“Dışarıda asla sosyalleşmeyeceğiniz bir sürü insanla birlikte yaşıyorsunuz burada. Bir dayanışma kuruyorsunuz. Bu dayanışmayı kurmak güç veriyor. Sizin yemek yapmaya mecaliniz yokken bir başkası yaptığı yemeği sizinle paylaşıyor. Buradaki dostluk, arkadaşlık çok başka. İnsan kendi ailesinde kardeşiyle, kaynanasıyla, amcasıyla bile aynı evde kalmak istemez ama buradan ayrıldığınız zaman üzülüyorsunuz. X Hanım’la ilk geldiğinde tartışmıştık aslında ama biraz önce sarılıp ağladık. Eskiden sarılmayı sevmezdim ama şimdi sarılmak güç veriyor bana.”
Mor Çatı Vakfı’nın feminist sığınaklarında kalan bir kadının anlatımından.
Mor Çatı gönüllüsü ve sosyal çalışmacı Tuğçe Canbolat, “Sığınak içerisinde kurulan dayanışma kadınların sığınak sonrası yaşamında da devam edebiliyor; birlikte eve çıkabiliyor, birbirlerinin iş bulmasına, çeşitli desteklere erişmesine devam ediyorlar” diyor.
Canbolat, feminist sığınakların diğer sığınaklardan farkını anlatıyor.
25 Kasım: Kadınlar Birlikte Aşıyor
17 Kasım 2025
“Feminist sığınak kadınları güçlendiriyor”
Kadınlar sığınakta kaldıkları süre boyunca nasıl bir dönüşüm yaşıyor?Şiddete maruz kalmanın her kadın üzerinde farklı etkileri olduğu gibi şiddetten uzaklaşmanın da kadınlar üzerindeki etkileri değişebiliyor. Kadınlar da bu değişimi farklı şekillerde ifade edebiliyor.
Kadınlar sığınağa geldikten sonra güvende hissederek uyuduklarını, özgüvenlerinin arttığı, düşünmek ve plan yapabilmek için fırsat bulduklarını, haklarını öğrendiklerini, kendileri ile ilgilenmeye vakit ayırabildiklerini, yediği yemekten uzun bir aradan sonra ilk kez tat aldığını söyleyebiliyor.
Örneğin, yüksek can güvenliği riski bulunan ve Mor Çatı’dan sığınak desteği alan bir kadın daha önce eski kocasının onu bulması sebebiyle altı kez eve dönmek zorunda kaldığını, 12 yaş üzerinde bir oğlan çocuğu olduğu için devlet sığınaklarına gidemediğini ancak Mor Çatı sığınağında kaldığı süre boyunca ilk kez nerede olduğunu kocasının bulmadığını ve bu sebeple yeni bir hayat kurabileceğine ilk kez burada inandığını söylemişti.
Tam bu noktada feminist bir sığınak çalışması yürütmenin bize açtığı olanakları ve kadınların üzerindeki güçlendirici etkilerini görüyoruz.
“Önyargılar azalıyor”
Kadınların kendilerini yeniden tanımlama ve güçlenme süreçlerinde hangi adımlar kritik oluyor?
Her kadının biricik bir hikayesi olduğunu ve değişen ihtiyaçlarını gören bir yerden erkek şiddetine karşı bütünlüklü bir politika yürütmek kadınların güçlenme sürecinde oldukça kritik oluyor.
Her kadına standart olarak aynı desteğin verildiği uygulamalarda kadınların özellikli ihtiyaçları ve güçlenmesinin önündeki engeller görünmezleşiyor.
Kadınların içinde bulundukları koşullar, maruz kaldığı şiddetin üzerilerindeki etkisinin önemsendiği feminist bir sosyal çalışma içerisinde kadınlar ihtiyaçlarının görüldüğünü, desteklendiğini ve güçlendiğini hissediyor.
Sığınak ortamında kadın dayanışması nasıl ortaya çıkıyor?
Kadın dayanışması pek çok farklı biçimiyle sığınak içerisinde ortaya çıkabiliyor. Birbirinden oldukça farklı kültürel, sosyo-ekonomik, sınıfsal vb yaşamlardan gelen kadınların sığınaktan ayrıldıktan sonra en çok verdiği geri bildirimler arasında önyargılarının azaldığı ve kadın dayanışmasının gücünü sığınakta kaldığı süreçte güçlü bir biçimde hissettiği oluyor. Sığınak içerisinde kurulan dayanışma kadınların sığınak sonrası yaşamında da devam edebiliyor, birlikte eve çıkabiliyor, birbirlerinin iş bulmasına, çeşitli desteklere erişmesine vb devam ediyorlar.
Travma sonrası iyileşme sürecinde en çok zorlanılan alanlar neler?
