23 Temmuz 2023 tarihinde „Nitelikli Doğal Koruma Alanı“ (doğal sit alanı) ilan edilen Dersim’in Pülümür Havzası’ndaki maden çalışmaları artarak sürüyor. Son olarak Hel Dağı bölgesinde maden arama çalışmaları başlatıldı.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu hazırlanmadan çalışmaların başladığı Pülümür Havzası’nın Munzur ekosisteminin bir alt havzası olduğunu ve „Önemli Doğa Alanı“ ve „Önemli Bitki Alanı“ statüsünde bulunduğunu belirten avukat Barış Yıldırım, „Bölgede 2 bin 250’den fazla flora türü saptanmış, bunların beşte biri endemiktir. Dünyada nesli tükendiği sanılan ‘sarı horoz gülü’ gibi endemik türler bulunmuştur. Yaban keçisi, çengel boynuzlu dağ keçisi, vaşak gibi koruma altındaki canlı türlerine ve hatta Anadolu Parsı’nın yaşadığına dair tanıklıklara ev sahipliği yapar. Temiz akarsu kaynakları açısından zengindir ve Fırat Havzası’nın en önemli su kaynaklarını besler. Alevi inancına göre kutsal kabul edilen alanlar (örn. Bağır Sipi, Bağır Dağı) barındırır. Bu alanlar Birleşmiş Milletler Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında korunmalıdır“ dedi.
AKARSU EKOSİSTEMİ BİTER
Pülümür Havzası’nda 3213 sayılı Maden Kanunu çerçevesinde dördüncü grup (özellikle krom) maden ruhsatları verildiğini aktaran Yıldırım, „Madencilik projelerinin, henüz flora çalışmaları tamamlanmamış ve endemik türleri barındıran sahalarda yürütülmek istenmesi büyük tehdit oluşturmaktadır. Bu projeler, ekosisteme ciddi zararlar vererek temiz su kaynaklarını yok etme, biyolojik çeşitliliği ve yaban hayatını tehdit etme potansiyeline sahiptir. İliç örneği gibi, Munzur Havzası’nda daha önce yürütülen madencilik çalışmalarının biyolojik çeşitliliğe ve ekosisteme verdiği zararlar ortada. Bölgedeki su kaynaklarının maden projeleriyle tahrip edilmesi, canlı yaşamını ve akarsu ekosistemini sona erdirecektir“ diye konuştu.
Barış Yıldırım – Avukat
STRATEJİK ÖNEMLİ BİR BÖLGE
Ülkemizde temiz akarsu kaynaklarının neredeyse tükenmek üzere olduğunu vurgulayan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti: „Dünyada olduğu gibi ülkemizde neredeyse temiz akan bir nehir, ırmak, çay, dere kalmamış durumda. Pülümür’ü de içeren Munzur Havzası ülkemizin en büyük su toplama havzasına sahip Fırat Havzası’nın en önemli su kaynaklarının olduğu havza durumunda. Fırat Havzası insanlığın ilk yerleşik hayata geçtiği havza. Fakat bakıyoruz baraj projeleriyle, maden projeleriyle Bingöl’de, Elazığ’da, Erzincan’da, Malatya’da, Adıyaman’da, Urfa’da, Antep’te neredeyse bu havza yok edildi. Bu coğrafyanın korunması aynı zamanda ülkemiz açısından stratejik öneme sahip. Fırat Havzası’nın stratejik önemi ve bölgenin Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmesi gerektiği ortadayken devletin de Anayasa’nın 56. maddesine göre çevreyi koruma görevi vardır. Yetkili idarelerin 2872 sayılı Çevre Kanunu çerçevesinde gerekli idari izinler alınmadan Pülümür Havzası’nda kaçak çalışmaları yakından takip etmesi ve gerekli idari tedbirleri, idari kararları alması, tanzim etmesi gerekiyor. Bizler de buna ilişkin araştırmaları sürdürüyoruz ve yasal başvuruları yapacağız.“