Close Menu
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Facebook X (Twitter) Instagram
Facebook X (Twitter) Instagram
Haber.bgHaber.bg
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Haber.bgHaber.bg
Начало » Нарушения на свободата на изразяване в медиите за три месеца по дни

Нарушения на свободата на изразяване в медиите за три месеца по дни

октомври 16, 2025 Права и общество
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email
BG Прочети на български TR Прочети на турски
Oğuz, за когото се твърди, че е издирван от Интерпол като лицето, причинило смъртта на журналиста Uğur Mumcu, като е поставило бомба под колата му на 24 януари 1993 г...

Gazeteci Uğur Mumcu’nun aracının altına 24 Ocak 1993’te bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve İnterpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’in yargılanmasında, o yılların İçişleri Bakanı Mehmet Ağar tanık sıfatıyla dinlendi. 22 Eylül’de dinlenen Ağar, Mumcu “Bu adayla ilgili engellemeye sebep oldunuz?” sorusuna “Tam tersi bizim Uğur ile bir hukukumuz vardı” şeklinde yanıt verince Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, “Hayır, böyle bir şey yoktu” şeklinde karşılık verdi. 32 yıl sonra mahkeme, bombacı ve ailesinin bulunduğu yerin araştırılması için Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli İstihbarat Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’na yazı yazılmasına karar verdi. 
Türkiye’de keyfi gazeteci tutukluluğu ağır bir ihlal durumu olarak medya özgürlüğüne zarar vermeyi sürdürüyor. Son üç ayda da, gazeteciler Fatih Altaylı ve Furkan Karabay YouTube yayınlarından, Ercüment Akdeniz HDK soruşturmasından ve Nevşehir’de Can Taşkın’ın da kaleme aldığı iki yazısından mahpusluğu konuşuldu. LeMan dergisinin beş temsilcisi de, Cumhurbaşkanı’ndan Adalet Bakanı’na kadar birçok iktidar temsilcisinin müdahalesi sonrası şiddet altında gözaltına alınıp “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla tutuklandı. Dördü adli kontrol altında bırakılırken karikatürist Doğan Pehlevan’ın tutukluluğu da uzatıldı. 
Dört gazetecinin gözaltına alındığı son üç ayda, ayrıca, gazetecilere yönelik zorla, polis eşliğinde ifade verme pratikleri dikkat çekti. “Darbe sürüyor. Halkın iradesi gasp ediliyor. Sandığın manası kalmıyor” şeklindeki paylaşımı nedeniyle gazeteci Timur Soykan gözaltına alınırken elektronik imzanın güvenirliğini sorgulayan T24 haber sitesi gazetecisi Tolga Şardan ile TELE1 yayın yönetmeni Merdan Yanardağ, program moderatörü Musa Özuğurlu ve sorumlu müdür İhsan Demir de polis zoruyla ifade için adliyeye götürüldü.
Son üç ayda yargılanan 150 kadar gazeteci, ağırlıklı olarak Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) uyarınca; “devlet kurumlarını aşağılama”, “soruşturmanın gizliliğini ihlal”, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”, “kişisel verileri ifşa”, “örgüt propagandası” ve “örgüte yardım” gibi suçlamalardan yargılanırken, Ece Üner ve Merdan Yanardağ “devlet kurumlarını aşağılama” iddiasından yapılan yargılamalar sonucunda beraat etti. Gazeteci Ahmet Güneş, “örgüt üyeliği” suçlamasından aklanırken Buse Söğütçü için “terörle mücadele eden görevliyi hedef göstermek” gerekçesiyle verilen beraat kararı da onandı. Bu dönemde Yargıtay’ın Evrensel gazetesinden Cem Şimşek ve gazeteci Ahmet Ayva’ya yönelik ilk derece mahkemelerin “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten verdiği cezaları bozması ve Anayasa Mahkemesi’nin gazeteci Murat Aksoy’a “örgüte yardım”dan verilen cezayı ve Evrensel’e verilen tazminat hükmünü de basın ifade özgürlüğüne aykırı olarak tescil etmesi son üç ayın olumlu gelişmelerinden oldu.
Diğer yandan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı süreçte Saraçhane’deki mitingleri haberleştiren gazetecilerin, Eskişehir ve Artvin’deki yargı operasyonları kapsamında gözaltına alınan veya tutuklanan gazetecilerin davaları da yılın son çeyreğine kaldı. 
Gazeteci cinayeti dosyaları
Uğur Mumcu cinayeti davası
Bombacı 32 yıldır “kaçak”, Ağar 32 yıl sonra dinlendi: Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 24 Ocak 1993’te gazeteci Uğur Mumcu’nun aracına bomba yerleştirerek ölümüne neden olan kişi olarak gösterilen ve İnterpol aracılığıyla arandığı iddia edilen Oğuz Demir’i gıyabında yargılamaya devam etti. 22 Eylül’de görülen yargılamanın 13. duruşmasında Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, cinayetten 32 yıl sonra ilk kez, İstanbul Anadolu Adliyesi’nden SEGBİS aracılığıyla dinlendi. Mumcu Ailesi’nin mahkemeye sunduğu dilekçede, Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu ile Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar arasında geçen bir diyalog hatırlatılmıştı. Güldal Mumcu’ya taziye ziyaretinde bulunan dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın, “Bir duvar örülüyor sanki” dediği, Güldal Mumcu’nun ise “Bir tuğla çekin, duvar yıkılsın” sözlerine karşılık, Ağar’ın “Tuğlayı çekemem” yanıtını verdiği belirtilmişti. SEGBİS ifadesinde “Uğur Bey ile sık sık görüşürdük” ve “Güldal Mumcu ile Mülkiye’den sınıf arkadaşıyız” diyen Ağar mahkemeye cinayete dair soruşturmayı engellemediğini söyledi. Hâkimin, Güldal Mumcu ile aralarında geçtiği iddia edilen ve 32. Gün belgeselinde avukat Emin Değer tarafından da kabul edildiği ifade edilen “duvar” diyaloğuyla ilgili sorusuna Ağar, “Bu duvar meselesi yanlış anlaşıldı. Yanlış söylene söylene uzadı ve büyüdü mesele. Ben bu olay sırasında Erzurum Valisi’ydim. Emniyet ile de bir bağlantım yoktu. Uğur ile ülkeye aynı bakardık. Dertlerimiz aynıydı; tam bağımsız bir Türkiye isterdik…. Ben neden bu tuğlanın çekilmesini istemeyeyim? Her polis çözülmesini ister. Çünkü bu cinayetin çözülmesi Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy cinayetinin çözülmesi demek. Benim bu konu ile ilgili alnım ak. Sanki kast-ı mahsusa varmış gibi yansıtılıyor. Bunun aslı astarı yoktur. Her polis için bu dava bir şeref meselesidir” dedi. Avukatın, “Peki bu dava ile ilgili engellemeye sebep oldunuz mu ya da denk geldiniz mi?” sorusuna ise Ağar, “Tam tersi bizim Uğur ile bir hukukumuz vardı” yanıtını verdi. Bunun üzerine Mumcu’nun kızı Özge Mumcu da, “Hayır, böyle bir şey yoktu” sözleriyle karşı çıktı. Dava, sanık Oğuz Demir ve ailesinin bulunduğu yerin araştırılması için Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Milli İstihbarat Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı ve bakanlığa bağlı konsolosluklar ile elçiliklere müzekkere yazılması için 9 Şubat 2026’ya bırakıldı (22 Eylül).
Tutuklamalar
Türkiye’de keyfi gazeteci tutukluluğu ağır bir ihlal durumu olarak medya özgürlüğüne zarar vermeyi sürdürüyor. Son üç ayda da, gazeteciler Fatih Altaylı ve Furkan Karabay YouTube yayınlarından, Ercüment Akdeniz HDK soruşturmasından ve Nevşehir’de Can Taşkın’ın da kaleme aldığı iki yazısından mahpusluğu konuşuldu. LeMan dergisinin beş temsilcisi de, Cumhurbaşkanı’ndan Adalet Bakanı’na kadar birçok iktidar temsilcisinin müdahalesi sonrası şiddet altında gözaltına alınıp “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla tutuklandı. Dördü adli kontrol altında bırakılırken karikatürist Doğan Pehlevan’ın tutukluluğu da uzatıldı.
Dört “LeMan” temsilcisine tahliye: Leman Dergisi’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 1 Temmuz’da tutuklanan yazı işleri müdürü Zafer Aknar, grafiker Cebrail Okçu ve müessese müdürü Ali Yavuz ile yakalama kararını öğrendiğinde yurtdışından gelen yazı işleri müdürü Aslan Özdemir sevk edildikleri nöbetçi sulh ceza hâkimliğince adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı (26 Eylül).
Pehlevan’ın tutukluluğu uzatıldı: İstanbul nöbetçi sulh ceza hâkimliği, Leman Dergisi’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla tutuklanan karikatürist Doğan Pehlevan’ın tutukluluğunun uzatılmasına karar verdi (26 Eylül).
Nevşehir’de Taşkın tutuklandı: Nevşehir’de CT Haber’in Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve CT Haber TV’nin Genel Yayın Yönetmeni Can Taşkın, kaleme aldığı iki yazıda dile getirdiği “haraç” iddiaları nedeniyle 1 Eylül’de tutuklandı. Taşkın 31 Ağustos’ta çıkan “Nevşehir’de Kimin Adıyla Haraç Kesiliyor?” başlıklı makale ve 1 Eylül’de yayımlanan “Nevşehir’de ‘Haraç Listesi’ İddiası! Cumhurbaşkanı ve Bakan’ın Adı Kullanılıyor” başlıklı bir haber nedeniyle gözaltına alındı. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” şüphesiyle gözaltına alınan gazeteci hakimlikçe tutuklandı. Polis Taşkın’ın ev ve iş yerinde de arama yaparak bazı dijital materyallerine el koydu (1 Eylül).
Özdemir’in tutukluluğa itirazına ret: İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, mizah dergisi LeMan’da Hz Muhammed’in tasvir edildiği iddia edilen 26 Haziran 2025 tarihli bir karikatür nedeniyle hakkında soruşturma açılan, izin yaptığı Fransa’dan döneceğini açıklayan ve havalimanında gözaltına alınıp tutuklanan derginin Yazı İşleri Müdürü Aslan Özdemir’in tutukluluğuna yapılan itirazı reddetti. İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği, daha önce tutuklanan Doğan Pehlevan, Ali Yavuz, Zafer Aknar ve Cebrail Okçu gibi Özdemir’e de, “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlaması yöneltti. Özdemir’in savunmasında, karikatürden sorumlu tutulamayacağını ifade ederek mağduriyetinin giderilmesini istese de hakimlikçe tutukluluğu uzatıldı (9 Ağustos).
Altaylı’nın tahliye talebine ret: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, “kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması, kaçma şüphesinin varlığı ve adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı” gerekçeleriyle gazeteci Fatih Altaylı için yapılan tahliye talebini reddetti. “Youtube” sosyal medya kanalında 20 Haziran’da yaptığı yorum gerekçe gösterilerek 21 Haziran’da İstanbul Teşvikiye’deki evinden gözaltına alınan Altaylı, Silivri Açık Ceza Yerleşkesi 2 No’lu duruşma salonuna salonunda 3 Ekim’de hakim karşısına çıkacak. Silivri’de 40 gündür tutuklu bulunan 45 yıllık gazeteci, savcılıkta ve hakimlikte, Cumhurbaşkanı’nı tanıdığını ve onu tehdit etmek gibi bir şey aklına gelmediğini ifade etse de, “Cumhurbaşkanını Tehdit” (TCK md. 310/2 delaletiyle 106/1) suçlamasıyla 22 Haziran’da cezaevine gönderilmişti (31 Temmuz).
Akdeniz tutuklu bırakıldı: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturması nedeniyle 22 Şubat’tan beri Marmara (Silivri) Cezaevinde tutulan gazeteci Ercüment Akdeniz’i yargıladığı ilk duruşmada tahliye taleplerini reddetti. İddianamenin haksız, yanlış ve kurgusal suçlamalarla dolu olduğunu belirten Akdeniz „Örgütlenme hakkım, gazetecilik yapma hakkım suçlanma konusu yapıldı. Hesap vermeyeceğim herhangi bir eylemin yoktur. Bizler hakikat peşinde koşan gazetecileriz. Suçlamalar gayet şişkin ama boştur“ dedi. Dava 23 Ekim’e kaldı (31 Temmuz).
Karabay’ın tutukluluğu ikinci kez uzatıldı: Bir YouTube kanalındaki açıklamaları ile ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” suçlamalarıyla 15 Mayıs’ta tutuklanan gazeteci Furkan Karabay’ın, tutukluluğuna itiraz talebi ikinci kez reddedildi. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği, daha önce birkaç kez tutuklandığı halde, tahliye olduktan sonra ülkeden ayrılmayan Karabay’ın tutukluluğunu “kaçma şüphesi” gerekçesiyle uzattı. Karabay 61 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuluyor (14 Temmuz).
LeMan’da beşinci tutuklama: LeMan mizah dergisinde yayımlanan bir karikatürde “Hazreti Muhammed’in tasvir edildiği” iddiasıyla derginin dört temsilci ve çalışanından sonra yetkililerce yazı işleri müdürü olarak yansıtılan Aslan Özdemir, 11 Temmuz’da Fransa Marsilya’dan dönüş yaptığı İstanbul Havalimanı’nda gözaltına alındı; ertesi gün tutuklandı. Gözaltıdan iki gün önce açıklama yapan avukatı Çağrı Çetin, müvekkilinin sorumlu yazı işleri müdürü olmadığını ve 11 Temmuz’da ülkeye giriş yapacağını duyurmuştu (11-12 Temmuz).
Dört “Leman” temsilcisi tutuklandı: Leman Dergisinin dört temsilcisi, 26 Haziran 2025 tarihli sayıda çıkan bir resimde Hz Muhammed karikatürize edildiği gerekçesiyle “dini değerleri alenen aşağılama” ve “kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra 2 Temmuz’da tutuklandı. Soruşturmaya konu çizimi yapan Doğan Pehlevan, grafiker Cebrail Okçu, yazı işleri müdürü Zafer Aknar ve müessese müdürü Aslan Özdemir, 30 Haziran akşamı gözaltına alınmıştı. Derginin imtiyaz sahibi ve genel yayın yönetmeni Tuncay Akgün ile yazı işleri müdürü Aslan Özdemir’in yurt dışında bulunuyor. Gözaltı sırasında Leman yöneticilerine ters kelepçe takılması, zorla başlarının eğdirilerek görüntülerinin çekilmesi ve bu görüntülerin kamuoyuyla paylaşılması kamuoyunda büyük tepki topladı (30 Haziran – 2 Temmuz).
Tahliyeler
Son üç ayda en az dokuz gazeteci veya karikatürist haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında tahliye edildi. Ancak tutukluluğun yerini, yurtdışı yasağı veya haftada veya ayda bir kaç kez karakolda imza verme olarak özel hayat veya mesleki şartları kısıtlayacak şekilde, ağır adli kontrol pratiği alabiliyor. 
Artvin merkezli bir operasyondan üç gün gözaltıdan sonra 16 Haziran’da “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan Sendika.org sitesi muhabiri Ozan Cırık ile gazeteciler Dicle Baştürk, Yavuz Akengin ve Eylem Emel Yılmaz adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Aynı soruşturmadan 26 Haziran’da tutuklanan gazeteci Metin Yoksu da adli kontrol altında tahliye edildi. Leman Dergisi’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 1 Temmuz’da tutuklanan yazı işleri müdürü Zafer Aknar, grafiker Cebrail Okçu ve müessese müdürü Ali Yavuz ile yakalama kararını öğrendiğinde yurtdışından gelen yazı işleri müdürü Aslan Özdemir sevk edildikleri nöbetçi sulh ceza hâkimliğince adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 
Dört “LeMan” temsilcisine tahliye: Leman Dergisi’ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 1 Temmuz’da tutuklanan yazı işleri müdürü Zafer Aknar, grafiker Cebrail Okçu ve müessese müdürü Ali Yavuz ile yakalama kararını öğrendiğinde yurtdışından gelen yazı işleri müdürü Aslan Özdemir sevk edildikleri nöbetçi sulh ceza hâkimliğince adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı (26 Eylül).
Yoksu’ya tahliye: Artvin merkezli yürütülen bir soruşturma kapsamında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 26 Haziran’da tutuklanan gazeteci Metin Yoksu, tahliye edildi. Yoksu, Batman Beşiri Cezaevi’nden adli kontrol şartıyla tahliye edildi (25 Temmuz).
Artvin dosyasından dört gazeteciye tahliye: Artvin merkezli bir operasyondan 13 Haziran sabahı gözaltına alınıp 16 Haziran’da “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanan Sendika.org sitesi muhabiri Ozan Cırık ile gazeteciler Dicle Baştürk, Yavuz Akengin ve Eylem Emel Yılmaz adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Aynı dosya kapsamında 26 Haziran’da tutuklanan gazeteci Metin Yoksu’nun ise tutukluluğunun sürdüğü belirtildi. Tahliye edilen dört medya çalışanı ile gazeteci Semra Pelek ve Frankfurter Allgemeine Zeitung için tercümanlık yapan Melisa Efe, 13 Haziran sabahı, Artvin’de yürütülen bir “örgüt soruşturması” gerekçe gösterilerek, operasyonla gözaltına alınıp, gizlilik olduğu ifade edilen soruşturma kapsamında İstanbul’a 1500 km uzaklıktaki Artvin’e götürülmüş ve dört gün gözaltı yaşamıştı (16 Temmuz).
Gözaltılar
Dört gazetecinin gözaltına alındığı son üç ayda, ayrıca, gazetecilere yönelik zorla, polis eşliğinde ifade verme pratikleri dikkat çekti. “Darbe sürüyor. Halkın iradesi gasp ediliyor. Sandığın manası kalmıyor” şeklindeki paylaşımı nedeniyle gazeteci Timur Soykan gözaltına alınırken elektronik imzanın güvenirliğini sorgulayan T24 haber sitesi gazetecisi Tolga Şardan ile TELE1 yayın yönetmeni Merdan Yanardağ, program moderatörü Musa Özuğurlu ve sorumlu müdür İhsan Demir de polis zoruyla ifade için adliyeye götürüldü.
TELE1’den üç gazeteciye polis zoruyla ifade: TELE 1’de 21 Eylül’de yayınlanan “Türkiye’nin Yönü” programında “yaklaşık bir dakika” ekranda kalan “RTE’nin Netanyahudan farkı ne” alt bant yazısı nedeniyle TELE1 yayın yönetmeni Merdan Yanardağ ve program moderatörü Musa Özuğurlu polislerce adliyeye götürüldü. Sorumlu müdür İhsan Demir adliyeye götürülmek üzere evinden polislerce alındı. Gazeteciler yurtdışına çıkış yasağı ve imza karşılığından ibaret olan adli kontrol ile serbest bırakıldı (23 Eylül).
Şardan’a “zorla” ifade: Elektronik imza sahiplerine ait şifrelerin çalındığını ve elektronik imzayla işlem yapan hiçbir kullanıcının güvende olmadığını yazan T24 haber sitesi gazetecisi Tolga Şardan, 5 Eylül günü gözaltına alınarak Ankara Adliyesine götürüldü. Savcılık ifadesinin ardından mahkeme, Şardan hakkında “yurt dışına çıkış yasağı” ile birlikte tahliye kararı verdi (9 Eylül).
Karafazlı ve Öksüz’e gözaltı: Rize İl Milli Eğitim Müdürü Halil İbrahim Akmeşe’nin makam odasını yenileyip kendisine özel tuvalet yaptırdığına dair haber nedeniyle Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Doğu Karadeniz Şube Başkanı, gazeteci Gençağa Karafazlı ve gazeteci Şenol Öksüz gözaltına alındı. Savcılıkça ifadeleri alınan iki haberci serbest bırakıldı (22 Temmuz).
Bakır’a gözaltı ve ev hapsi: CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İBB’ye yönelik soruşturmayı yürüten savcılardan biriyle ilgili açıklamasını sosyal medyadan paylaştığı gerekçesiyle 18 Temmuz akşamı gözaltına alınan gazeteci Oğuz Bakır ve üç diğer kişi hakkında İstanbul Sulh Ceza Hakimliği tarafından 19 Temmuz’da süresiz ev hapsi kararı verildi. Bakış, odasında 1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların sembolü hâline gelen ‘Beyaz Toros’ maketi olduğu ortaya çıkan bir Cumhuriyet Savcısı ile ilgili sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alındı. (19 Temmuz).
Soykan’a gözaltı: CHP’li belediyelere yönelik son gözaltılarla ilgili “Darbe sürüyor. Halkın iradesi gasp ediliyor. Sandığın manası kalmıyor” şeklinde paylaşımlar yapan gazeteci Timur Soykan 5 Temmuz akşam saatlerinde İstanbul Beyoğlu’nda gözaltına alındı. Gözaltına alındığında „halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma“ suçlaması yöneltilen gazeteci Emmiyet ifadesinden sonra “suç işlemeye tahrik” inadı da yapıldı. 6 Temmuz’da savcılık sorgusu sonrası tutuklama istenen Soykan hakimlikçe serbest bırakıldı (5-6 Temmuz).