Sığınakta kalan kadınlardan ortak duyduğumuz bir söylem şiddet faillerinin hayatlarına kaldıkları yerden devam etmesi. Aynı evde yaşamaya, aynı işe gitmeye, arkadaşlarıyla görüşmeye devam etmeleri, hayatlarının hiçbir kısıtlanma olmaksızın özgürce sürmesi.
Maruz kaldığı şiddet sonucunda sığınak ihtiyacı duyan kadınlarsa yeni bir hayat kurabilmek için pek çok şeyle mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Her kadının güvenliği açısından aldığı önlemler birbirinden farklılaşsa da evlerinden, eşyalarından ayrılmak, sevdiği insanlarla görüşememek, mahallesine komşularına geri dönememek, işine devam edememek zorunda olan hep kadınlar oluyor.
Şiddet failleri erkeklerin hayatında bir değişiklik olmazken kadınların hayatı yeni baştan kurabilmek için büyük bir mücadele vermek zorunda kalması ve bu mücadeleyi verirken kamu kurumları tarafından nitelikli destekler alamamak kadınların haklı olarak öfkelenmesine sebep oluyor. Adalet duygusunun onarımı kadınların pek çok görüşmede ifade ettiği bir şey oluyor.
Kadınların en çok umutlandığı veya rahatladığı anlar size göre hangi aşamalarda yaşanıyor?
Her kadının ihtiyaçları birbirinden nasıl farklılaşıyorsa, umutlandığı ya da rahatladığı anlar da birbirinden farklılaşıyor. Umutlandığı anların ortaklaştığı yerin ise güçlendiklerini hissettiklerini anlar olduğunu söyleyebiliriz. Hayatı boyunca mahallesinden dışarı çıkıp tek başına bir yere gitmemiş bir kadın onu cesaretlendirmemiz sonucunda bir kuruma gittiğinde “o adresi buldum ya artık her şeyi yapabilir gibi hissediyorum.” diyebiliyor.
Eve giriş çıkış saatleri, bulunduğu konum sürekli ailesi tarafından kontrol edilen bir kadın “ilk kez dönüş yolunda telefonumu elimde tutup saate bakmak zorunda hissetmedim.” diyebiliyor. Ücretli çalışma hayatına ilk kez sığınakta başlayan bir kadın için kazandığı ilk maaş başarabileceğine dair umut olurken, bir başka kadın ise markete gittiğinde “kasaya bakabilir misiniz?” demek güçlendiğini fark ettiği bir an olabiliyor.
Sığınaktan ayrılan kadınlar için en büyük risk alanları neler oluyor?
Yüksek can güvenliği riski olan kadınlar için faillerin hayatlarına olduğu gibi devam etmesi, öldürülme riskinin son bulmamasını da beraberinde getiriyor.
Gizlilik kararınız olsa dahi bu kararlar maksimum 6 ay süre ile verildiği için (ki uygulamada ne yazık ki çoğu durumda kararların kısa süreli verildiğini görüyoruz) belki de yaşadığınız süre boyunca yılda 2-3 kere bu kararı uzatmaya çalışmanız gerekiyor.
Mahkemeler kadınların can güvenliği riskini gözetmeksin çoğu durumda çocuklarla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına yönelik karar veriyor.
Kişisel ilişki kurulduktan sonra kadınlar çocuğunu çocuk teslim merkezleri aracılığıyla şiddet failine bıraksa dahi kadınlar için güvenilir olmuyor. Failler kadınları takip edebiliyor, çocuk teslim merkezlerinin dışında kadınlara şiddet uygulayabiliyorlar.
Barınma, istihdam ve ekonomik bağımsızlık konularında sistemde hangi eksiklikler var? Birçok kadın sığınağa geldiğinde sığınak sonrası hayata dair sosyal, psikolojik, ekonomik vb. kaygılarla geliyor. Kadınların kaygılarını anlamak, hedeflerine ulaşırken attıkları adımlarda onları desteklemek, cesaretlendirmek, risklerini nasıl ortadan kaldırabileceğine ya da minimize edebileceğine ilişkin birlikte planlar yapmak, farkında olmadığı kaynaklarını ortaya çıkarmasına yardımcı olmak ve hayatta karşılaştığı zorluklarda yalnız olmadığını hatırlatmak kadınlar için güçlendirici oluyor. Sığınak çıkışında kadınların güvenli bir şekilde hayatlarını sürdürebilmesi, kendi kararlarını hayata geçirebilmesi ve güçlenebilmesi için verilen destekler maalesef çok sınırlı. Kadınlar ekonomik kriz ve artan kadın yoksulluğunun bir sonucu olarak uzun saatler, ağır şartlarda çalışmak zorunda kalıyor ve karşılığında asgari ücret kazanıyorlar.
