Küresel ve bölgesel güçler doğrudan ya da dolaylı olarak oyun bozmaya/kurmaya, dizayn etmeye çalışır. Ancak daima belirleyici olan sahadaki özgürlük motivasyonu, etnografik, sosyolojik, devrimci direnç noktaları olur. Bunu Suriye’de de göreceğiz. Suriye yeni tarihini halklar federasyon ya da konfederasyon olarak yazacaktır.
Mehmet Ali Çelebi
Suriye’nin başkenti Şam, 8 Aralık 2024’te düştü. Baas rejiminin son ismi Beşar Esad yönetiminin 27 Kasım-8 Aralık arasındaki savaşta 12 günde yıkılması, Esad’ın Moskova’ya kaçması ve HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesinin üstünden bir yıl geçti. Nereye gelindi? Suriye ve Rojava nereye gidiyor?
HTŞ, SMO koalisyonu, Kuvvet El Cebel El Türkmen, Sultan Murad Tugayı gibi bileşenleri Halep’ten saldırıya başladığında kimse ne olacağını kestiremiyordu. Herkes tv, ajanslardan izliyordu.
HTŞ, 7 Aralık’ta akşama doğru Humus’ta El-Karyatayn’i alıp kente giriş yaptı, Humus ile Şam arasında Sa’sa, 26. Tümen, El-Müşrife bölgesi ve köylerini, Humus merkezini tamamen denetime alıp Şam’a dayandı. 8 Aralık’ın ilk saatlerinde HTŞ Şam’da Assal el-Verd, Yabrud, Flita, el-Nasıriye, Artuz, Saydnaya Hapishanesi’ni almıştı. Şam’a ilk giren Güney Operasyon Odası, devlet yönetim binalarını 06:15 gibi ele geçirmişti. Rusya Beşar Esad’ı Hmeymim Havaüssü üzerinden kaçırmış, sistem tamamen çökmüştü. HTŞ geldikten sonra Güney Operasyon Odası akşama doğru devlet kurumlarından çekilerek komutayı ve dümeni bırakıp yeniden Dera’ya dönmüştü. HTŞ 8-9 Aralık’ta da Dêrazor’ın Fırat Nehri güneyi kısmını, el-Meyadin ve Ebu-Kemal hattını ele geçirmişti.
Çarpıcı bir şey daha vardı; HTŞ de SMO da İsrail’in 1967’den beri çıkmadığı Golan’a dokunmuyordu. Fırsat yaratmak isteyen TSK-SMO ortak güçleri kantonları hedefe koymuştu. Tişrîn ve Qereqozaq’a saldırıp Kürtlerin ve sosyalist enternasyonalistlerin kalbinde sembol yeri olan Kobanê’ye yürümeye çalışacaktı. Rojava: Ortadoğu Rönesansı kitabında şu ifade hatırlatılabilir: “HTŞ-SMO, daha Halep‘e girip büyük moral kazanmadan, savaşın ikinci gününden itibaren Minbic‘ten Til Rifat‘a koridor açılabilseydi, belki de tarih sayfalarında daha yeni bir denklem yazılabilirdi.” (Rojava: Ortadoğu Rönesansı/Çelebi Mehmet Ali /S. 464/Vesta Yayınları) Minbic’ten Til Rifat’a DSG tarafından bir koridor açılamadığı için Minbic de Til Rifat da SMO’nun kontrolüne geçmişti. SMO; TSK’nin Suriye’de kurduğu üslerden tank, obüs desteği, savaş uçağı, SİHA desteği alıp Til Rifat’tan sonra Minbic’e saldırmıştı. Efrîn’den göçertilen Kürtlerin de dönüş için kamplarında kaldığı DSG kontrolündeki Til Rifat 1-2 Aralık’ta güneyden de kuşatıldı. 2 Aralık’ta Til Rifat işgal edildikten sonra hedef Minbic oldu. 4-5 Aralık 2024’te Minbic’i kuzeyden ve batıdan ablukaya almışlardı, 9-10 Aralık’ta kenti ele geçirmişlerdi. Türkiye, SİHA’larla Eyn İsa gibi yerleri de bombalayarak gözdağı veriyor, dikkatlerin ve desteğin Minbic alanına akmasını önlemeye çalışıyordu. Sadece Fırat Nehri’nin doğusunda Gire Spi’nin 30 km güneyinde Eyn İsa’ya bağlı El-Musteriha köyüne 8 Aralık gece yarısına doğru SİHA saldırısında 6’sı çocuk 12 sivil hayatını kaybetmişti.
