HTŞ Hükümeti tarafından ilan edilen Anayasada Özerk Yönetimin görüşlerinin olmadığını belirten QSD ve YPJ Genel Komutanlık üyesi Sozdar Hecî, ‘Bizim talebimiz Suriye’de herkesin kendi kimliğiyle, diliyle ve kültürüyle yaşamasıdır’ dedi
QSD ve YPJ Genel Komutanlığı üyesi ve aynı zamanda Şam ile yürütülen müzakerelerde Kuzey-Doğu Suriye Heyeti üyesi olan Sozdar Hecî, ANF’ye verdiği röportajın ikinci bölümünde; 1 Nisan Anlaşmasına rağmen Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye yönelik saldırıları, Rojava Kürtlerinin birlik ve ortak tutum konferansını ve YPJ öncülüğünde inşa edilen mücadele mirasını değerlendirdi.
Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerini kapsayan 1 Nisan Anlaşmasının Şam Hükümeti tarafından ihlal edildiğini vurgulayan Sozdar Hecî, “1 Nisan’da Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahalleleri için bir anlaşma imzalandı. Herkese, takviye olarak her iki mahallenin dışından gelen QSD güçleri ve savaşçılarının bu iki mahalleden çekileceği bildirildi. Bu uygulandı ve her iki mahallenin korunması için İç Güvenlik Güçleri görevlerini sürdürdü. Hatta onların tarafından bize, ‘Size yardımcı olmaları için İç Güvenlik Güçleri’nden 2 bin 500 kişiye kadar oluşturabilirsiniz’ denildi. Halep’teki İç Güvenlik Güçleri de bunun için kendilerini hazırladı, ancak bu anlaşma da ihlal edildi” diye konuştu.
Sozdar, konuşmasının devamında Şam Hükümeti tarafından ilan edilen seçimlerin tüm toplumu kapsamadığını dile getirerek şöyle devam etti:
“Bizim niyetimiz, herkesin sürece dahil olması ve bir anayasanın inşa edilmesiydi. Ancak anlaşmadan sadece iki gün sonra kendi anayasalarını ilan ettiler. İlan edilen bu anayasada, tüm dünya önünde imzalanmış anlaşmalardan tek bir madde bile yer almadı. Bu demokratik değildir. Yine, herkesin kendini temsil edebileceği bir Suriye parlamentosu ya da meclisinin kurulacağı söylenmişti; fakat bu da yapılmadı. Yapılması gereken, seçimlerin ulusal boyutta olması ve herkesin bu seçimlerde yerini almasıydı. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye ile Süveyda bölgeleri dışlandı ve adeta bir tiyatro gibi kendi içlerinde bir seçim gerçekleştirdiler.”
HTŞ hükümeti af kararından sonra katliam yaptı
Sozdar Hecî, HTŞ hükümetinin af kararını çıkardıktan sonra Suriye’deki bileşenlere yönelik katliamlar gerçekleştirdiğini belirterek şunları söyledi:
“Anayasanın ve seçimlerin ilan edildiği, af kararının çıkarıldığı dönemlerde, Suriye’nin kıyı bölgelerinde ve Alevi halkına yönelik, özellikle ‘BAAS rejimi kalıntıları’ adı altında bir katliam gerçekleştirildi. Cezalandırılması gereken kişiler mahkemelerde yargılanmalıydı; ancak binlerce insan annelerinin ve ailelerinin gözleri önünde katledildi. Bu olayın İslam’la, inançla hiçbir ilgisi yoktur; hiçbir hukuka sığmaz ve insani değildir. Ağustos ayında Süveyda’da da aynı şekilde katliamlar yaşandı. Dile getirdiğimiz bu olayların tamamı, imzalanan anlaşmalardan sadece birkaç gün sonra gerçekleşti.”
Anayasa ilan edilmeden önce Özerk Yönetim’in görüşlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade eden QSD ve YPJ Genel Komutanlığı üyesi Sozdar, “QSD’nin bir gerçeği vardır; zulme, baskıya ve demokratik olmayan sistemlere karşı mücadele eder ve savaşır. Ancak gerçekleştirilen bu tür uygulamaların, yaşam felsefemizde ve düşünce yapımızda yeri yoktur. İlan edilen anayasada QSD’nin görüşleri dikkate alınmamıştır; oysa dikkate alınması gereken taraf Özerk Yönetim’di. Çünkü bu yapı, 10 yılı aşkın bir süredir öz yönetim deneyimine sahiptir, kendi anayasası vardır. Bölgedeki tüm bileşenler bu anayasa temelinde yaşamaktadır ve bunu kabul etmiştir. Bu nedenle söz konusu toplumsal sözleşme, tüm bileşenlerle birlikte tartışılarak oluşturulmuştur” dedi.
Suriye toprakları Suriyelilere ait olmalı
1 Nisan Anlaşmasının iki kez ihlal edildiğini hatırlatan Sozdar Hecî, devamla şunları belirtti:
“Anlaşmanın önemli maddelerinden biri, topraklarından göç etmek zorunda kalanların güvenli ve özgür bir şekilde geri dönüşüydü. Pek çok olayı gündeme getirdik ve tüm bileşenler acı ve katliam dolu olaylarla karşı karşıya kaldı. Hristiyan halkına yönelik Suriye’nin başkenti Şam’daki Mar İlyas Kilisesi’nde bir bombalı saldırı gerçekleştirildi. Ayrıca 1 Nisan Anlaşmasından sonra HTŞ üyeleri tarafından Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê mahallelerine iki kez saldırı düzenlendi. Son saldırı ise birkaç gün önce gerçekleşti.
