Close Menu
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Facebook X (Twitter) Instagram
Facebook X (Twitter) Instagram
Haber.bgHaber.bg
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Haber.bgHaber.bg
Начало » Hayvancılık neden bu halde? Çözüm nedir?

Hayvancılık neden bu halde? Çözüm nedir?

декември 21, 2025 Политика
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email
BG Прочети на български TR Прочети на турски
-Ottan süt, sütten ot- Avcılık toplayıcılık döneminde avcılar (erkekler), bazı hayvanları doğal yaşamlarına fazlaca yabancılaştırmadan (doğayı taklit ederek), sadece...

-Ottan süt, sütten ot-
Avcılık toplayıcılık döneminde avcılar (erkekler), bazı hayvanları doğal yaşamlarına fazlaca yabancılaştırmadan (doğayı taklit ederek), sadece davranış ve alışkanlıklarını biraz törpülemek suretiyle evcilleştirip sosyalleştirdiler.
Evcilleştirerek, sosyalleştirilen hayvanlar bu süreçte doğada kendilerini koruma yetilerinin bir bölümünü kaybettiler. Onları dışarıdaki düşmanlarına karşı korumak gerekti. Geçmişte hayvanları avlayanlar, yeni yaşamlarında bu kez aynı hayvanları doğadaki düşmanlarına karşı korumak için çoban oldular. Onları güttüler, düşmanlarına karşı korudular. Avcılık sürecinde kullandıkları sopalarını (silahlarını) artık onları avlamak (öldürmek) için değil, koruma amaçlı kullanmaya başladılar.
Zaman geçtikçe hayvanların bazıları toprak işlemede, bazıları çeki, bazıları da binek hayvanı olarak eğitildi ve kullanıldı.
Tarıma başladıktan sonra insanlar yerleşik düzene geçti. Yerleşim yerlerini genellikle su varlığına göre belirlediler. Hangi hayvanı nerede besleyeceklerini akarsulara, iklime ve buna bağlı oluşan ot popülasyonuna göre belirlediler. Ot boyunun yüksek olduğu sulak alanlarda büyükbaş, daha kısa olan kurak yerlerde küçükbaş hayvanlar yetiştirdiler. Kanatlı-kümes hayvanlarını ise kendi evlerinin hemen yanı başında bakıp beslediler. Bu hayvanların ürünleri ile beslendiler, halen bu şekilde beslenmeye devam ediyorlar. Sözün özü; her şeyde olduğu gibi hayvan yetiştiriciliğinde de doğa belirleyici oldu.
Daha sonra köylüler hayvanların dışkısını bitkisel üretimde, bitkisel üretimin ürünlerini de hayvan yetiştiriciliğinde değerlendirdiler. Bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliği yapanlar aileleri besledi, geçindirdi, sırtlarını giydirdi. Medeniyetler bu faaliyeti, tarım olarak isimlendirdi.
Yakın zamana kadar yapılan tarım, ekolojiyi korudu, aileleri bir arada tuttu, toplumların uyum içinde yaşamasına olanak sundu. Bugün ise bize dayatılan endüstriyel tarım sisteminde, hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretim ayrıştırıldı. Bu ayrıştırma sonucunda doğa tahrip olmaya, aileler çözülmeye (göçe), ailelerin çözülmesiyle birlikte topluluklar tespih danesi gibi dağılmaya başladı.
Türkiye hayvancılığı
Osmanlı döneminde atlar, Cumhuriyet döneminde ise sığırların ıslahına yönelik daha fazla çaba harcandı. Koyun ve keçicilerin ıslahı her iki dönemde de göz ardı edildi. Oysa Türkiye’de yetişen otların boyu genel olarak kısadır. Ot boyunun kısalığı nedeniyle koyun ve keçi yetiştiriciliğine daha elverişlidir. Çünkü küçükbaş hayvanlar otları dişleriyle keser, kısa ot ister. Büyükbaş hayvanlar dişleriyle değil dilleriyle otu keserler, uzun ot ister. Orta ve kuzey Avrupa çok yağış aldığı için otların boyu yüksektir, sığır yetiştiriciliğine uygundur. Siyah Beyaz Alaca (Holstein Freisian) inekleri Hollanda’nın yerli ırkıdır. Meradaki otlarla beslenir. Bizde ona uygun ot boyu olmadığı için içerde besleriz. Biz onlara okumuş, kültürlü muamelesi yaparız ve kültür ırkı deriz.