Şam’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na geçen Muhammed Colani diye bilinen Ahmed Şara; BMGK, ABD, Rusya, İran, Türkiye gibi ülkelerin “terör listesi”ndeydi, ABD başına 10 milyon dolarlık ödül de koymuştu. Meşrulaştırma görevi AKP hükümetine verildi. 22 Aralık 2024’te Hakan Fidan Şam’a giden ilk bakan oldu ve imaj için kravat takmış Şara ile poz verdi. Ardından diğer ülkeler sıraya girdi. Ticaret koridorları ve Akdeniz enerji denklemi önemliydi. Mültecilerin geri gönderme beklentisi de büyümüştü. Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’ya karşı yeni bir rol biçilen Türkiye ve Suudi Arabistan yönetimlerinin kapitülasyon vaatleriyle para iştahı kabarınca Trump, Riyad’ı ziyaret ederken Erdoğan ve Selman’ın talepleri üzerine 14 Mayıs 2025’te Şara ile de görüşmüştü. Trump 10 Kasım’da da arka kapıdan aldığı Şara ile görüşmüş, 23 Nisan töreni gibi Şara’yı masasının kenarına alıp poz verdirmişti. Bu iklim içinde mültecileri başlarından atmak isteyen, Rusya’ya alternatif koridorlar ararken Levant enerji denklemi ve ticaret koridorlarını yeniden şekillendirmek isteyen İngiltere, Almanya, Fransa, İsrail ve ABD gibi ülkelerin yıpratma-istihbarat-teşvikleriyle ve yol vermeleriyle; Körfez ülkeleri ve Türkiye’nin desteğinde HTŞ-SMO rejimi mayalanmıştır. Beyaz Saray, Ankara, Riyad, Katar ve Londra’nın korumasında Ahmed Şara üzerinden bir yönetim oluşturulmuştur.
Suriye’de kim hangi pozisyonda?
Ticaret-enerji koridorları: Ticaret koridorlar her zaman önemli olmuştur; katliamlar olmuştur, ülke, krallık, imparatorluk yükseltir, geriletir veya çökertirdi. Osmanlı’nın en parlak yükselişinde belirleyici faktörler arasında İstanbul’u alıp ‘ipek yolu’nu denetime alması, Mısır’ı alıp baharat yolu ile Doğu Akdeniz ticaretinde söz sahibi olması vardır. Osmanlı’nın gerileyip yıkılışı da dine ağırlık verip üretimden kopmasının yarattığı ekonomik-siyasi ayaklanmalar, İstanbul’un düşüşü sonrası ticaret yolu arayan Avrupa ülkelerinin 1492’de Kristof Kolomb marifetiyle Amerika kıtasına ulaşıp işgali ve Ümit Burnu yolu üzerinden yeni ticaret koridoru oluşturmasıyla olmuştur. Suriye de enerji denklemleri, ticaret koridorları hesapları içinde. Bu nedenle küresel ve bölgesel güçler Suriye’yi mücadele arenası yapmaya devam edecek.
