Motor tamircisinden elektrik atölyesine kadar birçok işkolunda çalışan çocuklar, MESEM’in kendileri için eğitim değil, güvencesiz ve denetimsiz bir çalışma düzeni olduğunu söylüyor
Duygu Kıt
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ‘istihdam odaklı eğitim modeli’ olarak sunduğu Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulamasına tepkiler sürerken, Bakan Yusuf Tekin’den yakın zamanda iki açıklama geldi. Meclis’te yaptığı konuşmada “MESEM hem iktisadi hem ahlaki omurgalardan biridir” diyen Tekin, bir diğer açıklamasında da MESEM öğrencilerinin gece 22.00’ye kadar çalışabileceğini söyledi. Tekin uygulamayla çocuğun emeğini devlet güvencesine aldıklarını savunurken, sadece sene başından bu yana 16 çocuk işçi MESEM’de çalışırken öldü. Yine Yusuf Tekin’in verdiği bilgiye göre, bu eğitim yılında 509 bin 85 mesleki eğitim merkezi öğrencisi ile 254 bin 60 mesleki ve teknik anadolu lisesi öğrencisi işletmelerde çalıştırılıyor. Uygulama çocukların meslek sahibi olabilmesi için tek seçenek gibi sunulmaya çalışılırken, çalışan çocuklarla iş koşullarını ve MESEM’i konuştuk.
‘Artık yemeklere zorlanıyoruz’
15 yaşında MESEM kapsamında motor mekanik alanında çalışmaya başlayan ve ismini vermek istemeyen öğrenci, sözlerine işe başlangıç saatinin sabah 8, akşam çıkışının ise belirsiz olduğunu söyleyerek başladı. MESEM öğrencisi şu bilgileri verdi:
“Ne kadar haftada bir gün okulda olmam gerekse de hem usta hem de koordinatör öğretmen onayıyla okula gidemiyorum. Ustam okula gitmemi istemiyor, sorun çıkarıyor. Öğretmenimle ustam yakın arkadaş, bu yüzden öğretmen bana ‘Ustan ne derse onu yap’ diyor. Buz gibi bir ortamda terlikle çalışıyorum. Usta sobayı yakmama izin vermiyor. İş kıyafetim de yok, kendi kıyafetlerimle çalışıyorum. Aldığım ücret 6 bin TL. Yemek vermiyor, ya artık yemekleri ya da bir hafta önceki yemekleri getiriyor. Yemezsek de önümüze atıyor.”
‘Şiddet görüyorum’
Staj süresi boyunca aynı işyerinde çalıştığını söyleyen öğrenci, bir tamir sırasında araba tekerinin altında kaldığını ama ustanın hastaneye götürmek yerine işe devam ettirdiğini aktardı.
Öğrenci sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu çalışma koşulundan kaynaklı ağır bir bel ağrım var. Ayakta duramıyorum ama tüm gün ayakta çalışmak zorundayım. Yaşadığım kazadan dolayı ayaklarım çok ağrıyor. Hasta olduğumuzda bile ‘işe geleceksin’ diyor, izin vermiyor. Ağır işleri ben yapıyorum, ağır eşyaları ben taşıyorum. Tuvalete gitmeme bile karışılıyor. Ayağımın ağrısından dolayı ağırlaştığımda da gelip ayağıma vuruyor, tekme atıyor. Aldığım para azıcık olmasına rağmen gününde bile vermiyor.”
‘Hem ağır hem kötü koşullar’
Adını vermek istemeyen bir diğer MESEM öğrencisi ise 14 yaşında proje kapsamında çalışmaya başlamış. Bugüne kadar mobbing ve kötü çalışma koşulları sebebiyle birçok kez iş yeri değiştirdiğini söyleyen öğrenci yaşadıklarını şöyle aktardı:
“Dört yıldır elektrik elektronik ev aletleri iş kolunda çalışıyorum, cumartesi iş, pazar tatil. 4 yıldır emeğimin karşılığı verilmiyor. Sigorta zaten yok. Kendime göre söyleyeyim, eskinin çocuğuyum. Çünkü MESEM’den bir yıl önce çalışmaya başladım. Önceden az da olsa okuma isteğim vardı ama MESEM’i gördükten sonra okuldan soğudum. Hem okulda öğretmenler iyi davranmıyor hem de herhangi bir soruma iyi bir şekilde yanıt vermiyorlar. MESEM iyi bir yere girersen, iyi bir usta eline düşersen iyi ama ben şu ana kadar beş tane iş yeri değiştirdim. Birinden akşam 21.30’a kadar eve bırakmadıkları için, birinden dedemin vefatında bile izin alamadığım için çıktım.”
