Close Menu
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Facebook X (Twitter) Instagram
Facebook X (Twitter) Instagram
Haber.bgHaber.bg
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
Haber.bgHaber.bg
Начало » Бележки от Международната конференция за мир и демократично общество (1)

Бележки от Международната конференция за мир и демократично общество (1)

декември 12, 2025 Политика
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email
BG Прочети на български TR Прочети на турски
Посланието на г-н Абдуллах Йоджалан към конференцията беше най-популярната част. Както оценката на социализма, така и ролята и задълженията на състава на конференцията...

Sayın Abdullah Öcalan’ın konferansa gönderdiği mesaj ise en çok gündem olan kısımdı. Hem sosyalizm değerlendirmesi hem de konferans bileşimine düşen rol ve görevleri belirten mesajı halen de tartışılmaya devam ediyor
Ferhat Akıncı
1-Konferansın amacı
Dem Parti’nin düzenlediği ve 6-7 Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı için İstanbul’daydım. İki gün boyunca hem konferans katılımcılarını dinleme hem de konferansa davetli, misafir, gazeteci, tekniker ve görevlileri gözleme fırsatım oldu. Diyebilirim ki, şimdiye kadar katıldığım konferanslar içinde en heyecanlı, beklentili ve güven verici olanıydı. Dinleyicilerden sık sık şunu duydum, “teknik aksaklıklar olsa da gerçekten nitelikli bir konferans oluyor.” Teknik aksaklıklara kendim de tanık olsam da kesinlikle içerik itibariyle bunları gölgede bıraktı. Konferansın simultane çeviriyle anlık olarak üç dilde (Kürtçe, Türkçe ve İngilizce) aktarımı çok verimli geçmesini sağlayan etkenlerden biriydi.
Daha konferans başlamadan fuaye alanında kadınlar, gençler, yaşlılar harıl harıl sohbet ederken, isimlerinin yazılı olduğu kartları almak için uzun kuyruklar oluşturanlar kendini şanslı hissediyordu. Kimileri de isimlerini yazdırmayıp habersiz gelen misafirlerdi. Salonun kapasitesi belli olduğundan dolayı ‘içeri nasıl girebilirim’ hesabını yapıyorlardı. Uzaktan durmadan kart kuyruğunu gözlemliyorlardı. ‘Giremezsem yazık olacak’ duygusuyla hüzün yüzlerinden belli oluyordu. Bazıları da kendi aralarında konuşunca ‘Ben ismimi çoktan yazdırdım’ diyerek rahatça salona girmenin cakasını satıyordu. Sabah saatlerinden itibaren insanlar gelmeye başladı. Herkes merak içindeydi. Ne de olsa dünya genelinde bilinen insanlar katılacaktı ve yakından onların düşüncelerine, deneyimlerine tanık olacaklardı.
Konferansı bu kadar önemli kılan ve merak uyandıran nedenlerinden biri Türkiye’de devam eden Barış ve Demokratik Toplum sürecinin dünya deneyimleriyle kıyaslandığında nerde durduğuydu. Süreç halen tam zihinlerde oturabilmiş değil. Igor Zulaika (Bask Parlementeri) herhalde hissetmiş olacak ki konuşmasına, “Yaşadığınız belirsizliği anlayabiliyorum” diye başladı. Yine konuşmacılardan Prof. Dr. Arzu Yılmaz konuşmasına kendisinin yaşadığı ve insanlarda da gördüğü sürece dair karamsarlığı dile getirerek, “Hepimizin üzerine düşen bir karamsarlık, umutsuzluk hali var. Bu hali burada da gördüm. Havada asılı duran 3. Dünya savaşının olma hali bu karamsarlığı etkiliyor” sözleriyle başladı. Yani mesele sadece Türkiye ile ilgili bir durum değil. Dünya genelinde var olan belirsizlik hali insanlara karamsarlık ve umutsuzluk olarak yansıyor. Türkiye’de iktidarın Kürt tarafının attığı adımlara karşılık yeterli hassasiyet ve duyarlılığı gösterememesi de bu karamsarlıkta etkili oluyor. Konferans en önemli sonuçlarından biri bana göre bu belirsizliği ve karamsarlığı gidermesiydi. Bu karanlığın içinde görünen, parlayan bir ışığı görüp gelen Filozof John Holloway biraz da çözüm tarafından bakıp şöyle diyordu: “Çok uzaktan geldim, çünkü karanlıkta parlayan bir ışık çekti beni. Bu o kadar parlak ve güçlü yansıyan bir ışıktı ki 11 bin kilometreden görülüyordu. Öcalan’ın ve Kürt özgürlük hareketinin ışığı. Dünyanın karanlığında ve karanlığa karşı bir ışık.”