HTŞ/Şara: 1946’da kurulan Suriye’yi 78 yıl sonra teo-faşist bir iktidar bloku ele geçirdi. Türkiye’deki gibi “şekli” bir cumhuriyet-demokrasisi imajı verildi. HTŞ ve etrafındaki cihadist yapılar tek tip mezhep isterken, komplo, entrika, cinayet, katliam, despotizm, anlamına gelen Emevi-Devlet İslamı modelini benimsemiştir. Şara, HTŞ’yi 29 Ocak 2025 itibariyle feshetmiş gösterip seçimsiz olarak kendisini cumhurbaşkanı ilan etmiştir. Dine ve tek etnisiteye dayalı, Müslüman dışındakilerin cumhurbaşkanı olamayacağını içeren bir anayasa ilan edilmiştir. Şara, ekim ayında kontrolündeki bölgelerde garabet bir seçim yapmış; 210 sandalyeli meclisin üçte birini yani 70 parlamenteri kendisi belirlemiş, meclisin kalan üyelerini belirlediği 6 bin delegeye yaptırmıştır. Yavuz’un, Kanuni’nin Şehülislamları olan Kemalpaşazade İbn-i Kemal, Mehmed Ebusuud gibi isimler nasıl ki Kızılbaş Kürtleri, Kızılbaş Türkmenleri katletme fetvaları verdiyse, Suriye’de Nusayrilere, Dürzilere, Kürtlere karşı Şam, İdlib, Halep, Humus gibi yerlerde camilerde, paylaşılan videolarda cihad çağrıları yapılmıştır. Sahil kentlerinde Alevilere yönelik işgal-pogrom yapılmıştır. Şam’da tek mezhep havuzu oluşturmak için Ceremana bölgesinde Dürzilere pogrom yapılmıştır. Şam’da Alevilerin evleri işaretlenmiş, evleri basılmış, göçe zorlanmıştır. Süveyda’da Dürzilere karşı işgal-pogrom gerçekleşmiştir. Halep’i de stereotipleştirmek için Kürt mahalleleri Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye saldırılar olmuştur. Şam, Halep, Humus gibi kentlerde yaşayan Hristiyanlar kiliselerde katledilmiştir. Şam’daki Mar Elias (Aziz İlyas) Rum Kilisesi katliamı gibi.
Suriye’de 61 yıllık Baas Partisi diktatörlüğü söz konusuydu. Baas rejiminin 54 yılında Esad hanedanlığı vardı ki halklar için ülke hapishaneydi. Son bir yılda Suriye’de sadece iktidar ideolojisi değişmiş, işkence, cinayet, katliamlar tekrarlanmış. HTŞ-SMO döneminde buna Nusayrileri (Alevi), Dürzileri, Hristiyanları, Kürtleri mezhepçi-ırkçı pogromların cenderesine hapsetme de eklenmiştir. .
Rojava’ya saldırı hazırlığı
Rojava: 19 Temmuz 2012’de başlayan Rojava Devrimi ise yaklaşık 14 yaşında. Yani Suriye’nin nasıl yönetileceği tartışmaları yapılırken, bütün halkları kapsayan, dil, kültür, inanç dayatmasına karşı eşitlik içeren Toplumsal Sözleşmesi olan Rojava deneyimi söz konusu. Rojava-Şam arasındaki 10 Mart 2024 mutabakatının tamamlanması için AKP-Şara ittifakı dayatmalarda bulununca ciddi ilerleme sağlanamadı.
HTŞ müzakere yürütürken DSG yönetimine sözler veriyor. Ancak Rojava askeri ve siyasi temsilcileri verilen sözleri kabul edilen hakikatlerin yazılı hale getirilmemesini eleştiriyor. Şara yönetimi bir yandan müzakere sürdürürken bir yandan da Rojava’ya saldırı hazırlığı yapıyor. Suriye’den konuştuğum iki kaynak Rojava’ya saldırı için hazırlıklar olduğunu söyledi. Bir kaynak Suriye ordusu çatısına alınan SMO’nun saldırı hazırlığının belirgin olduğunu kaydederken Rakka, Dêrazor, Tabka gibi temas hatlarına ağır silah yığınağı yapıldığını söyledi. Kaynak “Hazırlık yapıyorlar. Epeydir hazırlık yapıyorlar. Birçok bölgede İHA’lar uçmaya başladı. Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye de takviye yapıyorlar” dedi. Mezhepçi, üniter, tek ulus dayatmasına karşı Kürtler ortak hareket edecekken ENKS’nin de KDP isteğiyle Şam ile görüşmeleri sürdürdüğünü de söylediler. Bir kaynak “Gidiş gelişleri yoğunlaşmış. ‘Şam’la ilişkilenin, Şam hükümetinde yer alın’ dediğine ilişkin bilgi var” dedi. Diğer kaynak ise KDP, ENKS’nin Hakan Fidan ile Roj Peşmergeleri konusunda, entegrasyon çerçeveli pazarlık yaptığına dikkat çekti. ENKS’ye bağlı Mişel Temo, Selahattin Tugayı, SMO ile birlikte Efrîn’e girmişti. KDP kamplarındaki Roj Peşmergeleri bir dönem Rojava’ya sokulmak istenmişti. Ermeniler, Asuri-Süryani-Keldaniler, HTŞ’ye yanaşmayan Araplar ise hem YPG, YPJ, hem DSG içindeki çocuklarıyla geleceklerini komünlerde, kantonlarda görüyor. Kantonlar dışındaki seküler Araplar da, Nusayriler (Araplar), Dürziler, Museviler, Rumlar da kantonların başarısına bakıyor.