‘Birçok hastalığım oluştu’
Çalıştığı iş yerinde iş güvenliği ve hiçbir denetimin olmadığını belirten öğrenci, “Normal şartlarda bizim görevimiz olmayan işleri usta zorla yaptırdığından iş kazası geçirdim” dedi.
Öğrenci, “Çalışırken elektrik çarptı ama usta beni o halde çalıştırmaya devam etti. ‘Akşam ailen götürsün hastaneye seni’ dedi. İş güvenliği zaten yok. Asansörde inerken bir bakmışsın El Fatiha’nı okuyorlar. Makineleri bize taşıttırıyorlar, çantaları zaten ben taşıyorum. Bel ve sırt ağrım var. Ağrım çok olduğu için geceleri uyuyamıyorum. Uyku yetmezliği yaşıyorum. Sabah 9 akşam 8’den önce eve girebildiğimi hiç bilmiyorum. Şakalaşma denilerek başıma enseme vuruluyor. Şu anda çalıştığım yere okul koordinatör öğretmeni bir kez bile denetime gelmedi. Okula şikâyetlerimi ilettiğimde bana ‘Ustanla konuş’ diyor. O zaman iş yerimi değiştirelim diyorum, ‘İş yeri yok şu anda, değiştirmek istersen kendin bulabilirsen bul’ diyor. Hoca kendi görevini bana yüklüyor” diye anlattı.
Ölmemek için mücadele
“MESEM çok tavsiye edilecek bir yer olsaydı en başta kendi çocuklarını gönderirlerdi” diyen öğrenci, son olarak şunları dile getirdi:
“Bizi buraya gönderenlerin çocukları niye özel okullarda okuyor? Bizim ailelerimiz iyi düşünüyor, belki gider bir iş kapar meslek öğrenir diyorlar. Ama giden çocukları görüyoruz yarısı toprağın altında yarısı yukarıda mücadele ediyor ölmemek için. Hiçbir güvenliğimiz yok. Patron denetleme varken süslüyor ortalığı, hoca gittikten sonra ‘Oğlum çıkarın baretleri’ diyor. Şu anda mesaimi alamıyorum. 5-6 bin lira yemek parasıyla kandırıyorlar çocukları. Maaşlar her yerde çok düşük. Yüzde 99’u böyle, belki bir iki istisna vardır. Mesela ben cumartesileri gelmeyeyim diyorum. Bu sefer işten atmakla korkutuyorlar. İşten atarlarsa eğitimim yarıda kalacak, okulum yanacak. Bu yüzden bu koşullara mecbur bırakılıyoruz.”
‘MESEM meşru sömürüdür’
Konuya ilişkin görüştüğümüz İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Kardelen Ateşçi, MESEM’lerin çocukların gelişimsel ihtiyaçları ve üstün yararını görmezden geldiğinin altını çiziyor.
Ateşçi, “MESEM, kağıt üzerinde mesleki eğitim ve beceri kazanımı söylemiyle sunulsa da, pratikte çocuk emeğinin düşük maliyetli ve denetimsiz bir biçimde piyasaya aktarılmasının kurumsallaştırılmış bir yolu haline gelmiş durumda. Yani çocuk emeğinin meşru zeminde sömürüsü demek de mümkün. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin istihdam maliyetini düşürmesi, ücret desteği vermesi, çocukların tam zamanlı çalıştırılmasına rağmen eğitimdeymiş gibi gösterilmesi bu politikanın neden sürdürüldüğünü açıklayan temel dinamikler” dedi.

