İzmir Körfezi denizin rengini kahverengiye dönüştüren alg patlaması, balık ölümleri ve kötü koku sorunu ile yine gündemde.
2024 yılı Ağustos ayında da benzeri sorunlar olmuş ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Körfez’de görülen balık ölümleri ve kötü kokunun deniz suyu sıcaklıklarının yükselmesi sonucu tek hücreli canlı (plankton) popülasyonun artışından kaynaklandığını açıklamıştı.
Türkiye, 2021’de Marmara Denizi’nde patlak veren müsilaj krizinin ardından çevre sorunlarının ciddiyetini çok somut ve acı bir şekilde gördü. Denizin yüzeyini kaplayan beyaz müsilaj tabakası, balıkçıları limana mahkûm etmiş, kıyı kentleri kokudan yaşanmaz hale gelmişti.
Marmara’daki müsilaj sorununa dair manşetler günlerce gazeteleri, televizyonları ve sosyal medyayı doldurmuş, ülke genelinde haftalarca konuşulmuştu. Merkezi hükümet “Marmara Eylem Planı” açıklamış, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları alarma geçmişti.
Kısacası, Marmara için -az ya da çok- bir seferberlik yaşanmıştı.
Aynı yıllarda, İzmir Körfezi’nde her yaz yinelenen balık ölümleri, suyun kahverengi/kırmızı renge döndüğü alg patlamaları, kıyıya vuran atıklar, balık ölümleri ve oksijen azalışı aslında benzer bir ekolojik krizin işaretiydi.
Fakat Marmara kadar gündem olmadı.
Körfez’de yaşanan çöküş ne medyada geniş yer buldu ne de karar vericilerin öncelikli meselesi haline geldi. Oysa İzmir Körfezi yalnızca Ege’nin değil, tüm Türkiye’nin gıda güvencesi ve güvenliği ile ekolojik sağlığı açısından stratejik bir deniz alanı.
Bu büyük meselenin kamuoyunun gündeminde bu kadar az yer tutması ilginç bir durum. Üstelik basit bir internet taraması bile İzmir Körfezi’ndeki sorunun çok uzun yıllardan beri süregeldiğini gösteriyor. (1)
Marmara Denizi, İstanbul ve çevresindeki yoğun nüfus ve sanayi bölgeleriyle ülkenin ekonomik ve politik merkezinde yer alıyor. Dolayısıyla, bölgede yaşanan ekolojik sorunların hızla ulusal bir soruna dönüşmesi olağan bir şey. Merkezi hükümetin doğrudan sahiplenmediği meselelerin ulusal ölçekte daha sınırlı yankı bulduğu da aşikâr; ayrıca İzmir’in “muhalif” olarak kodlanan politik kimliği nedeniyle iktidar tarafından görmezlikten gelindiğini de atlamamak gerekiyor.
Tüm bu etkenler göz önüne alındığında bile, medyanın konuya ilgisizliği eleştirilmeyi hak ediyor.
Medya faaliyetleri açısından İstanbul’un ülkemizin diğer şehirlerine kıyasla çok daha güçlü ve aktif olduğu bir gerçek. Ancak İstanbul medyasının (artık ne kadar kaldıysa) ülkenin diğer şehirlerinde yaşanan sorunlara – her zaman olduğu gibi- epeyce mesafeli olduğu da bir gerçek.
İzmir Körfezi’ndeki sorunları hakkını vererek ele alan bir yayına İzmir’deki yerel medya kuruluşları dışında rastlamak çok zor.
İzmir Körfezi ne durumda?
Marmara Denizi ulusal İzmir Körfezi ise son derece yerel bir sorun olarak algılanıyor.
Marmara Denizi’ndeki sorunları konuşmalıyız elbette, ama en az onun kadar ağır bir ekosistem krizi yaşayan İzmir Körfezi’ni görmezlikten gelmekten de vazgeçmeliyiz.
İzmir Körfezi’nde yaşanan sorunların çok ciddiye alınması gerekiyor. Acilen önlemler alınmazsa ekosistemin çok ağır bir çöküşe doğru gittiği ve bu çöküşün tüm Ege Bölgesi -ve Türkiye- için sorunlar doğuracağı bilinmelidir.
Körfez’deki sorunlar “kronik ve yerel” sorunlar değil; Türkiye’nin gıda güvencesi ve güvenliği, sucul ekosistemlerin sağlığı, liman ticareti ve halk sağlığı başta olmak üzere çeşitli açılardan stratejik önem taşıyan sorunlardır.
Her şeyden önce, Körfezdeki sorunlar da Marmara Denizi’nde olduğu gibi büyük ölçüde karasal ekosistemlerimizden denize taşınan sorunların bir göstergesi ya da semptomudur.
