DEM Parti İstanbul Milletvekili Kezban Konukçu, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda mahpusların infazlarını tamamlamalarına ve koşullu salıverme tarihleri gelmesine rağmen tahliyelerinin engellendiği iddialarını TBMM gündemine taşıdı.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Konukçu, İdare ve Gözlem Kurulu’nun hukuki dayanaktan yoksun, keyfi ve siyasi saiklerle kararlar alarak özellikle siyasi mahpusların özgürlüklerini gasp ettiğini belirtti.
„Kopyala-yapıştır kararlar“
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) açıklamalarına da değinen Konukçu, cezaevinde tahliyelerin „iyi hal göstermeme“ ya da „pişmanlık duymama“ gibi nesnel kriterlerden uzak gerekçelerle sistematik biçimde engellendiğini, kurul kararlarının mahpuslarla görüşülmeden ve „kopyala-yapıştır“ yöntemlerle hazırlandığını aktardı.
„Bu uygulamalar yetki gaspı“
Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yargı yetkisinin yalnızca mahkemelere ait olduğu ilkesinin ihlal edildiğini vurgulayan Konukçu, bu uygulamaların „yetki gaspı“ anlamına geldiğini söyledi. Konukçu, 2024’ten bu yana kaç mahpusun bu gerekçelerle tahliye edilmediğinin, kararların hangi objektif ölçütlere dayandığının ve siyasi görüş nedeniyle hedef alındığı iddialarına ilişkin Bakanlığın bir inceleme yapıp yapmadığının açıklanmasını istedi.
Sorular
Konukçu’nun cevaplandırılmasını istediği sorular şöyle:
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda, mahpusların infazlarını tamamlamalarına ve koşullu salıverme tarihleri gelmesine rağmen İdare ve Gözlem Kurulu’nun keyfi ve hukuki izahtan yoksun kararlarıyla; tahliyelerinin engellendiği Bakanlığınız bilgisi dahilinde midir?
Bakanlığınızca Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararlarını hukuka uygunluk açısından denetlemek için herhangi bir çalışma başlatılmış mıdır? Başlatıldıysa, bu çalışmaların sonuçları nelerdir?
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda, 2024 yılı başından bu yana, koşullu salıverilme veya infaz tamamlama tarihi gelmesine rağmen İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla tahliyesi reddedilen mahpus sayısı kaçtır? Bu mahpusların kaçı kadın, kaçı siyasi tutuklu veya hükümlüdür?
Bu ret kararlarında en çok hangi gerekçeler kullanılmaktadır? Bu gerekçelerin hangi objektif, ölçülebilir ve hukuken denetlenebilir kriterlere dayandığı kamuoyuyla paylaşılmış mıdır?
İdare ve Gözlem Kurulu’nun tahliye erteleme kararlarında esas aldığı ‘iyi hallilik’ kriteri hangi objektif ölçütlere dayanmaktadır? Kurulun, mahpusların siyasi düşünceleri, duruşları veya cezaevi yönetimine karşı eleştirileri nedeniyle tahliyeleri engellediği iddiaları doğru mudur?
Cezaevinde tutulmaya devam eden mahpusların siyasi görüşleri, kimlikleri veya demokratik talepleri nedeniyle özel olarak hedef alındığına dair iddialar hakkında Bakanlığınız bir soruşturma veya inceleme başlatmış mıdır?
Bu tür ret kararları nedeniyle infazını tamamlamış olmasına rağmen cezaevinde tutulmaya devam eden mahpusların durumu, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu (TCK 109) kapsamında değerlendirilmekte midir?
‘Pişmanlık göstermeme’ ya da ‘kurum içinde olumlu davranış sergilememe’ gibi öznel değerlendirmelerin, hukuki bir kategoriye dayandırılması mümkün müdür? Bu gerekçeler Anayasa ve AİHS bakımından meşru kabul edilebilir mi?
Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararlarının şeffaflığı ve denetimi nasıl sağlanmaktadır? Bu kurulun kararlarının keyfiyetten uzak, hukuka uygun ve objektif kriterlere dayanarak alındığını garanti altına almak için Bakanlığınızın ne gibi önlemleri bulunmaktadır?
İdare ve Gözlem Kurulu kararlarına karşı başvurulabilecek etkin, bağımsız ve erişilebilir bir denetim mekanizması var mıdır? Varsa bu mekanizmaların işlevselliği ve tarafsızlığı nasıl güvence altına alınmaktadır?
Anayasa’nın 9. maddesi uyarınca yargı yetkisi sadece mahkemelere aitken, İdare ve Gözlem Kurullarının ‘iyi hal’ değerlendirmesi adı altında mahkemelerin kararlarını fiilen geçersiz kılmasının hukuki dayanağı nedir? Bu durum bir yetki gaspı değil midir?
Kurulların yargı erkinin yetki alanına müdahalesi, kuvvetler ayrılığı ve hukuk devleti ilkesi açısından nasıl değerlendirilmektedir? Bakanlığınız bu konuda bir düzenleme ya da yasal değişiklik hazırlığı yapmakta mıdır?
İnfaz yasasının temel amacı topluma kazandırma iken, bu tür uygulamalarla mahpusların cezaevinde tutulmaya devam edilmesi, infaz rejiminin amacından saptırılması anlamına gelmektedir. Bakanlık olarak, bu durumun önüne geçmek için infaz süreçlerinin şeffaflığını ve adaletini sağlamaya yönelik bir düzenleme yapılması düşünülmekte midir?
Kamuoyunda „Bakırköy’deki Mahpuslara Ses Ver“ etiketiyle yürütülen kampanyayı da hatırlatan Konukçu, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği Adalet Bakanlığı’nın acilen harekete geçmesi çağrısında bulundu.
(AB)