Bu da ekonomik olarak kadınların hayatını sürdürebilmesinin önünde büyük bir engel. Kira desteği, ucuz, güvenli erişilebilir barınma desteği, sığınak sonrası geçiş evleri gibi kadınların barınma ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri destekler kadınların hayatında önemli bir yer teşkil ediyor.
Çocuklu kadınlar için çalışma saatleri ile uyumlu bir kreş desteğine erişmek neredeyse imkansız. Kreş desteğine erişemeyen kadınlar için çalışabilmek, iş bulabilmek, istihdama katılmak neredeyse imkânsız hale geliyor.
Okul çağında çocuğu olan kadınlar için de durum pek farklı değil okul öncesi/sonrası etüt merkezlerinin eksikliği kadınların çalışmasını zorlaştırıyor ya da pek çok kadın küçük yaşta çocuklarını evde tek başına bırakarak çalışmak zorunda kalıyor. Çocuk bakımının kamusal ve ücretsiz bir biçimde karşılanması kadınların istihdama katılımı ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir hayat kurabilmesi açısından çok önemli bir destek.
Devlet kurumlarıyla çalışırken ya da yönlendirme yaparken hangi engellerle karşılaşıyorsunuz?
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden gelen, odağına kadınları değil aileyi alan, kadınların özgürleşmesi ve güçlenmesini önüne almayan devlet politikalarıyla kadına yönelik erkek şiddetini önlemek ve şiddete maruz kalan kadınları koruyabilmek mümkün değil.
Kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadele edebilmek için öncelikli olarak bu şiddetin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını kabul ederek bütünlüklü politikalar yapmaktan geçiyor. Bu politikaların eksikliği de sosyal hizmet politikalarının nasıl uygulandığından, kurumların nasıl işlediğine kadar her şeyi belirliyor.
Kadınların öncelikli olarak 7/24 erişerek destek alabilecekleri acil yardım hattına ve danışma/dayanışma merkezlerine ihtiyacı var.
Bu merkezlerde kadınların şiddetten uzaklaşmak için ihtiyaç duydukları destekler belirlenip bütünlüklü bir sosyal çalışma yürütülürse birçok kadın sığınağa gitmeye bile ihtiyaç duymadan şiddetten uzaklaşabilir. İhtiyaç sığınak olduğunda da kadınların hızla sığınağa erişebilir olması gerekiyor. Ancak sığınağa gitmek isteyen kadınların karşılaştığı ilk kamu görevlisi genellikle polisler oluyor.
Kolluk kuvvetleri sığınakların kötü koşullarını anlatma, dolu olduğunu söyleme gibi caydırıcı söylemlerle bulunabiliyor, önce şikâyetçi olmaya zorlayabiliyor ya da kadınları şiddet uygulayan faillerle barıştırmaya çalıştırabiliyor.
12 yaş üstü oğlan çocukları anneleriyle birlikte devlet sığınaklarına kabul edilmiyor ve pek çok kadın çocuğunun yetiştirme yurduna gitmesini istemediği için sığınağa gitmekten vazgeçiyor. 60 yaş üstü kadınlar şiddete maruz kalsalar bile devlet sığınağa kabul edilmeyip huzurevlerine yönlendiriliyor.
Kimliksiz göçmen kadınlar, uyum sürecini tamamlamamış trans kadınlar da devlet sığınaklarına kabul edilmiyor. Zaten pek çok ayrımcılık il mücadele etmek zorunda kalırlarken üstüne bir de maruz kaldıkları erkek şiddet görünmez hale geliyor ve desteksiz kalıyorlar.
Kadınların adalete erişimi, 6284 sayılı Kanun’un uygulanması, sosyal desteklerin eksikliği kısacası şiddetten kurtulmak isteyen bir kadının sistem içerisinde alabileceği destekler oldukça yetersiz ve pek çok durumda keyfi uygulamalara bağlı.
Biz feministler olarak İstanbul Sözleşmesi’nde de belirtilen önleyici, koruyucu, faili cezalandırıcı, bütüncül politikaların hayata geçmesini istiyoruz.
25 Kasım’a giderken: Kadınlar Birlikte Açıyor
Nur Betül Aras: Gürsel Tekin’i eleştirdiğim tweetlerim cumhurbaşkanına hakaret sayıldı
İrlanda Büyükelçisi Brosnan: Barış süreçlerinde kadınların varlığı her şeyi değiştirir
Güven: Halkı ile barışık bir ülke mümkün, bunu birlikte inşa edeceğiz
Sığınakta yasak yok, dayanışma var: Feminist sığınak nasıl çalışır?
Elmas’ın mirasıyla yüzleşmek: Soykırım, feminizm ve sessizlik
„Şiddetin panzehiri eşitliktir“: AÇEV’den ilgili babalık İçin yol haritası
(EMK)

