Close Menu
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Facebook X (Twitter) Instagram
Facebook X (Twitter) Instagram
Haber.bgHaber.bg
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Haber.bgHaber.bg
Начало » Преговори за мир с акцент върху войната, екологията и децата

Преговори за мир с акцент върху войната, екологията и децата

септември 30, 2025 Права и общество
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email
BG Прочети на български TR Прочети на турски
Следващият текст е публикуван на 29 септември 2025 г. в Измир в рамките на "Срещи за мир и демокрация" от съпредседателите на партия ДЕМ Тулай Хатимогуллари, Емирали Тюркмен и Айдън...

Aşağıdaki metin, 29 Eylül 2025 tarihinde İzmir’de “Barış ve Demokrasi Buluşmaları” kapsamında DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Emirali Türkmen ve Aydın Çetinkaya’nın katılımıyla gerçekleştirilen yuvarlak masa buluşmasında dile getirdiğim görüş ve önerilerimi içermektedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 
Merhaba.
Komisyonun çalışmaları hakkındaki bölgesel savaş, iklim krizi, beslenme ve çocuk sağlığı odağındaki değerlendirmelerime geçmeden önce süreç hakkındaki genel değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum.
Müzakere sürecini toplumsal barış ve demokratikleşme sürecinde bir başlangıç adımı olarak görüyorum. Komisyonun çalışma süresinin sınırlı olması katılımı kısıtlayabilecek bir etken. Bu nedenle, önerilerin geniş toplumsal kesimlerden görüş alınmasını sağlayacak mekanizmaların (yazılı katkılar, çevrimiçi görüşler, bölgesel toplantılar) yaygınlaştırılması ile toplanması sağlanmalı. Şeffaflık ve hesap verebilirlik, Komisyonun toplumsal güvenini artıracaktır. Alınan görüş ve öneriler kamuoyuna düzenli raporlarla açıklanmalıdır.

Kürt sorununun çözümü yalnızca güvenlik eksenli değil; insan hakları, sosyal ve kültürel haklar, demokratik temsil, adalet gibi çeşitli sorunlara bağlı. Müzakerelerin bu sorunlar çerçevesinde ele alınmasının Türkiye’deki genel demokratikleşme ve toplumsal barışın güçlendirilmesine yönelik mücadelelere katkı sağlayacağı açıktır.  
Barışı sağlamak zorlu bir süreçtir ve geçmişte yaşanan hak ihlallerinin tanınması ve mağduriyetlerin giderilmesi için “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu” kurmaktan demokratik özgürlükleri sınırlayan yasal hükümlerin kaldırılmasına; yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden kamu reformuna; anadilde eğitim hakkının anayasal güvenceye alınmasından kamu kurumları; yerel yönetimler, eğitim ve medya alanında çok dillilik uygulamalarının hayata geçirilmesini sağlayacak yasal düzenlemelere değin çok çeşitli düzenlemeleri gerektirir.
Bu konularda yapılması gereken düzenlemeler de yıllardır dile getiriliyor.
Bu genel değerlendirmeden sonra yürütülen müzakere sürecinin önemli bir eksiği olarak gördüğüm meseleyi anlatmaya çalışacağım. 
Bu mesele şimdiye ve geçmişe takılı kalarak düşünmek, bir başka deyişle bir gelecek tasavvuru içinde düşünmemektir. Yanılıyor olabilirim elbette ama müzakere sürecinden kamuoyuna yansıyan bilgiler ve elbette izleyebildiğim kadarıyla böyle bir kanaate sahibim. 
Barışın kapsamının sadece Türkiye ile sınırlı olmadığı açıktır; ancak olası sınırların çok daha geniş olduğu da bir gerçektir. İklim krizi, sınır komşumuz olan ülkelerde yıllardır süregelen savaş ve çatışmaların açığa çıkardığı yıkım ve kimyasal kirlilik gözden kaçırılmaması gereken sorunlardır. Gelecek tasavvuru içinde düşünememek derken kastettiğim şey de budur. Bu bağlamda, savaşın yol açtığı yıkım ve kirlilik ile iklim krizi odağında karşı karşıya olduğumuz bölgesel sorunları ve yakın gelecekte karşımıza çıkması çok olası bazı sorunları “çocuk sağlığını nasıl koruruz” sorusuna verilebilecek bir yanıt ile kısaca dile getirmeye ve bu sorunları çözebilmek için neler yapmamız gerektiğini açıklamaya çalışacağım.
 Bölgesel Barışın Ekolojik İmkanları ve Sınırlayıcı Faktörler
Barış görüşmelerinin halihazırdaki sorunları ya da yıllardır süregelen şiddetin doğurduğu insani sorunlara hızla çözüm bulmayı temel alarak yürütülmesi kaçınılmazdır. Ancak Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı içine alan bölgenin yakın geleceğini analiz etmek de barış müzakerelerinin asli bir parçası olmalıdır. 
Savaş nedeniyle yıkıma uğratılmış, iklim krizi nedeniyle hızla değişen ve bu değişimin de çok daha ağır sorunlar doğuracağı bir bölgede yaşıyoruz.  
Bu bağlamda “Ağır Metallerce Zenginleşmiş Koridor”, iklim krizi ve yıllardır süren savaşın yol açtığı ekolojik yıkımı/kirliliği dikkate alarak barış müzakerelerinin Türkiye, Suriye, Irak ve İran açısından ne anlama geldiğini “gelecek zaman tasavvuru”  ile bir başka deyişle “bizi ne bekliyor?” sorusunu dikkate alarak yanıt aramak da bir zorunluluktur.
Ağır Metallerce Zenginleşmiş Koridor Nedir?
UMass Amherst’ten bir araştırma ekibi, Science dergisinde küresel ölçekte toksik metallerin insan sağlığı üzerindeki risklerini değerlendiren bir çalışma yayınladı.1
Çalışma Türkiye’yi ve Türkiye’nin içinde yer aldığı coğrafi bölgeyi toplumsal barış ve çocuklarımızın geleceği açısından yakından ilgilendiriyor.
Bu konuyu ele almadan önce araştırma bulgularını özetlemek gerekli…
“Toksik metallerin neden olduğu küresel toprak kirliliği, tarımı ve insan sağlığını tehdit ediyor” başlığını taşıyan araştırmada, arsenik, kadmiyum, kobalt, krom, bakır, nikel ve kurşun gibi en tehlikeli toksik metallerin dünya genelinde topraklardaki kirlilik dağılımı ve bu kirlilikten etkilenen nüfus yoğunluklarının bir haritası çıkarıldı.
Toksik metal kirliliği toprakta her yerde bulunsa da bu kirliliğin dünya çapındaki dağılımı ya da hangi bölgelerde daha yoğun bir kirlilik olduğu bilinmiyordu. Araştırma bu soruna bir yanıt getiriyor.
Yapılan araştırmada dünya genelinde 800 bine yakın örnekleme noktasında arsenik, kadmiyum, kobalt, krom, bakır, nikel ve kurşun ile toprak kirliliğine ilişkin küresel bir veri tabanı analiz edildi. Buna ek olarak tarımsal ve insan sağlığı eşiklerinin aşıldığı kirlilik alanlarını haritalamak için makine öğrenimi teknikleri de kullanıldı.
Araştırma, küresel olarak ekili alanların %14 ila 17’sinin toksik metal kirliliğinden etkilendiğini ve dünya genelinde yaklaşık 1,4 milyar insanın toksik metallerle önemli ölçüde kirlenmiş, bir başka deyişle halk sağlığı ve ekolojik risklerin yüksek olduğu bölgelerde yaşadığını ortaya koyuyor.
Türkiye’yi de kapsayan toksik ağır metal koridoru
Çalışmanın dikkat çekici bulgularından biri, Güneydoğu Asya’dan Güneybatı Avrupa’ya uzanan ve „ağır metalce zenginleşmiş koridor“ olarak adlandırılan bir bölgenin tespit edilmesi.
Ağır metalce zenginleşmiş koridor, doğal ve antropojenik (insan kaynaklı) süreçler sonucu toprakta ve yer altı kaynaklarında toksik metal birikimlerinin görüldüğü geniş coğrafi bant ya da kuşak olarak da ifade edilebilir.
Güneydoğu Asya’dan başlayıp Güneybatı Avrupa’ya kadar uzanan bu geniş bölgenin, toprakta biriken zararlı metaller nedeniyle hem tarımsal üretimi hem de insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiği belirtiliyor. Bu yüzden bu bölgelerin daha ayrıntılı şekilde incelenmesi, harita üzerinde net olarak gösterilmesi ve bu alanlarda çevresel riskleri azaltmaya yönelik öncelikli politikaların geliştirilmesi büyük önem taşıyor.
Sağlıklı bir toprak olmadan bir toplumun varlığını sürdürmesi olanaksız.
Kimyasal kirlilik bölgeleri ya da sınırları aşar
Toprakta biriken zehirli metaller; rüzgârla savrulan toprak tozları, orman yangınları ve diğer çevresel olaylar nedeniyle bulundukları yerden başka bölgelere de yayılabilir.
Araştırma bulgularına göre (aşağıdaki görselde de görülebileceği gibi) Türkiye ve İran toksik ağır metal kirliliği açısından en riskli bölgelerin başında geliyor. Araştırmada, “tarımsal topraklar için kadmiyum aşımı en çok kuzey ve orta Hindistan, Pakistan, Bangladeş, güney Çin, Tayland’ın güney kesimleri ve Kamboçya, İran, Türkiye, Etiyopya, Nijerya, Güney Afrika, Meksika ve Küba’da görülmektedir” ifadesi yer alıyor.2 Ancak görselde de görülebileceği üzere Irak ve Suriye ile ilgili bölgelerde kirlilik yoğunluğunun daha az olduğu görülüyor.

