BirGün, dünkü SOL Parti’nin 3. Olağan Kongresi haberine “SOL Parti’den Memleket Buluşması: Şimdi daha fazla mücadele zamanı” başlığını atmış; “ülkenin dört bir yanından yurttaşların” buluştuğu kongrede, “kadınların, gençlerin ve emekçilerin eşitlik ve özgürlük için halkın birleşik mücadelesine çağrı” yapıldığını ve “Şimdi daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme zamanıdır” denildiğini yazmıştı.
Özet doğru. Sanırım, şunu da eklemek gerek; “şimdi+mücadele+öğütlenme” yalnızca bu “memleket”in buluşmasının değil, Asya’dan Avrupa, Amerika ve Afrika’ya tüm kıtaların sokaklarında ve salonlarında buluşanlarının haykırdığı üç yaşamsal sözcük.
∗∗∗
Bu üç sözcüğün üzerinde durmak gerek. Ancak, önce kongreye hakim olan ruh haline, parti kongrelerinde tanık olduğumuz bir grubun diğerini “yenmesi” geriliminin zerresinin olmadığı Neşet Ertaş Kongre Merkezi’nin bahçesinde dolaşırken hissettiklerime değineyim.
“Arkamızda bir düşman gözü gibi karanlığın yolu. / Önümüzde bakır taslar güneş dolu. / Dostların arasındayız! / Güneşin sofrasındayız!”
Gazetenin “SOL Parti, gerici rejimi değiştirmek için ülkenin dört bir yanında düzenlediği yürüyüşlerin ardından Memleket Buluşması’nı gerçekleştirdi.” ifadesi de doğru ama Almanya’dan, İsviçre’den, İspanya’dan, Fransa’dan gelip kucaklaşanları da düşünürseniz biraz eksik.
Zürih’ten İbrahim ve Hatice, Münih’ten Ahmet, Borçka’dan Şenol ve Demre’den Mehmet’in Avrupa Solu Partisi temsilcileri Madrid’den Ismael González ve Paris’ten Lena Chapiro ile kucaklaşmaları memleketin sınırlarını da aşan bir buluşmaydı.
İnsanlar o buluşmada birbirlerine sarılırken, galiba büyük şairin o müthiş mısrasını tüm benliklerinde hissettiler: Dostların arasındayız!
“Mücadele” + “örgütlenme” ve bu ikisinin “şimdi” gerektiği dünyanın sokaklarından ve salonlarından yükselen çağrı. Geçen yazıda 82 yaşındaki Robert De Niro’un Cannes Film Festivali’nin ödül salonundan yaptığı çağrıyı aktarmıştım: “Sadece oturup izleyemeyiz. Harekete geçmeliyiz ve hemen şimdi harekete geçmeliyiz. … Özgürlük için kaygı duyan herkesin örgütlenme zamanı geldi.”
Oturup izlemeyelim, harekete geçelim -ki bu mücadele demek- örgütlenelim ve bunları şimdi yapalım!
Son aylarda Fas’ta, Nepal’de, Madagaskar’da, Peru’da, Paraguay’da sokaklara çıkan ve “Z Kuşağı” denilen gençlerin söylediği de bu: Otoriterliğe, yolsuzluğa, yozlaşmaya, işsizliğe, yoksulluğa, hiyerarşiye, nepotizme karşı “Yüzde 99.9 biziz” şiarıyla örgütlenmek ve mücadele etmek.
“Geleceğimiz çalınıyor – artık seyirci olmayacağız!” diye haykıran bu gençler, sağlık, eğitim, elektrik, su, iş, yolsuzluğun bitmesi ve adaletin hakim olması gibi yaşadıkları toprakların temel gereksinimlerine odaklanıyorlar.
Bir başka dünya peşinde koşanlar için her yerde formül aynı: Şimdi + mücadele + örgütlenme!
Ve bu üçünü yaşadığınız toprakların öne çıkan sorunlarının çözümü etrafında yapmak. Tıpkı SOL Partili gençlerin, Konya’da en ağır sorunu kadınların yaşadığını saptayarak, mücadele ve örgütleme çalışmalarının merkezine feminizmi koydukları gibi. Dünyanın vicdanının, şimdi Gazze için örgütlenip mücadele ettiği gibi!
∗∗∗
SOL Parti kongresi, bu mücadelenin ancak “birleşik” olduğunda ve birleşik mücadele şimdi büyütülebildiğinde başarılı olabileceğinin altını çizdi. Dünyanın her köşesinde faşizmi geriletmek ve Gazze’de Netanyahu’nun kazanmasına izin vermemek buna bağlı.
Neşet Ertaş Kongre Merkezi’nden ayrılırken kafamın içinde dönen cümle de geçen yazımın son cümlesiydi: “Hepimiz şimdi ‘bir şey’ yapacağız ve bir gün mutlaka kazanacağız!”