Saldırı, tehdit, engelleme
Son üç ayda dördü Mersin’de biri de Elazığ’dan en az beş gazeteci ile İzmir’de Evrensel gazetesi bürosu fiziki saldırıya uğradı; BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı ve JinNews sitesi muhabiri Şehriban Aslan ise ölümle tehdit edildi. Söz konusu vakalar, gazetecilere yönelik saldırıların yetkililerce kanıksandığı uzun bir sürecin sonuçları olarak kamuoyuna yansıyor. 
Aslan’a ölümle tehdit: JinNews sitesinde 20 Haziran’da yayınlanan “Çocukları kaçırılan aile: Can güvenliğimiz yok!” haberini yapan gazeteci Şehriban Aslan, çocuğu kaçıran kişi olduğunu iddia ettiği kişi tarafından ölüme tehdit edildiğini duyurdu. Şakar’ın, Şehriban Aslan’ın fotoğraflarına sosyal medyada ulaşarak, farklı sosyal medya hesaplarında paylaşarak, tehdit ve hakaret ettiği açıklandı. Aslan, avukatı Resul Temur ile birlikte adliyeye giderek suç duyurusunda bulundu (19 Eylül).
Mersin’de dört haberciye şiddet: Mersin’in Akdeniz ilçesinde, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’a “Umut Hakkı”nın uygulanması talebiyle düzenlenen yürüyüşü izleyen gazeteciler saldırıya uğradı. Jinnews sitesi muhabiri Azize Akoğlu’nun kamerası kullanılamaz hale getirildi. Olayda Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Kadir Ayten ve Hamdullah Yağız Kesen ve PİRHA ajansı muhabiri Fatoş Sarıkayanın da şiddet gördüğü açıklandı (18 Eylül).
İki gazeteciye Taksim’de müdahale: CHP’nin 102. Kuruluş Yıl Dönümü” kapsamında Taksim’de düzenlenen törende CNN Türk muhabiri Ümit Uzun ve kameraman Yasin Kamaloğlu alandan çıkarıldı (9 Eylül).
Evrensel’e silahlı saldırı: Evrensel gazetesinin İzmir Bürosu’na 12 Ağustos gecesi saat 1.30 sularında saldırı düzenlendi. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bulunan büroya yönelik gelişen saldırıyla ilgili gözaltına alınan ve saldırganı olay yerine araçla getirdiği açıklanan İbrahim Halil Yapıcı bir gün tutulduğu gözaltından adli kontrolle serbest bırakıldı. Yapıcı verdiği ifadesinde tetikçi olduğu açıklanan İsa Can Biler’in çok yakın arkadaşı olmadığını mahalleden birbirlerini tanıdıklarını ve “Beni Alsancak’a götür bir şey almam lazım geri döneceğiz” deyip çağrıldığını, olayla ilgisi olmadığını ileri sürdü. Tetikçi Biler’e silah seslerini sorduğunda da ise, “Ben duymadım işimi halledip geldim, dikkatimi çekmedi” dediğini aktardı. Olaydan haberi olmadığını iddia eden Yapıcı, tetikçi Biler’in bodyguardlık yaptığı bilgisini verdi. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Biler 17 Ağustos’ta gözaltına alınıp tutuklandı. Evrensel gazetesi avukatı Devrim Avcı, soruşturmanın genişletilmesi, şüphelilerin telefon, bilgisayar ve diğer dijital materyallerine el konulması, bu materyallerin incelenmesi, evlerinde arama yapılması, olay yerinden toplanan kurşunların incelemesi talebiyle savcılığa dilekçe sundu (14 – 17 Ağustos).
Elazığ’da Akgün’e saldırı: Elazığ merkezli elaziggercekleri.com sitesi imtiyaz sahibi, gazeteci Faik Akgün, 2024 yılında haberini yaptığı muhtarın saldırısına uğradığı gerekçesiyle şikayetçi oldu. 5 Ağustos’ta darp edilen Akgün, Sarayatik Mahallesi muhtarı Aytaç Şahinoğlu’ndan şikayetçi oldu. Akgün, 11 Kasım 2024’te “Mahallesi pislik içinde muhtar Aytaç siyaset derdinde” başlıklı bir haber yaptı. Gazeteci, ifadesinde “Evime gitmek için minibüsten indim. Yürüdüğüm esnada muhtar Aytaç Şahinoğlu bir anda karşıma çıkarak yumruk attı. ‘Davayı geri çekeceksin, yoksa kafana sıkarım. Dava günü mahalledeki torbacılara para verip ayaklarına sıktıracağım’ gibi şeyler söyledi. Bu sırada belini yoklayarak üzerinde silah olduğu izlenimi veriyordu. Köpekler, şerefsizler, namussuzlar diye de hakaret etti. Sonra da koşarak uzaklaştı” dedi (5 Ağustos).
Arı’ya tehditler: BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı, Şahinler çetesiyle bağlantılı olduğu bilinen Gökhan Göz ile ilgili “yargıda rüşvet” haberi nedeniyle Mayıs’ta tehdit edildiğini açıklayan BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı, şikayetinden sonra yetkililerin harekete geçmediğini belirtirken cep telefonuna gönderilen yeni mesajlar ile tehdit edildiğini duyurdu. Arı, “Karşımdaki çete ise tehditlerine devam ediyor. Peşime adam takmışlar. Mesajları aynen paylaşıyorum. Başıma bir şey gelirse sorumlusu bu çeteye dokunmayan Emniyet ve İçişleri Bakanlığı yetkilileridir” dedi (20 Temmuz). 
Hak arama ve cezasızlık
Daha önce cemaatlere dair haberleri nedeniyle ölüm tehditleri alan BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı, son olarak da Şahinler çetesiyle bağlantılı olduğu ifade edilen kişilerce tehdit edildi. Arı, uzun süreli tehditlerin peşine düşülmemesine dair tepkisini, sosyal medya hesabından, “Başıma bir şey gelirse sorumlusu bu çeteye dokunmayan Emniyet ve İçişleri Bakanlığı yetkilileridir” sözleriyle yaptı. 
Arı’ya tehditler cezasız: BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı, Şahinler çetesiyle bağlantılı olduğu bilinen Gökhan Göz ile ilgili “yargıda rüşvet” haberi nedeniyle Mayıs’ta tehdit edildiğini açıklayan BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı, şikayetinden sonra yetkililerin harekete geçmediğini belirtirken cep telefonuna gönderilen yeni mesajlar ile tehdit edildiğini duyurdu. Arı, “Karşımdaki çete ise tehditlerine devam ediyor. Peşime adam takmışlar. Mesajları aynen paylaşıyorum. Başıma bir şey gelirse sorumlusu bu çeteye dokunmayan Emniyet ve İçişleri Bakanlığı yetkilileridir” dedi (20 Temmuz).
Soruşturmalar, açılan / süren ceza davaları, kararlar
Rapor, Türkiye’de gazetecilere uygulanmış yasal prosedürlerinin tamamını kapsamayıp, örnekleriyle sadece medya özgürlüğüne hedef alan ihlallere dair eğilim ve ağırlık konusunda fikir vermeyi amaçlamaktadır.
Soruşturmalar
Gazetecilerin adli makamların yakın takibinde olduğunu, son üç ayda BirGün gazetesi muhabiri Sarya Toprak, TELE 1’den Merdan Yanardağ, İhsan Demir ve Musa Özuğurlu, gazeteci Fatoş Erdoğan, T24 sitesi muhabiri Can Öztürk, Fatih Altaylı ve Can Uğur gibi pek çok kişiye yönelik başlatılan soruşturmalar gözler önüne seriyor. Bunlardan gazeteci Bilal Seçkin hakkında “silahlı terör örgütüne üyelik”ten yürütülen tahkikat takipsizlikle sonuçlandı. 
TELE1’den üç gazeteciye “Cumhurbaşkanı” soruşturması: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, TELE 1’de 21 Eylül’de yayınlanan “Türkiye’nin Yönü” programında “yaklaşık bir dakika” ekranda kalan “RTE’nin Netanyahudan farkı ne” alt bant yazısı nedeniyle TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Sorumlu Müdür İhsan Demir ve program moderatörü Musa Özuğurlu hakkında soruşturma başlattı. Savcılık, söz konusu isimler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca „Cumhurbaşkanına alenen hakaret“ suçundan re’sen soruşturma açıldığını duyurdu (22 Eylül).
Gazeteci Erdoğan’a “kin” soruşturması: Gazeteci Fatoş Erdoğan hakkında, CHP İstanbul İl Başkanlığı önünde paylaştığı üç video haber gerekçe gösterilerek “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” şüphesiyle soruşturma başlatıldı. Erdoğan, 12 Eylül’de yaptığı açıklamada, Silivri’de Ekrem İmamoğlu’nun duruşmasını takip ederken Siber Suçlarla Mücadele Şubesi tarafından arandığını ve Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde ifade vereceğini duyurmuştu 16 Eylül).
T24’ten Öztürk’e soruşturma: T24 sitesi muhabiri Can Öztürk hakkında, “‘Dönüştürme seansı’nda taciz ve istismar iddiası; çocuklar suçladı, Prof. Dr. Ahmet Akın reddetti: Bu çocuklar raydan çıkmış!” başlıklı haberin yayımlanmasından sonra hakkında taciz iddiaları bulunan Prof. Dr. Ahmet Akın’ın şikayeti üzerine soruşturma başlatıldı. 7 Mart’ta yapılan şikayet, Eski İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Akın’ın LGBTİ+ kimliklere sahip çocuklara yönelik ‘onarım-dönüşüm’ terapisi adı verilen görüşmeleri gerçekleştirdiği, bu görüşmelere katılan çocukların Ahmet Akın tarafından tacize uğradığı iddialarını kapsayan haberle ilgiliydi. Soruşturmanın “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak ve iftira” şüphesine dayandırıldığı açıklandı (18 Ağustos).
Seçkin’e “üyelik”ten takipsizlik: Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı, Almanya merkezli Yeni Özgür Politika gazetesi ve PolitikArt’ta yayımlanan haber fotoğrafları nedeniyle hakkında “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasıyla soruşturma yürüttüğü gazeteci Bilal Seçkin için “kovuşturmaya yer yok” kararı verdi. Savcılık kararında, Seçkin’in 2021-2022 yılları arasında Almanya merkezli “Medya Presse und Werbeagentur GmbH” adlı şirketten 17 kez olmak üzere toplam 5 bin 195 Euro aldığını, Seçkin’in ifadesinde ödemeleri “Yeni Özgür Politika’ya gönderdiği fotoğraflar karşılığında” yapıldığını beyan ettiğini aktardı. Söz konusu fotoğrafların içeriğinin tespit edilemediği belirten savcılık, Seçkin’in PKK’yle doğrudan bağlantı kurulduğunu gösteren somut delil bulunmadığını söyledi (12 Ağustos).
Altaylı’ya “dezenformasyon” soruşturması: YouTube yayını yoluyla “Cumhurbaşkanı’nı tehdit ettiği” iddisıyla tutuklu bulunan gazeteci Fatih Altaylı hakkında, “yanıltıcı bilgiyi yaydığı” gerekçesiyle şimdi de soruşturma başlatıldı. Soruşturmayı duyuran gazeteci İsmail Saymaz, X mesajında, „Altaylı hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 207 maddesi gereğince yanıltıcı bilgiyi yaydığı iddiası ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası istemiyle soruşturma başlatıldı” ifadelerini paylaştı (12 Ağustos).
Uğur’a soruşturma: 2025 Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınav sonuçlarına ilişkin şaibe iddialarını gündeme taşıyan Cumhuriyet gazetesi haber müdürü Can Uğur hakkında soruşturma başlatıldı. Uğur, sınavın hemen ardından LGS’de ciddi güvenlik zafiyetlerine dair belgeleri kamuoyuna sunmuştu. Sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Can Uğur, “Kısa süre içerisinde gidip ifade vereceğim. 1 milyona yakın çocuğumuzun haklarını savunduğum için en ufak bir pişmanlık duymuyorum” dedi (21 Temmuz).
Toprak’a “dezenformasyon” soruşturması: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Bakırköy Ceza İnfaz Kurumu’nun şikayeti üzerine BirGün gazetesi muhabiri Sarya Toprak hakkında “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” şüphesiyle soruşturma başlattı. Soruşturmada 8 Nisan’da Kadıköy Dayanışma Sahnesi’nde tuttuğu döviz gerekçesiyle tutuklanan ve 15 Mayıs’ta tahliye edilen kalp ve böbrek hastası öğrenci Esila Ayık’a dair haberler yer alıyordu. 27 Nisan’da sosyal medyadan dolaşıma giren „Esila Ayık hastaneye kaldırıldı“ paylaşımlarını BirGün teyitsiz olduğu gerekçesiyle haber yapmamasına rağmen dosyada çeşitli hesapların ve gazetelerin sosyal medya paylaşımları yer aldı. Sarya Toprak savcılıktaki ifadesinde teyitsiz bilgiyi haberleştirmediklerini, sağlık raporlarına dayalı bilgileri haberleştirdiklerini vurgulayarak suçlamayı reddetti (14 Temmuz).
Açılan ve süren davalar
Özellikle adli tatil nedeniyle seyrekleşen yargılamalarda mahkumiyet gözlenmeyen gazeteci davalarında, Fatih Altaylı ve Furkan Karabay örnekleri gibi tutuklulukların uzatıldığı ve Elif Akgül ile Ender İmrek dosyalarında olduğu gibi adli kontrollerin kaldırılmadığı birçok durum yaşandı. 
Son üç ayda yargılanan 150 kadar gazeteci, ağırlıklı olarak Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) uyarınca; “devlet kurumlarını aşağılama”, “soruşturmanın gizliliğini ihlal”, “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”, “kişisel verileri ifşa”, “örgüt propagandası” ve “örgüte yardım” gibi suçlamalardan yargılanırken, Ece Üner ve Merdan Yanardağ “devlet kurumlarını aşağılama” iddiasından yapılan yargılamalar sonucunda beraat etti. Gazeteci Ahmet Güneş, “örgüt üyeliği” suçlamasından aklanırken Buse Söğütçü için “terörle mücadele eden görevliyi hedef göstermek” gerekçesiyle verilen beraat kararı da onandı. Bu dönemde Yargıtay’ın Evrensel gazetesinden Cem Şimşek ve gazeteci Ahmet Ayva’ya yönelik ilk derece mahkemelerin “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten verdiği cezaları bozması ve Anayasa Mahkemesi’nin gazeteci Murat Aksoy’a “örgüte yardım”dan verilen cezayı ve Evrensel’e verilen tazminat hükmünü de basın ifade özgürlüğüne aykırı olarak tescil etmesi son üç ayın olumlu gelişmelerinden oldu.
Diğer yandan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı süreçte Saraçhane’deki mitingleri haberleştiren gazetecilerin, Eskişehir ve Artvin’deki yargı operasyonları kapsamında gözaltına alınan veya tutuklanan gazetecilerin davaları da yılın son çeyreğine kaldı.
Akgül’in “HDK” davasında adli kontrol kaldırılmadı: İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi, HDK soruşturması kapsamında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 21 Şubat’ta tutuklanan ve 2 Haziran’da adli kontrol ile İstanbul Bakırköy Kadın Cezaevi’nden tahliye edilen gazeteci Elif Akgül’ün yurtdışı yasağını kaldırmayı, dinleme kayıtlarının usulsüzlüğü, gazetecilik ilişkilerinin göz ardı edilmesine dönük savunmalara rağmen reddetti. Mahkeme esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dosyanın duruşma savcısına aktarılmasına karar verdi. Yargılama 4 Aralık’ta sürecek (30 Eylül).
İsveçli gazetecinin “PKK” davası: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Havalimanı’nda 27 Mart’ta gözaltına alınıp ertesi gün tutuklanan, 30 Nisan’da da “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasından mahkum edilip tahliye edilen İsveçli gazeteci Joakim Medin’i gıyabında “PKK üyeliği” ve “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılamaya başladı. 30 Nisan’da Ankara 68. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ilk suçlamadan ertelemeli 11 ay 20 gün hapis cezası verdiği Medin’in bu ikinci dosyası, istinabe yoluyla İsveç’ten ifade vermesi Adalet Bakanlığı’ndan dönüşünü bekleyecek. Yargılama 8 Ocak 2026’ya kaldı (25 Eylül).
Dündar’ın “Gündem” davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 2016’da Özgür Gündem gazetesine destek amacıyla düzenlenen Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği kampanyasına katılması nedeniyle Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı “terör örgütlerinin açıklamalarını basmak ya da yayınlamak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. (25 Eylül).
Çalıkoğlu’ya “dezenformasyon” davası: Karar gazetesi muhabiri Feyza Nur Çalıkoğlu, 7 Kasım 2024’te karar.com’da yayımlanan “Avukatlardan Geri Gönderme Merkezi için çarpıcı iddialar: “Sessiz Oda” ve “Soğuk Oda işkencesi” başlıklı haberi nedeniyle “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” suçlamasından yargılanıyor. Gönderme merkezlerindeki kötü muamele iddialarını avukatlardan görüş toplayarak gündeme getiren gazeteci, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı’nın şikayetiyle ilk kez 18 Eylül’de İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı. İlk duruşmaya mazeretli olarak katılmayan gazeteci, 10 Şubat 2026’da yargılanmaya devam edecek (23 Eylül).
Kamış’ın dosyası ayrıldı, Çolak’a beraat: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, kapatılan Zaman gazetesinde bir dönem genel yayın yönetmen yardımcılığı yapan ve İzmir’in Çeşme İlçesi’nde gözaltına alınıp 13 Kasım 2023’te tutuklanan Mehmet Kamış’ı adli kontrol altında yargılamaya devam etti. 23 Eylül’de süren davadan Kamış, “Meclisi ortadan kaldırmaya teşebbüs,” “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla yargılanıyor. Celse arasında duruşma savcısı, Çolak’ın tüm suçlamalardan beraatini, Temmuz’da başka bir dosya kapsamında tutuklanan Kamış’ın ise sadece “örgüt üyeliği”nden cezalandırılmasını talep etmişti. P24’e göre duruşma sonunda gazetenin eski kültür sanat editörü Ali Çolak’ı beraat ettiren mahkeme, Kamış yönünden ise dosyanın ayrılarak başka bir numara altında kaydedilmesine hükmetti. Duruşmada söz isteyen Kamış birleşen dosya yönünden süre verilmesini istedi; “Kaçma şüphem yok, ne ceza verirseniz verin asla kaçmayacağım. Tutuksuz yargılanmak istiyorum, tahliyemi talep ediyorum” dedi. 12 Kasım 2024’te SEGBİS üzerinden tanıklığına başvurulan Nurettin Memur, Mehmet Kamış’ı üniversiteden beri tanıdığını açıklamış; hakkında “O zamandan beri FETÖ yapısının içerisinde olduğunu biliyorum. Çünkü Zaman gazetesinin genel yayın yönetmenliği yardımcılığına kadar yükselmişti” demişti. Kamış ise, Memur’un beyanlarına katılmadığını ifade ederek “Bir yapının içerisinde olduğum için değil gazetecilikte başarılı olduğum için mesleğimde ilerledim” diyerek karşılık vermişti (23 Eylül).
Üç BirGün yetkilisine “Gürlek” davası: İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in adının geçtiği bir haber nedeniyle 8 Şubat 2025 gecesi gözaltına alınan BirGün gazetesi yetkililerini yargılamaya devam etti. İktidara yakın Sabah gazetesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i ziyaret etmesine dair haberini haberleştirdikleri için gözaltına alınan BirGün gazetesi yönetim kurulu başkanı İbrahim Aydın, birgun.net sitesi yayın koordinatörü Uğur Koç ve birgun.net sorumlu müdürü Yaşar Gökdemir “terörle mücadele eden görevliyi hedef göstermek” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlamaları yöneltiliyor; beşer yıla kadar hapisleri talep ediliyor. Duruşmada suçlamaları reddeden gazetecilerden Koç, “‘Seyyar giyotin’ kavramı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ait bir söylem. Tırnak içinde verdiğimiz bir kavram. Hakaret kastımız yoktur. Hedef gösterme söz konusu değildir“ dedi. İbrahim Aydın da, yapılan polis operasyonuna tepki gösterdiği savunmasında, “Yapılan haber Sabah gazetesinde yapılmış haberin haberidir. Dolayısıyla hedef gösterme ve hakaret söz konusu değildir. Beraatımızı istiyoruz” dedi. Gökdemir de, “Eser sahibi ben değilim. Herhangi bir suç içermediğine emin olduğum dava konusu haber basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Beraatımı talep ediyorum” dedi. 22 Eylül’de görülen duruşmada duruşma savcısı, gazeteciler için cezalandırma istedi. Akın Gürlek ve avukatının davaya katılma talebinin kabul eden mahkeme ise, Koç ile Gökdemir’e dair yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verdi. Dava 22 Ekim’e (Saat 11.20) kaldı (22 Eylül).