Bu durum bir iradenin hedeflenmesi anlamına gelir ve güvenliği sağlamaz. Çünkü insanların yeniden kendi topraklarına dönebilmeleri için, bir kez daha kaçırılma, tutuklanma ve onur kırıcı muamelelerle karşı karşıya kalmamaları gerekir. Bu olaylar tekrarlandığı sürece geri dönüş mümkün olmaz. Şu ana kadar dış güçler tarafından işgal edilmiş bölgelerde onlarca nokta inşa edilmiştir. Bu bir işgaldir. Suriye toprakları Suriyelilere ait olmalı ve halk kendi kendini yönetmelidir. En güvenli dönüş; kişinin kendini yönetmesi, kendini savunması, kendini temsil etmesi ve kendi diliyle yaşamasıdır. Halkımız bunu çok iyi biliyor. Burası bizim toprağımızdır ve geri döneceğiz. Bizim bölgelerimiz için de aynı durum geçerlidir. Kim hangi şehirden olursa olsun, eğer elleri halkın ve çocukların kanına bulaşmamışsa, herkes evine ve yurduna geri dönebilir.”
Konuşmasının devamında her insanın kendi ülkesinde kendi kimliğiyle yaşama hakkı olduğunu kaydeden sözlerini Sozdar Hecî, “Bir yıl içinde Rojava’da Kürt halkı Rojava Birlik ve Ortak Tutum Konferansı’nı gerçekleştirdi. Bu da onların en doğal hakkıdır ve kendilerini temsil etmeleri gerekir. Bir Kürt olarak ve özellikle bir Kürt kadını olarak, kendimi özgün biçimde temsil etmek, kendi dilimle kendi toprağımda yaşamak istiyorum. Bu şekilde bir konferans düzenlemek ve kimliğinin tanınmasını talep etmek, herkesin hakkıdır; bizim de hakkımızdır. Bu, ırkçılık anlamına gelmez. Çünkü biz de buna karşıyız. Kürt halkının, herkesin kendini temsil ettiği demokratik bir sistem içinde var olması, tüm Suriye’ye büyük bir güç katacaktır. Bizim inancımız budur. Kürtler özgür ve kimlik sahibi yurttaş olursa tüm Suriye’ye büyük hizmetler sunulacaktır. Bizim talebimiz aynı ülkede birlikte yaşamaktır. Çünkü her yerde toplumun her kesimi ile iç içe yaşıyoruz. Suriye, halkların bir mozaiğidir; her halkın da kendini temsil etme hakkı vardır” diye belirtti.
Kadınlar büyük bir direniş ve mücadele mirası yarattı
Kadınların Kuzey ve Doğu Suriye’de büyük bir mücadele ve direniş mirası inşa ettiğini vurgulayan Sozdar Hecî konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Kadınlar, askeri, siyasi ve toplumsal alanların her birinde örgütlenme ve eğitim yoluyla bir direniş mirası yarattı. Kürt kadınlarının DAİŞ gericiliğine ve terör gruplarına karşı yürüttüğü mücadele ve direniş, tüm dünyaya örnek oldu. Kadınlar bu yıl devrimci halk savaşına öncülük etti. Tişrîn Barajı’nda da bu durum açıkça görüldü. Savaşta da YPJ, halkının toprağının, kültürünün ve değerlerinin savunucusu oldu. Bir an bile tereddüt etmedi.
Bu direnişte ve Minbic’te mücadele eden, örnek haline gelen onlarca yoldaşımız var. Bu yıl, YPJ Konseyi tarafından örgütlenme, eğitim ve gelişim temelinde çok sayıda toplantı ve değerlendirme gerçekleştirildi. YPJ, DAİŞ’e karşı yürütülen mücadelenin öncülüğünü yaptı ve bugün de tüm kadınlara öncülük yapmaya devam etmektedir. Farklı uluslardan, özgürlüğe ve kendi varlığına inanan her kadın YPJ saflarında yerini aldı. Toplum ve kadınlar, en doğru biçimde komünal, özgür ve sosyalist bir örgütlenmeyle kendilerini savundular.
Sistem inşa etmek zaman alır ve bölge de süreç içinde deneyimlerden geçer. Ortaya çıkan en iyi deneyim, Kuzey ve Doğu Suriye’de 12 yıldır yaşadığımız deneyimdir. Tüm kadınlara çağrımız, güçlü bir şekilde örgütlenmeleri, özgür ve demokratik komünlerin örgütlenme çalışmalarında ve ülkelerinin inşasında yer almalarıdır. Örgütlenir ve güçlenirsek, mevcut saldırıların önüne geçer ve toplumumuzu koruruz. Bu nedenle tüm genç kadınların ve dünya kadınlarının bilmesi gerekir ki; eğer örgütlenir ve birbirimizi korursak, her şeyin karşısında durabiliriz. Yeni yıldan beklentimiz, özgür bir yıl olması ve yeni Suriye’de herkesin yerini almasıdır.”
Sozdar Hecî: 10 Mart Mutabakatı bir fırsat sundu ama uygulanmıyor
Haber: Rûken Efrîn – Roj Denîz / ANF