Çöküşe yönelindiği 1980’li yıllara kadar ağırlıklı olarak mera hayvancılığı yapıldı. Hayvanlar yemlerini doğrudan doğadan (mera-yaylak ve otlaklardan) sağladı. Yem fabrikasının ürettiği karma/fenni yeme çiftçi sadece ağır kış koşullarında muhtaç oldu. Mera türü yetiştiricilik tarzı, çiftçileri temin edici yem şirketlerine sömürtmedi. Mera hayvanından elde edilen hayvansal ürünler insan sağlığı için risk oluşturmuyordu. O zamanlarda yapılan doğayla dost hayvan yetiştiriciliği ekolojiyi tahrip etmiyor, tersine destek oluyor, onarıyordu. Halk arasında bu tarz yetiştiriciliğe, ottan süt, sütten ot elde etme dendi.
Bilindiği üzere hayvanların her şeyi doğa ve insanlar için faydalı ve gerekli! Onlar bize et, süt, yumurta ve bal verirler; besleniriz. Yapağı, tiftik, ipek ve kıllarından giysiler yapar; giyiniriz. Dışkılarını araziye bırakır, ondan da toprak ve bitkiler beslenir.
Kümes hayvanları da toprağı eşeleyen, karma yemler yerine doğal yemlerle beslenen, 8-10 tavuğa bir horoz hesabı ile horozlu tavuk ailesinden oluşurdu. Bu tavuk ailelerinin eti ve yumurtası insanlara yararlı, gübreleri toprak ve bitkiler için kullanılırdı. Faydalıydı.
Kısacası, hayvanlar merada beslendiği zamanlarda yem bedavaydı. Hayvanların ürünleri sağlıklıydı. Hayvancılık küreyi ısıtmıyor, soğutuyordu.
Hayvancılıkta makas değişikliği
Küçükbaş hayvancılık yerine büyükbaş hayvan politikaları öncelenip desteklenmesiyle birlikte hayvanlar mecburen kapalı alanlara hapsedildi, içeride beslendi. İçeri kapatılan hayvan oranında, dışarıdan yem sağlamak gerekti. Hayvan yetiştiricileri ihtiyaç duydukları yemi, yem imal eden ve satan şirketlerden almak zorunda kaldı. Yetiştiricilikteki bu değişimle birlikte çiftçi yetiştirici olmaktan çıktı, hayvan bakıcısı konumuna geriledi ve sömürülmeye başlandı.
Hayvan bakıcıları sömürüldüğü oranda satın alıcılar/kullanıcılar da (tüketici) sömürülmeye başladı. Çünkü hayvancılıkta yem, toplam maliyetin yaklaşık %70’ine yakındır. Maliyetin %70’i merada bedava iken kapalı alanda hayvan beslenmesi paralı hale dönüştü. Hayvansal ürün maliyetleri bu dönüşüme bağlı olarak arttı. Dolayısıyla hayvancılar ürünü pahalıya mal etti, ucuza sattı, kazanamadı. Tüketici paralı hale dönüştürülen yemin yanı sıra hayvansal ürün satan aracı konumdaki şirketlerin fiyatları yükseltmesiyle daha da pahalı tüketmek zorunda kaldı. Tüketici de sömürülür oldu. Hayvanların içeri kapatılmasından etkilenen sadece insanlar ve ekoloji olmadı. Hayvanlar da sosyalliklerini ve özgürlüklerini kaybetti; oynama, spor yapma ve cinselliğini özgürce yaşayamaz duruma gelerek yaşam kalitesi bozuldu. Tek kazanan yem temin edicisi ile hayvansal ürünleri işleyen ve paketleyerek satan aracı şirketler oldu.
Mera alanlarında değişim
Türkiye kurulduğundan bu yana her geçen gün meralar azaldı, otlak olmaktan çıkarıldı. Cumhuriyet kurulduğunda mera alanları;1928’de 46 milyon hektardı. 1950’de 37,8 milyon hektara,1960’da 28,6 milyon hektaraa,1980’de 21,1 milyon hektara geriledi. Şimdilerde 10 milyon hektarın altına inmiş durumda.
Yukarıdaki verilerin de ortaya koyduğu gibi hayvan yetiştiricilerinin bedava yem varlığı ve hayvan yetiştiricilerinin asli dayanağı olan meralar ilk başlarda tarımdaki makineleşmenin hızına bağlı olarak korunamadı. Makineleşmenin hız kazandığı 1950’lerde evvela nüfuzlu ve ekonomik yönden güçlü ağalar, daha sonra inşaat baronları, şimdilerde enerji ve maden şirketleri ile turizm sektörü tarafından talan edildi/edilmektedir. Hayvan yetiştiricileri zamanla sadece bedava yem alanı meralarını kaybetmediler. Hayvancılar ve tüketiciler için yem, et, süt piyasasını düzenleyen aynı zamanda onlara girdi sağlayan kamu iktisadi teşebbüsler olan EBK-SEK- YEMSAN gibi kamu kurumları da neoliberal politikalar gereği 1990’lı yıllarda özelleştirildi. Hayvan yetiştiricileri dayanaklarından bu kadar yoksun bırakılınca Türkiye hayvancılığının çöküşü kaçınılmaz oldu.
Hayvancılığın çöküşü için düğmeye basanlar