Gazeteci İpek’in “Saraçhane” davası: İstanbul 64. Asliye Ceza Mahkemesi, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun 100. gününde Saraçhane’de yapılan mitingde birçok kişiyle birlikte gözaltına alınan Cumhuriyet gazetesi muhabiri Engin Deniz İpek’i yargılamaya devam etti. “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşmasında avukatların “derhal beraat” talebi reddedildi. Mahkeme, savunmaların alınmış olması nedeniyle adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verdi. Yargılama 25 Şubat 2026 tarihine kaldı (19 Eylül).
Tutuklu Karabay’a 15 yıl hapis istemiyle dava: YouTube’da hazırladığı bir video ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 15 Mayıs’ta gözaltına alınıp tutuklanan gazeteci Furkan Karabay hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “zincirleme şekilde “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddialarıyla dava açıldı. Gazeteci, 6 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya, 2 Aralık’ta İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (saat 10:30) başlayacak. Bu arada tahliye edilmezse Karabay’ın tutukluğu davası görüldüğünde altı ayı aşmış olacak saat 10:30’da görülecek (18 Eylül).
LeMan’a “düşmanlık” davası: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, LeMan dergisinde 26 Haziran’da yayımlanan bir karikatürde “Hazreti Muhammed’in çizildiği” iddiasıyla tutuklanan beş dergi yetkili ve temsilcisi hakkında dava açtı. Dergi yetkililerinin karikatürün Hz Muhammed’i tasvir etmediğine ilişkin ısrarlı açıklamalara rağmen gözaltına alınıp tutuklanmış, karikatürün „İslam karşıtı“ olduğu iddiasıyla dergi binası önünde toplanan radikal İslamcı bir grup, dergi önünde tehdit ve hakaretlerde bulunmuşlardı. Hazırlanan iddianamede şüphelilerden sorumlu yazı işleri müdürleri Zafer Aknar ile Aslan Özdemir, müessese müdürü Ali Yavuz ve grafiker Cebrail Okçu ile hakkında yakalama kararı bulunan derginin genel yayın yönetmeni Mehmet Tuncay Akgün hakkında “yayın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlaması yöneltiliyor ve haklarında 1 yıl 6 aydan 4 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep ediliyor. Karikatürün sahibi Doğan Pehlevan hakkında ise “Zincirleme şekilde basın ve yayın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçundan 1 yıl 10 ay 15 günden 7 yıl 6 aya kadar hapis cezası istendi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek dava 14 Kasım’da görülecek (17 Eylül).
Aranca’nın “Sinan Ateş” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Sinan Ateş cinayeti dosyasındaki bilirkişi raporuna T24 ulaştı: Ateş’in adresini Ülkü Ocakları Başkanı istemiş!” başlıklı haberi nedeniyle T24 haber sitesi muhabiri Asuman Aranca’yı “gizliliği ihlal” iddiasıyla yargılıyor. 16 Eylül’de yapılması beklenen duruşma için gazeteci ve avukatı mazeret bildirdi. Esas hakkındaki mütalaaya ilişkin savunmayı bekleyen yargılama 21 Ekim’e bırakıldı (16 Eylül).
Uçar’ın “örgüt üyeliği” davası: Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Islahiye ilçesinde 6 Aralık 2023 tarihinde yapılan ev baskınıyla gözaltına alınan ve ardından adli kontrol kararıyla serbest bırakılan gazeteci İrfan Uçar’ı “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılamaya 16 Eylül’de devam etti. Savunmasında jandarma operasyonuna tepki gösteren Uçar “6 Aralık 2023’te sabaha karşı 50’den fazla jandarma, 10’dan fazla zırhlı araçla evimiz basıldı. Oysa savcılığın bir davetiyle gidip ifade verebilecekken, yaşlı ve bakıma muhtaç ailemi şoka uğratacak şekilde gözaltına alındım. Babam Temmuz’da vefat etti. Son nefesine kadar benimle ilgili kaygı taşıdı” demişti. Duruşmada SEGBİS ile dinlenen gizli tanık, ifadesinde gazeteci İrfan Uçar’ı tanımadığını, örgüt talimatıyla haber yapıp yapmadığı iddiasını bilmediğini söylemişti. İddianamede, Cengiz Kapmaz’ın 2011 yılında İstanbul’da evine yapılan baskında el konulan dijital malzemelerdeki yazılarda Uçar’ın isminin geçmesi, suç delili olarak gösterilmişti. Uçar’ın, gazeteci-yazar Musa Anter ve 24 yıl önce Van’da öldürülen Özgür Gündem gazetesi ile Özgür Halk Dergisi dağıtımcısı Adnan Işık ile ilgili hazırladığı röportajlar da iddianamede suç delili olarak gösterilmişti (16 Eylül).
Pehlivan ve Soykan’a “dezenformasyon” davası: Suç örgütlerinin yaygınlığına değindikleri Ekim 2024’teki “Şule Aydın ile Kayda Geçsin“ programında iktidarı eleştiren gazeteciler Timur Soykan ve Barış Pehlivan’a 10 ay sonra “dezenformasyon” iddiasıyla dava açıldı. İddianamede, Soykan ve Pehlivan hakkında, 15 Ekim 2024’te Halk TV’de yapılan programında “toplumun adalet duygusunu zedelemeye yönelik” sözler sarf edildiği ileri sürüldü (14 Eylül).
Kanbal’ın “Yanıltma” davası: Adıyaman Asliye Ceza Mahkemesi, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Maraş merkezli depremler sırasında Adıyaman’dan katıldığı canlı yayın programları gerekçe göstererek hakkında dava açılan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ahmet Kanbal’ı “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddiasıyla yargılamaya başladı. Kanbal hakkında, 2023 yılında Mardin Başsavcılığı “örgüt propagandası” şüphesiyle ilgili dava açılmasına gerek görmezken bu kez, “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddiasına ilişkin TCK-217/A maddesi kapsamında suç duyurusunda bulunulmuştu. İddianamede, Kanbal’ın depremin ilk günlerinde Adıyaman’da katıldığı yayındaki “Adıyaman Kriz Koordinasyon Merkezindeyim. Gönüllüler çalışıyor, dünden beri yetersiz çalışmalar var. Önce yabancı ekipler sonra AFAD geldi. İnsanlar burada üç gün ölüme terk edilmiştir. Gönüllüler enkazda çalışırken, AFAD gönüllüleri enkaz önünde fotoğraf çektiriyor” sözleri suçlamaya gerekçe olarak gösterildi. Dava 3 Kasım’a kaldı (12 Eylül).
Gazetecilere “örgüte yardım” davası: Yeni Özgür Politika ve PolitikArt yayınları için bir süre telif karşılığı çalıştıkları gerekçesiyle bianet editörü Tuğçe Yılmaz, gazeteciler Erdoğan Alayumat, kapanan Gazete Duvar sitesi muhabiri Suzan Demir, Taylan Abatan, Gülcan Dereli ile çevirmen Serap Güneş ve sosyolog Berfin Atlı hakkında dava açıldı. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada haber ve makaleler nedeniyle 26 Kasım 2024’te İstanbul’da gözaltına alınan beş gazeteci, bir çevirmen ve bir sosyoloğa, söz konusu yayınları PKK’nin yayın organı” kabul ederek, “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım” suçlaması ((TCK 220/7) yöneltildi. Ayrıca MASAK raporları, banka transfer kayıtları, sosyal medya paylaşımları iddianameye delil olarak gösterildi. Gazeteciler, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 9 Aralık’ta yargılanmaya başlayacak (11 Eylül).
Gök’ün “üyelik ve propaganda” davası: Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök’ü açık tanık Ümit Akbıyık’ın beyanları üzerinden “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. 11 Eylül’de mahkeme, Ortadoğu’daki çatışmalı ortama dikkat çekerek, yurtdışı yasağından dolayı mesleğini yapamaz durumda olduğunu söyleyen Gök’e yönelik adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına yönelik avukatları Resul Tamur ve Mehmet Emin Aktar’ın dile getirdiği talebi bir kez daha reddetti. Duruşmada adli kontrolün kaldırılması talebini yineleyen Gök, „Bazen düşünüyorum da cezaevinde olsaydım daha iyi olurdu. En azından dört duvar arasındayım derdim. Hem dışarıda olup hem mesleği icra edememek çok zor” diyerek, yasağın kaldırılmasını talep etti” dedi. 30 Ocak’ta mahkeme, Gök hakkında ‘örgüt adına basın yayın faaliyetleri sürdürdüğü’ iddiasını ortaya atan ‘CV23TY45UP78’ adlı gizli tanığın dinlenilmesinden “dosyanın sürüncemede kalmaması” gerekçesiyle vazgeçmişti. Diyarbakır Başsavcılığı’nda açılan bir soruşturmanın akıbetinin sorulmasını bekleyen yargılama 25 Kasım’a kaldı (11 Eylül).
Dal, Aslan ve Alayumat’ın “örgüt” davası: İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Nisan’da çıkarıldıkları hakimlikçe tutuklanan ve 21 Mayıs’ta tahliye edilen Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Esra Solin Dal ve Mehmet Aslan ile gazeteci Erdoğan Alayumat’ı, “PKK üyeliği” iddiasıyla yargılamaya devam etti. İddianamede, örgütsel talimatla hareket ettikleri iddiasıyla suçlanan gazetecilerin Abdullah Öcalan’a ilişkin tecrit haberleri, TSK’nin kimyasal silah kullanımı haberleri ve kadınlarla ilgili 65 haberi yer alıyor. Dal’ın yaptığı haberlerle “algı yönetimi faaliyetleri”, “müzahir kitleye mesaj verme”, “talimat aktarımı ve kitlesel eylem çağrıları” yaptığı öne sürüldü. Mahkeme, haklarında farklı açık soruşturma bulunan Alayumat ve Aslan’ın dosyalarının akıbetinin sorulması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına karar vermişti. 11 Eylül’de süren yargılamada ise mahkeme, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak, Alayumat ve Aslan hakkındaki soruşturma dosyalarının akıbetinin sorulmasına karar verdi. Yargılamaya 20 Kasım’da devam edilecek (11 Eylül).
Dündar’ın “Özgürüz” davası: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, “MİT TIR’ları” dosyasının 1 Mart 2017 tarihinde “Özgürüz” sitesinde yayınlanması nedeniyle yeniden Cumhuriyet gazetesi eski yayın yönetmeni Can Dündar’ı “casusluk” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. Daha önce dosyasının “Cumhuriyet” gazetesinde yargılanması nedeniyle Dündar’ın “casusluk” iddiasıyla 23 Aralık 2020’de 27 yıl 6 ay hapse mahkum edilmesiyle ilgili dosya Yargıtay’da. “MİT TIR’ları” dosyasına ilişkin Nisan 2018’de açılan bu dosya, Dündar’ın ifadesinin alınmasını bekliyor. Dündar bir video nedeniyle “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etmek” (TCK 328) ve “gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklamak” (TCK 330) ile suçlanıyor (9 Eylül).
Fincancı, Önderoğlu ve Nesin dokuz yıldır sanık: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenliği davasından yargılanan ve 17 Temmuz 2019’da beraat ettikleri halde kararları istinaftan dönen Şebnem Korur-Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin’i beş yıldır yeniden yargılıyor. Önderoğlu ve Fincancı’nın katıldığı yeniden yargılamanın bu 14. duruşmasında, Fransa’da yaşayan Nesin’in ifadesi için yazılan istinabe yazısına yanıtın beklenmesine bir kez daha karar verildi. Üç sanık, “örgüt propagandası”, “suçu ve suçluyu övmek” ve “suç işlemeye alenen tahrik” iddiasıyla 14 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılanıyor. İlk yargılama sonunda Temmuz 2019’da verilen beraat kararları İstanbul İstinaf Mahkemesi’nce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fincancı’yı kamuoyu önünde hedef almasından bir hafta sonra Ekim 2020’de bozulmuştu. Mahkeme, itirazlara rağmen bu karara 3 Şubat 2021’de uymaya karar vermişti. 10 yıla yaklaşan davada şimdiye kadar 25 duruşma gerçekleşti. Yargılamaya 25 Aralık’ta devam edilecek (9 Eylül).
Akdeniz tutuklu bırakıldı: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, HDK soruşturması nedeniyle 22 Şubat’tan beri Marmara (Silivri) Cezaevinde tutulan gazeteci Ercüment Akdeniz’i yargıladığı ilk duruşmada tahliye taleplerini reddetti. İddianamenin haksız, yanlış ve kurgusal suçlamalarla dolu olduğunu belirten Akdeniz „Örgütlenme hakkım, gazetecilik yapma hakkım suçlanma konusu yapıldı. Hesap vermeyeceğim herhangi bir eylemin yok. Bizler hakikat peşinde koşan gazetecileriz. Suçlamalar gayet şişkin ama boştur“ ifadelerini kullandı. Mahkemenin dinlettiği tanıklardan Abdülkadir Akdağ “Sanığı tanımıyorum. Televizyonlarda gördüm. Örgüt üyeliği konusunda bilgim yok” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı kolluk ifadesini okudu. Akdağ “İfade benim değil” dedi. Başkan tutanaktaki imzayı sorunca Akdağ da “Gözaltında bana imzalattılar” dedi. Diğer tanık Hikmet Kaymaz da “Ercüment Akdeniz’i tanımıyorum. Suçlamayla ilgili bilgim yok. Emniyetteki beyanımı hatırlamıyorum. Üzerinden çok uzun zaman geçti” diye konuştu. Yargılama 23 Ekim’de sürecek (31 Temmuz).
Altaylı’nın “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” davası 3 Ekim’de: “Youtube” sosyal medya kanalında 20 Haziran’da yaptığı yorum gerekçe gösterilerek 21 Haziran’da İstanbul Teşvikiye’deki evinden gözaltına alınan gazeteci Fatih Altaylı, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan dava kapsamında, Silivri Açık Ceza Yerleşkesi 2 No’lu duruşma salonuna salonunda 3 Ekim’de hakim karşısına çıkacak. Silivri’de 40 gündür tutuklu bulunan 45 yıllık gazeteci, savcılıkta ve hakimlikte, Cumhurbaşkanı’nı tanıdığını ve onu tehdit etmek gibi bir şey aklına gelmediğini ifade etse de, “Cumhurbaşkanını Tehdit” (TCK md. 310/2 delaletiyle 106/1) suçlamasıyla 22 Haziran’da cezaevine gönderilmişti. MLSA’nın haberine göre; savcılık, Altaylı’nın videoda Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında yöneltilen bir soruya verdiği cevabı, “hayatına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden bahisle tehdit” olarak değerlendirdi. İddianamede, Altaylı’nın Osmanlı tarihine atıfla “bu millet padişahını boğmuş bir millettir” ifadesini kullanmasının, Cumhurbaşkanına yönelik dolaylı tehdit içerdiği savunuldu (31 Temmuz).
Anneberg’in “askeri sınır” davası: Savunmanlığını MLSA’nın üstlendiği Danimarkalı gazeteci Mads Anneberg’in ‘Askeri Yasak Bölgelere Girmek’ iddiasıyla yargılandığı davaya, Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Yargılamaya 9 Aralık’ta devam edilecek (10 Temmuz).
Şardan’a “dezenformasyon” ve “aşağılama” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 31 Ekim 2023’te yayımlanan “MİT’in Cumhurbaşkanlığına sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?” başlıklı yazısı gerekçe gösterilerek “dezenformasyon” iddiasıyla 1 Kasım 2023’ten itibaren beş gün tutuklu bırakılan T24 haber sitesi yazarı Tolga Şardan’ı yargılamayı 22 Mayıs’ta sürdürdü. İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, 1 Kasım’da Ankara Sincan Cezaevi’ne gönderilen, ardından Silivri Cezaevi’ne nakledilen 35 yıllık gazeteciyi, 6 Kasım 2023’te deliller toplandığı gerekçesiyle “yurt dışına çıkış yasağı” şartıyla tahliye etme kararı almıştı. Yazısı nedeniyle ne Cumhurbaşkanlığı’nın ne de MİT Başkanlığı’nın bir yalanlama yapmadığını ve gözaltı kararının günler sonra verildiğini ifade eden gazeteci, gazeteciliğe 1988 yılında başladığını belirterek, “Haberim doğru. Ben tecrübeli bir gazeteciyim ve haberimin arkasındayım. Yalan haber yazdığımı düşünmüyorum. Yalan olması için öncelikle bu haberin yalan olduğuna kendim inanmalı ve bu şekilde halka sunmam lazım. Hiçbir gazeteci yalan bilgiye imza atmaz…” demişti. 22 Mayıs’ta mahkeme, dosyaya etki edebileceği düşünülen Barış Terkoğlu ve Ahmet Zeki Üçok’un yargılandığı (2023/372 Esas) dosyanın getirtilmesine karar verdi. Karar beklenen yargılama 20 Kasım’a kaldı (2 Temmuz).
Yedi gazeteciye “Eylem” davası: İstanbul Saraçhane’de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestoları takip ettikleri gerekçesiyle 24 Mart’ta gözaltına alınıp ertesi gün tutuklanan, yoğun tepkiler üzerine 27 Mart’ta tahliye edilen yedi gazeteci “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla yargılanıyor. Medya temsilcilerinin “eyleme katılmış gibi” gösterildiği dava, 18 Nisan’da İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecekti. Ancak yoğunluk nedeniyle sanık avukat ve gazetecilerin dosyası ayrıldı. Foto-muhabirleri Kurtuluş Arı, Gökhan Kam, Bülent Kılıç, AFP Foto Muhabiri Yasin Akgül, Now TV muhabiri Ali Onur Tosun, gazeteci Zeynep Kuray ve Hayri Tunç’un da üç yıl hapis istemiyle yargılanacağı dava aynı mahkemede 24 Ekim’de görülecek (2 Temmuz).
İki gazeteciye “Saraçhane” davası: İstanbul Saraçhane’de 19 Mart’ta başlayan eylemleri haberleştirken gözaltına alınan gazeteciler İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karşısına çıktı. 2911 Sayılı Toplantı Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten yargılanan Evrensel gazetesi muhabiri Nisa Sude Demirel, ifadesinde, “Dosyadaki fotoğrafı ben alanda haber yaparken sivil polis çekti. Benzer delillerle yargılamak gazetecileri korkutma amaçlıdır” dedi. Etkin Haber Ajansı muhabiri Elif Bayburt da, savunmasında fotoğrafta basın kartının açıkça görüldüğünü ifade ederek mevcut yargılamanın eylemleri haberleştiren gazeteciler için bir gözdağı verme amacı olduğunu söyledi. Dava 10 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Oflaz’a “gizliliği ihlal” davası: ANKA Haber Ajansı muhabiri Mehmet Oflaz hakkında, Cumhuriyet gazetesinde çalıştığı dönemde kaleme aldığı “TMO’dan 7 bin 500 ton hububat çalınmıştı: Yargıtay’dan Konya Valisi Vahdettin Özkan hakkında karar” başlıklı haberi nedeniyle, “gizliliği ihlal” gerekçesiyle yargılanacak. Özkan’ın şikayeti üzerine açılan dava, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, dönemin Konya Valisi Vahdettin Özkan hakkındaki suç duyurusunun işleme konulmadığını aktarılan haber nedeniyle açıldı. Dava, 1 Aralık’ta Konya Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek (1 Temmuz).
Yücel’e 301 ve 299 davasında yakalama: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Almanya merkezli Die Welt gazetesi için 2016’da yazdığı haberleri gerekçe yaparak gazeteci Deniz Yücel’i ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ve “Devlet kurumlarını aşağılamak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. P24’ün izlediği duruşmada Yücel’in avukatı Hazal Sümeli ve müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı hazır bulundu. Mahkeme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatının katılma talebini kabul etti. Sümeli ise, “Müvekkil Almanya’da yaşamaktadır. Savunmasını istinabe yoluyla alınmasını talep ediyoruz” dedi. Mahkeme, katılma talebini kabul ederken istinabeye ilişkin talebi daha önce Almanya tarafından iade edildiği gerekçesiyle bu yönde yeniden bir müzekkere yazılması yönündeki talebi reddetti. İddianamede, Yücel hakkında, Die Welt’te 26 Ekim 2016’da “Kürdün annesini göremeden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016’da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım ifadeleri“ nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatıldı. Oysa ki Yücel, ifadesinde “ayrımcılık ve eşitsizliği eleştirdiğini, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağını” ifade etmişti. Dava, Yücel hakkındaki “yakalama emrinin infazının beklenmesi” için 23 Aralık’a bırakıldı (1 Temmuz).