Jeostratejik planlama
Türkiye: Suriye’deki askeri-istihbarat birlikleri Şara döneminde genişletildi. Bu bir nevi “Lebensraum” gibi olmuştur. I. Dünya Savaşı’nda kaybettikleri itibar, nüfuz ve toprakları yeniden almak, sosyalist yükseliş dalgasını kırmak için sermeye blokunun desteklediği Hitler liderliğindeki Naziler, farklı ülkelerde yani Almanya sınırı dışındaki Almanların merkezle birleşmesini içeren Lebensraum, yani ‘yaşam alanı’ diye stratejik motivasyon çerçevesi çizmiştir. Ortadoğu Nazilerin yayılma içeren, ele geçirilecek alanlara Alman yerleştirme odaklı Lebensraum stratejisine benzer şekilde Türkiye-AKP hükümeti, (15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası MHP, BBP, Hizbullah’ın mayaladığı Hüda Par koalisyonda) etnik-dini faşizm mayalı yapılar ve hükümet; Suriye, Irak, İran eksenli Lebensraum stratejisini benimsemiş, Osmanlı’nın tıpkı Almanya gibi I. Dünya Savaşı’nda kaybettiği toprakları, itibarı geri alma stratejisini öne çıkarmıştır. AKP şemsiyeli koalisyon iktidar meşruiyeti sağlamak için de ümmet-Hilafet yolu kisvesini kullanmayı seçmiştir. Bunun için vize kolaylıkları sağlayarak dünyanın farklı ülkelerinden cihadistlerin uçaklarla, gemilerle İstanbul, Antep gibi yerlere gelip Suriye’ye geçmeleri sağlanmıştır. Şara dönemine yani Aralık 2024 sonrasına bakıldığında Türkiye, jeopolitik ağırlığını din-mezhep üzerinden daha fazla kullanmıştır. Suriye’ye akan cihadistler Dürzilere, Alevilere yönelik jenosid geliştirmiştir. Halep, Hama, Humus, Şam, Ghab Ovası ile sahil kentleri Lazkiye, Tartus, Banyas’ta demografik yapıyı homojenleştirme, farklı kesimleri yıldırarak göçerme ve Arap ve Türk kemeri hedeflenmiştir.