İzmir Körfezi’nde de tıpkı Marmara Denizi için yapıldığı gibi acilen uygulamaya konması gereken bir eylem planına ihtiyaç var. Literatüre, sivil toplum örgütlerinin ve kamu kurumlarının internet sitelerine baktığımızda hazırlanmış bir dünya rapor ve eylem planı olduğunu görmek mümkün.
Ancak bunca plana rağmen körfezdeki sorunun yıldan yıla büyüyerek devam ettiği de bir gerçek.
Bakanlıkların hazırladığı eylem planlarında amaç ve hedefler doğru belirlenmiş olsa da uygulama sürecinde yol haritasının gereği gibi takip edilmediği ve ciddi bir denetim eksikliği bulunduğu görülüyor. (2)
Marmara’daki müsilaj sorununu çözmek için uygulamaya konulan eylem planının ne ölçüde başarılı olduğu ve aynı çalışmanın İzmir için de yapılmasının ne fayda sağlayacağı tartışmalı konular elbette. Hele mevcut siyasi iktidardan çözüm odaklı bir yaklaşım beklemek ne kadar mantıklı o da başka bir mesele. Bütün bunlara rağmen, İzmir Körfezindeki sorunları bir yerel sorun olarak görmekten vazgeçmenin, ülke gündeminde yer almasını ve kamuoyunda hakkettiği ciddiyetle tartışılmasını sağlamanın büyük bir gereklilik olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Mesele büyüktür ve yerel değildir.
Siyasal iktidarın bütün sorumluluğu İzmir Büyükşehir Belediyesine yükleyen söylemleri meselenin bir yerel mesele olarak görülmesine ya da önemsiz kılınmasına yol açıyor. Oysa bu söylem gerçeği yansıtmıyor.
İzmir Körfezi’nde yerel yönetimlerin başlıca sorumluluğu; evsel atık suların toplanması ve arıtılması, kanalizasyon–yağmur suyu altyapısının geliştirilmesi, katı atık ve çöp yönetiminin sağlıklı biçimde yürütülmesi, Körfez ve kıyılarda düzenli temizlik yapılması, Körfez’e akan derelerin ıslah edilmesi, deniz suyu kalitesinin izlenerek kamuoyuyla paylaşılması ve balık ölümleri ya da kirlilik durumlarında halkın zamanında bilgilendirilmesidir. Ancak kentsel, tarımsal ve endüstriyel kirlilik gibi daha geniş ölçekli ve karmaşık sorunlarda merkezi kamu kurumlarıyla iş birliği olmadan, bir koordinasyon sağlanmadan yerel yönetimlerin başarı göstermesi imkansızdır.
İzmir Körfezi’nde açığa çıkan sorunlarda merkezi iktidara bağlı kamu kurumlarının çok büyük sorumluluğu var.
Bu sorumluluklara kısaca değinmek bile meselenin büyüklüğünü göstermeye yeterli olacaktır.
İzmir Körfezi’nde kamusal sorumluluklar
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, deniz suyu kalitesinin izlenmesi, atıksu deşarj izinleri ve denetimleri ile sanayi kaynaklı kirliliğin kontrolünden sorumlu; fakat Körfez’e bırakılan evsel ve endüstriyel atıkların düzenli denetlenmemesi ve verilerin kamuoyuna açık biçimde sunulmaması, Körfez’deki balık ölümleri gibi olaylar kurumsal ihmali gösteriyor. İzmir Limanı ve Körfez’deki gemi trafiğinin oluşturduğu balast suyu, petrol türevi atık, plastik kirliliği vb. denetlemekle yükümlü bir diğer kurum ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ancak bu konularda ne yaptığı hakkında bilgi edinmek olanaksız.