Araştırmada bu bölgelerle ilgili ciddi bir veri eksikliği olduğunu düşünüyorum. Irak’ta on yıllardır süren savaşın çok ağır bir toksik metal kirliliğine yol açtığı çeşitli raporlarda daha önce belirtilmişti. Benzeri şekilde Suriye’de yıllardır süregelen savaşın da ciddi bir toksik kimyasal madde kirliliğine yol açtığı dikkate alınmalı.
Toprakları yaşanamaz hale getiren en yıkıcı insan faaliyetlerinden biri savaştır.
Savaş sadece can kaybına ve yıkıma yol açmaz; aynı zamanda çevresel olarak da derin ve onarılması güç izler bırakır. Özellikle bombalamalar, silah atıkları ve askeri mühimmat kullanımı sonucunda toprağa karışan ağır metaller, patlayıcı kalıntıları, petrol türevleri ve çeşitli toksik kimyasallar, toprak sağlığını uzun yıllar boyunca tehdit eder.3 Bu kirleticiler doğada kolayca parçalanmaz, tarım yapılamaz hale gelen araziler ve kirlenen yer altı suları yoluyla ekosistemleri ve insan sağlığını tehlikeye atar. Kimi bölgelerde bu kalıntılar onlarca yıl boyunca toprakta kalır ve nesiller boyu etkili olur. Bu nedenle savaş, sadece toplumsal değil, aynı zamanda kalıcı bir ekolojik felakettir. 4