Her alanda neoliberal politikaların uygulandığı, tarımda serbest piyasaya geçişin hız kazandığı 1990’lı yıllarda DYP-SHP koalisyon hükümeti (1991- 1995) kuruldu. Başbakan Tansu Çiller, Başbakan yardımcısı Murat Karayalçın, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’di. İşte Türkiye tarımında özelleştirmeleri bu ekip başlattı. Onlar ilk özelleştirmelere de hayvancılık sektöründen başladılar.
Et ve Balık Kurumu (EBK), 1995-2000 yılları arasında özelleştirildi. Özelleştirilen et kombinaların çoğu kapatıldı. Üretim ve fiyatlar yönlendirilemez duruma geriledi. Yem Sanayi (YEMSAN), 1993-1995 yılları arasında özelleştirildi. Özelleştirilen fabrikaların yarıdan fazlası kapatıldı. Özel yem fabrikaları ülkenin batısına yığıldı. Süt Endüstrisi Kurumu da (SEK),1993-1998 yılları arasında özelleştirildi.
Hayvancılıkta kamu özelleştirmelerle aradan çekildi. Meydan tamamen girdi üretip, satan, canlı hayvan ile hayvansal ürün ithalatı yapan ve hayvan yetiştiricilerinin ürünlerinin fiyatlarını tek başına belirleyecek olan şirketlere kaldı/bırakıldı. Türkiye hayvancılığının bir başka çöküş nedeni de Doğu ve Güneydoğu illerinde uygulanan hayvancılık politikaları oldu.
Doğu ve Güneydoğu illerindeki hayvancılık
Hayvan yetiştiriciliğinde önemli bir bölge olan, ekonomisi önemli bölümü hayvancılığa göre şekillenmiş, Doğu ve Güneydoğu illerindeki yem fabrikaları özelleştirme adı altında birer birer kapatıldı. Ardından köylerin boşaltılması, meraların yasaklanması hayvancılığa dayalı yöre halkının ekonomik yaşamı çıkmaza girdi. Ülke insanının en önemli hayvansal ürün sağlama olanağı berhava edildi. Hayvancılık yapamayan halka kamu tarafından telafi edici bir ödeme de yapılmadığı için halk mecburi göçe mahkûm oldu. Yine SEK ve EBK’ların özelleştirme adı altında kapatılması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hayvancılığı neredeyse bitirme noktasına getirdi.
Kamu aradan çekilince gıda kontrol mekanizması da etkisini yitirdi. Hayvansal ürünlerin sağlıklılığı tartışılır hale geldi. İnsan sağlığı risk altına girdi. Hayvancılık hızlı bir çöküşe koşar adım ilerledi.
Ve çöküş
Hayvancılığın serbest piyasaya terk edilmesinin ardından tabir yerindeyse Türkiye genelinde hayvancılık çöktü. Çünkü YEM San’ı alan şirketler ilk iş olarak yem fiyatlarını arttırdı. SEK’i alan şirketler ise süt fiyatını düşürdü. Böylece süt üreticilerinin gelirleri azalırken, giderlerinden büyük artış oldu. Özelleştirmeler sonrasında sektör yerli ve yabancı 6 holdinge teslim edildi. Süt fiyatları sürekli artarken, çiğ süt üreticisinin kazancı çoğu zaman maliyetin altında kaldı. Yaşamı yukarıdan halk katılımı olmadan kuranlar, halka sormadan kurduklarını (EBK-SEK-YEMSAN) böyle yıktılar. Yıktıkları sadece kamu iktisadi teşebbüsler değildi, hayvancılığın çökertilmesine bu politika değişikliği-tercihi ile cevaz vermiş oldular.
Üretim girdisinin arttırıldığı, elde edilen ürünlerin fiyatının düşürüldüğü, şirket yanlısı, yetiştirici aleyhtarı tesis edilen serbest piyasada, hayvan yetiştiricileri, yetiştiriciliği bırakmak zorunda kaldı. Hayvanlarını ellerinden çıkardı. Hayvanlarından yoksun bırakılmayla bir kolunu kaybeden çiftçinin hayatına bu kez kredi kartlarıyla bankalar girdi. Sömürü katlandı. Dayanılamaz boyutlara erişti. Çiftçiler üretemez oldu. Meslekleri olan çiftçiliği birer birer terk etmek zorunda kaldılar.
Yani tarımda tahribat, hayvancılık sektöründeki özelleştirmelerle hız kazandı, çiftçiler; rüzgârın önündeki gazel misali savruldular, yerlerinden yurtlarından oldular.
Meralar bu kadar azalmadan ve EBK, SEK ve YEM SANAYİ özelleştirilmeden önce, 1980’de 84 milyon civarında olan hayvan sayısı 2024’te 60 milyonun altına indi. Hayvan sayısı 84 milyon olduğu dönemde Türkiye nüfusu 45 milyondu. İnsan başına neredeyse iki hayvan düşüyordu, 2025’de nüfus 86 milyonu aştı, iki insana bir hayvan düşecek duruma geriledik neredeyse.