Yurttapan, Ergül ve üç yazarın 301 davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Demokratik Modernite dergisinde yayımlanan yazılarda “Türk milletinin alenen aşağılandığı” iddiasıyla derginin sorumlu müdürü Ramazan Yurttapan ve editörü Haydar Ergül ile üç yazarı yargılıyor. Avukatları Özcan Kılıç, dosyanın beraatlarını da talep ettiği Ergül ve Yurttapan için tefrik edilmesini talep etmişti. Eksik hususların giderilmesi için ertelenen dava, sanıklardan Cihan Doğan ve Nazan Üstündağ hakkında verilen yakalama kararının infazını bekliyor. Yurttapan ve Ergül ile derginin suçlama konusu yapılan 37. sayısında yazıları bulunan Cihan Doğan, Musa Şanak ve Zülal Nazan Üstündağ, “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlamasıyla iki yıl hapisle yargılanıyor. Yargılama 23 Aralık’a bırakıldı (1 Temmuz).
Reyhan Hacıoğlu’na tahliye: İstanbul’da 17 Ocak’ta birçok eve yönelik yapılan operasyonunda Necla Demir, Rahime Karvar, Welat Ekin, Ahmet Güneş ve Vedat Örüç ile birlikte gözaltına alınıp üç gün sonra tutuklanan Reyhan Hacıoğlu, “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davadan adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Avukatı Jiyan Özkaplan, “iddianamenin gazetecilikten suç üretmeye çalıştığını” belirterek tahliye talebinde bulundu. MLSA’ya göre talebi adli kontrol şartıyla kabul eden Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamayı da 9 Ekim’e bıraktı (1 Temmuz).
Dokuz gazetecinin sanık olduğu “İnal” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Barış Terkoğlu’nun Barış Pehlivan ile birlikte kaleme aldığı “Metastaz 2: Cendere” kitabında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı M. Doğan İnal hakkında yer alan iddialara ilişkin dokuz gazeteciyi yargılamaya devam etti. Dosyada ilk önce, 3 Aralık 2020’de çıkan söyleşiden Independent Türkçe sitesi yayın yönetmeni Nevzat Çiçek, site muhabiri Can Bursalı ve söyleşi veren Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan “hakaret” ve iftira” iddiasıyla yargılanıyordu. Ancak dava ilerledikçe, diğer benzer dosyaların birleştirilmesi sonucu gazeteciler Doğan Akın, Gökmen Karadağ, Fatih Portakal, Can Özçelik ve Ayşenur Arslan da sanık oldu. Dosyanın birleştirilmesiyle dosyanın son sanığı olarak eklenen gazeteci Portakal, 28 Kasım’da görülen duruşmada verdiği ifadede gazeteci olduğunu, Terkoğlu ile yazdıkları “Metastaz 2: Cendere” kitabını ve Cumhuriyet gazetesinde çıkan yazısını konuştuklarını açıkladı; “Eleştiri ile hakaret arasındaki farkı bildiğimi düşünüyorum” demişti. Mahkeme, Can Özçelik yeniden zorla getirme emri çıkarılmasına, bazı avukatların sunduğu mazeretlerin kabulüne ve davaya 20 Kasım’da (saat 14:30) devam edilmesine karar verdi (1 Temmuz).
Karabay’a “Esenyurt” davası: İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yenine kayyım atanmasıyla ilgili yaptığı haber paylaşımları nedeniyle Gazete Duvar haber sitesi eski muhabiri Furkan Karabay’ı “Kamu görevlilerine hakaret”, “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” ve “terörle mücadele edeni hedef göstermek” iddiasıyla yargılamaya başladı. İddianamede, Karabay’ın paylaşımda “Esenyurt Belediyesi’ne yapılan polis baskınında kapıların kırıldığı, güvenlik görevlilerinin telefonlarına el konulduğu ve avukatların içeri alınmadığı” yönündeki ifadelerinin gerçek olmadığı savunuldu. Belediye binası ve Özer’in ofisinin kapısının güvenlik görevlileri eşliğinde çilingirle açıldığını belirtildi. Karabay’ın “Akın Gürlek’i terör örgütü mensubu olduğu kamuoyunca malum olan ve ülke dışına kaçmış eski bir savcıya benzettiğini”, “Akın Gürlek ve Şaban Yılmaz’ın şeref, onur ve haysiyetini zedelemek amacıyla rüşvet gibi yakıştırmalar isnat ettiği”, “Akın Gürlek ve Can Tuncay’ın isimlerini terör örgütlerine hedef gösterecek şekilde açıkça yazdığı, böylelikle PKK’ye hedef gösterdiği” ve de dezenformasyon yaptığı iddia edildi. Tutuklu bulunduğu Marmara (Silivri) Cezaevinden duruşmaya getirilen Karabay ise savunmasında, “Bu isimleri yazmak neden suç olsun? Bunlar kamu görevlisi ve kamuya açık bilgiler. İddianamede bu isimleri geçirmenin neresi hedef göstermek anlamına geliyor, anlayamıyorum. Aynı isimler bazı medya organlarında özgürce yayımlanabiliyor. O halde bu çifte standart neden? Burada gazetecilik yargılanıyor. Bu tür iddianamelerden, siyasi davalardan dolayı yargıya güven yerlerde…. Bazıları gibi çetelere çalışmıyoruz, biz gazeteciler olarak halka karşı sorumluyuz” dedi. Duruşmayı DİSK Basın-İş, CPJ Türkiye temsilcisi Özgür Öğret ile Karabay’ın birçok meslektaşı da takip etti. Mahkeme, savcının üç suçlamadan da ceza istediği esas hakkındaki mütalaasına karşı Karabay ve avukatlarının savunma yapmaları için yargılamayı 2 Ekim’e bıraktı (1 Temmuz).
Akın ve Sarısözen’e “TMK” davası: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yeni Yaşam gazetesi eski sorumlu müdürü Osman Akın ve gazetenin köşe yazarı Veysi Sarısözen’i “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılıyor. Dosyada bir süredir Sarısözen hakkında verilen yakalama kararının infazı bekleniyor. P24’e göre yargılama 27 Kasım’a bırakıldı (1 Temmuz).
Batum’un “301” davası: İstanbul 43. Asliye Ceza Mahkemesi, İMC TV’de 10 Eylül 2015’te yayınlanan “Ayşegül Doğan ile Gündem Müzakere” adlı programdaki sözleri nedeniyle gazeteci Rüstem Batum’u, “devletin kurumlarını aşağılama” suçlamasıyla yargılamaya 24. duruşmayla devam etti. P24, tarafların katılmadığı yargılamanın 2 Ekim’e bırakıldığını duyurdu. Mahkeme, Batum hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verdi. Yargılamaya 2 Ekim’de (saat 11:05) devam edilecek (1 Temmuz).
Sancar’a dava: CHP kurultayına dair açılan soruşturmanın ardından sosyal medya hesabından “CHP’ye kayyuma dair duyumlar geliyor” diyen gazeteci Altan Sancar hakkında Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dava açıldığının bilgisini paylaştığı mesajında, “Paylaştığım o bilginin arkasındayım” diyen gazeteci, TCK’nın 217/A maddesi uyarınca 4 Aralık’ta (9:50) yargılanmaya başlayacak (1 Temmuz).
Kararlar
Son üç ayda gazeteciler Ece Üner ve Merdan Yanardağ “devlet kurumlarını aşağılama” iddiasından yargılandıkları davalardan beraat etti. Gazeteci Ahmet Güneş, “örgüt üyeliği” suçlamasından aklanırken Buse Söğütçü için “terörle mücadele eden görevliyi hedef göstermek” gerekçesiyle verilen beraat kararı da onandı. 
Yanardağ’a yenilenen yargılamada “301” beraati: Gazeteci Merdan Yanardağ, 23 Mayıs 2021 tarihli BirGün gazetesinde çıkan “Düzenin mafyalaşması” başlıklı yazısı nedeniyle 7 ay 15 gün hapis cezası aldığı davanın İstinaf’ta bozulmasının ardından İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılandı. Mahkeme, “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlamasıyla iki yıl hapsi istenen TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Yanardağ’ın beraatine karar verdi. Duruşma savcısı, yeniden yargılamaya dair 10 Aralık 2024’te görülen ilk duruşmada, gazetecinin mahkumiyetini talep etmişti. Hâkim karşısına çıkan Yanardağ, “İstinaf ilamının yerinde olduğunu düşünüyorum. Biz gazeteciyiz, yazım bir kapitalizm eleştirisidir. Düzenin mafyalaşması ifadesi siyaset literatüründe tartışılan bir kavramdır. Bir gazeteci olarak bu şekilde eleştiri yapmam benim kamu görevimdir. Hakaret yoktur dolayısıyla suç oluşmamıştır” demişti. 22 Mayıs’ta avukatı Bilgütay Hakkı Durna, devletin aşağılanmasını kapsayan TCK’nın 301. maddesinin bir siyasi parti eleştirisine uygulanamayacağını, yazının İnternet sitesinden yayımının “zincirleme suç” olarak görülemeyeceğini ve gazetecilikten alınan cezalara ilişkin sicilin “uslanmazlığı” gösteremeyeceğini vurgulamıştı (25 Eylül).
Gazeteci Üner’e 301 beraati: İstanbul 19. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci İsmail Saymaz’ın pasaportuna el konduğunu ve hakkında yurt dışına çıkış yasağı verildiğini anlattığı X paylaşımına cevaben kullandığı “FETÖ artığı operasyon çocuklarının itibar suikastleri bıktırdı artık” şeklindeki ifadeleri nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan Halk TV ana haber sunucusu Ece Üner’i yargılamaya devam etti. 19 Eylül’de görülen duruşmada, mahkeme, suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Üner’in beraatine karar verdi. İfadeye çıkarılan ve yurt dışına çıkış yasağı şartıyla serbest bırakılan gazetecinin “devletin yargı organlarını alenen aşağılama” ve “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla 2 yıla kadar hapsi isteniyordu (19 Eylül).
Güneş’e “örgüt” davasından beraat: İstanbul’da 17 Ocak’ta, Necla Demir, Rahime Karvar, Welat Ekin, Vedat Örüç ve Reyhan Hacıoğlu ile birlikte gözaltına alınan, üç gün sonra tutuklandıktan sonra 4 Şubat’ta tahliye edilen gazeteci Ahmet Güneş, “örgüt üyeliği”nden yargılandığı davadan beraat etti. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde karar öncesi son sözleri sorulan Güneş, “Gazeteciyim, mesleğimi yaptığım için tutuklandım ve yargılanıyorum. Gazetecilik suç değildir, beraatimi talep ediyorum“ dedi. Güneş’in avukatı Meltem Özel de, gazetecilik faaliyetlerinin suçlama konusu yapıldığını söyleyerek müvekkilinin beraatini talep etti. Suçun “sabit olmadığı”na kanaat getiren mahkemenin kararı da bu yönde oldu (11 Eylül).
Söğütlü’ye TMK beraati onandı: İstanbul İstinaf, Gazete Yolculuk sitesinde yayımlanan bir haberi Twitter’da yorumladığı için eski Adalet Bakan yardımcısı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i “terörle mücadele görev yapan olarak hedef göstermek” ile suçlanan gazeteci Buse Söğütlü ile ilgili verilen beraat kararını onadı. 18 Mart 2019’da Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatların yargılandığı davaya değinen gazeteci, “Hitler mezarından çıkıp gelse ve Akın Gürlek’in sandalyesine otursa aşağı yukarı, hemen hemen aynı cümleleri kurardı herhalde. Mesleki etiği, her şeyi geçtim; insanda biraz oturduğu sandalyenin ağırlığı olur” şeklindeki yorumu nedeniyle hapisle yargılanıyordu. 3 Şubat 2022’de İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararını incelemeye alan İstinaf beraati onadı (16 Temmuz).
Cumhurbaşkanına hakaret davaları
Türkiye’de gazetecilere yönelik “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla ilgili keyfi davalar, son üç ayda, en az 13 gazeteci ve karikatüristin (Deniz Yücel, Sedef Kabaş, Baransel Ağca, Erk Acarer, Julien Serignac, Gerard Biard, Laurent Sourisseau, “Alice”, Ramazan Yurttapan, Haydar Ergül, Furkan Karabay, Hakkı Boltan ve Rüstem Batum (2)) yargılamalarıyla sürdü. 
Toplam 74 yıl 8 ay hapis cezası öngören bu davalardan mahkumiyet kararı bu dönemde tespit edilmediyse de, yargılanacak gazeteciler listesine Mehmet Tezkan, İbrahim Kahveci ve Suat Toktaş da eklendi. Diğer yandan Yargıtay, Evrensel gazetesinden Cem Şimşek ve gazeteci Ahmet Ayva’ya yönelik ilk derece mahkemelerin “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten verdiği cezaları bozdu. 
Sonuçta TCK’nın 299. maddesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 11 yıllık görev süresinde 250’yi aşkın gazetecinin yargılanmasına, en az 79’unun da (kimisi ertelemeli olarak) hapis veya para cezalarına mahkûm edilmesine zemin oluşturdu. Ne 2016 yılına ait Venedik Komisyonu tavsiyesi, ne de AİHM’in Ekim 2021’de Türkiye aleyhine verdiği “Vedat Şorli” mahkûmiyeti, ne yazık ki, gazetecilerin aradan geçen zaman içerisinde de, keyfi davalarla taciz edilmesine engel olamadı.
Yargıtay’dan “Erdoğan” cezasına bozma: Yargıtay 4. Ceza Dairesi, “Alman karikatüristler Erdoğan’ı fena çizdi” başlıklı haber nedeniyle Bakırköy 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 8 Temmuz 2021 tarihinde Evrensel gazetesi Haber Müdürü Cem Şimşek’e verdiği ertelemeli hapis cezasına dair kararı oybirliğiyle bozdu. Şimşek’in avukatı Devrim Avcı’nın başvurusuyla 19 Haziran’da alınan ve henüz gündeme gelen karar, Şimşek’in haber nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla ertelemeli 11 ay 20 gün hapis cezası verilmesini hukuka aykırı olarak nitelendiriyor (27 Eylül).
Ayva’ya “299” cezayı Yargıtay bozdu: Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2016’ya ait sosyal medya paylaşımları nedeniyle gazeteci Ahmet Ayva’ya İstanbul Anadolu 62. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Ocak 2021’de verdiği 1 yıl 2 ay 17 günlük hapis cezasını, ifade özgürlüğüne vurgu yapılan bir kararda bozdu. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Aralık 2021’de bu yerel mahkemenin “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla verdiği kararı onayınca dosya Yargıtay’a taşınmıştı (23 Eylül).
Tele1’den üç gazeteciye “Cumhurbaşkanı” soruşturması: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, TELE 1’de 21 Eylül’de yayınlanan “Türkiye’nin Yönü” programında “yaklaşık bir dakika” ekranda kalan “RTE’nin Netanyahudan farkı ne” alt bant yazısı nedeniyle TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, Sorumlu Müdür İhsan Demir ve program moderatörü Musa Özuğurlu hakkında soruşturma başlattı. Savcılık, söz konusu isimler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesinin 1. ve 2. fıkraları uyarınca „Cumhurbaşkanına alenen hakaret“ suçundan re’sen soruşturma açıldığını duyurdu (22 Eylül).
Tutuklu Karabay’a 15 yıl hapis istemiyle dava: YouTube’da hazırladığı bir video ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek 15 Mayıs’ta gözaltına alınıp tutuklanan gazeteci Furkan Karabay hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “zincirleme şekilde “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef gösterme” ve “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” iddialarıyla dava açıldı. Gazeteci, 6 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya, 2 Aralık’ta İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (saat 10:30) başlayacak. Bu arada tahliye edilmezse Karabay’ın tutukluğu davası görüldüğünde altı ayı aşmış olacak saat 10:30’da görülecek (18 Eylül).
Üç gazeteciye “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, bir programdaki sözleri nedeniyle gazeteci Mehmet Tezkan, İbrahim Kahveci ve Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla ve 4 yıl 8 aya kadar hapis istemiyle dava açtı. Gazeteciler, Bakırköy 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak (14 Eylül).
Yurttapan ve Ergül’ün “Cumhurbaşkanına hakaret” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Demokratik Modernite dergisi sorumlu müdürü Ramazan Yurttapan ve dergi editörü Haydar Ergül’ü “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla ve 4 yıl 8 ay hapisle yargılamaya devam etti. İddianamede Yurttapan ve Ergül’e yöneltilen suçlamaya derginin 37. sayısında Aysun Genç mahlası kullanılarak yazılan “Yeni Osmanlıcılık Türk Devletinin En Yozlaşmış Halidir” başlıklı yazıdaki ifadeler gerekçe gösterilmişti. Yargılamaya 23 Ekim’de devam edilecek (2 Temmuz).
Charlie Hebdo’ya “Cumhurbaşkanı” davası: Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 28 Ekim 2020 tarihli bir karikatürde “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” gerekçesiyle Fransa merkezli haftalık Charlie Hebdo dergisinin dört temsilcisini yargılıyor. 2 Temmuz’da görülen davadan, derginin genel direktörü Julien Serignac, yazı işleri müdürü Gerard Biard, genel yayın yönetmeni Laurent Sourisseau ve karikatürist “Alice” 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılanıyor. Dosya, Adalet Bakanlığı’ndan, ifadeleri alınması için sanıkların açık kimlik, adres bilgilerinin ve savunmalarının tespiti için Ankara Başsavcılığı’nca düzenlenen yurt dışı istinabe yazısına dair dönüş bekliyor (2 Temmuz).
Yücel’e 301 ve 299 davasında yakalama: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Almanya merkezli Die Welt gazetesi için 2016’da yazdığı haberleri gerekçe yaparak gazeteci Deniz Yücel’i ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ ve “Devlet kurumlarını aşağılamak” iddiasıyla yargılamaya devam etti. P24’ün izlediği duruşmada Yücel’in avukatı Hazal Sümeli ve müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı hazır bulundu. Mahkeme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatının katılma talebini kabul etti. Sümeli ise, “Müvekkil Almanya’da yaşamaktadır. Savunmasını istinabe yoluyla alınmasını talep ediyoruz” dedi. Mahkeme, katılma talebini kabul ederken istinabeye ilişkin talebi daha önce Almanya tarafından iade edildiği gerekçesiyle bu yönde yeniden bir müzekkere yazılması yönündeki talebi reddetti. İddianamede, Yücel hakkında, Die Welt’te 26 Ekim 2016’da “Kürdün annesini göremeden ölmesi” söylemi ile 27 Ekim 2016’da yazdığı “Ermenilere yapılan soykırım ifadeleri“ nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu hatırlatıldı. Oysa ki Yücel, ifadesinde “ayrımcılık ve eşitsizliği eleştirdiğini, tarihi gerçeğin suç sayılamayacağını” ifade etmişti. Dava, Yücel hakkındaki “yakalama emrinin infazının beklenmesi” için 23 Aralık’a bırakıldı (1 Temmuz).
Kabaş’ın “Erdoğan” davası: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, sosyal medyada yaptığı 20’yi aşkın paylaşım üzerinden gazeteci Sedef Kabaş’ı “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla yargılamaya devam etti. MLSA’ya göre söz konusu yedinci duruşmaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel ile Sedef Kabaş’ın avukatı Selen Sınmaz katıldı. Erdoğan’ın avukatı Özel şikayetlerinin sürdüğünü beyan ederken Avukat Sınmaz ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Vedat Şorli kararına atıfta bulunarak Kabaş hakkında derhal beraat veya davanın düşürülmesi yönünde karar verilmesini talep etti. Mahkeme, Kabaş’ın yargılandığı dava dosyasının İstanbul 36. Asliye Ceza Mahkemesi ve İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davalarla bağlantılı olduğunu belirterek, bu davalardaki hükümlerin kesinleşmesini beklemeye karar verdi. Yargılama 13 Kasım’a (saat 10.30) kaldı (1 Temmuz).
Batum’un “Erdoğan” davası yakalamaya kaldı: İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Rüstem Batum’u sosyal medya paylaşımları üzerinden “Cumhurbaşkanına hakaret“ ettiği iddiasıyla yargılamaya sekizinci duruşmayla devam etti. 10 Haziran’da mahkeme, savunmanlığını MLSA’nın üstlendiği Batum hakkındaki yakalama emrinin infazının beklenilmesine karar verdi. Yargılama 25 Kasım’a (saat 11.00) kaldı (1 Temmuz).
