İstanbul Başsavcılığı’nın uyuşturucu operasyonları dalga dalga yayılıyor. Operasyonların magazin boyutu tüm detaylarıyla ortalığa saçılırken büyük resimde devasa kara para ağı var.
Bunun çarpıcı bir örneğine yakından bakalım.
Uyuşturucu ve fuhuş operasyonlarında gözaltına alınanlardan biri; sosyal medya hesaplarında ‘Cihanna’ ismini kullanan Cihan Şensözlü’ydü.
21 Aralık 2025 günü ‘Fuhuşa teşvik etmek, yaptırmak, aracılık etmek veya yer temin etmek’ suçundan tutuklandı. Cihan Şensözlü ifadesinde mesleğini ‘Gazeteci’ olarak ifade etmiş ve aylık gelirinin 120 bin TL olduğunu söylemişti. Hürriyet Gazetesi’nde köşe yazısı yazıyordu. Gazetenin sahibi Demirören ailesinden Revna Demirören ile yakın arkadaş olduğu için bu köşeyi kapmıştı.
Sosyal medya paylaşımlarından Cihan Şensözlü’nün açıkladığı maddi geliriyle tutarlı olmayan çok lüks bir hayat sürdüğü anlaşılıyordu. Sürekli yurt dışında, lüks otellerde, tatillerde, çok pahalı kıyafetlerle paylaşımları vardı. Savcılık incelemesinde de çok sık Dubai, Paris, Londra’ya gittiği tespit edildi. Influencer olarak bilinen Cihan Şensözlü bazı markaların tanıtımlarını da yapıyordu.
Cihan Ersözlü
BARONLARIN KASASIYLA BULUŞTU MU
Bir gizli tanık, Cihan Şensözlü’nün sosyal medya fenomeni bazı kadınları Dubai’ye götürerek Arap şeyhleriyle para karşılığı cinsel ilişkiye girmelerine aracılık ettiğini öne sürdü.
Cihan Şensözlü, fuhuş suçlamalarını kabul etmedi. 3 yıldır partilere katılmadığını, yurt dışı seyahatlerinin tatil amaçlı olduğunu savundu.
Cihan Şensözlü ifadesinde bir soru üzerine şöyle diyor:
“Ben Dubai’de herhangi bir şekilde yakalaması olan kimseyle görüşmedim. Bu kişilerden bilgi getirmedim.”
İsmail Saymaz burada Cihan Şensözlü’ye ‘Hasan Lala ile Dubai’de buluşup buluşmadığının’ sorulduğunu ve bu yanıtı verdiğini yazdı.
Dünya çok küçük, yeraltı dünyası daha da küçük…
İddiaya göre; magazin dünyasının göbeğinde, herkesin gözünün önündeki fenomen, Dubai’de büyük uyuşturucu baronlarının parasını akladığı öne sürülen Hasan Lala ile buluşmuş.
‘Burhan’ adını kullanan Hasan Lala, Türkiye’nin en büyük boranlar davasında gündeme gelmişti.
HATIRLATALIM: BÜYÜK OPERASYON
13 Haziran 2023’te Türkiye’de Avrupa’nın en büyük uyuşturucu kaçakçılarına yönelik bir operasyon yapıldı. Polisler, Hollandalı Joseph Johannes Leijdekkers ve Isaac Bignan’ı yakalamayı hedefliyordu.
Isaac Bignan
‘Tombul Jos’ lakaplı Leijdekkers yakalanamadı ama onun ortağı olduğu öne sürülen Türk vatandaşı Abdullah Alp Üstün, Bodrum’daki bir villada yakalandı. Günler sonra ise Türkiye’den kaçmaya çalışan ‘Kara Mamba’ lakaplı Isaac Bignan gözaltına alındı. İngiliz uyuşturucu kaçakçısı Christopher Mark Grogan (Can Yavuz), İspanya vatandaşı uyuşturucu kaçakçısı Nadır Aıt Tarım Cobo da davanın sanığı oldu. Türkiye’nin en büyük ‘Baronlar Davası’ açıldı. İddianamede Abdullah Alp Üstün’ün Avrupalı baronların bile ‘babası’ olduğu öne sürüldü. Şifreli haberleşme sistemindeki çözümlere göre; Abdullah Alp Üstün’ün kod ismi “Don Vito Corleone’ydi. Çünkü ‘Baba’ (The Godfather) filmini çok seviyordu.
Tombul Jos
İstanbul’un en lüks gökdelenlerinden Şişli’deki Quasar’dan aldığı üç dairede Marlon Brando’nun canlandırdığı Don Vito Corleone ve The Godfather filminin tabloları bulunmuştu.
PARA AKLAMA GALERİSİ
Savcılığın iddiasına göre; bu büyük uyuşturucu ağının kara parasını Hasan Lala aklıyordu. Hasan Lala, İstanbul Etiler’deki lüks otomobil galerisi Autobank’ın sahibiydi. İstanbul’un göbeğindeki gösterişli galerisinde 7 şirket üzerinden sürekli lüks otomobilleri nakit karşılığı alıp satarak yüz milyonlarca dolar akladı. İngiliz, Hollandalı, İspanyol baronlarla Abdullah Alp Üstün’e ait görünen Mercedes, Lamborghini, Porsche marka araçlar birkaç gün içinde defalarca alınıp satılmıştı. Davadaki bazı itirafçılar, Abdullah Alp Üstün ile Hasan Lala’nın yurt dışında ortak işler yaptığını öne sürmüştü.