Konferans içerik ve kapsam itibariyle de Türkiye’de bir ilkti. Buna rağmen beklediğim ve göremediğim birçok akademisyen ve gazeteci vardı. İktidar ve muhalefet kanadından çok az katılım vardı. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de oradaydı. Çelik’in katılımı CHP açısından önemliydi. Çünkü CHP Kürt meselesinin nasıl çözüleceğine dair henüz somut bir plan ve strateji ortaya koymuş değil. Aynı zamanda sorunun kimlerle çözüleceğine de kani olmuş değil. Konferansta deneyimlerini anlatan Güney Afrikalı, İrlandalı, Basklı, Katalonyalı konuşmacılar açık bir biçimde muhatap ve yöntem sorununu belirttiler. Güney Afrika’da Aparteid iktidarını temsilen görüşmeleri sürdüren istihbarat bir süre sonra eşit şartların oluşması için bizzat kendileri Nelson Mandela’ya özgür olanaklar sağlıyorlar. Türkiye’de ise sorunun muhatabı olan Sayın Abdullah Öcalan ile görüşme meselesi bile kriz oluyor. CHP sorunu esas muhatapları ve doğuş kaynağını ortadan kaldırarak değil, etrafında dönerek bir de sorunun olmadığını insanları ikna ettirerek çözmek istiyor. Sayın Çelik umarım bu konferansta dinlediklerini partisiyle de paylaşır ve bundan sonra nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğini ortaya koyar.
Konferans Dem Parti Eş Genel Başkanlarının konuşmasıyla başladı.
Tülay Hatimoğulları Arapça başladığı konuşmasına Türkçe ile devam etti. “Biz bu konferansta mücadelenin içinden gelen halkların acılarını, hapishanelerden ve sokaklardan gelen barış arayışını görüyoruz. Güney Afrika’dan İrlanda’ya, Bask’tan Katalonya’ya, Mısır ve Yemen’den Mezopotamya’ya uzanan bir barış var. Barış kendiliğinden gelmez. Barış mücadeleyle gelir, cesaretle gelir ve ortak mücadeleyle gelir. Konferansımızın aynı zamanda bir yol haritasını üretmek ve bir mücadele odağı oluşturabilmek bakımından da son derece önemli katkılar sunacağına inanıyorum.” YineTuncer Bakırhan’ın konferansın önemini belirten sözleri de dikkat çekiciydi: “Bu salon bugün sadece bir konferans salonu değil; halkların buluştuğu, deneyimlerin kesiştiği, barış iradesinin ete kemiğe büründüğü bir mekândır.” Konferansın amaç ve yol haritasını da böylece eşbaşkanlar güçlü bir şekilde dile getirdiler. Sayın Abdullah Öcalan’ın konferansa gönderdiği mesaj ise en çok gündem olan kısımdı. Hem sosyalizm değerlendirmesi hem de konferans bileşimine düşen rol ve görevleri belirten mesajı halen de tartışılmaya devam ediyor. Mesajı Abdullah Öcalan’ın Komünal yoldaşı ve kısa süre önce İmralı’dan tahliye olan Veysi Aktaş’ın okuması ise ayrı bir anlam taşıyordu. Mesajda,  “Konferansınızın, sunduğum teorik çözümlemelere dayanarak yeni bir siyasi program ve örgütlenme anlayışına katkı sunacak önemli tartışmalar yürüteceğine inanıyorum” cümlesi özellikle Dem Parti’nin mevcut sürdürdüğü siyaseti değiştirmesi gerektiğine açık bir çağrıydı. “Bunun içinde temel mücadele stratejisi olarak ortaya koyduğum argümanlardan biri de demokratik entegrasyon ve bunun hukuk kavramı oldu. Hukukun bireysel ve evrensel normlarla, kolektif haklarla yeniden toplum lehine yapılandırıldığı demokratik entegrasyon hukuku da üç temel ilkeye dayanmalıdır;

