Selahattin Demirtaş’ın T24’de yayınlanan yazısı, Kürt-Türk kardeşliğinin Komisyondan yapılacak kanun tekliflerinden önce, iki halkın “duygularında” meydana gelecek pozitif değişikliğine bağlı olduğunu son derecede ikna edici örneklerle kanıtladı. Ben aşağıdaki yazıda onun yazısından hareketle ilk adımın ne olacağını anlatmaya çalışacağım.
Yarım yüzyıllık savaştan barışa geçmek, bu savaş iki devlet arasında olsa, o iki devlet yurttaşlarının “barışa hazır olup olmadığına” bakmaz. Önce uluslararası duruma, sonra ekonomisine, ardından da ordusunun durumuna bakar, mesela meclislerinde bir komisyon kurup aylar boyunca “barışsak mı, barışmasak mı?” diye önüne gelene sorular sormak yerine önce diplomatlarını düşman devletin diplomatlarıyla konuşturur, sonra Genel Kurmaylarını buluşturur, sonuçta ateşkes ilan eder ve barış masasına oturur. Belki birkaç ay içinde barış anlaşmasını imzalar.
Yani, iki devlet arasında barış anlaşmasını imzalamak için bu devletlerin “demokrasiyle mi, yoksa otokrasiyle mi yönetildiğinin”, ülkelerinde “Krallığın mı, yoksa Cumhuriyetin mi hüküm sürdüğünün” zerre kadar önemi yoktur.
Ama savaş aynı devletin içinde sürmüşse ve hele bu savaş iki ayrı ulus insanları arasında gerçekleşmişse barışın yolu çetindir. Kanıta gerek yok, Türkiye’de barış süreci 1990 başında PKK’nin ilk ateşkesi ve ülke topraklarından çekilmesiyle başladı ve Oslo, İmralı çözüm süreçleriyle devam etti ve şimdi “barış ve demokratik toplum süreciyle” halen devam etmekte. Sorunun zorluğu apaçık ortada.
Aynı devletin içinde süren ve etnik ve mezhebi sorunlar temelinde patlayan bir savaşta, ilk stratejik kayıp atılan kurşunlarla can veren iki taraftan insanlar olmaz. İlk stratejik kayıp iki farklı ulustan halk arasında “kardeşliğin” ölmesidir. İlk büyük isyan Şeyh Said isyanıdır ve bu isyanın kanla bastırılmasından ve darağaçlarının kurulmasından sonra Türk ve Kürt tarihi kardeşliği komaya girmiştir.
Barışın önündeki en büyük engel de işte budur ve barışın en temel meselesi hastayı komadan çıkarmaktır.
Şu anda bu amaçla İmralı “doktoru” Başkan Öcalan en büyük adımı atmıştır. Savaşa tek taraflı son vermiş, savaşı yürüten örgütünü feshetmiştir. Feshedilen örgütün savaşçıları Türkiye ile sınır temasını keserek, Medya Savunma Alanlarına çekilmektedir. Savaş fiilen büyük ölçüde sona ermiştir.
Ama iktidar ve ona bağlı medya silahlı savaş sona ermekteyken, “psikolojik savaşı” sürdürmektedir.
Şu anda TBMM’de kurulan Komisyon Başkan Apo’nun ve PKK’nin attığı bu tarihi adımların olumlu etkileri altında değil, psikolojik savaşın yıkıcı etkileri altında “çalışıyor.” Umutlar bu Komisyondan çıkacak “kanun tekliflerine” bağlanmıştır. Psikolojik savaş koşullarında ya bu kanun teklifleri çıkamaz, çıksa bile TBMM’den geçemez, geçse bile kesinlikle uygulanamaz.
Yapılacak ilk iş, barıştan önce psikolojik savaşa son vermektir. Ve psikolojik savaş Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le, Abdullah Öcalan’la, Dem Parti eşbaşkanları ve diğer muhalefet parti liderleriyle, öyle yanyana gelmeseler bile, internet aracılığı ile yapacakları bir “ortak konferansta” şu kısacık çağrıyı yaptıkları gün bıçakla kesilir gibi sona erecektir.
“Bölgemizde Türkiye’nin varlığını tehdit eden gelişmeler karşısında iktidar ve muhalefet partileri olarak, Türk-Kürt kardeşliği temelinde aramızdaki tüm farklılıklara rağmen, barış ve demokrasi için birleştik.”
Ertesi gün Komisyon’dan gerekli bütün kanun teklifleri çıkar, birkaç ay içinde bu teklifler TBMM’de yasalaşırdı.
Çok basit değil mi? Ama neredeyse imkânsız.
Neden imkânsız? Çünkü ülkeye hakim olanlar, kendi yürüttükleri psikolojik savaşa mahkum olmuşlardır ve “Öcalan’la bir araya geleceğimize Türkiye batsın” diyecek kadar gözlerini karartmışlardır.
Diyeceksiniz ki, “böyleyse Öcalan’dan vazgeçelim, diğerleri birleşsin.” Aklınızla bin yaşayın, Diğerleri birleşir de Öcalansız Kürt halkını hiçbir güç hiç kimseyle birleştiremez. Bu da Öcalan yoksa psikolojik savaşın sona ermeyeceği, ermeyince de barışın ve demokrasinin mümkün olmayacağı anlamına gelir.
O halde önce Devlet Bahçelinin “terörist başı” demekten vazgeçmesi gibi, Kürt halkının sinir uçlarıyla oynamaktan vazgeçeceksin ve bu halkın çözüm sürecine güvenini sağlayacaksın, Türk halkının çözüm sürecine karşıtlığının en temel nedeni Başkan Apo karşıtlığının etkilerini sileceksin.
Öcalan’a özgürlük talebi bu nedenle barış ve demokrasi sürecinin anahtarıdır.
Статията на Селахаттин Демирташ, публикувана в T24, предполага, че кюрдско-турското братство ще бъде осъществено в "чувствата" на двата народа преди законодателните предложения в Комисията...