Kuzey ve Doğu Suriye kantonlarını da ortadan kaldırmak için Şara adına kritik başkentlerde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT ekibi üzerinden yoğun lobicilik yapılmıştır. HTŞ-SMO ile Türkiye’nin ortak kara harekatı yapabilmesi için ABD’den sık sık izin istenirken, İsrail’le de barışmak için diplomasi kanalları zorlanmış, Trump yönetimine AKP hükümeti olarak Hamas’ı silahsızlandırmada rol alma sözü dahi verilmiştir. Hesaplara göre jeostratejik planlama şu şekilde kotarılacaktı: Rojava kantonlarına kuzeyden hava ve karadan TSK girecek, doğuda Irak ordusu ve KDP sınıra ördüğü duvarların yakınına askeri güç yığacak ve geçişleri önleyecek. İdlib, Hama, Humus, Şam ve Fırat Nehri’nin güneyindeki Dêrazor hattında HTŞ-SMO harekete geçecek. Rojava’da DSG bünyesindeki Arap aşiretler koparılıp Kürtler, Süryaniler, Ermeniler yalnız bırakılacak. Kara ve havadan kıskaca alınan DSG, YPG, YPJ yok edilmeye çalışılacak. Kuzeyden basınçla Kürtler, Süryaniler, Ermeniler en az 30 kilometre güneye kadar sürülecek. Böylece Baas rejiminin Arap Kemeri oluşturmaya çalıştığı, katliam, asimilasyona rağmen tamamen başarılı olamadığı kuzey kentlerinden 30 km’lik derinlikte Türk ve Arap kemeri oluşturulacak. Suriye ve yakın çevrede federasyon süreçleri ve konfederasyon süreçleri bu plan-harekatlarla berhava edilmiş olacaktı. İzin için, paraya ve ihalelere önem veren Trump’ın iknası sağlanmaya çalışılacaktı. Suriye’de ABD şirketlerine devasa alanlar açılacağı vaadi bu çerçeveliydi. Büyük paralarla yolcu uçakları alımı anlaşmaları, ABD’den Türkiye’ye doğalgaz sevki anlaşmaları yapılıyordu. Devasa bütçelerle savaş uçakları alımı sözleri veriliyordu. Rusya’ya karşı AB’nin güvenlik-askeri harcama programı SAFE’ye katılım başvurusu yapılıyordu. İran’a karşı Türkiye’nin jandarma karakolu olarak kullanılması sözleri veriliyordu. Karadeniz’de Rusya karşıtı denklemlerde kullanılıyordu.
Güneyde tampon bölge
ABD, Rusya, İsrail: ABD, AB ülkeleri Suriye’nin jeostratejik pozisyonuna bakıyorlar. Trump, Türkiye ve Suriye’deki cihadist akımları Rusya, İran, Çin’e karşı vurucu güç olarak kullanmaya çalışırken İsrail’in rahatı için de dengeler kurmaya çalışıyor. ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Danimarka; Suriye enerji, su-tarım alanlarına göz dikmiş durumda. İsrail, Şam’ın güneyinde Dera ve Süveyda ile çevresine ağır silah konuşlandırmayı engellemiş durumda. İsrail, Kuneytra ile Golan’dan sonra Şara döneminde yerleştiği Hermon Dağı’nın ötesine de ilerleyecek. Suriye ile müzakere yapıp Şam’ın güneyinde kurduğu tampon bölgeyi yasal statüye kavuşturmaya çalışacak. Şam’ın 15-20 km etrafında devriye atan İsrail, zaman zaman Şam ve çevresini vuracaktır. İsrail Türkiye’nin de orta Suriye ve Şam’ın güneyine yerleşmemesi için saldırılar düzenlemekten sakınmaz. Yüzyılda büyük fırsat yakaladığı düşüncesindeki İsrail, bölgede kalıcılaşır. Mezhepçi politikalar Suriye’yi dış müdahalelere açık hale getirirken Türkiye de mezhepçi mayalanmada ısrar ederse dış saldırılara açık hale gelebilir. Çünkü geleceğin bahanelerinden biri mezhepçi cihadizm olacak görünüyor. Rusya ve İran ise Suriye denkleminden düşmüş durumda ve sahaya dönme girişimleri sonuç vermedi. Suriye’deki sıçrama dayanağını kaybeden Rusya, Mali’de de dramatik sonuçlar yaşayabilir.
Şu bir hakikat ki küresel ve bölgesel güçler doğrudan ya da dolaylı olarak oyun bozmaya/kurmaya, dizayn etmeye çalışır. Ancak daima belirleyici olan sahadaki özgürlük motivasyonu, etnografik, sosyolojik, devrimci direnç noktaları olur. Bunu Suriye’de de göreceğiz. Suriye yeni tarihini halklar federasyonu ya da konfederasyonu olarak yazacaktır.