Özgür yurttaş yasası,
Barış ve demokratik toplum yasası,
Özgürlük yasaları” değerlendirmesi de sıkça konuşulan entegrasyon ve hukuk çerçevesinin ne olması gerektiğini ortaya koyan en net ifadeler oldu.

1-Barışa bir şans ver
Konferansın ilk oturumu Cengiz Çandar’ın moderatörlüğünde  ‘Toplumsal Barışa Yönelik Perspektifler’ başlığı altında gerçekleştirildi. Oturum öncesi Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ehmed zoom üzeri katılıp konuşmasını yaptı. Konuşmasında üç vurguyu önemli gördüm;
Birincisi, Türkiye’de yürütülen sürecin somut olarak Suriye’ye yansıdığı ve oradaki savaşı büyük oranda durdurduğunu belirtti.
İkincisi, Türkiye ile diyalog kanallarının gelişmesine rağmen bu konferansa fiziki olarak katılamamasının da gösterdiği gibi halen hem fiziki hem de zihni engellerin var olduğunu dile getirdi.
Üçüncüsü, silahların bırakılmasından ziyade barışın nasıl tesis edileceği üzerinde durulması gerektiğini belirtti.
İlham Ehmed’in barış vurgusu tam da ilk oturumun anlam ve çerçevesini oluşturuyordu. Oturumu yöneten Çandar ise konuşmasına ‘Toplumsal destek, toplumsal rıza olmadan barış olamaz’ sözleriyle başladı. Yani bir barış olacaksa bunun toplumsallaştırılması gerektiği sonraki konuşmalarda da sıkça vurgulandı. Türkiye’deki siyasetçiler, gazeteciler, akademisyenlerin çoğu barışı ‘silahların bırakılması’ olarak görüyor. Ne var ki dünyanın diğer yerlerindeki deneyimlerden de net olarak anlaşılıyor ki mesele silahlar değil barış ortamının sağlanmasıdır.
Barcelona Özerk Üniversitesinden Louise Lemkow, “Amaç barış ve huzur içinde bir toplum inşa etmektir” derken amaç ile birlikte yöntemi de ifade ediyordu. Barışın toplumsallaşması için okullar açtıklarını, aynı zamanda çocuklara dönük de eğitimler yaptıklarını belirtti. Özellikle çocuklara barış kavramlarının öğretilmesi gerekliliği üzerinde durdu.
Lemkow’a göre barışın tesisinde hafıza çok önemli bir yer tutuyor. “Hafıza barışın inşasında çok önemli bir yerdir. İnsanın hafıza olarak güçlü olması gerekir. Güçlü olmalı ki kirli şeyleri dile getirebilme cesaretini göstersin” dedikten sonra kendisiyle ilgili bir gerçeği de söyledi: “Benim aile bireylerimden 21 kişi Auschwitz’de öldürüldü. Bugün İsrail, Holocost’u başka bir soykırım için kullanıyor. Buna karşı durmamız gerekiyor. İsrail’in gerçekleştirdiği soykırıma karşı durmalıyız.” Barış için cesaretli olunmasını da Lemkow’dan öğreniyoruz. Gerçek bir barış ancak geçmişin yaşantıları üzerinden gelişebilir. Geçmişin yaşantıları engel olarak değil bunların bir daha olmaması için cesaretlendirici olması gerekir. Sanki hiç bir şey olmamış gibi barışı talep etmek barışı da darbelemektir. Bu her iki taraf için de geçerlidir. Savaş ve çatışmanın kimlere neyi yaşattığını kabul etmeden bir barış inşa etmek mümkün değildir. Hafıza bu konuda müthiş bir hakemdir. Lewkow’da bu hakemin hakikatinden cesaret alarak bizzat yaşadığı bir katliamı başkalarının yaşamaması için İsrail’e karşı durmaya çağırıyor. Lemkow konuşmasını “Yönümüzü geleceğe vermeliyiz. Sloganımız hala şudur: Barışa bir şans ver” sözleriyle bitirince içimde ‘barışın mutlaka sağlanması gerekir ve bunu yapabilecek güçteyiz’ diye geçirdim. Bunu kaybettiklerimizin hayalini gerçekleştirmek için kesinlikle olması gereken bir şey olarak hissettim. Igor Zulaika’nın da ifadesiyle, “Mücadele için bedel ödeyen hiç kimseyi unutmamamız gerekir.”
Pere Aragones (Katalonya eski Başbakanı) konuşmasına Kürt ve Katalan halkının benzerliğine dikkat çekip başlatılan süreçlerde stratejisinden ödün vermemeyi yaşadıkları bir olayla ifade ediyor. İspanya hükümeti ile görüşme yaptıkları süreçlerde istihbarat müfettişinin kendilerini yakından gözetlediğini, takibe aldığını fakat daha sonra baskı ve tutuklamalara yol açan bu müfettişin şimdi başka dosyalardan ağır ceza mahkemesinde yargılandığını söyledi. Türkiye’dekine ne kadar da benziyor diye düşündüm. Hakan Fidan’ın Mit Müsteşarı olduğu dönemde Suriye’de karışıklık çıkarmak için bir kaç adam gönderip füze fırlatma meselesi, KCK operasyonlarını yapan JİTEM’cilerin yargılanmaları vb. Birçok yönüyle benzer durumları yaşadığımızı gördüm. Daha önce iki Basklı gencin öldürülüp gömülmelerini konu edinen bir film izlemiştim. Oradaki cinayetlerin nasıl işlenip devlet içindeki şebekeler (norm dışı devlet) tarafından üstünün örtüldüğü açık bir biçimde belirtiliyordu. Gerçek bir olayı sinemaya taşıyan bu filmin sonunda failler bulunup yargılanıyordu. Türkiye’de ise iktidarlar henüz o cesareti gösterebilmiş değil. Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için açılan onlarca JİTEM davası ya kapatıldı ya da kapatılmak üzere.
Kürt sorunu gibi sorunların çözümünde müzakere ve ikna önemli iki husus oluyor. Müzakere ve ikna karşı tarafa dönük bir beklenti olsa da Aragones ve Zulaika’nın belirlemeleri tersten oluyor. Aragones, “En önemli müzakere halkınızla yaptığınızdır. Halkı mücadelenin farklı aşamalarının olduğunu ikna etmeniz gerekir” derken, Zulaika ise, “İlk ikna etmemiz gerekenler yanı başımızdaki insanlardır” belirlemesinde bulunuyor. Böylece kimin kimi ikna etmesi gerektiğine de nokta konuluyor. Dem Parti halkı ikna etmek ve belirsizlikleri ortadan kaldırmak için binlerce halk toplantısı yaparken, Sayın Abdullah Öcalan kurucu lideri olan hareketine ve halka uyarı ve çağrılar yaparken, devlet kanadından birincil derece muhatap olan iktidardan tersi yönden yaklaşımlar sergileniyor. Uyarılarını ve beklentilerini sürekli Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkına dönük yapıyor. Eğer bir çözüm gelişecekse toplumun ekseriyetle buna ikna olması gerekir. Bu da her iki tarafın sorumluluğundadır.
Birinci günün son konuşmasını 26 yıl cezaevinde kalıp beraat eden Azime Işık yapıyor. “Toplumsal barışın olduğu yerde hapishanelere gerek yoktur” diyerek hapishanelerin durumunu yaşadığı bir olayla gözler önüne seriyor. “Kaldığımız cezaevinin havalandırmanın üstü bile sensörlerle donatılmıştı. Havadaki kuşlar yaklaşınca bu sensörler devreye girip onları çarpardı. Çoğu sefer sabah uyandığımızda havalandırmada bir sürü ölü kuş görürdük.” Kürt sorunundaki çözümsüzlük toplumla birlikte tüm doğaya da sirayet ediyor. Kürt sorunun çözümü sadece insana değil kuşlara da özgürlük getirecek.
Yarın konferansın ikinci günü