Boltan’ın “Cumhurbaşkanı” davası: DİSK Basın-İş Diyarbakır Bölge Temsilcisi ve Yeni Yaşam gazetesi muhabiri Hakkı Boltan’ın, “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlamalarıyla yargılandığı davanın altıncı duruşması Diyarbakır 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. MLSA’ya göre mahkeme başkanı izinli olduğundan duruşmaya yeni bir hakim başkanlık etti. Gazetecinin avulatının da mazeret bildirdiği yargılama, savcının da esas hakkındaki mütaasını hazırlaması için, 6 Kasım’a bırakıldı (1 Temmuz).
Batum’un “Erdoğan” davası: İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi, 2017-2019 döneminde Twitter hesabından, Güneydoğu’daki hak ihlallerine tepki gösterdiği, ekonomik krizin yurttaş üzerinden etkileri ile “saldırgan” dış politikasından söz ettiği ve Katar’ın uçak verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği için gazeteci Rüstem Batum’u 4 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılıyor. 17 Haziran 2019’da “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla açılan dava, Batum hakkında çıkarılan yakalama kararının infazını bekliyor. MLSA avukatlarından Emine Özhasar, Batum’un savunmasının bulunduğu ülkeden alınmasını ve hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını talep etmişti (1 Temmuz).
Ağca’nın “Cumhurbaşkanı” davası: Gazeteci Baransel Ağca’nın, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla yargılandığı davanın sekizinci duruşması bugün İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Katılanın olmadığı duruşma dosya üzerinden görülerek ileri bir tarihe ertelendi (1 Temmuz).
Acarer’in “Cumhurbaşkanı” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, gazeteci Erk Acarer’i BirGün gazetesinde çıkan “Herkese var, Berkin’e yok” yazında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret edildiği” iddiasıyla yargılıyor. Mahkeme, Almanya’da yaşayan gazeteciyle ilgili yakalama emrinin infazını bekliyor (1 Temmuz).
Hakaret ve tazminat davaları 
Ceza davaları
Son üç ayda en 12 gazeteci, muktedirlerin şikayetiyle açılan ceza davalarında “kaharet” veya “kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla hakim karşısına çıktı. Bu dosyalarda şikayetçiler arasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak, MHP Mersin Milletvekili ve Nişantaşı Eğitim Vakfı kurucusu Levent Uysal, İstanbul C. Başsavcısı Şaban Yılmaz, Anadolu C. Başsavcısı İsmail Uçar ve İstanbul C. Başsavcıvekili Mehmet Yılmaz, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı şimdiki Yargıtay Üyesi Yüksel Kocaman, Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörü Naci İnci, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Turan vardı. 
Gazeteci Baransel Ağca, 2019’da Elazığ’daki evinde şüpheli şekilde hayatını kaybeden İletişim Fakültesi öğrencisi ve TV sunucusu Yeldana Kaharman’ın otopsi raporunu hazırlayan Adli Tıp Uzmanı hakkında yaptığı açıklama ve paylaşım nedeniyle “iftira” suçlamasıyla yargılandı ve beraat etti. 
Üç BirGün yetkilisine “Gürlek” davası: İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in adının geçtiği bir haber nedeniyle 8 Şubat 2025 gecesi gözaltına alınan BirGün gazetesi yetkililerini yargılamaya devam etti. İktidara yakın Sabah gazetesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i ziyaret etmesine dair haberini haberleştirdikleri için gözaltına alınan BirGün gazetesi yönetim kurulu başkanı İbrahim Aydın, birgun.net sitesi yayın koordinatörü Uğur Koç ve birgun.net sorumlu müdürü Yaşar Gökdemir “terörle mücadele eden görevliyi hedef göstermek” ve “kamu görevlisine hakaret” suçlamaları yöneltiliyor; beşer yıla kadar hapisleri talep ediliyor. Duruşmada suçlamaları reddeden gazetecilerden Koç, “‘Seyyar giyotin’ kavramı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ait bir söylem. Tırnak içinde verdiğimiz bir kavram. Hakaret kastımız yoktur. Hedef gösterme söz konusu değildir“ dedi. İbrahim Aydın da, yapılan polis operasyonuna tepki gösterdiği savunmasında, “Yapılan haber Sabah gazetesinde yapılmış haberin haberidir. Dolayısıyla hedef gösterme ve hakaret söz konusu değildir. Beraatımızı istiyoruz” dedi. Gökdemir de, “Eser sahibi ben değilim. Herhangi bir suç içermediğine emin olduğum dava konusu haber basın ve ifade özgürlüğü kapsamındadır. Beraatımı talep ediyorum” dedi. 22 Eylül’de görülen duruşmada duruşma savcısı, gazeteciler için cezalandırma istedi. Akın Gürlek ve avukatının davaya katılma talebinin kabul eden mahkeme ise, Koç ile Gökdemir’e dair yurt dışına çıkış yasağının devamına karar verdi. Dava 22 Ekim’e (Saat 11.20) kaldı (22 Eylül).
Çelik ve Akın’a “Albayrak” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Serhat Albayrak’ın şikâyetiyle Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ile sorumlu müdürü Osman Akın’ı yargılıyor. Albayrak, gazetenin basılı sayısı ile internet sitesinde, 2 Ağustos 2022 tarihinde yayımlanan, “Sedat Peker’den ifşalar”, “Peker rüşvet belgelerini yayınladı” ve “Albayraklar da dâhil” başlıklı haberler nedeniyle gazetecilerden şikayetçi olmuştu. Mahkeme, “hakaret” ve “iftira” iddiasıyla yargılanan Mehmet Ferhat Çelik hakkındaki yakalama kararının infazının beklenilmesine karar verdi (14 Eylül).
İsmail Arı’nın “Uysal” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, BirGün gazetesi muhabiri İsmail Arı’yı MHP Mersin Milletvekili ve Nişantaşı Eğitim Vakfı kurucusu Levent Uysal’ın şikâyeti üzerine “hakaret” ve “iftira” suçlamasıyla yargılamaya üçüncü duruşmayla devam etti. MLSA’nın takip ettiği duruşmada Arı’nın avukatı Tolgay Güvercin ile şikâyetçi Uysal’ın avukatı Emre Sirac Pamuk hazır bulundu. Avukat Pamuk “Önceki celsede savunma tarafı celse arası dosyaya evrak sunacaktı ama sunmadı. Cezalandırılmasını talep ediyoruz” derken avukat Güvercin mahkemeye sunulması beklenen evrakın Beyoğlu 29. Noterliğinde bulunduğunu, evrakın noterlikten temin edilmesini talep etti. Avukat Güvercin ayrıca iddianamede bahsi geçen haberde Vakıfbank’ın suç duyurusunda bulunduğunun ifade edildiğini belirterek, söz konusu hususun İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını talep etti. Gerekli bilgilerin temini için yazışma yapılmasına karar veren mahkeme, yargılamayı da 13 Ocak 2026’ya (14.30) bıraktı (11 Temmuz).
Pehlivan’ın İnci ve Kocaman davaları: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, kaleme aldığı yazılar nedeniyle Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan’ı, Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörü Naci İnci ve eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı şimdiki Yargıtay Üyesi Yüksel Kocaman’ın müşteki olduğu dosyalarda “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. Her ki davada 6 Ocak 2026’ya bırakıldı. Savunmasında, YÖK disiplin kurulu raporları ve Boğaziçi Üniversitesi akademisyeni Tuna Tuğcu’nun iddialarını kaleme aldığını belirten Pehlivan, “Herhangi bir şekilde hakaret ya da iftira söz konusu değildir. Akademisyen Tuna Tuğcu’nun tanık olarak dinlenilmesini istiyorum” demişti. İlk dosyada mahkeme, YÖK disiplin kurulunun soruşturma dosyasına ait bilgilerin dosyaya eklenmesi için ilgili kuruma yazı yazılmasına, Pehlivan ve avukatının tanık dinletme taleplerinin ise daha sonra değerlendirilmesine karar vermişti. İkinci dosyadan da savunma yapan Pehlivan, köşe yazısında bahsettiği Kalegaz Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Ilıcan Ankara’daki evinin önünde uğradığı silahlı saldırıyı Cendere adlı kitabında da yazdığını hatırlatmıştı (8 Temmuz).
Ağca’ya beraat: Gazeteci Baransel Ağca, 2019’da Elazığ’daki evinde şüpheli şekilde hayatını kaybeden İletişim Fakültesi öğrencisi ve TV sunucusu Yeldana Kaharman’ın otopsi raporunu hazırlayan Adli Tıp Uzmanı hakkında yaptığı açıklama ve paylaşım nedeniyle “iftira” suçlamasıyla yargılandığı davadan beraat etti. MLSA’ya göre Ağca, adli tıp uzmanıyla ilgili sosyal medya hesaplarında yaptığı açıklamalarla ilgili 2021’de “hakaret”ten dava açılmıştı. Karar, Temmuz 2023’te esas hakkında mütalaasında söz ve yazıların iftira suçunu oluşturmadığı, tazminat davasına konu olabileceği, beraat karar verilmesi gerektiği yönünde savcının sunduğu mütalaaya uygun oldu (7 Temmuz).
Terkoğlu ve Üçok’un “Başsavcılar” davası: Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Barış Terkoğlu ile emekli askeri savcı ve İyi Parti eski Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Zeki Üçok’a, Nisan 2023’te yayımlanan “Hatırlı FETÖ’cüler nasıl kurtarılıyor” ve “Savcı bey geliyorum, bu yazıyı da ekleyin” başlıklı yazıları nedeniyle açılan davaya İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Terkoğlu ve Üçok, savcı Gökalp Kökçü’nün HSK’ya sunduğu dilekçeyi gündeme getirdikleri için, İstanbul C. Başsavcısı Şaban Yılmaz, Anadolu C. Başsavcısı İsmail Uçar ve İstanbul C. Başsavcıvekili Mehmet Yılmaz’ın şikayetiyle “zincirleme şekilde kamu görevlisine hakaret” suçlamasıyla yargılanıyor. 8 Mayıs’ta devam edilen davada mahkeme, Savcı Gökalp Kökçü’nün şikayetiyle ilgili HSK’dan da bilgi istendi. Dava 6 Kasım’a kaldı. Soruşturmanın genişletilmesini daha önce kabul eden mahkeme söz konusu iddialarla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan da soruşturma bulunup bulunmadığını sormuştu. Dava 6 Kasım’a kaldı (3 Temmuz).
Gülbaş’ın “Boğaziçi” davası: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Turan’ın şikayeti üzerine Gerçek Gündem sitesi eski muhabiri Melisa Gülbaş’ı, “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 15 Nisan’da devam eden davada, Gülbaş’ın avukatı Sevgi Kalan, iddianameye konu haberin olgusal dayanaklarını ortaya koymak için kovuşturmanın genişletilmesini istedi. Kalan, akademisyenlerin, müşteki Mehmet Turan’ın atanmasına ilişkin idare mahkemesinde açtığı dava dosyasının celbini talep etti. P24’ün izlediği duruşma sonunda mahkeme, kovuşturmanın genişletilmesi talebini kabul ederek, Turan’ın İstanbul 3. İdare Mahkemesi’ndeki dosyasının celbini istedi. Dava 9 Ekim’e kaldı (2 Temmuz).
Terkoğlu’nun “Uçar” ve “Salihoğlu” davaları: İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Ocak’ta Yargıtay üyeliğine seçilen İstanbul Anadolu C. Başsavcısı İsmail Uçar’ın şikayetiyle İmamoğlu’yu “ortadan kaldırmaya hazırlanıyorlar” yazısından Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Barış Terkoğlu’yu “iftira” iddiasıyla yargılamaya devam etti. 19 Haziran’da görülen beşinci duruşmada esas hakkındaki mütalaasını sunan duruşma savcısı, gazetecinin cezalandırılmasını talep etti. Yargılama son savunmalar için 11 Aralık’a kaldı. İkinci bir dosyada gazeteci Terkoğlu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı Hadi Salihoğlu’nun şikayetçi olduğu davadan “kamu görevlisine hakaret” iddiasıyla yargılanıyor. Terkoğlu, Mart 2022’de “Arkadaş arkadaşın pelesengidir” başlıklı bir yazıyla Adnan Oktar dosyasında verilen ağır hapis cezalarının İstinafta bozulmasını gündeme getirmişti (1 Temmuz).
Karabay’a “Bilal” davası: Gazeteci Furkan Karabay hakkında, “Adliyenin Müdavimleri” paylaşımı nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın açtığı “hakaret ve iftira” suçlamasıyla açılan davanın görülmesine İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başladı. Mahkeme, söz konusu paylaşım nedeniyle daha önce İstanbul 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararının kesinleşmesinin beklenilmesine karar verildi. 18 Aralık 2023’te açılan dava 13 Kasım’a kaldı (1 Temmuz).
Hukuk davaları
Temmuz – Eylül döneminde en az dört gazeteci ve beş medya kuruluşu, yayımlanan haber, araştırma ve köşe yazarları temelinde Asliye Hukuk veya Ticaret Mahkemelerinde toplam 1 milyon 665 bin TL tazminatla yargılandı; bunlardan tutuklu gazeteci Furkan Karabay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal’ın açtığı 100 bin TL’lik tazminat davasında 35 bin TL’ye mahkum oldu. Mahkeme, “Bir Olay: SADAT üzerine iddialar ve Bir Kavram: Paramiliter Örgüt” başlıklı yazıdan Evrensel gazetesine açılan 15 bin TL’lik tazminat davasını reddetti. 
SADAT’ın Evrensel’e açtığı tazminat davasına ret: İstanbul Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi, Evrensel gazetesinin Genç Hayat ekinde 9 Haziran 2021 tarihinde yayımlanan, “Bir Olay: SADAT üzerine iddialar ve Bir Kavram: Paramiliter Örgüt” başlıklı yazı nedeniyle SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin “kişilik haklarına saldırı” şikayeti üzerine açılan 15 bin TL’lik tazminat davasını reddetti. İlk duruşması 10 Eylül’de görülen davanın reddedilmesinin nedeni ise zamanaşımı olarak belirtildi. Ayrıca SADAT daha önce de Evrensel gazetesi yazarı Yusuf Karadaş’ın 19 Ekim 2021 tarihinde yayımlanan “İktidarın karanlık örgütü SADAT” başlıklı yazısına verilen 15 bin TL’lik tazminat cezasına ilişkin karar da istinafa taşınmıştı (23 Eylül).
Karabay’a “İnal” cezası: Tutuklu gazeteci Furkan Karabay, sosyal medya paylaşımı ve “Yargıda ‘Antalya’ operasyonu: Rüşvetle anılıp yeniden başsavcı vekili yapılan isim ve Erdoğan’ın avukatları yine sahnede” başlıklı Gerçek Gündem haber sitesi muhabiriyken yaptığı haber nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı Mustafa Doğan İnal’ın açtığı 100 bin TL’lik tazminat davasında haberciyi 35 bin TL’ye mahkum etti (9 Eylül).
Soykan ve BirGün’ün “Halkbank” davası: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, 5 Haziran 2024 tarihli ‘‘Halkbank’tan mafyaya 550 milyon kredi’’ ve ‘‘Halkbank’tan mafyaya kredi’’ başlıklı haberler nedeniyle araştırmacı gazeteci Timur Soykan ve BirGün gazetesini, 1 milyon TL’lik tazminat davası kapsamında yargılıyor. Dava dilekçesinde bankanın ticari itibarının zedelendiği öne sürülüyor. Soykan, haberde Ayhan Bora Kaplan soruşturması için hazırlanan MASAK Raporu’nda Kaplan’ın paravan şirketler aracılığıyla sadece Halkbank’tan 550 milyon TL’den fazla kredi aldığını yazmıştı. Mahkeme, duruşma sonunda MASAK raporu ve dosyanın bütünü ile ilgili rapor almak için dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verdi. 10 Nisan’da devam edilen yargılama, bilirkişi raporunun beklenmesi için 2 Ekim’e (11:10) bırakıldı (4 Temmuz).
Hazal Ocak’ın “Damat” davası: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Cumhuriyet gazetesinde çıkan “Damat işi biliyor” haberini gerekçe göstererek gazeteci Hazal Ocak aleyhine açtığı 200 bin TL’lik tazminat davasına devam edildi. İstanbul 33. Asliye Hukuk Mahkemesi, 17 Nisan’da görülen onuncu duruşmada, aynı habere açılan ve beraatle sonuçlanan dosyanın kesinleşmesinin beklenmesine bir kez daha karar verdi. Yargılama 2 Ekim’e (11.15) bırakıldı (2 Temmuz).
Sözeri’nin “Albayrak” davası: Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Albayrak’ın Evrensel gazetesi köşe yazarı ve akademisyen Ceren Sözeri’ye açtığı 200 bin TL’lik tazminat davasının görülmesine devam edildi. Sözeri hakkında, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Albayrak tarafından, “ticari itibarının zedelendiği” iddiasıyla tazminat talebiyle dava açılmıştı. Yargılama 24 Aralık’a bırakıldı (1 Temmuz).
Başsavcı Karabay’dan 150 bin TL istiyor: Tutuklu gazeteci Furkan Karabay, Antalya Cumhuriyet Başsavcı Vekili Yakup Ali Kahveci’nin açtığı 150 bin TL’lik manevi tazminat davası çerçevesinde İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yargılanıyor. MLSA’ya göre, 16 Nisan’da görülen beşinci duruşma, taraf avukatlarının mazeret bildirmeleri sonucunda dosya üzerinden görüldü. Karabay, davacı Kahveci’nin şikayetiyle İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanıp ceza almıştı. Mahkeme, İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinin Karabay hakkında verdiği kararın kesinleşmesinin beklenilmesine karar verdi. Yargılama 12 Kasım’a bırakıldı (1 Temmuz).
Yasaklamalar, kapatmalar, toplatmalar
Avrupa Birliği ülkeleri, son dönemde Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası (EMFA) ile kamusal yayıncılığın ve Digital Yasa ile medyanın dijital hakların korunması için birçok pozitif düzenleme ve regülasyonla yol alırken Türkiye, Temmuz – Eylül döneminde de kamu yararına olan birçok online haberi dijital alandan çıkmanın peşindeydi. Anayasa Mahkemesi’nin 10 Ekim 2024’ten itibaren iptal ettiği “kişilik hakları”na dayalı online sansürü, usulsüzlük ve yolsuzluk gibi konularla ilgili de olsa, bu kez “millî güvenlik ve kamu düzeni”ne dayandırılarak sürdürüldü.
Son üç ayda Sulh Ceza Hakimlikleri ve BTK, tutuklu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cengiz Holding, Can Holding ile ilgili birçok online haber mecrasında yayımlanan en az 46 habere “milli güvenlik” veya “kamu düzeni” gibi gerekçelerle erişim engeli getirdi. Fahrettin Altun’un oğluyla ilgili haberler de bu dönemde yasaktan nasibini aldı. Yetkililer, CHP’nin polis tarafından İstanbul’daki genel merkez binasının ablukaya alındığı süreçte, X, YouTube, Instagram, Facebook, TikTok ve WhatsApp uygulamalarını da kısıtlayan bant daratmaya başvurdu. 
Geçen dönem bianet ve KaosGL haber siteleri, Altan Sancar, Ali Macit, Erk Acarer ve Furkan Karabay’ın X (eski adıyla Twitter) hesaplarına göz diken yasaklar, bu dönemde, sürgündeki gazeteci ve yazar Can Dündar ve tutuklu gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalını, Günay Aslan’ın X hesabını, Medyaradar ve LeMan dergisi sitelerini hedef aldı.
Altı siteye “İmamoğlu” sansürü: İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği, bianet’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili iki haberine sansür getirdi. BTK, bianet’e bir e-posta göndererek “Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı” ve “İBB operasyonu: Gözaltı listesinde kimler var?” başlıklı iki haberin en geç dört saat içinde yayından çıkartılmasını istedi. İFÖD’e göre kararla, T24, Ege’de Son Söz, Yurtsever, Serbestiyet, Super Haber sitelerinde çıkan İmamoğlu haberler için de erişim engeli getirildi (22 Eylül).
Medyaradar’a erişim engeli: Eski MHP Milletvekili ve TYT Türk Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Erdem ve TYT Türk yöneticilerinin şikayeti üzerine Medyaradar.net haber sitesi için İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla “Can Holding ve TYT Türk: Medyada temiz sermaye muamması” başlıklı habere ve internet sitesine erişim engeli getirildi. Hakimlik kararında, siteyle ilgili URL adresinde yer alan tüm yayına yönelik erişim engeli kararı verildi (19 Eylül).