Çocuk Sağlığını Korumak: Şimdi ve Gelecekte…
Özetle söylemek gerekirse, Türkiye’nin ve Ortadoğu’daki sınır komşularının içinde bulunduğu bölge, Güneydoğu Asya’dan Güneybatı Avrupa’ya uzanan “toksik metallerce zenginleştirilmiş koridor”un parçası; tarım topraklarında Cd, Ni, Cr, Pb gibi toksik metallerin bulunma olasılığı yüksek. Bu, gıda güvenliği ve halk sağlığı açısından sınır-ötesine uzanan bir risk doğuruyor. Savaş ve askeri faaliyetler bu riski kalıcılaştırıp yayabiliyor. Bu bağlamda baktığımızda barış; sadece siyasal bir ihtiyaç değil, ekolojik/sağlık temelli bir mecburiyet olarak da belirginlik kazanıyor.
Bu mecburiyetin kritik gerekçesi ise çocuk sağlığını korumaktır.
Savaş ve çatışma bölgesinde yaşayan ya da savaş nedeniyle göç etmek zorunda kalan toplumsal gruplar beslenme açısından en dezavantajlı kesimi oluşturur; özellikle de çocuklar son derece hassastır …
Çocuklar ve kurşun maruziyeti 
Gıda güvencesizliği yaşayan çocuklar toksik kimyasallara gıda güvencesi içindeki akranlarına kıyasla daha fazla maruz kalır. 
Yetersiz beslenen, özellikle kalsiyum ve demir gibi besin öğelerinden eksik beslenen çocuklarda bağırsaklardan kurşun emilimi çok daha fazladır. 5
Kurşun çocuk sağlığını tehdit eden bir numaralı toksik kimyasaldır. 
Kurşun vücuda girdikten sonra beyin, böbrekler, karaciğer ve kemikler gibi organlara dağılır; dişlerde ve kemiklerde depolanır ve zamanla buralarda birikir. Kemikte depolanan kurşun, hamilelik sırasında kana karışabilir ve fetüsün sağlığını tehlikeye sokar.  
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, çocuklarda kan kurşun düzeyinin zararsız olarak nitelenebileceği güvenli bir eşik düzey yoktur. En düşük düzeyde maruziyet bile bilişsel gelişimi, dikkat süresini ve akademik başarıyı olumsuz etkiler. 
UNICEF’in 2020 raporuna göre dünya genelinde 800 milyon çocuk kurşun zehirlenmesine maruz kalıyor; bu çocukların beyin gelişimleri geri döndürülemez biçimde zarar görüyor.6
Barış savaşın, çatışmanın sona ermesi, görülür şiddetin bitmesi anlamına gelmez sadece. Gelmemeli. Gerçek bir barış, silahlar sustuğunda, sulh zamanlarında da çocukların toksik kimyasal maddelere maruz kalarak bedenlerinin ve zihinlerinin yavaş yavaş tahrip edilmesinin önüne geçerek sağlanabilir.
Savaş açık, hızlı seyreden, etkileri görülebilen bir şiddettir; toksik kimyasal maruziyeti ise dikkatle bakmadıkça görülemeyen, yavaş seyreden bir şiddettir. 
Savaşın, çatışmaların, zorunlu göçün çocukların sağlığında yol açtığı tahribatın izini barış zamanlarında da sürebilmemiz gerekir; dahası bunu tüm çocuklar için yapabilmeliyiz. Savaş ve çatışma bölgelerinde yaşayan çocukların kaderi ile görece barış içinde evinde, okulunda, kreşte eğitim gören, sokakta oynayan çocukların kaderi toksik kimyasal maruziyeti açısından ortaktır çünkü. Karşı karşıya kaldıkları şiddet biçimi aynıdır. Yavaş şiddetin yol açtığı sağlık zararları açısından arada sadece derece farkı vardır. 
Çocuk sağlığını korumak için ne yapacağız sorusu barış müzakerelerinin asli tartışma konularından biri olmalı. Bu çerçevede atılacak adımlar doğrudan toplumsal devamlılığın, toplumsal gelişim ve üretkenliğin geleceğini belirleyecektir. Bu da müzakerelerin “çocuk hakları ve sağlığı” ekseninde somut hedefler içermesi gerektiğini gösterir. 
Bu bilgiler ışığında bakıldığında, toksik kimyasal maruziyeti örneğin kurşun zehirlenmesi yalnızca çatışma dönemlerinin toksik mirası değildir; barış zamanında da sanayi bacaları ve ergitme tesisleri, kurşun-asit akü geri dönüşümü ve hurdalıklar, eski kurşunlu boyalardan dökülen tozlar, kurşun servis hatları/sıhhi tesisat kaynaklı içme suyu, kurşunlu sır kullanılmış seramikler, baharat/kozmetik (ör. sürme) ve oyuncaklardaki uygunsuz katkılar, kapalı atış poligonları ve trafik mirasıyla kirlenmiş yol kenarı toprakları gibi çok sayıda gündelik maruziyet yolu üzerinden sessizce sürer. 
Özellikle 0–6 yaş çocuklar, el-ağız davranışı ve daha hızlı emilim nedeniyle ev tozu/okul tozu/toprak yoluyla kronik, düşük doz alırlar; bu dozlar belirti vermeden yıllarca birikir, IQ kaybı, dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, davranış sorunları ve eğitim başarısında düşüş gibi bilişsel sistemin olumsuz etkilenimine bağlı çeşitli sorunlara yol açar. Bu sorunlar sosyal olarak eşitsiz dağılır (yoksul mahaller, sanayiye/ana yollara yakın evler, kayıt dışı geri dönüşüm alanları) ve gebelikte plasenta yoluyla bir sonraki kuşağa taşınabilir. 
Tam da görünmezliği, gecikmeli etkileri, birikimsel doğası ve kuşaklar arası zararı yüzünden kurşun maruziyeti, barış içinde dahi “yavaş şiddet”in tipik bir örneğidir;7 bu nedenle barış politikaları kurşun maruziyetini ortadan kaldırmayı, ev, okul tozu ve içme suyu denetimini ve rutin çocuklarda kan kurşun seviyesi (BLL) tarama çalışmaları yapılmasını içermeden tamamlanmış sayılmaz. Sayılmamalıdır.
Türkiye’de yaklaşık 6,3 milyon çocuğun kurşuna maruz kalma açısından risk altında olduğu tahmin ediliyor.8 Bu mesele sadece Türkiye ile de sınırlı değil…
Irak ve Suriye’de savaş ve iklim krizi odağında kirlilik
Türkiye, Irak, Suriye ve İran’ı kapsayan bölgenin yakın geleceğini çocuk sağlığı odağında analiz etmek de barış müzakerelerinin asli bir parçası olmalıdır. 
