın da çetin bir yıl olacağına işaret ediyor. Önceki birkaç yılda olduğu gibi 2026 da şimdiye kadarki en sıcak yıl unvanını almaya aday. Türkiye’de ise beklenen kış yağışları yaşanmazsa, daha fazla büyük şehirde su kesintileri gündeme gelebilir.
İzmir’de kuraklık nedeniyle gece saatlerinde planlı su kesintisi
19 Ağustos 2025
Ülkenin büyük bölümünde ‘olağanüstü kuraklık’ yaşandı
Yağış rejimlerindeki değişim, Türkiye’nin pek çok yerinde şiddetli kuraklığı beraberinde getirdi. Ekim 2024-Eylül 2025 arasında Türkiye genelinde ortalama yağış miktarı (422.5 mm), son 52 yılın en düşük değeri olarak kayıtlara geçti. Bu rakam, uzun yıllar ortalamasından yüzde 26 daha düşük, bir önceki yılın aynı döneminin ise yüzde 29 altında.
2025 yılı yaz döneminde Meteoroloji Genel Müdürlüğü, ülkenin büyük bölümünü “olağanüstü kuraklık” sınıfına aldı. Kış ve ilkbahar aylarında beklenen yağışların gelmemesi halinde, su kaynakları üzerindeki baskı 2026 yılında daha da artabilir.
Türkiye genelinde yıllık yağış ortalaması düşerken, yağışların giderek düzensizleşmesi nedeniyle bazı bölgelerde aşırı yağış kaynaklı afetler de yaşandı. Örneğin eylül ayında Doğu Karadeniz’de etkili olan sağanaklarda Rize’ye bir günde 161.8 mm yağış düştü; sel ve heyelanlar yaşandı.
Bu tablo, iklim değişikliğinin aşırı uçlardaki etkisini net biçimde gösteriyor. Bir yanda uzun süreli kuraklık ve susuzluk tehlikesi, diğer yanda ise kısa sürede düşen şiddetli yağışların getirdiği ani sel ve taşkın riski bulunuyor.
Türkiye, Avrupa’nın en büyük kömürle elektrik üreten ülkesi oldu
2025 yılı, Türkiye’nin iklim politikaları açısından hareketli geçti. Temmuz 2025’te ülkenin ilk kapsamlı İklim Kanunu çıkarıldı. Kanun, 2053 net sıfır hedefini ve iklim taahhütlerini yasal çerçeveye kavuşturdu. Ayrıca 2026’da pilot aşamaya geçecek ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) için hukuki altyapıyı oluşturdu.
Ancak Türkiye’nin 2035 yılı için sunduğu iklim hedefi, ülkelerin emisyon azaltım hedeflerini Paris Anlaşması’nın 1,5°C hedefi ile karşılaştıran bağımsız izleme platformu Climate Action Tracker tarafından “kritik düzeyde yetersiz” olarak değerlendirildi. Bu hedef, Türkiye’nin emisyonlarının 2038’e kadar artmaya devam etmesine izin veriyor ve 2035 senesinde, 2023 seviyelerine kıyasla yüzde 16 daha yüksek emisyon anlamına geliyor. Daha da endişe verici olan ise 2024’te Türkiye’nin Almanya’yı geçerek Avrupa’nın en büyük kömürle elektrik üreten ülkesi haline gelmesi ve kömürden çıkış politikasının bulunmaması.
2026 en sıcak yıl olmaya aday
İçinde bulunduğumuz iklim krizinin dinamikleri, 2026 yılının da zorlu geçeceğini gösteriyor.
Türkiye özelinde, 2025’te yaşanan kuraklığın ve sellerin izleri 2026’da da kendini gösterebilir. Eğer 2025-2026 kışı bol yağış getirmezse, 2025 sonbaharına kadar süren yağış azlığı nedeniyle barajlarında ciddi açıklar oluşan İstanbul ve çevresinde su kesintisi riskleri gündeme gelebilir.
Diğer büyük şehirler de benzer bir tehlikeyle karşı karşıya. Örneğin İzmir’de gece su kesintileri, bu yazının yazıldığı tarihte hâlâ devam ediyor. Dolayısıyla 2026, özellikle su yönetimi açısından Türkiye için kritik bir yıl olacak.
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Doğukan Doğu Yavaşlı tarafından kaleme alınan bu haber, bianet ve İklim Masası işbirliği ile yayımlanmıştır. İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur.
(TY)

