Görülmüştür Kolektifi ve Redfotoğraf Grubu’nun, Karşı Sanat Çalışmaları desteğiyle hayata geçirdiği „Göç ve Sürgün“ temalı sergi, 12 Eylül’ün yıl dönümünde Beyoğlu’nda İstanbullularla buluştu.
Yaklaşık 100 sanatçının içeriden ve dışarıdan katılımıyla şekillenen karma sergi, göç ve sürgünün derin travmalarını, yarattığı bellekleri ve umutlarını sanat aracılığıyla görünür kılıyor. Resimlerden fotoğraflara, yazılardan enstalasyonlara kadar uzanan geniş bir yelpazede hazırlanan eserler; hapishanelerdeki sürgün uygulamalarından mülteci krizine, Akdeniz’in bir „mülteci mezarlığı“na dönüşmesinden Filistin halkına yönelik soykırıma kadar birçok acil ve evrensel meseleye temas ediyor.
Sergide, Bülent Parmaksız, Ercüment Akdeniz, Elif Can, Mehmet Boğatekin, Sami Özbil gibi tutuklu yazar ve çizerlerin eserlerinin yanı sıra, dışarıdan sanatçılar da yer alıyor. Bu yönüyle sergi, yarısı içeride yarısı dışarıda olan kolektif bir çabanın ürünü olarak dikkat çekiyor.
Sanatla direniş, sanatla hafıza
Serginin küratöryel yaklaşımı, sürgünle sanat arasında kurulan duvarları imgeler aracılığıyla yıkmaya çalışıyor. „Sürgün ve Göç gerçeğinin betimlemesi zor travmasını ve sürgünlerin umutlarını tuallere, satırlara, enstalasyonlara, taşlara, notalara ve fotoğraf karelerine döktük“ diyen sanatçılar, izleyiciyi sadece izlemeye değil, anlamaya ve yüzleşmeye de davet ediyor.
Karşı Sanat Merkezi’nde dün akşam açılışı yapılan sergiye, farklı alanlardan sanatçılar, hapishaneden yakın zamanda çıkmış yazarlar, şairler, tutuklu ve hükümlü yakınları ve İstanbullu sanatseverler katıldı. Serginin açış konuşmalarını ise Görülmüştür Kolektifi adına Adil Okay, Redfotoğraf Grubu adına da Özcan Yaman yaptı.
Okay: Direnen Filistin halkına selam olsun!
Kendisi de bir sürgün olan şair ve yazar Adil Okay, insanlık tarihinin değişmeyen gerçeklerinden biri olan göç ve sürgünün, kimi zaman doğal afetlerin, kimi zaman savaşların ve siyasi baskıların sonucu olarak karşımıza çıktığını anlatırken, “Türkiye özelinde ise, geç Osmanlı döneminden bugüne kadar uzanan sürgün politikaları, özellikle siyasi mahpuslar nezdinde bir cezalandırma ve yıldırma yöntemi olarak uygulanmaya devam ediyor. Bu ülke tarihinin en karanlık sayfalarından birinin başlangıç tarihi ise 12 Eylül! Milyonlarca insanı etkileyen bu zulüm imparatorluğu 12 Eylül faşist darbesinden sonra kurulmuştur. Türkiye’nin en kitlesel siyasi sürgünü de bu dönemde, 1980-1990, yaşanmıştır. Ben de hayatımın 20 yılını sürgünde geçirdim. Kısa bir süre Filistin kamplarında ardından Avrupa’da,” dedi ve ekledi: “Bu sergi, dün olduğu gibi bugün de direnen Filistin halkına bir selam olsun.”
Yaman: Çocuklara büyük dünyayı armağan etmek için…
Gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Özcan Yaman da, 12 Eylül’ün kültür ve sanat üzerindeki etkilerini anlatırken, “Çocuklara düşümüzdeki büyük dünyayı armağan etmek için hayatın her alanında mücadele etmeye devam edeceğiz” vurgusu yaptı.
Silivri’de tutuklu bulunan gazeteci ve yazar Ercüment Akdeniz’den gelen mesajı da okuyan Yaman, sözü hapishaneden yakın zamanda çıkan yazar ve şairler Ethem Elma ile Nevzat Güngör’e bıraktı.
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel de açılıştaydı. Serginin, 12 Eylül’ün yıl dönümünde açılmasının önemine dikkat çeken Tüzel, “Bu anlamlı sergiler bize ve mücadelemize güç veriyor.” diye konuştu.
Sergi, 22 Eylül’e kadar ziyarete açık
„Göç ve Sürgün Sergisi“, yalnızca sanatı değil, toplumsal belleği de güncelleyen güçlü bir kolektif üretim olarak öne çıkıyor. Sanatın bir yüzleşme aracı olabileceğini kanıtlayan bu sergi, göçün ve sürgünün sessizleştirilmiş seslerine kulak vermek isteyen herkesi Beyoğlu’na davet ediyor.
(HA)
Изложбата на тема "Миграция и изгнание", реализирана от Görülmüştür Collective и Redfotoğraf Group с подкрепата на Karşı Sanat Çalışmaları, ще се проведе в Бейоглу по повод годишнината от 12 септември...