Tarım ve Orman Bakanlığı körfezdeki en önemli kimyasal kirleticiler olan azot ve fosfor yükünün azaltılmasında baş sorumlu kurum. Yılın tüm aylarında azot ve fosfor yüklü tarımsal atıklar dereler yoluyla İç Körfez’e akıyor. (3) Başta Gediz Havzası olmak üzere bölgenin bütününde yıllardır etkili bir havza yönetim planı uygulanmaması, endüstriyel tarım ve hayvancılığa bağlı olarak aşırı gübre ve pestisit kullanımı körfezde azot–fosfor yükünün artmasına ve ötrofikasyon sorununa yol açıyor. (4)
Sağlık Bakanlığı, balık ölümleri ve alg patlamaları sırasında insanlarda ve deniz canlılarında açığa çıkabilecek salgın tehditlerini (örneğin vibrio cinsine ait bakteri türleri açısından) dikkatle izlemek, zamanla yükselecek deniz suyu seviyelerinin kıyı bölgelerindeki tatlı su kaynakları açısından doğurabileceği riskleri belirlemek zorunda. Olası tehditlere karşı halk sağlığını korumaya yönelik eylem planları hazırlamak da başlıca sorumluluk alanlarından biri. (5, 6) Bu konularda hangi çalışmaların yapıldığı ise belirsizliğini koruyor. Kamuoyunu bilgilendirmede ve yürütülen faaliyetlerden elde edilen bilgilerin erişime açık kılınmasında da büyük sorunlar var.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ortak sorumluluğu olan organize sanayi bölgelerindeki arıtma tesisleri çoğu zaman yetersiz çalışıyor, buna rağmen ciddi yaptırımlar uygulanmıyor; özellikle Aliağa’daki gemi söküm tesislerinden kaynaklanan ağır metal kirliliği uzun süredir bilinen bir sorun. (7)
İzmir Körfezi için acilen harekete geçilmeli
Türkiye’nin gözü yıllardır Marmara Denizi’ndeki müsilaj krizine çevrilmişken, İzmir Körfezi sessiz ama derin bir ekolojik kriz yaşıyor. Ancak bu kriz, Marmara’daki kadar güçlü bir şekilde gündeme taşınmıyor; ulusal medyada ve karar alıcıların gündeminde yer bulamıyor, sessizliğe gömülüyor. Oysa İzmir Körfezi, yalnızca bir kentin değil, tüm Ege Bölgesi’nin ekolojik geleceğini belirleyen bir deniz parçası.
Yerel yönetimler çaba gösterse de ulusal medya ve siyaset gözünü Marmara’dan ayırmadığı için Körfez’deki sorunlar “yerel” bir meseleye indirgenmiş durumda.
Mesele yalnızca İzmir’in meselesi değil; giderek çöken bir ekosistem doğrudan hayatın devamlılığını, çocuklarımızın geleceğini, gıda güvencemizi ve halk sağlığını yakından ilgilendiriyor.
Bu yüzden sormak gerekiyor: Neden Marmara için manşetler atılırken, İzmir Körfezi için sessizlik hâkim? Neden birinde eylem planları hazırlanırken, az ya da çok tartışmalara konu olurken diğerinde ne yapıldığını hiç bilmiyoruz?
Medyanın, bilim insanlarının, karar vericilerin ve biz yurttaşların bu krizi görmesi gerekiyor. Körfezin çığlığı, Marmara’daki müsilaj sorunu gibi göze batmayabilir ama sessizliği çok daha derin ve tehlikeli.
İzmir Körfezi neden bu ülkenin gündeminde değil? Bu sorunu göz ardı ettiğimiz her gün, yalnızca İzmir’in değil, hepimizin geleceğinden çalıyor.
(BŞ/EMK)
Kaynaklar
1. Aksu, A., Yasar, D., & Uslu, O. (1998). Assessment of marine pollution in Izmir Bay: Heavy metal and organic compound concentrations in surficial sediments. Turkish Journal of Engineering and Environmental Sciences, 22(5), 387–415.
2. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi – İzmir İli 2024 Yılı Çevre Durum Raporu sayfa 53. https://www.cmo.org.tr/2024-izmir-cevre-durum-raporumuz-yayinda-202406131714
3. Yıldız, D., (2024, 7 Eylül). İzmir Körfezi’ndeki kirlilik, su ve çevre yönetimi zaafiyeti sorunu. Su Politikaları Derneği. https://supolitikalaridernegi.org/izmir-korfezindeki-kirlilik-su-ve-cevre-yonetimi-zaafiyeti-sorunu/
4. T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. (2015). Gediz Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı (KOEP) [PDF]. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. https://webdosya.csb.gov.tr/db/cygm/editordosya/Gediz_KOEP_2015_04_14.pdf
5. Young, N., Sharpe, R. A., Barciela, R., Nichols, G., Davidson, K., Berdalet, E., & Fleming, L. E. (2020). Marine harmful algal blooms and human health: A systematic scoping review. Harmful Algae, 98, Article 101873. https://doi.org/10.1016/j.hal.2020.101873
6. Reguera, B., Riobó, P., Rodríguez, F., Díaz, P. A., Pizarro, G., Paz, B., Franco, J. M., & Blanco, J. (2014). Dinophysis toxins: Causative organisms, distribution and fate in shellfish. Marine Drugs, 12(1), 394–461. https://doi.org/10.3390/md12010394
7. NGO Shipbreaking Platform. (n.d.). Turkey. In The Problem. Retrieved August 24, 2025, from https://shipbreakingplatform.org/our-work/the-problem/turkey/