Tablo: Tür ve ırklarına göre hayvan sayıları (baş)

2019
2020
2021
2022
2023
2024

Büyükbaş
Sığır
17.688.139
17.965.482
17.850.543
16.851.956
16.421.256
16.824.208

 – Kültür
8.559.855
8.838.498
8.824.784
8.295.825
8.070.159
8.213.136

 – Kültür melezi
7.554.625
7.594.127
7.641.100
7.324.866
7.303.667
7.669.922

 – Yerli
1.573.659
1.532.857
1.384.659
1.231.265
1.047.430
941.150

Manda
184.192
192.489
185.574
171.835
161.749
162.051

Toplam
17.872.331
18.157.971
18.036.117
17.023.791
16.583.005
16.986.259

Küçükbaş
Koyun
37.276.050
42.126.781
45.177.690
44.687.888
42.060.470
44.080.584

 – Yerli
34.199.467
38.579.748
41.182.899
40.728.954
38.208.635
39.871.852

 – Merinos
3.076.583
3.547.033
2.994.791
3.958.934
3.851.835
4.208.732

Keçi
11.205.429
11.985.845
12.341.514
11.577.862
10.302.940
10.822.084

 – Kıl
10.964.374
11.698.825
12.051.957
11.320.208
10.092.756
10.619.841

 – Tiftik
241.055
287.020
289.557
257.654
210.184
202.243

Toplam
48.481.479
54.112.626
57.519.204
56.265.750
52.363.410
54.902.668

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

1980 yılında nüfus 45 milyon iken 48,8 milyon olan koyun sayısı, 2024’de nüfus 90 milyona doğru yol alırken neredeyse yarı yarıya; 44.080.584 milyona geriledi. Yani bugünkü küçükbaş hayvan sayısı 45 yıl öncesinin gerisinde şimdi. Azalan koyun ve keçi sayısına bağlı olarak toplam sütün içindeki koyun ve keçi sütünün payı doğal olarak düştü.
Süt üretimi ve değişim
Mandacılık açısından bakıldığında Türkiye, manda sayısının azalmasına bağlı olarak süt üretimi geriliyor. Geçmişte toplam sütün içinde manda sütünün payı yüzde 1,58 iken şimdi binde 27.
Koyun ve keçi sütü üretiminde de durum pek farklı değil. TÜİK verilerine göre, 1991 yılında koyunlardan elde edilen süt miktarı yüzde 11 iken, 2024’de yüzde 4,3’e, keçilerden elde edilen sütün miktarı ise, 1991’de yüzde 3,3 iken 2011’de yüzde 2,5’e gerilemiş durumda.

Çiğ süt üretimi (ton)

İnek
Manda
Koyun
Keçi
Toplam

2020
21.749.342
63.767
1.101.065
589.617
23.503.790

2021
21.370.116
63.643
1.143.762
622.785
23.200.306

2022
19.912.135
43.589
1.067.342
540.426
21.563.492

2023
19.961.908
43.025
933.576
543.058
21.481.567

2024
21.040.442
58.122
906.945
482.247
22.487.757

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

Et üretimi ve değişim
Türkiye et tüketiminin birinci sırasında kanatlılar var. Kanatlı eti tüketimi yüzde 70. İkinci sırayı yüzde 28 ile sığırlar, üçüncü sırayı ise koyun ve keçiler alıyor. Fakat geçmişteki et tüketim türü ve ona bağlı beslenme kültürü farklıydı.1970’de toplam et üretimi içinde koyun ve keçinin payı %58 idi. 1991 yılında %28’e, şimdilerde ise %23,9’a kadar geriledi (TUİK). Kırk beş yılda hayvansal beslenme kültürümüzü böyle “değiştirdik”.
Kapalı alan hayvancılığı yetiştiriciliğinde ve tüketimdeki bu değişim biyoçeşitliliğin azalmasına, sağlık sorunlarına yol açmakta, iklim değişikliğini tetiklemekte, hayvansal beslenme kültürümüzü olumsuz yönde dönüştürmektedir.

Kırmızı et üretimi (ton)

Sığır
Manda
Koyun
Keçi
Toplam

2020
1.341.446
8.424
345.639
90.443
1.785.952

2021
1.460.719
10.831
385.933
94.555
1.952.038

2022
1.572.747
13.586
489.354
115.938
2.191.625

2023
1.670.606
15.386
569.066
128.989
2.384.047

2024
1.483.042
13.781
509.539
99.532
2.105.895

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

Yerli ırklardan kültür ırklarına geçiş, küçükbaş hayvancılıktan büyükbaş hayvancılığa dönüş sonucunda hayvancılıkta viraj alınamadı, hayvan yetiştiricisi çiftçiler hayvanlarıyla şarampolden aşağı çakıldı.
Et ve süt üretimindeki bu azalma, insanların hayvansal ürün ihtiyacını karşılamak için ithalatı zorunlu kıldı. Bu yanlış yönelim-tercih sonrasında hem ithal hayvan sayısı hem hayvansal ürün fiyatları roket hızıyla yükseldi.
İthalat
Kültür ırklarına 1958’de Siyah Alaca (Holstein Freisian) ineklerini ithal ederek yola çıktık. Aynı yıl sütçü ırk olarak Jersey, etçi ırklardan Aberdeen Angus ve Hereford’u ithal ettik. Onları kamuya ait işletmelerde yetiştirdik. Bu yıllar, 1950’lerin sonudur. Arada az sayıda Angler ve Simental ırklar da ithal etmişiz. İthalata dayalı politikaları aralıklı olarak günümüze kadar sürdürdük. 1987-1996 yılları arasında yaklaşık 300 bin gebe düve ithalatı yaptık. 1996 yılında ithalatı kontrol altına aldık, fakat 2010 yılında ithalat kapısı yeniden aralandı, bir daha kapanmadı. Hayvan ihracatından böylece ithalata geçiş yapmış olduk. Artık Türkiye gümrük kapıları ithal hayvanlar için yol geçen hanına döndü. 2010’lardan bu yana dur durak bilmeden yirmiyi aşkın ülkeden hayvan ithalatı yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Veriler aşağıda.