Bölge, doğal jeolojik kuşaklar ve madencilik tarihinin etkisiyle ağır metalce zenginleşmiş bir Alpin–Himalaya / Tethyan metalojenik kuşak üzerinde yer alması9 ile endüstriyel faaliyetler ve savaşın ekolojik mirası bir araya geldiğinde toprak ve su ortamlarında toksik metal birikimlerini ve gıda zinciri yoluyla çocukların toksik kimyasallara maruziyetini artıran kalıcı riskler üretmektedir.10
Burada kısa bir parantez açarak, öncelikle savaş nedeniyle yıkıma uğrayan Irak ve Suriye’ye bakmak gerekiyor. Savaş ve çatışmalar nedeniyle açığa çıkan yıkım daha dar ölçekte de olsa bazı açılardan Türkiye için de fikir verecektir. Yeterli zamanım olmadığı için İran ile ilgili analizlerimi eklemeye fırsat bulamadım. 
1980’de İran-Irak savaşı ile başlayan ve sonrasında ABD ile 2011 yılına kadar Irak’da süren;  Suriye’de ise 2011’den beri devam eden savaş, yalnızca insani değil aynı zamanda ekolojik bir yıkım yarattı. 
Irak ve Suriye’de savaş nedeniyle çöken toplumsal yapı ve ekolojik sistemin karşı karşıya olduğu sorunları toksik kimyasal madde kirliliği ve iklim değişikliği odağında ele alarak, gelecekteki açığa çıkacak riskler hakkında kısa bir değerlendirme yapmaya çalışacağım.  Burada dile getireceğim  sorunların sadece belirli bir il ya da bölge ile sınırlı olmadığı ve savaşın toksik mirasının da sadece bir kısmını andığım toksik kimyasal maddelerle sınırlı olmadığı bilinmelidir.
Irak’ta ve Suriye’de Savaşın Toksik Mirası
Irak’ta 2016’dan itibaren Qayyarah ve çevresindeki petrol sahalarının yakılması ve Musul’daki çatışmalar geniş ölçekli hava, toprak ve enkaz kirliliğine yol açtı; bu süreçte petrol yangınları, sülfür ve ağır metaller içeren kurumların yayılımı, çocuklar ve topluluklar için ciddi sağlık riskleri doğurdu. 11
Suriye’nin doğusunda ve kuzeyinde sayıları on binlerle ifade edilen gayriresmî/ilkel petrol rafinerilerinin (mazot üretimi) yaygınlaşması, çocuk işçiliği ve toksik duman maruziyeti ile toprak ve su kaynaklarında halen devam etmekte olan çok ciddi bir toksik kimyasal madde kontaminasyonu sorununa yol açtı.12
Savaşın yol açtığı yıkım ve enkaz da asbest, ağır metaller ve kalıcı organik kirleticileri içeren bir kirlilik kaynağıdır ve tozuma yoluyla çevreye yayılarak solunumla toksik kimyasal maruziyetini artırır. 13
İklim değişikliği ile artan kuraklık ve toz fırtınaları, mevcut kirliliğin yayılması ve çocuklarda solunum yoluyla maruz kalımın artmasına ve sonuçta nörogelişimsel bozucu etkilerin ağırlaşmasına yol açabilir. 14
Irak’ın güneyinde Şattü’l-Arap / Basra havzasında tuzluluk ve kirlilik şokları içme suyu krizlerine ve gıda üretiminde ciddi aksamaya yol açtı; bu bölgesel iş birliği olmaksızın kalıcı olarak çözülemeyecek bir sınır-aşan su sorunudur. 15
PAX’ın 2012 raporunda, Irak’ta toplam seyreltilmiş uranyum (depleted uranium – DU) esaslı silahların ve mühimmatın kullanımının en az 440 ton civarında olduğu, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) uydu görüntüsü tabanlı tahminlerine göre ise bu rakamın 5 katına kadar (yaklaşık 2200 ton) çıkabileceği belirtiliyor. 16
Seyreltilmiş uranyum esaslı silah ve mühimmat zırhlı araçları tahrip etmek için kullanılır. Zırh delme/yanma sırasında oluşan uranyum oksit aerosolleri (çoğunlukla U₃O₈, bir miktar UO₂) solunabilir partiküller halinde havaya karışır; bir kısmı toprağa/sedimana çöker. Bu karışım PAH’lar ve ağır metallerle birlikte hava–toprak–yüzey sularında çok noktalı kontaminasyon yaratabilir; tarım alanları ve yerleşim yakınında tahrip edilmiş hurda zırhlı araç kalıntıları da ek maruziyet yolu doğurur. DU’nun zırhlı hedeflerle sınırlı kalmayıp binalar, yumuşak hedefler ve birliklere karşı kullanıldığı da (dolayısıyla yerleşim alanı riski) belirtilmiştir. 17
DU’nun kimyasal (özellikle böbrek) ve radyolojik riskleri ve düşük doz maruz kalım tartışmaları sürse de ihtiyatlı bakış esastır. 18 Bilimsel literatür sağlık etkileri konusunda karışık olsa da, çocuklar ve hassas gruplar için kaygı verici göstergeler mevcuttur. 19 DU ve bağlı partiküller çevrede kalıcıdır; rüzgâr ve insan faaliyetleriyle taşınım ve yeniden süspansiyon riski devam eder. 20 Bu nedenle hedef koordinatlarının şeffaf paylaşımı, saha belirleme-numune alma-temizleme ve uzun vadeli çevresel/sağlık izlemi kritik önemdedir; aksi halde maruziyetin on yıllarca sürmesi olasıdır.
Savaşın yol açtığı çevre tahribatı ve kirliliği sorununu çok daha kapsamlı ele almak mümkündür ancak verilen örneklerin kirlilik meselesinin boyutlarını ortaya koymak için yeterli olduğunu düşünüyorum. 
Bu meselelere iklim krizinin yol açacağı sorunları dikkate alarak bakmak da gerekiyor. 
Özellikle enkaz, susuzluk, gıda güvencesi ve gıda güvenliğine dair sorunlar bölgesel barışı tesis etmeye yönelik çalışmalar için önemli zorluklar yaratacaktır. 
Yıkılmış şehirlerde milyonlarca ton moloz 21 asbest, poliklorlu bifeniller (PCB), poliaromatik hidrokarbonlar (PAHs), kurşunlu boya başta olmak üzere ağır metalleri içeriyor. Çölleşme ve toz fırtınalarıyla bu kirleticilerin daha geniş alanlara yayılması muhtemeldir. 
Atık yönetimi sistemleri zarar gördüğü için endüstriyel, tıbbi ve evsel atıklar nehir ve açık arazilere dökülmektedir. Özellikle Irak’ta su kirliliği başlı başına bir büyük sorundur. Dicle-Fırat’ın aşağı kolları petrol ve endüstriyel atıklarla kirlenmiş durumda; kuraklık suyun kirliliği seyreltebilme kapasitesini de düşürüyor. 22 Basra deltası ve sulak alanlar tuzlanma, kimyasal kirlilik ve iklim baskısıyla yok olma eşiğinde. 