Вижте още

Задържана е Нобеловата лауреатка Наргис Мохамади

Политика декември 12, 20251 Min Read

Hatimoğullari: Не всички сунити подкрепят ХДС

Политика декември 12, 20258 Mins Read

Заплатите под границата на глада са нарушение на човешките права!

Политика декември 12, 20254 Mins Read

SMR и реалността на добива на торий

Политика декември 12, 20256 Mins Read

Президентът на САЩ Тръмп обявява, че Тайланд и Камбоджа са се споразумели за прекратяване на огъня

Политика декември 12, 20251 Min Read

Дъщерята на Гюллю Tugyan Ülkem Gülter се обръща към съда

Политика декември 12, 20251 Min Read

Министър на младежта и спорта Bak: Повече няма да има звук от ракети в Cudi, а само от ракети

Политика декември 12, 20253 Mins Read

Верига на хуманността на жените срещу насилието в Парламента: „Ще потърсим отговорност от виновните“

Политика декември 12, 20252 Mins Read

Земетресение с магнитуд 4,2 по Рихтер в Средиземноморието

Политика декември 12, 20251 Min Read

Дезире Бекер: Оджалан принуждава левицата да преосмисли позицията си

Политика декември 12, 20254 Mins Read
Още новини
Политика

Задържана е Нобеловата лауреатка Наргис Мохамади

декември 12, 2025
Политика

Hatimoğullari: Не всички сунити подкрепят ХДС

декември 12, 2025
Политика

Заплатите под границата на глада са нарушение на човешките права!

декември 12, 2025
Политика

Бележки от Международната конференция за мир и демократично общество (1)

декември 12, 2025
Политика

SMR и реалността на добива на торий

декември 12, 2025
Политика

Президентът на САЩ Тръмп обявява, че Тайланд и Камбоджа са се споразумели за прекратяване на огъня

декември 12, 2025
Политика

Дъщерята на Гюллю Tugyan Ülkem Gülter се обръща към съда

декември 12, 2025
Политика

Министър на младежта и спорта Bak: Повече няма да има звук от ракети в Cudi, а само от ракети

декември 12, 2025
Политика

Верига на хуманността на жените срещу насилието в Парламента: „Ще потърсим отговорност от виновните“

декември 12, 2025
Спорт

Развитие на Салах в Ливърпул!

декември 12, 2025
1 2 3 … 2 548 Next
Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest
  • Начало
  • Анализи
  • Икономика
  • Новини
  • Политика
  • Спорт
  • Финанси
  • Още
    • Жени
    • Права и общество
    • Технологии
    • Лайфстайл
    • Общество
© 2025 ThemeSphere. Designed by ThemeSphere.

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.