Sayıların gerçekleri bazen acıdır ve bazen zordur.
Sayı sayıcılar arasından kimler unutmaz! En iyi sayı sayanlar….
Özgürlükleri ellerinden alınan, dört duvar içinde gök yüzleri tel örgülerle kapatılanlar…
Hapishane duvarlarındaki çentikleri açanlar şiir yazanlar, ağıt yakanlar, sözlere can katanlardır. Duvara bir çentik daha atmak eksilen sayılardır. Türkü dinlemek, türkü söylemek gibi bambaşka bir iştir bir çentik atmak!
Ve aslında bu çentiklerin derinliklerinde saklı olan; dışarıdakiler mahpus, içeridekilerin özgürlüğüdür.
Onları hapsettik zanneden tiranlar mumları söndürebilirler…
Ama gökyüzüne gerili teller arkasından gözüken ayı söndüremezler…
Marmara Cezaevi’nde (Silivri Hapishanesi) mahpus Avukat Selçuk’a iki defa bir günlük özgürlük verildi, geri alındı… İki kez özgürlük, iki kez tutuklama verilen hapisteki “siyasal muhalif”…
“Henüz hiçbir şey bitmedi, hatta yeni başlıyor.” diyor…
İki kez tahliye edildi, iki kez hemen ertesi gün tekrar cezaevine konuldu.
En son 16 Nisan’da tahliye edildi, 17 Nisan’da yeniden tutuklandı.
Duvarlar; çentikçisini bekler…
12 Kasım 2025 Çarşamba günü Selçuk Kozağaçlı yazdı. Tarihi, bilinsin diye yazdı.
Çıkarma, toplama yapılacak…
“Dünya Zamanı”…Bu yazısının arkasında Av. Selçuk Kozağaçlı’nın silüeti var.
Sadece silüeti değil, gülümsemesi, duruşu var ve o yazısının arkasında sekiz yıl var…
2013 yılındaki yattığı ondört ayı eklerseniz eğer, etti mi hapiste 10 yılın içinde olmak gibi bir mahpusluk…
Böyle bir zamana ne dersiniz? Ne denir?
“DÜNYA ZAMANI
“Mahpushane kapısı gülüm
Bir elvan geçit
Gelene açılır, gidene kilit…“
Ben birkaç kez „gidene kilit“ kısmını açtırmayı başarmış da olsam, güzel türkünün söylediği gibi, hapishaneye girmek çıkmaktan daha kolay bu aralar.
Bugün bir kez de benim için dinlerseniz mutlu olurum; ilk olacaksa, seversiniz.
Sekizinci yılımı doldurdum.
Aynı „suçlama“ nedeniyle 2013’te yatılmış on dört ayı da eklersek, hapishanede onuncu yılımın içindeyim.
Siyasal muhalifini kilit altında tutmak gayet işlevsel iktidar pratiğidir; işin o kısmına söylenecek bir şey yok, boşa sızlanmış oluruz. Bütün o yılları sızlanarak değil çok okuyarak, biraz yazarak, kapı döverek, slogan atarak, açlık grevi yaparak, gencecik avukatlarla ve tutsaklarla sohbet ederek geçirdim. Kötü değildi.
Adaletin -hukukla değilse bile- siyasetle, estetikle ve belki etikle ilişkisi bende hala gayet canlı; kapatılarak yıldırılmam veya susturulmam söz konusu olamaz.
Nefes almaya devam ettikçe direneceğim.
Ancak, bu iktidarda doğan, bu devrin çirkinliğinden, zulmünden ve yoksulluğundan payına düşeni aldıktan sonra daha yirmili yaşlarını tamamlayamadan iş cinayetlerinde, yangınlarda, patlamalarda katledilen kuşak için çok öfkeliyim.
Onlar için „dünya zamanı“ bu aşağılamayla başlayıp bitmiş oldu, işte buna katlanmak çok zor.
Bu sene elli dört yaşıma girdim. Yani daha iyisini, daha kötüsünü gördüm. Benim onlardan öncem vardı ve belki bu sayede yıkılıp gidecekleri günü doğallıkla tasavvur edebiliyorum. Sizin yoksa bile, madem yaşıyoruz, geleceğimizi, yaşamlarımızı daha fazla teslim almalarına izin vermeyin.
Korkmayın, yılmayın, vazgeçmeyin. Henüz hiçbir şey bitmedi, hatta yeni başlıyor. Elbette bir kez daha görüşecek, omuz omuza dövüşecek ve geleceğimizi birlikte inşa edeceğiz.
Herkesi sevgiyle kucaklıyorum. Biz kazanacağız!
Selçuk Kozağaçlı”
İşte böyle bir şey… İçeriden dışarıya yazılmış, birkaç söz, birkaç çentik…
Dile kolay…Yazıya zor!
Yazıya kolay, dile zor!
Yoksa yazılanları yaşamak mı daha zor?
Pakistanlı Şair Faiz Ahmed Faiz’in (1)“Hapishanede Bir Akşam Üstü” şiirini Av. Selçuk Kozağaçlı’ya gönderelim ve “nefes aldıkça direnişin” armağanı olsun!
“ Bir düşünce dolanıp duruyor yüreğimde-
Öyle bir bengi sudur ki hayat bu anda
Ona zehirlerini katan tiranlar
Ne bu gün ne yarın, asla kazanamayacaklar.
Ne çıkar aşkın taht odasını aydınlatan
Mumu söndürseler de? Güçlüyseler
Ayı söndürsünler, görelim hele”
Neyse…
Mapushane duvarında bir çift güvercin Bugün efkârlı yârime haber verin
Mapushane kapısı gülüm bir elvan geçit Gelene açılır gidene kilit
Mahpushanelerin orta avlusu artık çeşme yok ve yandan akmıyor.
Ama sevdiklerimize hasret, “bir ince sızı” içimizi yakıyor.
Sayıları çentiklere dönüştürenlerden olmak değil; yaşamı çentiklere dönüştürenlerden olabilmektir esas yaşamak…
Kaç kişi hapis “yattı” ve kaç kişi hapis yatıyor hala…Onlar içeride bizler dışarıda misali…
Hapislik zor!
Mahpus olmak değil esas mesele!
Hapis yatabilmektir, çentik atabilmektir hayata…
Selçuk Kozağaçlı’nın bianet yazılarını buradan okuyabilirsiniz.
(Fİ/EMK)
1 Dünya Şiiri Antolojisi 4. Ataol Behramoğlu/Özdemir İnce. Sosyal Yayınlar. Sayfa 1372. Faiz Ahmet Faiz “Hapishanede Bir Akşam” Türkçesi Halil Köksal.
Реалността на числата понякога е горчива, а понякога трудна.
Кой от броячите на числа не забравя! Най-добрите броячиһттр://....
Тези, които са били лишени от свободата си, в четири стени...