2018 yılındaki Basra su krizine ilişkin İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) raporu, akan su miktarının azalmasıyla kanalizasyon atıkları, tarımsal ve endüstriyel kirleticiler ile tuzluluğun arttığını; ayrıca uydu görüntüleriyle petrol sızıntıları olduğunu ve su kanallarına atık deşarjları yapıldığını tespit etti. 23 Şattü’l-Arap deltası ve Hürremşehr çevresinde balıkçılık çökmüş, tarımsal üretim tuzlanma ve kirlilik nedeniyle darbe almış durumda.  24
Bu meseleler çözümü olan ancak mevcut şartlarda ülkeler arası iş birliği ve dayanışma olmadan çözümlerin uygulamaya geçirilmesi çok zor, çok maliyetlidir. Temizleme, onarım ve yeniden yapılanma sağlıklı bir şekilde yapılmazsa kalıcı toksik kirleticiler örneğin ağır metaller ve bazı hidrokarbon bileşikleri toprakta-suda onlarca yıl kalacak; tarım, sağlık ve yeraltı suyu güvenliği olumsuz etkilenecektir.
Toksik madde kirliliğinin iklim krizi ile seyreden bir sorun olması kritik önemde bazı ilave sorunlar doğuracaktır. Kuraklık sulak alanlardaki su miktarının azalmasına yol açar ve bu durum toksik kimyasal maddelerin sudaki konsantrasyonunu artırır. 25 Toz fırtınaları toprağa bulaşan asbest, seyreltilmiş uranyum bileşikleri, ağır metal ve petrokimyasal kalıntılarını atmosfere yeniden taşır. 26 Ani seller kirliliğin yoğun olduğu bölgelerdeki toksik kimyasal maddeleri geniş alanlara yayar.27
Suriye’de 2013’ten itibaren on binlerce küçük çaplı, ilkel teknolojili ve kontrolsüz petrol rafinerisi kuruldu. Bu ilkel rafineriler toprak ve su varlıkları için ciddi ve uzun süreli birer kirlilik kaynağıdır. İklim değişikliğine bağlı kuraklıkla petrokimya esaslı toksik kirlilik daha da yoğun hale gelecektir. 28
İklim krizini de hesaba kattığımızda…
Müzakerelerde bölgesel bir bakış açısıyla iklim değişikliğine bağlı sorunları da hesaba kattığımızda nereye doğru gidiyoruz sorusunu da görmezden gelmeden, kısaca yanıtlamak gerekiyor.    
Doğu Akdeniz ve Batı Asya bölgesi, iklim değişikliğinin en kırılgan sıcak noktalarından biridir. Sıcaklık artışı, yağış azalması, aşırı sıcak günlerin artışı ve toz fırtınaları bölgenin tamamında gözlenmektedir.
Türkiye, Suriye, Irak ve İran’da; su kaynaklarında azalma, tarımsal verimde düşüş, ısıl stresin artışı, kıyılarda deniz seviyesinin yükselmesi ve sağlık risklerinin büyümesi beklenmektedir. 
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporları bölgede ısınmanın küresel ortalamanın yaklaşık iki katına vardığını, yağışların azalacağını ve  kuraklığın artacağını, deniz seviyesindeki yükselmenin kıyı bölgelerde taşkın/sel riskini büyüttüğünü ve sağlık risklerinin arttığını dile getiriyor. 29
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, iklim değişikliğinin etkilerine karşı kırılganlığı azaltmak, ulusal uyum kapasitesini ve direncini artırmak amacıyla bir Yerel Uyum Planı (LAP) hazırlamıştır. Bu plana göre ormanlar, sulak alanlar ve çayır ekosistemleri sıcaklık, yağış ve aşırı hava olaylarındaki değişikliklere karşı en hassas yerlerdir. Bölgenin sınırlı su kaynaklarına bağımlı olması nedeniyle ikinci en savunmasız yerlerin sulak alanlar olduğu belirtilmiştir. 30
Irak ve Suriye’de gerçekleşen yıkım ve kirliliği, iklim krizinin derinleştireceği sorunlarla birlikte ele aldığımızda yakın gelecekte bölgesel barışın sürdürülebilmesi için ülkeler arası iş birliği ve dayanışmanın büyük önem kazanmasını sağlamanın müzakerelerin belirleyici çerçevelerinden birini oluşturduğunu fark etmek zorundayız.  
Türkler, Kürtler ve bölgedeki diğer etnik topluluklar bir arada, barış içinde yaşamak ve toplumsal hayatı daim kılabilmek için iş birliği ve dayanışmaya mahkumdur; yakın gelecekte daha da şiddetlenecek ekolojik sorunlar düşünüldüğünde barış bir siyasal tercih değil bir mecburiyet olarak görülmelidir.  
Peki, bu mecburiyeti anlatmanın, ortak müşterekte buluşmanın imkanı var mı?
Bölge halkları için ortak bir müşterek sorun tanımı yapmak ve o soruna barışçıl bir yanıt üretebilmek şu an yürütülmekte olan barış ya da çözüm süreci müzakerelerine kanımca yeni bir pencere açacaktır. 
Barış’ın her şeyden çok çocuk sağlığını koruma, gelecek nesillerin esenliğini güvence altına alma anlamına geldiğini vurgulamak kritik önem taşıyor. 
Türkiye’de 0-14 yaş aralığında yaklaşık 20 milyon çocuk var. Aynı yaş aralığında, Suriye’de yaklaşık 23 milyon nüfus ve 7,17 milyon çocuk, Irak’ta 46 milyon nüfus ve 16,5 milyon çocuk, İran’da ise 92 milyon nüfus ve 20 milyon çocuk var.
Savaşın yol açtığı şiddet ile barışın hüküm sürdüğü zamanlarda gözlenen yavaş şiddeti bir arada ele almak, şiddetin bu her iki biçiminin de çocukların sağlığı ve esenliği açısından uzun vadede ciddi sorunlara yol açtığını görmemiz gerekiyor. Elbette savaş çok daha ağır bir yıkıma yol açar ve bu iki şiddet durumunu bütünüyle eşitlemek çok yanlış olur. Ancak burada dikkatle bakmamız, fark etmemiz gereken şey yavaş şiddetin uzun vadede çocukların bedeninde ve zihnilerinde yol açtığı tahribatın savaşın yol açtığı tahribattan hiç de geri kalmayacağıdır. Özellikle de yavaş şiddetin etkilediği nüfusun çok daha fazla olabileceği gerçeğini dikkate aldığımızda…
Dünya genelinde yavaş şiddetin başlıca mağdurları çocuklardır. 
Müşterek sorunlar, ortak kaderimiz…