Canlı hayvan ve sığır eti ithalatı

Büyükbaş
Kırmızı et
Küçükbaş

(Baş)
(Bin $)
(Ton)
(Bin $)
(Baş)
(Bin $)

2010
139.949
273.755
50.658
249.257
234.974
26.920

2011
470.796
848.736
110.731
511.868
1.447.764
148.016

2012
471.571
775.413
25.437
95.992
405.626
42.605

2013
193.807
300.758
6.141
24.272
95.770
15.687

2014
50.072
110.333
640
5.258
15.651
3.745

2015
203.077
298.797
17.574
104.916
3.077
959

2016
494.194
587.384
5.720
41.636
5.299
976

2017
895.810
1.159.875
18.879
85.282
280.669
37.313

2018
1.460.793
1.692.347
55.752
260.108
425.507
62.539

2019
689.069
672.341
5.046
26.634
83.154
13.686

2020
401.251
410.707
4.580
26.717
71.811
14.038

2021
261.688
285.793
1.205
7.210
35.384
9.602

2022
116.862
157.583
408
3.068
16.049
4.238

2023
818.017
1.163.367
34.416
214.117
53.392
5.385

2024
373.129
704.613
79.128
504.998
49.756
5.675

Toplam
7.040.085
9.441.802
416.315
2.161.333
3.223.883
391.384

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

2025’in ilk 8 ayında 505 bin 59 baş sığır ithalat edildi. Buna karşılık 794 milyon 985 bin dolar ödendi. Türkiye ABD’den sonra hayvan ithalatında dünya ikincisi durumunda. İthalat atının şahlanış jokeyi AK Parti ve uyguladığı politikalardır.
AK Parti politikaları
AK Parti’nin her yeni tarım bakanı, “ithalata durduracağım” diyerek göreve başladı, ilk icraatları ithalata kapıyı daha da aralamak oldu. Ama bir yandan da hayvancılıkta iyi olduğumuz propagandası yapmaktan bir adım geri atılmadı. Yanlış ısrarla savunuldu.
Tarım Bakanı Yumaklı: “Büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığında Avrupa’da ilk sıradayız”, diyor yani hayvancılıkta iyiyiz demeye getiriyor. Ama Amerika Tarım Bakanlığı (USDA) Türkiye Hayvancılığı ile ilgili bir rapor yayınladı. Rapor’da, Türkiye canlı hayvan ithalatında dünya ikincisi olduğu yazılı.
Aynı raporda “Türkiye, 2026’da 450 bin baş sığır, 70 bin ton et ithal edecek ve Türkiye hayvan ihracatının da sıfır olacağı belirtiliyor.
Bakan Türkiye hayvancılığını AB ile kıyaslıyor, ama gerçekler başka.
Gerçekler:
– Avrupa ülkelerinde yıllık kişi başı et tüketimi ortalama 75 kilo civarında. Yani bir kişi yılda bir koyun, birkaç tavuk ve biraz da dana etini satın alabiliyor. Hayvansal protein ihtiyacını kolaylıkla karşılayabiliyor.
– Türkiye’nin kişi başı yıllık et tüketimi 10 kg civarında. Bu verilere bize AB vatandaşları Türkiye’ye göre yıllık 7,5 kat daha fazla et tükettiğini, fısıldamıyor haykırıyor aslında.
AK Parti Hükümeti ithalat ile ilgili olarak, “yükselen hayvansal ürün fiyatlarını düşürmek için yöneldik” dediler. Fakat ithalat sonrası hayvansal ürün fiyatları hiç düşmedi, tersine daha da arttı.
AB- Türkiye et fiyatları karşılaştırması
– AB’de 100 kilogram karkas et fiyatı 669,8 avro. Yani; 670×49.000÷100= 6.70 Euro
49× 6.70= 328 TL/kg.
Türkiye’de 25.11.2025 tarihli kırmızı et fiyatları şöyle:

Kuzu eti but (k): minimum 650 TL, ortalama 653,13 TL
Kuzu kol (kg): minimum 420 TL, ortalama 438,62 TL
Kuzu pirzola (kg): minimum 720 TL, ortalama 725,33 TL
Dana eti karkas (kg): minimum 520 TL, ortalama 530, 24 TL