Sözcü’nün 15 “Cengiz” haberine yasak: Cengiz Holding‘in adının geçtiği ve CHP milletvekillerinin açıklamalarının yer aldığı Sözcü gazetesi sitesinde Nisan ve Mayıs 2025’te çıkan ve yatırımların çevreye etkisini öne çıkaran en az 15 haber, 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesi kapsamında, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle erişime engellendi (9 Eylül).
CHP’ye operasyonda bant daraltma: Yetkililer, CHP’nin polis tarafından İstanbul’daki genel merkez binasının ablukaya alındığı ve miting çağrıları yapıldığı dönemde İnternetteki birçok hizmeti etkileyecek şekilde bant daraltma uygulandı. İnternet gözlem platformu NetBlocks’un aktardığı canlı verilere göre, X, YouTube, Instagram, Facebook, TikTok ve WhatsApp gibi yaygın kullanılan çevrimiçi hizmetler ülkedeki birçok ağ üzerinden erişilemez hale geldi (8 Eylül).
Dündar’ın YouTube kanalına yasak: Sürgündeki gazeteci ve yazar Can Dündar’ın YouTube kanalı “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle erişime engellendi. Gazeteci, Türkiye’de muhalefeti hedef alan bir yargı darbesi yaşandığını ifade ettiği son yayınında “CHP için tek yol kaldı: Sokak” demişti (5 Eylül). 
Üç habere “Altun” yasağı: Fahrettin Altun’un oğluyla ilgili Halk TV, Diken ve Gazete Pencere sitelerinde çıkan haberler ve sosyal medya paylaşımları, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle, İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliğinin 2 Eylül 2025 tarihli ve 2025/8675 sayılı kararıyla erişime engellendi (2 Eylül).
İFÖD Raporu’nda online sansür: İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) EngelliWeb raporu, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına rağmen 2024’te de online sansürün sürdüğünü ortaya koydu. Rapora göre, 2024 sonu itibariyle Türkiye’de sansürlenen alan adı ve web sitesi sayısı 1 milyon 264 bin 506’yı buldu. Raporda, “2024 yılı verileri, sansürün artık sadece siyasi aktörlerin değil, aynı zamanda idarenin çeşitli kademelerinin ve yargının sıradan işleyişinin parçası haline geldiğini göstermektedir. Tüm bu tablo, Türkiye’de çevrimiçi ifade alanının artık istisnai değil, sistematik ve kalıcı bir sansür rejimi altında olduğunu göstermektedir” denildi. İFÖD ve Diken’in işbirliğiyle sürdürülen hukuki mücadele sonucunda “kişilik hakkı ihlali” gerekçesiyle 10 yıldır sansürü mümkün kılan 5651 sayılı yasanın 9. maddesi 10 Ekim 2024 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılmıştı (2 Eylül).
Üç site habere “İnal” yasağı: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan’ın, avukat Mustafa Doğan İnal’a verdikleri vekâletleri sona erdirdiklerine ilişkin Gazete Pencere, 12Punto ve Cumhuriyet sitelerinde çıkan haberlere, İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 28 Ağustos’ta aldığı bir kararla erişim engeli getirildi (28 Ağustos).
2025’te 8/A sansürü hız kazandı: İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb projesi verilerine göre, 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (kişilik hakları ihlali) iptal edilmesinden sonra, 8/A (millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması) maddesi gerekçeli karar sayısında önceki yıllara göre belirgin bir artış gözleniyor. 2025 yılı içinde 64 farklı sulh ceza hakimliği tarafından verilen en az 139 kararla, yüzlerce sosyal medya hesabı, binlerce içerik ve onlarca web sitesi millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması gerekçesiyle erişime engellendi (11 Ağustos).
Diploma sahtekarlığına dair dört habere yasak: Ankara Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği, AKP Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan‘ın biyografisinden sınavsız diploma veren Balkan Üniversitesi‘ni çıkarması hakkındaki haberlerin erişime engellenmesiyle ilgili Diken, BirGün, İfade Özgürlüğü Derneği ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim sitelerinde çıkan haberlere erişim engeli getirdi. İFÖD’e göre, 11 Ağustos 2025 tarihli yasak, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesine dayandırıldı (11 Ağustos).
Altaylı’nın YouTube kanalına erişim yasağı: İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 7 Ağustos’ta ilettiği talep üzerine, tutuklu gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalı hakkında erişim engeli ve içeriklerin yayından çıkarılması kararı verdi. Kararın gerekçesi olarak “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç islenmesinin önlenmesi amacı” gösterildi. Erişim engeline konu yayının “Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: „Üzülüyoruz“ / 22. Dönem Milletvekili Emin Şirin yorumluyor“ başlıklı video olduğu açıklandı. Başsavcılığın 6 Ağustos’taki talebine dayandırılan erişim engeline konu yayın bölümü, Altaylı’nın mektubunda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir şiirini gönderdiği iddiasını işliyor. Gazeteci Timur Soykan, savcının, yasal zorunluluk olduğu halde, yayındaki hangi sözler nedeniyle erişim engeli istediğini bile yazmadığını duyurdu. “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” iddiasıyla tutuklanan Altaylı hakkında 5 yıl hapis cezası istemiyle dava açılmıştı (7 Ağustos).
Altı “diploma” haberine sansür: İstanbul Büyükçekmece 6. Asliye Hukuk Mahkemesi, MHP Mersin Milletvekili, Nişantaşı Üniversitesi’nin sahibi ve Nişantaşı Eğitim Vakfı’nın (NEV) kurucusu Levent Uysal‘ın diplomasının sahte olduğu iddiasına ilişkin haberlere erişim yasağı getirdi. İFÖD’e göre, Dokuz8, Halk TV ve soL sitelerinde çıkan haberler, gazeteci Bülent Mumay’ın X paylaşımı yanı sıra DW ve Halk TV’nin YouTube haberleri 6 Ağustos 2025 tarihli ve 2025/30 sayılı kararla ihtiyati tedbir yoluyla (Türk Medeni Kanunu 24. ve 25. maddeleri) erişime engellendi (6 Ağustos).
Aslan’ın X hesabına yasak: Yurtdışında sürgün yaşayan gazeteci Günay Aslan’ın X hesabı, Ankara 12. Sulh Ceza Hakimliğinin 22 Temmuz 2025 tarihli ve 2025/4770 sayılı kararıyla erişime engellendi ve X Şirketi’nce Türkiye’den görünmez kılındı. İFÖD’e göre müdahale “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesine dayandırıldı (22 Temmuz).
Üç habere medya patronu sansürü: İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, KRT TV patronu Fırat Bozfırat’ın çalışanlara Mart sonundan beri maaş ödememesi üzerine çalışanların 4 Haziran’dan itibaren iş bırakmaları ve eyleme geçmelerini işleyen haberlere erişim engeli getirdi. İfade Özgürlüğü Derneği’nin (İFÖD) projesi olan EngelliWeb’in kamuoyuna duyurduğu bilgiye göre hakimlik, 18 Temmuz 2025 tarihli ve 2025/7288 sayılı kararıyla, 12Punto, bianet ve Cumhuriyet sitelerinde çıkan haberlerin de olduğu içeriklere “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” bahanesiyle erişim engeli getirildi. Haberlerde ayrıca Bozfırat’ın iktidar çevreleriyle olan yakın ilişkilerine dikkat çekiliyordu (18 Temmuz).
Üç habere şirket yasağı: İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği, İş insanı Metin Güneş‘in ve sahibi olduğu MET-GÜN İnşaat‘ın adının geçtiği, 12 Punto, BirGün ve bianet sitelerinde çıkan haberlere “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” şüphesiyle erişim engeli getirdi (18 Temmuz).
Üç online habere “kamu düzeni” yasağı: İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “kaçak yapı” ihbarları üzerine Anıtlar Kurulu’nun İstanbul Boğazı’ndaki tespit ve değerlendirmeleri doğrultusunda Baylan Pastanesi, Bebek Balıkçısı, Bebek Otel, Arnavutköy Balıkçısı, Mandarin Otel ile Ottoman Otel’in kaçak bölümleri hakkında verilen yıkım kararıyla ilgili haberler erişime engelledi. İFÖD’e göre, Diken, Habertürk, NTV sitelerinde çıkan haberler, “millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesine dayandırıldı (11 Temmuz).
LeMan sitesine ve X hesabına yasak: Bir karikatürde Hz Muhammed resmedildiği iddiasıyla hedef haline getirilen, “dini değerleri aşağılama” iddiasıyla soruşturma geçiren ve dört çalışanı gözaltına alınan LeMan mizah dergisi internet sitesine erişim, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) talebiyle İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nce engellendi. Karar, “milli güvenlik ve kamu düzenini koruma” gerekçesine dayandırıldı. Ardından da @lemandergisi adlı X hesabı için de erişim engeli kararı verildi. 26 Haziran 2025 tarihli karikatürde, Ortadoğu’da bombalanmış bir şehir görüntüsünün üzerinde “Selamün Aleyküm” ve “Aleyhem Şalom” diye selamlaşan Muhammed ve Musa isimli iki figür yer aldı. Karikatürün, 30 Haziran’da sosyal medyada dolaşıma sokulmasının ardından belli çevrelerce hedef gösterilmeye başlandı (1 Temmuz).
Habercilik
İletişim ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici, Cumhurbaşkanı ile aynı uçakta seyahat eden gazetecilerin özgürce soru sorma haklarıyla ilgili önemli bir uyarı yaptı; gazetecilerin soracakları soruların “uçak havalanmadan” önceden bildirildiğini ve onaydan geçtiğini gündeme getirdi.
Son üç aylık dönemde, Cumhurbaşkanı kararıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un yerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran atandı.
Kimi Alevi Bektaşi dernek ve örgütleri, ortak açıklamayla, “Aleviler içerisinde çok hain vardır” dediği gerekçesiyle gazeteci Merdan Yanardağ’a tepki gösterip özür beklerken bazı diğer Alevi kuruluşlar da, “Merdan Yanardağ tam tersini yaparak, Aleviler üzerinden yürütülen bir iktidar operasyonunu deşifre etmiş, Alevileri uyarmış ve savunmuştur. Linç girişiminin nedeni budur” ifadeleriyle gazeteciyi savundu. 
Ombudsmandan “Cumhurbaşkanına sorular onaydan geçiyor” tepkisi: İletişim ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisi sırasında uçaktaki gazetecilerin Erdoğan’a sorduğu soruların önceden denetlenmesine ve konunun bugüne kadar açığa çıkamamasına tepki gösterdi. Bildirici, konuya ilişkin sorularına uçaktaki gazetecilerden Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ahmet Hakan’ın yanıt verdiğini duyurdu; “Ahmet Hakan da “gazetecilerin soruları önceden verdiğini doğrulamış oldu! Ama Ahmet Hakan’ın hâlâ açıkça söylemediği şu; Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinin dönüşünde, gazeteciler soruları saatler öncesinden İletişim Başkanlığı’na veriyorlar. Onlar da hangi sorunun sorulup hangisinin sorulmayacağını ONAYLIYORLAR” sözleriyle süreci özetledi. Bildirici, 26 Eylül günkü yazısında sorunu, “Bunun bir açıklaması var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağının Washington’dan havalanmaya hazırlandığı saatlerde gazetecilerin uçakta soracakları sorular liste halinde bana geldi. Hem de soruların altında kimin o soruyu soracağı da yazıyordu” ifadeleriyle ortaya koymuştu.(28 Eylül).
Habertürk TV, HT Spor ve Show TV’nin başına kayyım: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından, kara para soruşturması kapsamında el konulan Can Medya’nın yöneticileri resmen atandı. Habertürk TV, HT Spor ve Show TV gibi kuruluşları daha önce Flash TV ve Ekotürk’e de kayyım olarak atanan Yeni Şafak gazetesi eski yazarı İbrahim Paşalı ile Sabah gazetesinde yazıları çıkan Hakan Hastaoğlu yönetecek. MedyaRadar’a göre, Ticaret Sicil Gazetesi’nde 24 Eylül 2025 tarihinde yayınlanan ilana göre yönetime şu isimler atandı: İbrahim Paşalı, Hakan Hastaoğlu, Şeref Safa, Yusuf Öksüzömer, Serdar Karakuş, Ayşegül Aydoğan Uruş. Sicil Gazetesi’ne göre yeni yönetimin görev süresi 12 Ekim 2028 tarihinde sona erecek (25 Eylül).
Alevi kuruluşlardan Yanardağ’a destek: Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Yol -ve İnanç Kurulu Başkanı Ecevit Emre, Avrupa Alevi Birlikleri Onursal Başkanı Turgut Öker, Almanya Alevi Bektaşi Federasyonu Disiplin Kurulu Başkanı Ali Rıza Yıldız, Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Doğan Bermek, Alevileri aşağıladığı iddiasıyla hedef haline getirilen Tele1 genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ’a destek verdi. Yanardağ’a yönelik kampanyayı “İktidarın CHP’yi imha operasyonu nedeniyle bu kışkırtma, yalan ve iftira kampanyası doruğa ulaştı” sözleriyle eleştiren kuruluşlar, “Bu büyük bir yalan ve iftiradır. Böyle bir şey olmadı. Merdan Yanardağ tam tersini yaparak, Aleviler üzerinden yürütülen bir iktidar operasyonunu deşifre etmiş, Alevileri uyarmış ve savunmuştur. Linç girişiminin nedeni budur” ifadelerine yer verdi (18 Eylül).
Yanardağ’a kınama: Alevi Bektaşi dernek ve örgütleri, ortak açıklamayla, “Aleviler içerisinde çok hain vardır” dediği gerekçesiyle tepki gösterdikleri gazeteci Merdan Yanardağ’dan özür dilemesini istedi. Alevi Bektaşi Federasyonu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Türkiye Alevi Federasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri ve Avustralya Alevi Federasyonu’nun yaptığı ortak açıklamada, “Alevilerin tarih boyunca olduğu gibi bugün de hak, adalet ve demokrasi mücadelesinin yanında olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Merdan Yanardağ’ı bu sorumsuz ifadeleri nedeniyle kamuoyundan ve Alevi toplumundan açıkça özür dilemeye davet ediyoruz” dedi (15 Eylül).
Akit’ten “Gürsel Tekin” zikzağı: Yeni Akit gazetesi daha önce mal varlığı beyanıyla ilgili iddialara ilişkin sözlü saldırıda bulunduğu Gürsel Tekin’in polislerle beraber il binasına girmesini manşetine taşıdı ve “Rüşvetçileri dize getirdi” başlığını attı (9 Eylül).
Türkiye Gazetesinden “Özel” uyarı: Hükümete yakın Türkiye Gazetesi, “Hukukçular sokak çağrısını değerlendirdi: Özgür Özel, Selahattin Demirtaş’ın yolunda” başlıklı haberiyle CHP lideri Özgür Özel’i Selahattin Demirtaş’ın akıbetiyle hedef aldı. Haberde Demirtaş’ın onlarca yıl hapis cezasına çarptırıldığı örnek gösterildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yıllardır tutukluluğunun hukuki değil, siyasi olduğu kararı verilen Selahattin Demirtaş’ı örnek göstererek, Özel hedef yapıldı (9 Eylül).
Anıtkabir yorumuna düzeltme: CNN Türk muhabiri Arda Erdoğan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı kapsamında Anıtkabir’i ziyaret etmesini yorumlarken Büyük Taarruz’un “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkomutanlığında gerçekleştiği”ni ifade etti. Sözleri sosyal medyada tepki toplayan muhabir, X hesabından, “Habercilik anlayışım gereği sadece töreni değil; bayramın anlam ve önemine dikkat çekmek için Büyük Zafer’e giden yolu anlatma gereği hissettiğim bir yayında sehven kullandığım ifadede herhangi bir kasıt yoktur” şeklinde açıklama yaptı (1 Eylül).
Dayanışmaya övgü, “savaş çığırtkanlığı”na eleştiri: Gazeteci ve ombudsman Faruk Bildirici, İsrail’in Gazze’de 230’u aşkın gazeteciyi öldürmesine yönelik Türkiye gazetecilik, yazar ve yayıncı örgütlerinden yükselen sesin önemli olduğunu açıkladı. Haftalık yazısında Gazze konusunu da işleyen Bildirici, “Biz de bir yandan mesleğimizin gücünü kullanmalıyız ve TGC, TGS, DİSK Basın İş, PEN Türkiye, TÜRKYAYBİR ve TYS gibi meslek örgütlerimizin basın toplantıları ve ortak eylemleri devam etmeli. Öbür yandan da Gazze’nin dünya medyasına açılması için Avrupa Gazeteciler Birliği’nin (AEJ) kurumsal olarak katkıda bulunduğu Christiane Amanpour ve Alex Crawford gibi ünlü gazetecilerin de imzaladığı kampanyalara destek vererek Filistinli meslektaşlarımıza sahip çıkmalıyız” dedi. Diğer yandan Bildirici, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 1 Ağustos’taki “İnşallah Gazze’de hep beraber omuz omuza şükür namazı kılacağız” sözlerinden sonra iktidar medyasında çıkan savaş yanlısı yazıları eleştirdi. Yazılardan, Yeni Şafak’ta İbrahim Karagül, 5 Ağustos’ta “O namaz Gazze’de de kılınır” diye başladığı ve “Artık her adım İsrail’i vurmalı. Açık saldırı ‘kaçınılmaz”a yaklaştı” sözlerine yer verdiği yazı örnek gösterildi (18 Ağustos).
Savcı demedi, Küçük biliyor: Türkiye gazetesi köşe yazarı Cem Küçük, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da tutuklu bulunduğu soruşturma dosyasının, güneydeki tatil beldelerine uzanabileceğini iddia etti. Küçük, yazısında “Açık hava reklam işleri İBB üzerinden güneydeki bazı tatil beldelerinin eski ve yeni belediye başkanlarına uzanabilir. Aziz İhsan Aktaş işi nasıl Adana’ya uzandıysa, başka bazı ifadeler üzerinden güzel tatil beldesi ilçelerimize de uğrayabilir” dedi. “Şimdi bu dediğim çıkarsa ‘nereden bildin’ diye soracaklar” diye ekleyen Küçük, “‘’Savcı söyledi’ diyecekler. Tabii alakası yok. İfadeler tam okunursa zaten görülecektir” ifadelerini kullandı (18 Ağustos).
YÖK “sahte diploma” haberlerinden şikayetçi: Yükseköğretim Kurulu (YÖK), sahte diplomaya ilişkin iddialara dair yaptığı açıklamada, “Bazı basın yayın organları ile sosyal medya platformlarında yükseköğretim kurumlarımızı ve güzide bilim insanlarımızı değersizleştirmeye yönelik ‘sahte diplomaya sahip 400 akademisyen olduğu’ şeklinde temelsiz ve asılsız iddiaları ortaya atan ve yaymaya devam eden kişi ve kurumlar hakkında bugün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Bundan sonra da asılsız haber ve paylaşım yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacaktır“ dedi (7 Ağustos).
Ombudsmandan “yetkililer” eleştirisi: Medya ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici, Eskişehir’deki orman yangınında 10 kişinin ölümü ve İskenderun’da hastaneye kaldırılan yedi askerden ikisinin yaşamını yitirmesiyle ilgili yetkililerin medyada bilgi vermemesine tepki gösterdi. Bildirici, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in Eskişehir’deki orman yangınla ilgili “…yalnızca yetkili merciler ile ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan açıklamalara itibar edilmesi” gereğine dair açıklamasını eleştirdi; “Epeydir bu ülkede “resmî açıklamalar ve bilgilendirmeler” doğruyu söylemiyor, gerçeğin ne olduğu hakkında bilgi vermiyor. O resmî açıklamalara itibar edince ölümler sorgulanmadan “eğitim şehidi”, “orman şehidi” diye geçiştiriliyor, protesto bile yumuşatılarak yayımlanıyor. Asıl uyarılmaları gereken, sorgulayan gazeteciler değil, bilgi vermeyen açıklamaları yapan devlet yöneticileridir” dedi (4 Ağustos).
Selvi’den “MİT operasyonu”: Hürriyet gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, PKK’nın elinde bulunan iki MİT mensubunun gizli bir operasyonla Türkiye’ye getirildiğini duyurdu. Operasyonun niteliğiyle ilgili hiç bir bilgi vermeyen Selvi, methiyesi bol yazısında MİT için, “uzun süredir hazırlığını yaptığı operasyonda büyük bir gizlilikle hareket etti” dedi. Her iki görevli de PKK’nin elinden alınarak Türkiye’ye getirildi. Selvi’ye göre bir görevli ölü olarak teslim alınırken diğeri ailesine kavuştu (4 Ağustos).