Gıda güvencesizliği, çatışma ve şiddetin hüküm sürdüğü herhangi bir yerde yaşayan ya da şiddet nedeniyle başka bir yere göçmek zorunda kalan çocuklarda sık gözlediğimiz bir sorundur. Ancak şiddet mağduru bir çocuğun yaşadığı yetersiz beslenme ve toksik kimyasal maruziyeti sorunu ile çatışmasız, görece sakin bir ortamda büyüyen ama aynı şekilde yetersiz beslenme ve toksik kimyasal maruziyeti sorunu yaşayan bir çocuğun kaderi ortaktır. 
Biri ani, yıkıcı, görünürlüğü yüksek bir şiddete maruz kalır ve elbette bu son derece ayırdedici bir durumdur; ancak her iki çocuğun da birer yavaş şiddet mağduru olduklarını fark etmek önemlidir; çatışma bitse, savaş sona erse de sürecek bir yavaş şiddetin…
“Yavaş şiddet” (slow violence), Rob Nixon’ın tanımladığı gibi ani patlama ve görüntü üretmeyen, zaman ve mekâna yayılmış, fark edilmesi güç ama birikimli ve kalıcı zarar üreten şiddet biçimidir. 
Toksik kimyasal maruziyeti açısından yavaş şiddet, kurşun/PAH/ağır metal gibi kirleticilerin düşük dozda ama kronik biçimde bedenlerde ve ekosistemlerde birikerek bilişsel kayıp, hastalık ve erken ölüm riskini artırmasıdır. Özellikle çocuklarda “güvenli düzey yok” ilkesinin geçerli olduğu, yani ne kadar düşük dozda olursa olsun zararlı etkiler oluşturan kurşun maruziyeti örneği, yavaş şiddetin tipik örneklerinden biridir. 
Kurşun maruziyeti gözle görülmez, kokusuzdur, renksizdir; toz, su ve gıda ürünleri vasıtasıyla bedene geçer. Maruziyet yıllara yayılır, etkiler gecikmeli açığa çıkar ve geri döndürülemez olabilir. Toplumsal hayatta eşitsiz dağılım gösterir ve yoksul, göçmen ve mazlum topluluklarda daha yoğun maruz kalıma yol açar ve kuşaklar arası aktarılır. Bu nedenle yavaş şiddet; kısa vadeli olay raporlarından çok zamana bağlı doz (kümülatif kan kurşun düzeyi, BLL), biyogösterge eğrileri, erken yaşam kırılganlık pencereleri ve çevresel adalet göstergeleriyle izlenmelidir.
Bu bilgiler çok ayrıntı ve ütopik görünebilir. Ama öyle değil. 
Barışın toplumsal göstergeleri, toplumsal iyilik halini yansıtan kriterleri olduğu gibi bedensel, zihinsel, çevresel ve biyolojik göstergeleri de var. Çocuklarda, toprakta, suda, gıda ürünlerinde kurşun kirliliği seviyelerini araştırmak bir somut göstergedir örneğin. 
Toplumsal barışı sağlamış, doğal hayatı yıkıma uğratmayan, çevre kirliliğini kontrol altına alabilmiş, çocuklara kreşte, yurtta, okulda ücretsiz ve besleyici bir öğün sunan bir toplumda çocuklardaki kan kurşun seviyesi hızla düşer. Bu ölçülebilir, izlenebilir, iyiye ya da kötüye gidişi sergileyebilir bir kriterdir. Gerçekte nasıl bir barış sağladığımız, barış ile neleri güvence altına aldığımız açısından önemli kriterlerden biridir.
Başka kriterler de var elbette. 
Sınır-aşan “Toprak ve Su Sağlığı Eylem Planı” hazırlamak ve bu plan kapsamında tarım topraklarında ağır metaller başta toksik kimyasal madde taraması yapmak, kirlilik açısından önem arz eden sıcak noktaların haritalanması; sulama suyunda endüstriyel kaynaklı kirleticilere sıkı kontrol-izleme yapmak  (özellikle Türkiye, Irak ve Suriye’de) ölçülebilir diğer barış göstergelerinden bazılarıdır. 
Sınırları aşan bir barış mümkün mü?
Üzerinde yaşadığımız toprak, içtiğimiz su, soluduğumuz hava sonsuz olmadığı gibi bu fiziksel varlıklar bir yere sabitlenmiş de değildir. Her biri akışkandır; sınır çizmek, bir bölgeye hapsetmek olanaksızdır. Sınırlar sadece insan zihnindedir. Tam da bu nedenle, barışı sağlamanın, çevresel adalet meselelerini çözmek için çabalamanın bir sınırı-sınırları yoktur; bu meseleler hepimizi ilgilendirir. Örneğin, Ergene havzasındaki, Dilovası’ndaki ya da Basra, Felluce, Halep gibi yerlerdeki kimyasal kirlilik en çok orada yaşayan insanları etkiler elbette, ama etkilenim sadece o bölge ile de sınırlı kalmaz, yayılır, yavaş ya da hızlı…
Bölgedeki Türk–Kürt barış süreci, “çevresel güvenliği ve çocukların sağlığını” merkezine aldığında, müzakere masasına ölçülebilir, taraflara eşit somut fayda sağlayan ve geri döndürülemez kazanımlar üreten bir gelecek tasavvuru koyabilir. Bu tasavvurun dayanağı, bölgenin ağır metalce zenginleşmiş risk koridorunda yer aldığına ve savaşın ekolojik yıkım mirasının ne kadar ağır olduğuna ilişkin bilimsel kanıtlardır. 
Barış, toprağın, suyun ve çocuklarımızın geleceğini korumayı siyasal çözümün özüne yerleştirmeli; kirletmeme ilkesini ve ekolojik adaleti ortak güvenliğimizin temeli saymalı; toksik kimyasal madde yüklerini kademeli olarak düşürmeyi; okul temelli beslenme/sağlık taramalarını ve ücretsiz okul yemeği programlarını bölgesel standart haline getirmeyi taahhüt etmeli. Ancak böyle bir barış, sınırları değil ortak geleceği güvenceye alan; toprağın bereketinde ve çocukların sağlığında ölçülebilen kalıcı bir toplumsal sözleşmeye dönüşecektir.
Sınırları aşan bir barış tahayyülünün ne derece kabul göreceğini bilemiyorum, her coğrafyada, her yerde faşizm yükseliyor çünkü; ama barışın meşruiyeti ayrışmadan, sınır çizgilerinden değil yaşamdan, yaşamın devamlılığını sağlayabilmekten doğar. Çocukların kanındaki kurşun seviyesini veya paylaştığımız sudaki tuz miktarını azaltabilmenin yolunu bulmak için birlikte çabalamaktan doğar. Yapabilirsek, bu yolları açabilirsek, barış çoktan sınırları aşmış olacaktır. Zor, ütopik belki ama  çocukların sağlığında görülen iyileşme, her anlaşmadan daha güçlü bir meşruiyet kuracaktır.

