Deniz Burak BAYRAK
Ünlü seyyah Marco Polo, ölümünün 700’üncü yılında birçok sanat olayıyla anılıyor. Bu kapsamda anmanın bir ayağı da İstanbul’da gerçekleştiriliyor; hem de bir sanat eseriyle. Anma etkinlikleri kapsamında La Biennale di Venezia (Venedik Bienali) ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) işbirliğiyle, Venedik Bienali Tarih Arşivi bir program hazırlamış. Küratörlüğünü Luigia Lonardelli’nin üstlendiği “Gökyüzünü Rüzgâr Çizer. Venedik Bienali Marco Polo’nun izinde” başlıklı proje, Polo’nun ayak izlerini takip ediyor şehir şehir. İstanbul ise bu etkileyici projenin üçüncü durağıma kültürel kapsamda bu projenin neresinde?
Eserlerinin çoğu Documenta ve İstanbul, São Paulo, Şarika, Singapur ve Sidney Bienalleri gibi önemli uluslararası sergiler için tasarlanan ve 2017’de ÇIN ile Venedik Bienali 57’inci Uluslararası Sanat Sergisi’nde Türkiye’yi temsil eden Cevdet Erek’e, Venedik Bienali tarafından sipariş verilen eser, projenin İstanbul’daki ayağını temsil ediyor. Bu eser gezici bir enstalasyon ve ismi “Amfibio”. Eser daha önce Çin’in Hangzhou şehri ile Venedik’te bulundu; İstanbul yolculuğu ise “Amfibio Ses Günleri” başlığı altında geçiyor. Yerleştirildiği mekân ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Haliç kıyısında konumlanan sanat merkezi Artİstanbul Feshane.
Açılış günü adeta Venedik ayağımıza kadar geldi diye düşündük. Çünkü basın toplantısının çok önemli misafirleri vardı. Venedik Bienali Başkanı Pietrangelo Buttafuoco, Venedik Bienali Tarih Arşivi Sorumlusu Debora Rossi ve Projenin Küratörü Luigia Lonardelli çok anlamlı konuşmalarıyla hem İstanbul’u selamladılar hem de projeyi ve eseri anlattılar. Ayrıca İKSV Yönetim
Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İBB Kültür Dairesi Başkanı T.
Volkan Aslan ve sanatçı Cevdet Erek de toplantıda birer konuşma yaptılar.
İSTANBUL VENEDİK’TİR, VENEDİK İSTANBUL
Venedik Bienali Başkanı Pietrangelo Buttafuoco konuşmasında, “İstanbul bir diğer Venedik’tir; Venedik de bir diğer İstanbul. Su, deniz kıyısında saraylar, sonsuz bir ufka uzanan gün batımları… Franco Battiato’nun söylediği gibi: İki şehir birbirinin aynası gibidir. Gökyüzünü Rüzgâr Çizer: Marco Polo’nun İzinde projesinin ruhu da tam olarak budur: kadim rotaları ve kültürleri bir araya getirerek bugüne seslenen bir yolculuk. Cevdet Erek’le birlikte burada sizlere Hangzhou ve Venedik’in ardından İstanbul’a gelen Amfibio’yu sunuyoruz. Bu, yüzyılı aşkın bir süredir geleceğe yuva olagelmiş bir bienal için üretilen, her durağında açıklık ve birbirini dinlemeye dair bir tecrübeye dönüşen, modern bir kervansaray” dedi.
Amfibio’nun bir köprü kurma etkinliği olduğunu dile getiren Venedik Bienali Tarih Arşivi Sorumlusu Debora Rossi; Venedik Bienali ve İKSV arasında uzun zamandır var olan, İKSV’nin bienale katılımıyla başlayan ilişkinin bugün de devam ettiğini belirtti. Projenin Küratörü Luigia Lonardelli ise Feshane’de, başlığının çağrıştırdığı ikili doğaya sadık kalan Amfibio’nun İstanbul’un farklı bölgeleri arasında bir arabulucu işlevi gördüğünü ifade etti. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ise Marco Polo’nun ölümünden 700 yıl sonra, Çin’den Venedik’e ve oradan da İstanbul’a uzanan bir yolculukta kültürler, sanat disiplinleri, tarihler ve coğrafyalar arasında köprüler kurmaya devam ettiğini vurguladı. İBB Kültür Dairesi Başkanı T. Volkan Aslan, “Venedik Bienali gibi dünyanın en saygın kültür buluşmalarından biriyle ortaklaşa gerçekleştirdiğimiz bu proje, uluslararası iş birliklerinin, kültürel ilişkiler ağının ve sanatın evrensel dilinin İstanbul’da nasıl hayat bulduğunun da en güçlü göstergelerinden biri” dedi.
AMFİBİO NEDİR?
Amfibio kavramı nedir, onu da açalım. Etkinlikte dağıtılan broşürde sözcük ve eserle ilişkisi şöyle açıklanmış: “Amfibio başlığı hem suda hem karada yaşayabilen varlıkları tarif eden amfibi kelimesine gönderme yaparak işin ikili doğasını yansıtırken “amfi” öneki de çevreleme veya bir mekânın içinden geçme fikrini çağrıştırıyor. İstanbul etabında bir kez daha geçici ve değişken karakterini ortaya koyan enstalasyon, bu kez de içinden geçen seslerin uçuculuğunu ve kendisine ev sahipliği yapan Artİstanbul Feshane’nin suya ve toprağa yakın yatay yapısının geçirgenliğini vurguluyor.”
Eser olan Amfibio ise Erek’in uzun zamandır denemelerini yaptığı sesli bir mimari fikri. Bu yapı, seslerle birlikte var olan bir mimari denemesi. Etrafında dönerek her açısını görebileceğiniz bir yapı. Mimarinin 11 kanallı bir ses varlığı var. Her cepheye hoparlörler yerleştirilmiş, bunlar sekiz adet ve dışarı bakıyorlar. Hoparlörler etrafındakileri sesle çevrelemek yerine sesi uzağa atıyor özetle. Ahşap yapının altına da iki bas hoparlör yerleştirilmiş. Her hoparlörde anlaşılır usuller duyuluyor. Bunlar aşina olduğumuz çeşitli dans ritimlerin en basit hâlleri. Akşamları ise saat 18.00-19.00 arası performans yapacak sanatçılar, kendilerinin ve ses sisteminin düzeneklerine göre planlayarak çalacaklar.
Amfibio Ses Günleri programı şöyle:
4 Ekim Cumartesi, 18.00
MİAM Gendy Topluluğu
Birlikte Yaratma Buluşmaları
5 Ekim Pazar, 18.00
Peradi Ensemble
Polifonia: Yaşayan Yankılar