Görüldüğü üzere Türkiye’deki et fiyatları AB’nin yaklaşık iki katı.
Başka veriler
– Türkiye’de yaşayanlar günlük ortalama 89,3 gram et tüketiyor. Bu miktar, ABD’lilerde 298,3 gram, AB vatandaşlarında ise 211,2 gram. Yani bir AB vatandaşı günde, bir Türkiyeliden 2,30 kat daha fazla et tüketiyor.
– On dokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Pınar Sökülmez Kaya, bireyin günlük et gereksinimi 100-150 gram” diyor. Bu veriye göre Türkiyeli vatandaşlar ihtiyacı olan yeterli ete erişemiyor.
Yemin gıdaya rakiptir
Meraları gözden çıkararak ve kapalı alan hayvancılığa direksiyon kırarak hem hayvancılık çökertildi hem ekstradan bitkisel ürün fiyatlarının kalıcı olarak artışına destek verildi. Çünkü endüstriyel hayvancılıkta hayvan kendi yemini üretmez insanlar yetiştirir onlara hazır yemek gibi onların yemliklerine- “sofralarına” servis eder.  Bu da gıda fiyatlarının artmasına neden olmaktadır.
Nasıl?
Hayvanların yemi hazırlanırken mısır, soya, arpa, yulaf, kırık buğday ve yonca gibi ürünler üretilir, yeme karıştırılır. Bütün bu işler hayvancılık yapma maliyetini artıran kalemlerdir. Yemde kullanılan bu ürünler, insanlar için bitkisel üretimin yapıldığı topraklar üzerinde üretilmektedir. Bu hayvan yemi için üretilen bitkiler ile insan gıdası için üretilenler arasında arazi kullanımı bakımından bir rekabete neden olur. Bu durum gıda fiyatlarının artmasının bir başka nedenini oluşturur.
Örneğin;
2000 yılında Türkiye’de 2,3 milyon ton mısır yetiştirilmekteydi. 2023-2024 sezonunda üretilen mısır miktarı 2000 yılında yetiştirilene göre yüzde 400 daha fazla yani 9 milyon ton mısır üretildi. Endüstriyel kapalı alan hayvancılık için 2025 yılında kullanılan arazi miktarı 2000 yılında kullanılanın dört katına erişmiş durumda. Yani mısır üretimine tahsis edilen tarlalar insanlar için ürün değil, hayvanlar için yem üretiminde kullanılmaktadır. Ayrıca mısır, verimli toprak ve su ister. Başka bir deyişle en verimli arazi hayvan yemi için tahsis edilmiş olmaktadır.
İthal edilen tohumlarla yapılan yem bitkisi üretiminde kullanılan topraklar gıda üretiminde kullanılamayacağı için yem gıda ile rekabete girmiş oluyor.
Bazı yem bitkilerinde üretimin ihtiyacı karşılama oranları
Çizelgedeki verilere göre, 4.428.378 dekar alanda fiğ, 6.501.107 dekarda yonca, 1.936.940 dekar toprakta korunga olmak üzere toplamda 12.866.425 dekar arazide yem bitkisi üretmektedir. Yem bitkisi yetiştirilen topraklar da sulu ve verimli olmak zorundadır. Bu alanlarda yem bitkisi yetiştirildiğinden insan gıdası için bitkisel üretim yapılamamaktadır. İşte bu nedenlerden dolayı kapalı alan hayvancılık gerekli olan yem gıdaya rakiptir.
Kapalı alan hayvancılığı fason üretimdir
Türkiye uyguladığı endüstriyel-kapalı alan hayvancılık nedeniyle sadece et ve canlı hayvan ithal etmiyor yem bitkilerini yetiştireceği tohumu da ithal ediyor. Aşağıdaki tabloda veriler görülmektedir.
Yem ve yeşil alan tohumluk ithalatı (ton)
Tabloda görüldüğü gibi yem bitkisi üretmek için tohum ithal ediliyor, edilmez ise yem bitkisi üretilemeyecek, yani yem bitkisi üretimimiz fason.
Soya
Soya gibi hem gıda hem de yem sanayinde temel hammadde olan kritik bir üründe Türkiye olarak kendine yeterlilik oranı yalnızca %4–5 düzeyinde. Piyasanın yıllık soya talebi 3 milyon tonun üzerinde seyrederken üretim 180 bin tonla sınırlıdır.

Soya ithalatı
 
 
 
 
 
 
 

2020
2021
2022
2023
2024

Bin ton
Milyon $
Bin ton
Milyon $
Bin ton
Milyon $
Bin ton
Milyon $
Bin ton
Milyon $