1. Deyi Hou et al. Global soil pollution by toxic metals threatens agriculture and human health.Science388,316-321(2025).DOI:10.1126/science.adr5214
2.  Deyi Hou et al. Global soil pollution by toxic metals threatens agriculture and human health.Science388,316-321(2025).DOI:10.1126/science.adr5214
3. Murray, H. K., & Taylor, H. J. (2019). The environmental legacy of war: A toxic reminder. Environmental Science & Technology, 53(17), 10243–10250. https://doi.org/10.1021/acs.est.9b03006
4.  United Nations Environment Programme. (2009). Protecting the environment during armed conflict: An inventory and analysis of international law. UNEP. https://www.unep.org/resources/report/protecting-environment-during-armed
5. WHO, 2024, https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/lead-poisoning-and-health?utm_source=chatgpt.com
Ayrıca bakınız: Scientific Opinion on Lead in Food EFSA Panel on Contaminants in the Food Chain (CONTAM) First published: 20 April 2010 https://doi.org/10.2903/j.efsa.2010.1570
6. UNICEF, The Toxic Truth: Children’s Exposure to Lead Pollution Undermines a Generation of Future Potential
7. Nixon, R. (2011). Slow violence and the environmentalism of the poor. Harvard University Press
8. Ericson, Bret et al. (2021) Blood lead levels in low-income and middle-income countries: a systematic review The Lancet Planetary Health, Volume 5, Issue 3, e145 – e153
Ayrıca bakınız: https://bianet.org/yazi/cocuklarda-kursun-maruziyetine-yol-acan-boyalar-yasaklansin-252287   
https://bianet.org/yazi/cocuklarda-kursun-maruziyetini-azaltmak-icin-ulusal-program-uygulanmali-252363 
9.  Moritz, R. (2019). Metallogeny of the Tethyan Orogenic Belt: From Mesozoic magmatic arcs to Cenozoic back-arc and postcollisional settings. Economic Geology, 114(7), 1227–1232.
10. Reimann, C., Birke, M., Demetriades, A., Filzmoser, P., & O’Connor, P. (Eds.). (2014). Chemistry of Europe’s agricultural soils – Part A & Part B. Schweizerbarth. Part A, pp. 103–474.
Ayrıca bakınız: Hou, Z., et al. (2015). Geodynamics and metallogeny of the eastern Tethyan metallogenic domain. Ore Geology Reviews, 70, 346–381. pp. 346–350.
11. PAX. (2017). Living under a black sky: Conflict pollution and environmental health risks in Iraq.
12. PAX. (2015). Scorched earth and charred lives: Human health and environmental risks of civilian-operated makeshift oil refineries in Syria. Ayrıca bakınız: Gaafar, R. (2021). The environmental impact of Syria’s conflict: A preliminary survey of issues. Arab Reform Initiative. 
13. PAX, 2016, Scorched earth and charred lives Human health and environmental risks of civilian-operated makeshift oil refineries in Syria
14. Kelley, C. P., et al. (2015). Climate change in the Fertile Crescent and implications of the recent Syrian drought. PNAS, 112(11), 3241–3246.  pp. 3241–3243. Ayrıca bakınız:  Selby, J., et al. (2017). Climate change and the Syrian civil war revisited. Political Geography, 60, 232–244, pp. 233–236.
15. World Bank—WPS. (2020). Vulnerability to climate change in Shatt al-Arab Basin: Droughts, salinity, and migration (Policy Research Working Paper 9237). (Basra/Şattü’l-Arap tuzluluk ve göç) pp. 8–12. Ayrıca bkz: 
UNICEF Iraq. (2020). Basra: Water quality & health crisis (UNICEF Situation/Assessment). 
16. PAx 2014, Depleted uranium coordinates needed for clean-up of dangerous sites in Iraq
17.  PAX & ICBUW. (2014). Targets of Opportunity: Analysis of A-10 use of DU in Iraq (2003). (özellikle s. 3, 7, 11–15)
18. Royal Society. (2001; 2002). The health hazards of depleted uranium munitions Part I & II.
19. Surdyk, S. (2021). Weaponised uranium and adverse health outcomes in Iraq.
20. Australian Parliament. (2003). Review of Scientific Literature on the Health Effects of Depleted Uranium. Canberra: Commonwealth of Australia.
21. Environmental legacy of Explosive Weapons in Populated Areas,  https://www.unep.org/news-and-stories/story/environmental-legacy-explosive-weapons-populated-areas
22. Al-Ansari, N., Jawad, S., Adamo, N., & Sissakian, V. K. (2019). Water quality and its environmental implications within Tigris and Euphrates rivers. Journal of Earth Sciences and Geotechnical Engineering, 9(4), 57–108.
23. HRW, 2019. Basra is Thirsty, Iraq’s Failure to Manage the Water Crisis.
24. https://www.reuters.com/world/middle-east/iraqs-water-crisis-drying-up-fish-farming-basra-2023-07-13
25. IPCC. (2022). AR6 WGII, Chapter 4: Water (özellikle “Observed Changes in Water Quality” bölümü
26. Mohammad Asgari H, Mojiri-Forushani H, Mahboubi M. Temporal and spatial pattern of dust storms, their polycyclic aromatic hydrocarbons, and human health risk assessment in the dustiest region of the world. Environ Monit Assess. 2022 Nov 5;195(1):76. doi: 10.1007/s10661-022-10703-7.
27. Crawford, S. E., vd. (2022). Remobilization of pollutants during extreme flood events, Journal of Hazardous Materials Volume 421
28. PAX. (2016). Scorched Earth and Charred Lives: Human health and environmental risks of civilian-operated makeshift oil refineries in Syria. PAX. Ayrıca bakınız: CEOBS. (2016). Report highlights health and environmental impact of makeshift oil refineries in Syria.
29. IPCC. (2022). AR6 WGII—Cross-Chapter Paper 4: Mediterranean Region. https://www.ipcc.ch
30.  Local Climate Change Adaptation Plan for Kurdistan Region – Iraq, 2024