Oğan DMM’yi eleştirdi: Gazeteci Yavuz Oğan, Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin, sahte diploma ile 400 akademisyen atandığına ilişkin iddiayla ilgili yaptığı açıklamaya tepki gösterdi. Gazeteci, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin, sahte diploma ile 400 akademisyen atandığına ilişkin iddianın dosyadaki bir kişinin beyanına dayandığını, bu konuda başkaca bir delil olmadığını söylüyor. Peki İBB soruşturmasında sadece bir kişinin ifadesi ile tutuklananlar için bir sözü var mı DMM’nin? Tabi ki yok! Çünkü Türkiye’de iktidar, doğruları işine geldiği gibi söylüyor, bir standart yok, çifte standart ise artık sıradan!!!” dedi (2 Ağustos).
Arınç’tan Akit’e kınama: AKP kurucularından ve eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Lenfoma şüphesiyle geçen haftalarda ameliyat edilen ve 23 Mart’tan beri tutuklu olan Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık’ın „turp gibi“ olduğunu iddia eden Yeni Akit gazetesine „Ahlâktan, edepten yoksun bir gazete. Murat Çalık turp gibi falan değil, ben ziyaret ettim“ dedi. Yeni Akit, birinci sayfadan „Adli Tıp, verdiği raporda ‘hasta ölüyor’ yalanını çürüttü: Çalık turp gibi“ başlığıyla çıkmıştı (1 Ağustos).
Gazetecilere hediye çeki tepki çekti: Öz Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan, Türkiye’deki orman yangınlarına ilişkin düzenlediği basın toplantısının ardından, içinden 5 bin liralık MediaMarkt hediye kartı çıkan kitaplar hediye edince gazetecilik meslek örgütlerinin tepkisine neden oldu. Eskişehir’de yangınlarda hayatını kaybeden 5 orman işçisi ve 5 AKUT gönüllüsü için ‘Allah’tan rahmet’ dileyen Aslan, Orman Genel Müdürlüğünün teknik altyapı olarak bir eksiğinin söz konusu olmadığını ifade etti (29 Temmuz).
Bildirici’den Övür’e tavsiye: Medya ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici, “İki yolsuzluk olayı ve iki yaklaşım” yazısında Yunus Emre Enstitüsü’ndeki 400 milyon liralık yolsuzluk operasyonunu konu eden Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür’ü eleştirdi. Bildirici, yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili Övür’ün, yazısında bu operasyonun “CHP yönetimi ve gazetecilerinin yürüttüğü “İktidar sadece CHP’li belediyelerin üzerine gidiyor” şeklindeki algı operasyonu”nun yanlışlığını kanıtladığını savunduğunu hatırlattı. Yazısında, “Keşke Mahmut Övür, “Yolsuzluğun üzerine gidenler ve saklayanlar” diyerek muhalif medyayı da çifte standart ile suçlamadan önce Yunus Emre Enstitüsü’ndeki soruşturma sırasında sergilenen haberciliği inceleseydi” diyen Bildirici, “Bu haberleri görmezden gelen iktidar medyası ise Enstitü yöneticileri gözaltına alınınca mahcup edayla küçük haberler yayımladı. Mahmut Övür’ün gazetesi Sabah’ta da dokuzuncu sayfada minicik bir haberdi gözaltılar. CHP ya da öbür muhalefet partileriyle ilgili olsaydı kim bilir ne kadar büyütülürdü!” değerlendirmesine yer verdi (28 Temmuz).
Konsey Sözcü ve Özdil’i uyardı: Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Medya Günlüğü’nde 4 Mayıs 2025 tarihinde yayınlanan “Rusya’da Hakan Fidan kitabı” başlıklı haberi kaynak göstermeden kullanan Sözcü gazetesine ait internet sitesiyle gazetenin yazarı Yılmaz Özdil’in uyarılmasına karar verdi. Konsey açıklamasında, haber sitesi ve Özdil’in “Bir basın organının özel çabalarla gerçekleştirdiği ürün, bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş gibi kamuoyuna sunulamaz. Yayınlarda intihale başvurulamaz” maddesini ihlal ettiklerini bildirdi.
Şikayet sahibi Medya Günlüğü Genel Yayın Yönetmeni Cenk Başlamış, 20 Mayıs’ta Basın Konseyi’ne yaptığı başvuruda, “Yılmaz Özdil, dakikalarca anlattığı haberin kaynağına kesinlikle değinmemiş ve izleyenlere kendi edindiği bilgileri aktarıyormuş gibi konuşmuştur” demişti. Aynı haber Sözcü gazetesinin kağıt baskısında ve internet sitesinde ise 8 Mayıs 2025 tarihinde yayınlanmıştı (24 Temmuz).
Çakır’dan CNN Türk’e eleştiri: Gazeteci Ruşen Çakır, SDG lideri Mazlum Abdi”nin öldürüldüğüne dair asılsız iddiaları haberleştiren CNN Türk’ün sürece zarar verdiğini ifade etti. Çakır, “Devlet Bahçeli Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet ediyor. Kurucu Önder diye defalarca alkışlıyor. Siz hâlâ neyin terörünü yapıyorsunuz? Bırakın bu dilleri” dedi. Gazeteci, eleştirisini, “Niye bunu yaptı? Çünkü yalan. Hemen yalanlandı. Ortada hiçbir işaret yok. Saygın hiçbir Suriye’de çok etkili olan haber ajansı, gazeteciler bunu yapmadı. Niye yaptı? Belli ki siyasi bir maksatla yapıldı. Açıkçası bunun siyasi maksadının ne olabileceğini tam kestiremiyorum” sözleriye sürdürdü (22 Temmuz).
Akit’ten “Silivri” ile tehdit: İktidara yakın Akit gazetesi, 18 Temmuz 2025 tarihli sayısında yer verdiği “Senin de sonun Silivri olacak!” manşetiyle Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Özgür Özel’i hedef aldı. Manşetin üst başlığında ise “Önüne geleni tehdit eden Özel’in ağzından çıkanı kulağı duymuyor” denildi (18 Temmuz).
Yeni TRT Yönetimi: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) Yönetim Kurulu Başkanlığına Prof. Dr. Ferudun Yılmaz’ı getirdi. Cumhurbaşkanı imzasıyla yayımlanan atama kararları Resmi Gazete’de yayınlandı. Ayrıca, TRT Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu üyeliğine Prof. Dr. Mehmet Zahid Sobacı atandı. Yönetim kurulu üyeliklerine ise Hale Kaplan, Meryem İlayda Atlas Çetin, Prof. Dr. Özer Köseoğlu, Büşra Karaduman Aktuna, Prof. Dr. Murat Yeşiltaş, Prof. Dr. Ramazan Yıldırım ve Doç. Dr. Oğuz Güner atandı. Ayrıca TRT yönetim kurulunda yer alması tepkilere neden olan Sabah Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, yeni yönetimde yer almadı (13 Temmuz).
İletişim Başkanlığı’nda Altun gitti, Duran geldi: Cumhurbaşkanı kararıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu Başkanlığına atandı. Altun’dan boşalan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran atandı. Fahrettin Altun kararın ardından sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Altun „Tüm medya mensuplarına canıgönülden teşekkür ediyorum“ ifadelerini kullandı (10 Temmuz).
Ombudsman medya ilgisizliğini eleştirdi: Medya ombudsmanı ve gazeteci Faruk Bildirici, haftalık yazısında, medyanın “Yenidoğan çetesi” olarak gündeme gelen dosyayı izlemedeki istikrarsızlığını eleştirdi. Bildirici, yazısında “‘Yenidoğan çetesi’ bebek katili olmayabilir mi? Haberlerde hüküm kuruldu, “bebek katili” dendi. Ama medya bu davayı izlemeyi bıraktı.Oysa sonra lehte iki bilirkişi raporu çıktı; Mehtap hemşire tahliye edildi! Bu davaya gazetecilik objektifliğiyle bakılmalı”dedi (10 Temmuz).
Anayasa Mahkemesi kararları
Anayasa Mahkemesi, darbe girişimi sürecinde haksız tutuklandıktan sonra bir de 1 yıl 13 ay hapse mahkum edilen gazeteci Murat Aksoy’un basın ifade özgürlüğü haklarının hukuka aykırı çiğnendiğine hükmetti. AYM, bir haber nedeniyle TRT’nin Evrensel gazetesini haksız şekilde tazminata mahkum ettirdiğine de hükmetti. Her iki dosyadan AYM, idarenin Aksoy ve Evrensel’e mahkeme gideri dahil toplam 125 bin TL tazminat ödemesine karar verdi. 
AYM’de TRT değil Evrensel kazandı: Anayasa Mahkemesi, Evrensel gazetesinde 16 Ocak 2019’da yayımlanan “DE dizisinin setinde ‘çocuk oyuncuya şiddet’ iddiası” başlıklı haber nedeniyle TRT’nin açtığı 20 bin TL’lik manevi tazminat davasında İstanbul 22. Asliye Hukuk Mahkemesi, haberdeki isnatların TRT ile ilgili değil yapımcıyı kapsadığı gerekçesiyle 5 Kasım 2019’da davanın reddine karar verdi. Ancak İstanbul İstinaf, 3 Ocak 2022’de tebliğ edilen bozma kararında Evrensel’den TRT’ye 10 bin TL tazminat ödenmesine hükmedince dosya AYM’ye taşındı. Evrensel’e 10 bin TL tazminat ve 30 bin TL de mahkeme gideri ödenmesine karar veren AYM, ihlalin ortadan kaldırılması için kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine oybirliğiyle karar verdi (27 Eylül).
Gazeteci Aksoy AYM’de kazandı: Anayasa Mahkemesi, darbe girişimi sürecinde haksız şekilde tutuklanan ve 1 yıl 13 ay hapse mahkum edilen gazeteci Murat Aksoy’un basın ifade özgürlüğü haklarının hukuka aykırı çiğnendiğine hükmetti. 29 Nisan’da alınan ancak henüz gündeme gelen kararında AYM, devletin gazeteciye 55 bin TL manevi tazminat ile 30 bin TL de mahkeme gideri ödenmesine hükmetti. Gazeteci Aksoy, 14 Ekim (saat 10) İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanacak (1 Ağustos).
AİHM kararları
Son üç aylık dönemde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) basın ve ifade özgürlüğü alanında gazetecilere ilişkin herhangi bir kararı tespit edilemedi.
RTÜK’ten haberler
Eleştirel yayıncılığı Başkanının kamuoyu önündeki çıkışlarıyla ihlal ve taciz eden RTÜK, “tarafsız” bulmadığı Sözcü TV, Halk TV ve TELE1 gibi eleştirel ulusal kanalları lisansından edecek aşamaya getirdi. Başkan Ebubekir Şahin, TELE1 ekranlarının beş gün süreyle karartılmasını savunurken RTÜK Üyesi İlhan Taşcı, şerh düştükleri bu cezalarla ilgili, “İstedikleri, gerçekler konuşulmasın; hedefleri basını susturmak, ekranları karanlığa boğmak” dedi.
Son yılda YouTube kanalı sahibi gazetecilere yönelik baskılarını da artıran RTÜK, tutuklu gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalından sonra son olarak da BirGün TV’yi lisans konusunda uyardı. 
RTÜK’ten TELE1’e inceleme: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Merdan Yanardağ’ın “Alevilerin haini çoktur” sözlerine ilişkin olarak TELE1 kanalıyla ilgili “nefret söylemi” kapsamında 6112 sayılı Kanun kapsamında işlem yapılacağını açıkladı (14 Eylül).
RTÜK Başkanı yine “uyardı”: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, CHP’nin polis tarafından İstanbul’daki genel merkez binasının ablukaya alındığı dönemde yapılan eleştirel yayınları hedef aldı; “Kamu düzenini tehdit eden, şiddeti özendiren, toplumsal hassasiyetleri istismar eden veya kitleleri tahrik edebilecek, hele hele halkı sokağa çağırmak gibi çok ağır sonuçları olacak olan yayınlara hiçbir şekilde izin verilmeyecektir” dedi (8 Eylül).
BirGün TV’ye 72 saat “lisans” süresi: RTÜK yeni yayın dönemine başlamasının üzerinden dört gün geçen BirGün TV’ye lisans alması için 72 saat süre verdi. Bu süre içerisinde BirGün TV işvereni tarafından lisans başvurusu yapılmadığı takdirde RTÜK, BirGün TV için erişim engeli talep edecek. RTÜK üyesi İlhan Taşçı, kararı duyururken, ​​“BirGün TV’nin daha haftası dolmadan yasada yeri olmamasına karşın lisans alması için RTÜK tarafından oyçokluğuyla 72 saat süre verildi” dedi (4 Eylül).
Şahin RTÜK cezasını savundu: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, TELE1 kanalının beş günlüğüne karartılmasına ilişkin RTÜK’e yönelik dile getirilen eleştirilerle ilgili sosyal medya hesabından yorum yaptı. Şahin, “Birilerinin ekranlarda ve klavye başında, RTÜK’ü itham ettikleri en iyi işi yaparak, gerçekleri görmezden geldiklerini ve yargısız infaz yapmaya çalıştıklarını” savundu. Cezayı da savunan Şahin, açıklamasında, “Yeter ki bu iktidar gitsin, gerekirse darbe olsun” mantığında olduklarını savunduğu çevreleri hedef aldı (1 Eylül).
RTÜK TELE1’i beş günlüğüne kararttı: RTÜK’ün, “yayınlarda toplumun kin ve düşmanlığa tahrik edilemeyeceğine” ilişkin fıkrayı ihlal ettiği iddiasıyla TELE1’e verdiği beş günlük yayın durdurma cezası, ihtiyati tedbir kararı İdare Mahkemesince kaldırılınca 31 Ağustos gecesi uygulamaya konuldu. RTÜK, “4 Soru 4 Yanıt” programında Merdan Yanardağ’ın ifade ettiği “15 Temmuz İslamcı bir darbe girişimiydi. Bu darbenin temel sorumlusu AKP iktidarıdır” şeklindeki sözleri nedeniyle 24 Temmuz’da kanala beş günlük ekran karartma cezası vermişti. CHP RTÜK Üyesi Tuncay Keser, “5 günlük ekran karartma ile Sözcü TV ve Halk TV’den sonra TELE1 de lisans iptali kıskacına girdi” demişti (31 Ağustos).
RTÜK’ün TELE1 cezasına durdurma: Ankara İdare Mahkemesi, RTÜK’ün Merdan Yanardağ’ın rejime yönelik eleştirisi nedeniyle TELE1 kanalına verdiği beş günlük ekran karartma cezasıyla ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi. Oybirliğiyle alınan söz konusu kararda, “Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir’ düzenlemesine yer verilmesi, dava konusu işlemin ise yayın durdurmaya ilişkin olması ve uygulanmakla etkisi tükenecek nitelikte olması nedeniyle davalı idarenin savunması ve ara kararı cevabı alınıp ya da savunma ve ara kararına cevap verme süresi geçip yürütmenin durdurulması istemi hakkında yeni bir karar verilinceye kadar teminat alınmaksızın” dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği aktarıldı. Karara, RTÜK’ün 7 gün içerisinde itiraz edebileceği belirtildi (5 Ağustos).
RTÜK’ten yine ağır cezalar: RTÜK, bugünkü toplantısında TELE1 ve Halk TV’ye ceza verdi. TELE1’e 5 gün ekran karartma cezası verilirken Halk TV’ye yüzde 3 idari para cezası kesildi. RTÜK Üyesi İlhan Taşcı “Basın Bayramı’nda RTÜK’ten TELE 1’e 5 gün ekran karartma cezası” dedi. RTÜK’ün basın özgürlüğünün önündeki en büyük engele dönüştüğünü açıklayan Taşcı, “İstedikleri, gerçekler konuşulmasın; hedefleri basını susturmak, ekranları karanlığa boğmak” dedi. RTÜK, TELE 1’e “4 Soru 4 Yanıt” programda Merdan Yanardağ’ın “15 Temmuz İslamcı bir darbe girişimiydi. Bu darbenin temel sorumlusu AKP iktidarıdır” değerlendirmeleri nedeniyle “Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla 5 gün ekran karartma ve yüzde 5 idari para cezası verdi. Kanalın 1 yıl içerisinde aynı maddeden yine ceza alması halinde TELE 1’in lisansının iptali gündeme gelecek. TELE1’de ‘Çürüme’ ve Halk TV’de ‘Gündem Özel’ adlı programda, CHP’li belediye başkanlarına yönelik gözaltılar ve tutuklamalara ilişkin CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır’ın “Ankara’daki tek adama sesleniyoruz. Şu andaki Adalet Bakanı ve diğer bakanlara sesleniyoruz. Onurunuz varsa, cesaretiniz varsa, şerefiniz varsa gelin mücadelenizi bizle yapın” sözlerini ekrana getirmeleri nedeniyle bu kanallara ‘kişi ya da kuruluşları küçük düşürücü’ ifadeler savıyla bu kanallara yüzde 3 idari para cezası verildi (24 Temmuz).
Sözcü ve Halk TV’den sonra TELE1 de lisans iptali sınırında: RTÜK’ün bir diğer üyesi Tuncay Keser ise, bugün verilen beş günlük yayın durdurma cezasıyla birlikte TELE1 kanalının, Sözcü TV ve Halk TV’den sonra, bir yıllık dönemde tekrar ihlal edilmesi durumunda, lisans iptali gündeme gelecek üçüncü kanal olduğunu duyurdu; “Bu tabloyu, demokratik bir toplumla bağdaştırmak mümkün değil” dedi (24 Temmuz).
RTÜK üyesinden RTÜK sansürüne tepki: RTÜK üyesi İlhan Taşcı, Sözcü TV’nin 10 gün süreyle karartılmasına tepki gösterdi; “Hedef, çok kanallı tek sesli medya” dedi. Taşçı, sosyal medya paylaşımında, “Her ne kadar Sözcü TV karartılmış gibi görünse de aslında karartılan basın özgürlüğü ve gerçeklerdir!”dedi (9 Temmuz).
Şahin “şeffaflık”a sığındı: RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, Sözcü TV ve Halk TV’ye verilen 10 günlük yayın durdurma, TELE1’e ise 5 kez program durdurma cezasının uzun süredir yapılan uyarılara rağmen devam eden yayın ihlalleri nedeniyle uygulandığını, “bazı yanıltıcı ve dezenformasyon içeren açıklamalara” itibar edilmemesini söyledi. Şahin, “Bazı siyasetçiler ve ilgili yayıncı kuruluşlar ile RTÜK üzerinden görünürlük elde etmeye çalışan çevreler, bu yaptırımların sanki bir anda verilmiş gibi gösterilmesiyle kamuoyunu yanıltıyor. RTÜK’ün ilke kararları şeffaftır, 6112 sayılı Kanun hükümleri açıktır, mahkeme kararları ortadadır. Tüm yayıncılarımızı bir kez daha kanuna ve ilgili mevzuata uygun davranmaya davet ediyoruz” şeklinde açıklama yaptı (9 Temmuz).
Sözcü TV 10 gün susturuldu: Sözcü TV, RTÜK’ün verdiği ceza nedeniyle 9 Temmuz saat 00.00 itibariyle 10 gün süreyle kapatıldı. Son anlarında ekran yüzlerini, reji ekibini ve yöneticilerini ekrana alan Sözcü TV, siyah beyaz yayın yaptı. Sözcü TV Genel Yayın Yönetmeni Özgür Çakmakçı, yayın sırasında, “Gazetecilik sadece maaşla yapılan bir iş değil. Namus, direnç ve sorumluluk ister. Bu medya grubunda çalıştığım için onur duyuyorum. 16 ceza aldık, milyonlarca lira ödedik. Ama pes etmiyoruz. Bu 10 günde bizi unutmayın. Biz gazeteciliği unutmayacağız” dedi. RTÜK, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve sonrasında tutuklanmasının ardından protestoların yayınlanmasını gerekçe göstererek, 27 Mart’ta Sözcü TV’ye 10 günlük ekran karartma cezası vermişti. Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin, cezaya ilişkin kararın yürütmesini durduran Ankara 25. İdare Mahkemesi kararını iptal etmesi üzerine kanala dair karar kesinleşmiş oldu (9 Temmuz).
RTÜK cezaları
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Temmuz, Ağustos, Eylül 2025 döneminde haber ve program yayınlarından dolayı TV kuruluşlarına toplam dokuz kez idari para cezası ve toplam altı kez yayın durdurma cezası verdi. Kurul, TV kuruluşlarına toplam 3 milyon 999 bin 831 TL idari para cezası verdi. RTÜK, rapor döneminde radyo kuruluşlarına ceza vermedi.
(Reklam, diziler ve ticari yayınların değerlendirme dışı bırakıldığı “RTÜK cezaları” bölümü, RTÜK’ün 12 Haziran – 26 Ağustos 2025 tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12 toplantının kayıtları incelenerek hazırlandı)
RTÜK, TV kanallarına “insan onuru” ilkesini ihlalden yedi kez; “milli ve manevi değerlere” dair ilkenin ihlalinden iki kez para cezası ve beş kez yayın durdurma cezası verdi. RTÜK aynı dönemde “ayrımcılık” ilkesini ihlalden bir kez (10 gün) yayın durdurma cezası verdi. Kurum rapor döneminde radyo kuruluşlarına ceza vermedi.
İnsan onuru ve özel hayatın gizliliği: RTÜK, yayınların 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “insan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” ilkesinin ihlali nedeniyle TELE 1 TV’ye (Çürüme; 4 soru 4 yanıt – 2 kez ) üç kez 195.543 TL olmak üzere toplam 586,629 TL; Halk TV’ye (Gündem Özel ve Sansürsüz) toplam 1,385,592 TL olmak ve SZC TV’ye (Öncesi Sonrası Gece ve Sözün Aslı) için 760.552,00 TL olmak üzere toplam 2.732.773 TL idari para cezası verdi.
Milli ve manevi değerler: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ilkesini ihlalden Tele 1 (4 Soru 4 Yanıt), 195.543,00 ve SZC TV’ye (Para Politika) 1.267.058,00 TL para cezası ve beş kez yayın durdurma cezası verdi.
Ayrımcılık: RTÜK, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, engellilik, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez” ilkesinin ihlali gerekçesiyle Halk TV’ye (Sinem Fıstıkoğlu ile Sansürsüz) 10 gün süreyle yayın durdurma cezası verdi.
(EÖ/HA)