3.040
1.206
2.493
1.464
3.039
2.050
2.902
1.646
3.754
1.766

K: TUİK

En verimli topraklarda mısır üretmezsek, soya, yem bitkisi tohumu ve diğer yem hammaddelerini ithal etmezsek mevcut politika olan kapalı alan hayvancılığını sürdüremeyeceğimizi gösteriyor. Atımı getir kılıcımı getir ben savaşa gideceğim misali, yem tohumunu, yemini ithal et çobanı ile bakıcısını Afgan dan getir ben hayvancılık yapacağım. Bizden içinde canlı ve cansız bir varlığın yer almadığı sistemde yaptığımız kapalı alan hayvancılık fason hayvancılıktır nokta.
Fason üretim
Yemin tohumundan, hammaddesine ilacına kadar her şeyiyle ithalatçı olduğumuz bu durumda döviz politikasını iyi yönetemez isek hayvansal ürün fiyatlarının artışını durduramayacağımız ayni ile vakidir geçmişte. Hele bir de döviz darboğazına girersek ithalat bile yapamayacak, kapalı alan hayvancılığı enkaza dönecek demektir. Bu yanıyla kapalı alan hayvancılığı sürdürülebilir değil. Felakettir. Aslında canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalinin iç piyasadaki fiyatları düşürememesinin nedeni de ithalatçı şirketlerin kâr hırsı ve ateşi bir türlü düşmeyen döviz kuru olduğu ayan beyan ortada.
Bütün bu nedenlerden dolayı kapalı alan hayvancılığı, canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatına devam edildiği sürece bitkisel ürün fiyatları düşmez, artmaya devam eder. İnsanların gıda güvencesi için sürdürülebilir de değildir.
Ne yapmalı?
Biz yakın zamana kadar küçükbaş hayvan eti ile beslenirdik. Çünkü ülkenin doğal yapısı, iklim durumu küçükbaş hayvanların yiyebileceği otları yetiştirmeye uygun. Bitkisel üretimimiz ise serin iklim bitkisi olan hububat yetiştirmeye elverişli; bu yüzden tarım topraklarımızın %70’inden fazlasında hububat yetiştirilir(di). Hububat ile küçükbaş hayvanların birlikteliği çiftçinin ve ekolojinin dayanağıydı.
Şöyle ki; Çiftçiler genellikle ekim ayında hububat tohumunu toprağa saçmaya başlar. İklimin uygun gitmesi halinde aralık ayında yeşerir. Yeşeren hububat ekili tarlalarına çiftçiler koyunlarını salar, otlatır. Yem ihtiyacının bir kısmını dönemsel olarak bu yolla karşılar. Koyun dişleri ile kestiğinden hububatı yolmaz, ancak otlamak için gezinirken çiğnediği hububat bitkisinin bir kısmını daha boş kalmış bölgelere yeniden ekmiş olur. Çünkü hububat bitkisi çiğnendikçe kardeşlenir, çoğalır. Tarlanın seyrekliği böylelikle giderilirken, gezinen hayvanlar bir miktar dışkısını da bırakarak toprağa besin desteği yapar.
Hububat hasadından sonra tekrar küçükbaş hayvan sürüleri tarlaya otlatmaya götürülür. Hayvanlar biçerdöverin kesemediği sapların bir kısmını keser, yer. Kaba yem ihtiyacını bu şekilde giderirken, diğer yandan bir kez daha dışkısını toprağa bırakarak toprağı besler. Biçerdöverin hasat esnasında döktüğü daneleri de hayvanlar yerden toplayarak yediği samanına katık yapar, bir sonraki yılda ekilecek bir başka tohumun çeşidinin saflığını garanti altına alır. Bu ekolojik döngü böyle devam eder, gider(di).

Bu döngüye halkımız buğday ile koyun gerisi oyun demektedir. Halkımızı dinleyelim, şirketlerin ve onların yerli ve yabancı işbirlikçilerinin oyununa gelmeyelim.
Ayrıca yerli hayvan ırkları kendi yemini kendi üretir. Yani yerli hayvan ırkları, yiyecekleri otun tohumunu merada otlamak için gezinirken toprağa düşürürler. Toprağa düşürdükleri bu tohumları toynakları ile toprakla temasını sağlarlar, yani ekerler. Dışkılarıyla tohum ve çimene ihtiyacı olan gübreyi (gıdayı) verirler. Tohum bu gıdayla beslenerek seneye yeniden sürer, hayvanlar da bu yeniden sürmüş otlarla beslenirler. Bu döngü doğal yörüngesinde böyle devam eder. Meraların amaç dışı kullanıma açılması ve modernlik adı altında hayvanların mera yerine içeriye kapatılmasıyla hayvan yetiştiriciliği yörüngesinden çıktı/çıkarıldı.
Bu nedenle;
-Ülke gerçekliğine uygun yerli büyükbaş hayvan ıslahına başlayalım. Küçükbaş mera hayvancılığına ağırlık verelim, teşvik edelim. Kapalı alan hayvancılığını terk edelim.
-Büyükşehir yasası ile meraların tasarrufu belediyelere ve merkezi idareye geçti. Bu değişiklikle meralar hayvanlara kapatılıyor, rantiyecilere açılıyor. Hayvanlara kapatılmayan yerlerdeki meralar da paralı hale getirildi. Bu yanlıştan dönelim.
-İthalatı değil, üretimi destekleyelim. Üretici örgütlenmelerinin önündeki engelleri kaldıralım. Özelleştirilen tarımsal KİT’leri yeniden daha güçlü kuralım. Bu kurumların mülkiyeti devlette, tasarruf hakkı demokratik yapılara kavuşturulmuş üretici kooperatiflerinde olacak biçimde onların yönetimlerine devredelim.
-Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini hayvancılıkta örnek pilot bölge olarak projelendirelim ve bütün yapısal sorunlarını çözelim.
-Meraların kullanım hakkı üretici kooperatiflerine özgür mera hayvancılığı yapma koşullu verelim. Bilindiği üzere, kooperatifler kolektif çözüm arama ve kolektif aklın tesisiyle, kolektif yönetmeyi sağlayacak, hiyerarşiyi ortadan kaldırma kapasitesine sahip önemli bir araç olabilir. Kooperatiflerin bu misyonu yerine getirebilme kudreti vardır; ekonomiyi düzenlemenin yanında bu tarz işlevlendirilen kooperatifler, doğrudan demokrasiyi, özyönetimi oluşturmada araç görevi görebilir. Dünyada bunun pek çok başarılı örneği mevcuttur.
Bilindiği üzere kooperatif, ailede başlayan dayanışmayı, aileler arası imeceye ve oradan komün yaşamı inşa etmede önemli rol üstlenebilir.
Kaynakça
1 Abdullah Aysu, “Mera ve Yayla Talanı Boyut Değiştiriyor”18 Ocak 2014, karasaban.net
2 Veriler: Abdullah Aysu, “Tarladan Sofraya Tarım” Su Yayınları
3 Sadullah Usumi; “75 Yılda Köylerden Şehirlere” 75 Yılda Hayvancılık: Gelişmeden Çöküşe s.42 Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Şubat 199, İstanbul
4 Doç. Dr. Ertuğrul AKSOY; “Müjde Şimdi de Ot ve Saman İthal Edeceğiz”, Tarım ve Mühendislik Dergisi, s.21, sayı:99-100/2012
5 Dünyayı Tüketmek; s.19-20, Greenpeace Akdeniz Raporu
6 Dünyayı Tüketmek; s.23, Greenpeace Akdeniz Raporu
7 Dünyayı Tüketmek; s.26, Greenpeace Akdeniz Raporu
8 Abdullah Aysu, “Yutmayız” 13 Mayıs 2016, karasaban.net
9 Abdullah Aysu, “Hayvan Doğasının Diyalektiği” 9 Nisan 2016, karasaban.net
10 Ahmet Atalık, “Türkiye Hayvancılığında Gelişim ve Değişim” Sunumu- 11 Mayıs 2016, Cezayir Salonu-İstanbul
11- Abdullah Aysu Bal Beslenme Kültürümüzün Değişmesi/ Değiştirilmesi Ekoloji ve İklim Değişikliği Et Et Üretimi ve Değişim Geçmişten Günümüze Mera Değişim Durumu Hayvan Varlığının Değişimi

