1-2-3 Kasım tarihlerinde Kadir Has Üniversitesi Cibali Kampüsü’nde düzenlenen 28. Kadın Sığınakları ve Danışma Merkezleri Kurultayı bugün başladı. Bu yılki başlık “Türkiye’de Sosyal Hizmetin Eksikliğinde Erkek Şiddetiyle Mücadele Etmek: Feminist Yöntemin Gücü ve İmkanları” olarak belirlendi.
Üç gün sürecek kurultay, Türkiye’nin dört bir yanından 300’den fazla kadını bir araya getiriyor. Katılımcılar, erkek şiddetine karşı feminist mücadelenin deneyimlerini paylaşacak, Türkiye’de sosyal hizmetlerin eksikliğinin kadınların şiddetten uzaklaşma mücadelesine nasıl etki ettiğini tartışacak. Kurultay sonunda bir sonuç bildirgesi yayımlanacak.
Açılışta iki açıklama yapıldı, bunlardan biri, kurultay bileşeni kadın örgütlerinin 11. Yargı Paketi’ne dair ortak açıklamasıydı.
“Kadına ve LGBTİ+’lara saldıran yasa tasarısına karşıyız”
Kurultay bileşeni kadın örgütleri, 11. Yargı Paketi’nin kadınların, LGBTİ+’ların ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin hedef alındığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının en temel sorunu, geleneksel cinsiyet rollerini muhafaza etme arzusudur. Devlet, eşitsizliği ortadan kaldırmak yerine haklarımıza saldırmayı tercih ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek, 6284 sayılı Kanun’a yapılan saldırılara göz yummakla yetinmedi; şimdi de medeni haklarımızı hedef alıyor.”
Açıklamada, 11. Yargı Paketi’nin Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun dâhil altı farklı yasayı değiştirerek “hayatlarımızı hedef aldığı” vurgulandı:
“Bu ucube yasa taslağı, ‘genel ahlaka aykırılık’, ‘doğuştan gelen biyolojik cinsiyet’ ve ‘hayasızca hareketler’ gibi kavramlarla belli bir kesimin ahlak anlayışını yasa haline getirmeye çalışıyor. Cinsiyet uyum sürecine yaş sınırı koyarak transların kendi bedenleri üzerinde karar alma hakkını gasp ediyor. Bu yasalar, erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini korumak için çıkarılıyor.”
Kadınlar, söz konusu tasarının yalnızca cinsiyet kimliğini değil, kadınların hayatları üzerindeki tüm özgürlük alanlarını denetim altına alma girişimi olduğunu ifade etti.
“Biz kadınlar, erkek şiddetini meşrulaştıran her türlü ahlak ve gelenek perdesinin arkasındaki amacı çok iyi biliyoruz. Kadınları kontrol etmek, cezalandırmak, nasıl ‘kadın olunacağını’ tarif ederek sınır çizmek istiyorlar. Bu anlayış kadınlara sistematik şiddet olarak dönüyor.”
“Aile yılı ilanı kadınların özgürlüğünü hedef alıyor”
Kadın örgütleri, 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesine de tepki gösterdi. Açıklamada, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle aileyi karşı karşıya getiren politikaların kadınların yaşamlarını kuşattığı ifade edildi:
“Aileyi korumak dedikleri; kadınların ve çocukların sömürüldüğü, şiddet gördüğü yapıları korumaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini ve LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak eşit, adil ve şiddetsiz bir yaşam talebimizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz.”
Kadınlar, aynı paketin “ulaşım araçlarının hareketinin engellenmesi” suçunu genişleterek toplantı ve gösteri hakkına saldırdığına da dikkat çekti:
“Dayanışmamızı yok etmek, mücadelemizi susturmak istiyorlar. Ama bizler, bu yasa tasarısına karşı kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Yaşasın feminist dayanışmamız!”
Kurultayın açılış konuşmasında feministler, Türkiye’deki demokratik hak ihlallerine ve kayyum politikalarına da dikkat çekti:
“Geçtiğimiz yıl kayyumlara karşı ‘Feministler Kayyum’a Hayır Diyor’ pankartımızla sokağa çıktık. Bugün, Hakkari’den Şişli’ye kadar onlarca belediyeye kayyum atanmış durumda. Kadınların ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hedef alınıyor. Demokrasi olmadan kadına yönelik şiddetle mücadele mümkün değildir.”
Kadınlar, son yıllarda artan hak ihlallerini de sıraladı: nafaka hakkına yönelik sistematik saldırılar, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme, 6284 sayılı Kanun’un itibarsızlaştırılması ve şimdi de medeni haklara yönelen tehditler.
“Kadınların şiddetten uzak bir yaşam kurabilmesi için mücadele ettikleri hakların altı boşaltılıyor. Cinsiyet eşitliği anlayışından uzaklaşan sistem, kadınları şiddete mahkûm eden politikalar üretmeye devam ediyor.”
“Sosyal hizmetlerin eksikliği kadınları yalnız bırakıyor”
Bu yılki kurultayın ana teması olan sosyal hizmet eksikliği, feminist mücadelenin merkezine yerleştirildi. Kadınlar, devletin sosyal politikalarının yetersizliğinin, şiddete maruz kalan kadınların hayatını doğrudan etkilediğini vurguladı:
“Kadınların omzuna yıkılmamış, toplumsal eşitsizlikleri gören bir sosyal hizmet hepimizin hakkıdır. Kadınlar, yalnızca şiddetle değil; işsizlik, yoksulluk, bakım yükü gibi sorunlarla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Sosyal hizmetin eksikliği, kadınların şiddetten uzaklaşmasını imkânsız hale getiriyor.”
Kadın örgütleri ayrıca 2026 bütçesine dikkat çekerek, “Ailenin korunması” kalemine ayrılan 21 milyar liraya karşın, “Kadının güçlendirilmesi” için yalnızca 8 milyar lira ayrılmasının devletin önceliklerini gösterdiğini belirtti.
“Kadın istihdamının yüzde 30’u aşamadığı, kadın cinayetlerinin göz göre göre işlendiği bir ülkede, kadınların güçlendirilmesine ayrılan bu bütçe kabul edilemez.”
“Feminist dayanışmamız büyüyor”
Kurultay Sekreteryası, bu yılki buluşmanın, feminist yöntemin dayanışma gücünü daha da büyütmeyi hedeflediğini belirtti.
“28 yıldır erkek şiddetine karşı feminist mücadele deneyimlerimizi paylaşıyor, kadınlardan yana politika önerileri üretiyoruz. Kadına yönelik şiddet erkek egemenliğinin bir sonucudur ve bu mücadele, sistemi sarsan bir müdahaledir. Engeller çok, ama mücadelemiz sürüyor.”
(EMK)