Вижте още

Обосновка на решението на Конституционния съд относно Тайфун Кахраман: „Няма причинно-следствена връзка между неговите действия и насилието“

Права и общество октомври 17, 20253 Mins Read

Втора операция в рамките на разследването на Can Holding: 26 задържани

Права и общество октомври 17, 20252 Mins Read

Ердоган: „Нека Великото национално събрание на Турция удължи срока на действие на иракско-сирийската и ливанската теза съответно с още три и две години“

Права и общество октомври 16, 20253 Mins Read

Натиск върху журналисти чрез продължително задържане и съдебен контрол

Права и общество октомври 16, 20256 Mins Read

Президентски избори в Северен Кипър: ХДС и неговият лидер Ерхюрман начело

Права и общество октомври 15, 20253 Mins Read

Ердоган „Няма да дадем Бейликова на никоя държава, ще предложим мините на международния пазар“

Права и общество октомври 15, 20253 Mins Read

Полицията покани заподозрените за убийството на журналиста Хакан Тосун да дадат показания по телефона

Права и общество октомври 15, 20252 Mins Read

Özgür Özel се обърна към нас от Sarıyer: „Алиансът на Турция ще спечели следващите избори, никой няма да загуби“

Права и общество октомври 15, 202513 Mins Read

„Проучване на младежта“ е в комисията: 82% искат кюрдският език да получи повече място в публичната сфера

Права и общество октомври 15, 20255 Mins Read

Спомени за спора за редкоземните елементи

Права и общество октомври 15, 20256 Mins Read
Още новини
Жени

Два автобуса се сблъскват в Синоп: 12 души са ранени

октомври 17, 2025
Жени

Израел не спира въпреки прекратяването на огъня… Той удари цивилно превозно средство, пресичащо жълтата линия: 11 убити палестинци

октомври 17, 2025
Жени

Шокираща контузия в отбора на Суперлигата! 3 месеца извън строя

октомври 17, 2025
Жени

AJet подсилва своя автопарк: 5-ти самолет пристигна в Истанбул

октомври 17, 2025
Жени

Седи Осман: Много важна победа

октомври 17, 2025
Финанси

Германия ще следи напредъка на плана за прекратяване на огъня в Газа

октомври 17, 2025
Спорт

Подкрепа за Лерой Сане от Илкай Гюндоган!

октомври 17, 2025
Финанси

Ново назначение в дирекцията на Агенцията за печатна реклама! Ето това име

октомври 17, 2025
Икономика

Те отиват на Световното първенство с футболиста, когото са намерили в Linkedin!

октомври 17, 2025
Икономика

Днес в Официален вестник (18.10.2025 г.)

октомври 17, 2025
1 2 3 … 1 731 Next
Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
© 2025 ThemeSphere. Designed by ThemeSphere.

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.