TÜİK, üçüncü çeyrek büyüme verisini açıkladı. Buna göre ekonomi üçüncü çeyrekte geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,7 büyüdü. Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını kapsayan üç aylık dönemde, bir önceki üç aylık döneme göre yüzde 1,1 büyüdü.
Tarım hariç bütün sektörlerde büyüme kaydedildi. Yüksek faizli dönemde gelen bu performans, ‘manidar’ olarak yorumlanırken verilere göre büyümede inşaat sektörü başı çekti. İnşaat sektöründeki büyüme oranı yüzde 13,9 olarak kaydedildi.
Sanayi sektöründe özellikle ihracata dayalı imalat sanayisinde yaşanan daralma ve üretimin yavaşlamasına karşın gelen büyüme dikkat çekti. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 1,8 daralan, ikinci çeyrekte yüzde 6,1 büyüme kaydedilen sanayi sektöründe yüzde 6,5’lik büyüme kaydedildi.
Finans ve sigorta faaliyetlerinde yüzde 10,8, bilgi ve iletişim faaliyetlerinde yüzde 10,1, ürün üzerindeki vergiler eksi sübvansiyonlar yüzde 9,6 büyüdü.
GELİR ARTMADAN TÜKETTİK
Emek gelirlerinde yıl içinde zam yapılmamasına karşın halk krediyle, borçla tüketimi sürdürdü. Hanehalklarının tüketim harcamaları ise 2025 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 4,8 arttı.
Yurt içi talebe dayalı ılımlı büyüme kaydedildi. Özel tüketim harcamaları yüzde 2,6 arttı. Özel tüketim harcamalarının yıllık büyümeye katkısı 3,2 puan ile bu yılın en yüksek seviyesinde kaydedildi. Bu durum özellikle enflasyonla mücadele döneminde baskılanmaya çalışılan iç talebin halen canlı seyrettiğine işaret etti. Yatırım harcamaları büyümeye 2,8 puan ile 2023’ün üçüncü çeyreğinden bu yana en yüksek katkısını sağladı.
OBUR SERMAYE
Büyümenin getirisi yine sermaye kesimine yazıldı, bölüşüm emek aleyhine bozulmaya devam etti. İşgücü ödemeleri yıllık yüzde 41,1 artmasına rağmen, emeğin milli gelirden aldığı pay geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 35’te sabit kaldı, bir önceki çeyreğe göre geriledi. Temmuzda asgari ücrete zam gelmemesi nedeniyle yılın sonuna doğru emek gelirleri daha da geriledi. Yılın ikinci çeyreğinde yüzde 38,4 olan emeğin payı, yüzde 35’e geriledi. Buna karşılık işletme kârlarının payı yüzde 41,3’ten yüzde 46,7’ye çıktı.
Bugünün BirGün’ü
TARIMIN HAZİN SONU
Tarım sektöründe kan kaybı yılın üçüncü çeyreğinde hızlanarak devam etti. Bu yılın ilk 9 ayında ana sektörler içinde en olumsuz tabloyu çizen alan açık biçimde tarım oldu. TÜİK verilerine göre tarımda ilk çeyrekte yüzde 0,7 olan küçülme, ikinci çeyrekte yüzde 5,5’e, üçüncü çeyrekte ise yüzde 12,7’ye ulaştı.
Tarım sektöründeki yaşanan bu olumsuz gidişatın maliyeti giderek katlanıyor. Mazot, gübre, tohum, yem, ilaç, sulama ve enerji başta olmak üzere tüm girdilerdeki sert fiyat artışları, çiftçinin maliyet hesabını altüst ederken sıklaşan zirai don, düzensiz yağışlar ve uzun süreli kuraklıklar tarım sektöründe yaşanan daralmayı hızlandırıyor.
Tarımsal üretimde yaşanan krize ilişkin Ekonomim Gazetesi’ne konuşan Migros İcra Kurulu Başkanı Özgür Tort, dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Fiyat oluşumunda nakliye ve toplu üretimin önemine dikkat çeken Tort, ürünlerin Antalya ile İstanbul arasındaki fiyat farkına değinerek, “Ürün Antalya’da 5 lira, İstanbul’da 35 lira. Bunun çok basit bir matematiği var. Randımanlı üretim yoksa sıfır maliyetli bir ürünü İstanbul’da satmanın maliyeti 21 lira. Üretici 5 liraya üretmez. Tedarik maliyetini ve ortak üretim maliyetini düşürmemiz şart” dedi.
Üreticilerin para kazanamadığı için üretmek istemediğini belirten Tort, bunun hem sektör hem de ülke için büyük bir tehdit haline geldiğini vurguladı. Tort, “Bu tempoda gidersek Türkiye’de satacak ürün bulamayabiliriz. O zaman ithalat furyasının içinde gıdayı da bu paydaşlardan biri haline getirmek zorunda kalabiliriz diye kaygımız var” ifadelerini kullandı.
∗∗∗
SON SEKİZ YILIN EN KÖTÜ TABLOSU
Greenwich Üniversitesi Öğretim Üyesi Cem Oyvat, büyüme rakamlarını değerlendirdi. Oyvat, tarım sektöründe yaşanan daralma ve sanayi sektöründeki gelişmelere değinerek şöyle konuştu:
“Büyüme sayılarında özellikle tarımdaki yüzde 12,7’lik daralma öne çıkıyor. Üçüncü çeyrekler karşılaştırıldığında tarımdaki üretim son sekiz yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Diğer yandan sanayi sektöründe yüzde 6,5’lik bir büyüme gözüküyor ama bu durumda baz etkisi rol oynuyor. Yani 2024’ün üçüncü çeyreğindeki daralmanın üzerine gelen bir büyüme bu. Nitekim sanayinin üçüncü çeyrek performansına bakıldığında, son iki yıldaki ortalama büyüme yüzde 1,8. Türkiye için düşük bir sayı. Ücretlilerin milli gelirden aldığı pay ise 2024’ün son çeyreğinden itibaren düşmeye devam ediyor. Mevsimsellikten arındırılmış verilere göre 2024’ün son çeyreğinde yüzde 33,7 olan işgücü ödemelerinin GSYH’deki payı 2025’in ikinci çeyreğinde yüzde 33,0’e, 2025’in üçüncü çeyreğinde ise yüzde 32,6’ya inmiş. Asgari ücret zammının 2025 başında düşük tutulmasının ve ara zam verilmemesinin etkilerini görüyoruz. Finans sektöründe de yüzde 10,8’lik bir büyüme oldu. Bu büyümede kredi faizlerinin enflasyonun hayli üzerinde kalmasının ve kamunun faiz ödemelerinin artmasının etkisi olabilir. Kamunun tüketim harcamalarındaki artış da oldukça sınırlı. Mesela 2025’in ilk üç çeyreğinde kamunun tüketim harcamaları geçen yıla göre reel olarak yüzde 0,8 artmışken, GSYH yüzde 3,7 büyümüş. Üç yıllık döneme bakıldığında da Mehmet Şimşek döneminde kamunun tüketim harcamalarının düzenli olarak büyümenin altında kaldığını görüyoruz. Yani kamu harcamaları yüksek olduğu için enflasyon düşüyor eleştirileri doğru değil.”
Cem OyvatGreenwich Üniversitesi Öğretim Üyesi