Вижте още

Какво се случва в Мадагаскар и защо?

Права и общество септември 30, 20255 Mins Read

ПСР е стабилно на второ място: Първото предпочитание на гласоподавателите е CHP

Права и общество септември 30, 20251 Min Read

NSC продължава да пренебрегва „процеса“

Права и общество септември 30, 20253 Mins Read

Турция в дневния ред на ПАСЕ: „Доказателствата се манипулират и няма презумпция за невинност“

Права и общество септември 30, 20256 Mins Read

Ново социално съоръжение от община Финдикли: Откриване на книжно кафене „Волкан конак

Права и общество септември 29, 20252 Mins Read

Адвокатите на Гюллю: Всички възможности се проучват щателно

Права и общество септември 29, 20251 Min Read

Студенти от Boğaziçi протестират срещу платената услуга за пране

Права и общество септември 29, 20253 Mins Read

Председателят на Can Holding Кемал Кан е арестуван

Права и общество септември 28, 20251 Min Read

Бакирхан: Парламентът трябва да спре подслушването и да включи в дневния ред законите за мира

Права и общество септември 28, 20254 Mins Read

Земетресение с магнитуд 5,4 по Рихтер в Кютахия: усетено и в Истанбул

Права и общество септември 28, 20251 Min Read
Още новини
Права и общество

Какво се случва в Мадагаскар и защо?

септември 30, 2025
Права и общество

ПСР е стабилно на второ място: Първото предпочитание на гласоподавателите е CHP

септември 30, 2025
Новини

Министър Байрактар: Не обмисляме увеличение на цените на електроенергията и природния газ

септември 30, 2025
Права и общество

NSC продължава да пренебрегва „процеса“

септември 30, 2025
Икономика

Нюйоркската фондова борса затвори с ръст

септември 30, 2025
Новини

Шампионска лига: Galatasaray победи Ливърпул с един гол

септември 30, 2025
Икономика

Arabica ще инвестира половин милиард лири в кафето

септември 30, 2025
Икономика

Започва „диамантената“ ера за обучен персонал в отбраната

септември 30, 2025
Икономика

Подкрепа за MTP от президента на EBSO Ендер Йорганджилар

септември 30, 2025
Икономика

KAYSO Президент Büyüksimitci : „Достъпът на реалния сектор до финансиране трябва да бъде улеснен“

септември 30, 2025
1 2 3 … 1 545 Next
Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
© 2025 ThemeSphere. Designed by ThemeSphere.

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.