Hasan Lala’nın, sahibi olduğu Autobank’ta para akladığı iddia edilmişti.
Baronlar operasyonunda Hasan Lala yakalanmadı. Yurt dışına çıkmıştı. Bu operasyonlar sonucunda el konulan Hasan Lala’nın galerisindeki ultra lüks otomobiller, polis aracı yapıldı. İstanbul’un en işlek noktalarında polis otomobili olarak sergilendiler. Toplamda 100 milyar TL’lik mal varlığına el konulmuştu.
Türkiye’nin en büyük baronlar davasında tüm sanıklar sadece 1.5 yıl sonra tahliye edildi. Savcılığın itirazı üzerine 5 gün sonra tekrar yakalama kararı çıktı ancak sanıklar çoktan kayıplara karışmışlardı. Tahliye kararı veren mahkeme heyeti hakkında Hakimler Savcılar Kurulu inceleme başladı ve heyet açığa alındı.
Kırmızı Bülten ile aranan Abdullah Alp Üstün ve Hasan Lala, Ekim 2025’te Dubai’de yakalanarak Türkiye’ye iade edildi. İçişleri Bakanlığı bu anları bir klip ile paylaşmıştı.
Hasan Lala (solda) ve Abdullah Alp Üstün, özel uçakla Dubai’den Türkiye’ye getirilmişti.
GARİPOĞLU’NUN GARİP HİKÂYESİ
Bu operasyonların işaret ettiği diğer kara para trafiğinin merkezinde ise Kasım Garipoğlu var. Münevver Karabulut’u öldüren Cem Garipoğlu’nun kuzeni, iş insanı Hayyam Garipoğlu’nun oğlu. Kasım Garipoğlu yurt dışında olduğu için gözaltına alınmadı.
Soruşturmadaki iddiaya göre; Kasım Garipoğlu, İstanbul Boğazı’ndaki yalısında ve teknesinde özel şifre ve referans ile girilen uyuşturucu ve seks partileri düzenliyordu. Ayda iki kez düzenlediği bu partiler için milyonlarca lira harcıyordu. Bu servetin arkasında devletteki çürümeyi ortaya koyan skandallar gizli.
Kasım Garipoğlu, 30 Eylül 2020’de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir şikayet dilekçesi verdi. Finansal ürünlerin alım ve satımında aracılık yapan GKG şirketinin sahibi olduğunu anlattı. Şirketin 6 yöneticisini, 2019-2020’deki 15 aylık süreçte şirket hesaplarından 30 milyon dolar çalmakla suçluyordu. Suçladığı isimler tutuklandı ama bir gariplik vardı. Kapalıçarşı’daki döviz büroları ve kuyumculardan valiz ve çuvallarla taşınan 350 milyon TL şirketin kasasına konulmuştu. Ama soruşturmada bu paranın peşine düşülmedi.
Kasım Garipoğlu
İddiaya göre; kara para şirketin hesaplarından Forex ve diğer finansal yatırımlar gibi gösterilerek Uzakdoğu piyasalarına gönderilmişti. Ayrıca Kasım Garipoğlu mağdur ettiği diğer yatırımcıların suçlamalarından kurtulmak için kendi çalışanlarından şikayetçi olmuştu. Bu konuda yazılar kaleme alan gazeteci Miyase İlknur, Kasım Garipoğlu’nun suçladığı bir şirket çalışanının cezaevinde intihar ettiğini anlattı. Garipoğlu’nun Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde dava açılmayınca şirket adresini üç günlüğüne Bağcılar’a taşıyıp Bakırköy Adliyesi’nde dava açtırdığını ve tutuklama kararı çıkarttığını ifade etti.
ONU KİMLER KORUDU
Kasım Garipoğlu’nun lisansı olmadığı halde Forex ve kripto para piyasasında faaliyet gösterdiği iddia edildi.
Kasım Garipoğlu, 6 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nden vatandaşlık almıştı. Operasyonlardan önce mal varlığının büyük kısmını ABD’ye taşımış, Miami’de şirketler kurmuştu. Hatta teknesini bile bu şirketlerin üzerine kaydettirmişti. Şimdi ABD’de lüks hayatına devam ediyor.
Özetle; yalı ve teknedeki partiler devasa kara para düzeninin bir sahnesiydi. Bu partilere hangi ünlülerin katıldığını gece gündüz konuşan ülkede asıl önemli sorular gölgede kalıyor.
Kasım Garipoğlu, şirketine valiz ve çuvallarla nakit taşıyıp bunları piyasaya sürerken devletin kurumları neden gözlerini yumdu? Bunu denetlemesi gereken kurumları kimler, nasıl, ne karşılığında durdurdu? Bu paraların kaynağı neresiydi? Neden Kasım Garipoğlu’nun suçladığı isimler tutuklu yargılanırken Kasım Garipoğlu’na yönelik suçlamaların peşine düşülmedi? Yargıda, devlet kurumlarındaki bağlantıları kimlerdi? Kasım Garipoğlu, operasyon bilgilerini önceden alarak mı yurt dışına kaçtı? Mal varlıklarını önceden yurt dışına çıkarmasının nedeni kulağına fısıldanan bilgiler miydi? Sorular çoğaltılabilir. Ancak tartışılmaz bir gerçek var. Ortaya saçılan kirlilik, bir gün de oluşmadı. Bu bir sistem. Devletin çürüdüğü, suçluların halkın kaynaklarını yağmaladığı, kara paranın kol gezdiği, adaletin işlemediği bir sistem…