Вижте още

Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê 7 gündür ablukada: Ateşkes ihlal ediliyor

Политика декември 29, 20253 Mins Read

‘Güçlendirme bütçesi’nden kadınlara günlük 51 kuruş düşüyor

Политика декември 29, 20253 Mins Read

Meksika’da tren kazası: 13 ölü, 98 yaralı

Политика декември 29, 20251 Min Read

Yalova’da DAİŞ’e operasyon: 7 polis yaralandı, çatışma sürüyor

Политика декември 29, 20251 Min Read

Urfa’da kar yağışı: 2 ilçede eğitime ara verildi

Политика декември 29, 20251 Min Read

Güllü’nün oğlu Tuğberk Yağız Gülter: Ablam katilse, bunu Kervan için yapmıştır

Политика декември 29, 20252 Mins Read

Özgür Özel’den Erdoğan’a: Rakibinden kaçmanın maliyetini görmeli

Политика декември 29, 20255 Mins Read

Bursa’da iş cinayeti: 5’inci kattan düşen işçi 23 gün sonra yaşam mücadelesini kaybetti

Политика декември 29, 20251 Min Read

Ticaret Bakanlığı: 5 bin markette 7 bin 233 üründe mevzuata aykırılık tespit edildi

Политика декември 29, 20251 Min Read

Yeni bir toplumsal yalnızlık – Dr. Alper Demir

Политика декември 29, 20251 Min Read
Още новини
Технологии

Sadece hız değil, „akıl“ da geliyor: Wi-Fi 8, en sinir bozucu sorunları ortadan kaldıracak

декември 29, 2025
Технологии

Twitter (X) çöktü mü? (29 Aralık 2025) Son 24 saat kesinti raporu

декември 29, 2025
Технологии

YouTube çöktü mü? (29 Aralık 2025) Son 24 saat hata bildirim raporu

декември 29, 2025
Технологии

WhatsApp çöktü mü? (29 Aralık 2025) Son 24 saat kesinti raporu

декември 29, 2025
Общество

Bankaların 11 aylık kârı yüzde 45 arttı

декември 29, 2025
Технологии

TikTok çöktü mü? Son 24 saat kesinti raporu (29 Aralık 2025)

декември 29, 2025
Общество

Başsavcılık’tan “Sadettin Saran’ın özel laboratuvar inceleme sonuçları temiz çıktı” iddialarına yanıt

декември 29, 2025
Общество

Şehit polis Turgut Külünk’ün babası: Haberlerde Yalova’yı görünce içim köz gibi oldu, „benim oğlum gitti“ dedim

декември 29, 2025
Общество

Cristiano Ronaldo: 1000 gol atana kadar futbolu bırakmayacağım

декември 29, 2025
Общество

Kocaeli’de operasyon: Sendika başkanı ve yardımcılarına suikast planı yapan 15 kişi gözaltına alındı

декември 29, 2025
1 2 3 … 2 872 Next
Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
© 2025 ThemeSphere. Designed by ThemeSphere.

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.