За първи път "Миячи на съдове" се поставя на сцена с участието на жени: Историята на тези, които са невидими в живота

Kanadalı oyun yazarı Morris Panych’in kaleme aldığı Bulaşıkçılar oyunu Işıl Kasapoğlu rejisiyle Türkiye’de de seyirciyle buluştu. Özge Özpirinçci, Ahsen Eroğlu, Şebnem Sönmez ve Ekin Eryılmaz’ı buluşturan, Panych’in 2005 yılında kaleme aldığı ve dünyanın pek çok yerinde sahnelenen Bulaşıkçılar oyunu ilk kez kadın oyuncularla sahneye taşındı.  Oyun, günlük hayatın sıradan gibi görünen detaylarında gizlenmiş büyük gerçekleri sahneye taşıyor. Dört kadının kendi iç hesaplaşmaları, toplumsal sınıf farkları ve görünmezlikleri üzerine bir yolculuğa tanık oluyoruz. Gerçek hayatın da arka planında kalan kadınların dünyasını gözler önüne seren “Bulaşıkçılar”, izleyiciyi düşündürmeye davet ediyor. Birçok duyguyu harmanlayan oyun, sistemin çarkları arasında sıkışmış hayatları sahnede görünür kılıyor. 1 Mayıs’ta ilk kez Bursa da seyirciyle buluşan oyun, 16 Mayıs’ta UniqHall’de, 15 Haziran’da ise AKM’de sahnelenecek. Işıl Kasapoğlu Bugüne kadar hep erkek oyuncularla oynanan oyunu neden kadın oyuncularla yeniden yorumlamayı tercih ettiniz? Öncelikle hem metin adına hem bizim adımıza iyi bir seçim oldu. Oyunun hikayesi işçi sınıfını temsilen bulaşıkçıların olduğu bir alanda geçtiği için erkek olmuş kadın olmuş fark etmezdi. Konu tamamen cinsiyet üstü bir sınıf meselesi… Sahneleme açısından bize kazandırdığı pek çok incelik oldu tabii ki… Şimdi düşününce başka türlü olmasını düşünemiyorum bile. Orijinal metindeki karakterlerin yaşadığı “görünmezlik” duygusu, kadın karakterler söz konusu olduğunda derinleşti mi? Metindeki görünmezlik duygusu şöyle: Kendilerinden başka verecek hiçbir şeyi olmayan, hayalleri bile olmayan, çalıştıkları çarkların arasında makineye aşık olmuş insanlar, kendisi çarkın dişlisine dönüşmüş insanlar, sadece kırıldığında aksadığında fark edilen insanlar, hatta hiç fark edilmeyen yerlerine çok daha verimli makineler koyulabilen insanlar. Görünmezlik hissi bulaşıkhanenin kendisi. Kaçımız oraya kaç kez girdik? Orası mutfağın en gerisinde uzak bir yerdedir. Maria, Dora, Molly ve Betty karakterleri arasındaki güç dengeleri nasıl evrildi? Yazar bu dengeyi çok iyi kurmuş. Maria varlıklı bir durumdan yüklü borçlarla evini ve konforunu kaybetmiş, yeniden toparlanmak borç batağından kurtulup konfora kavuşmak isteyen üniversiteyi para kazanma tutkusuyla yarıda bırakmış bir göçmen… Dora Bulaşıkhanede uzun yıllardır çalışan işine aşık bir kadın ve Molly ise ölüme merdiven dayamış yaşlı bir kadın. Geçmişin anılarından başka tutunacak hiçbir şeyi kalmamış. Anlık mutluluklar hiç tutmayan sayısal loto rakamları ve hayattayken asla gerçekleşmeyecek uçma hayalinden başka hiçbir şeyi yok, işi bile yok. Ama Dora’sı var. Ama bundan onun haberi var mı bunu ben de bilmiyorum. Betty yeni nesil, onda işlerin nasıl ilerleyeceğini henüz bilmiyoruz. Özge Özpirinçci, Ahsen Eroğlu, Şebnem Sönmez ve Ekin Eryılmaz’ın sahnede birlikte çalışması karakterlerin çatışmasını ve dayanışmasını nasıl etkiledi? Tüm oyunlar bu dayanışmayla çıkar. Prova süreci karakterlerin oyuncularla birlikte oyunun dramatik çatısı altında hayat bulmasıdır. Ve sonunda seyirciyi misafir eder. Bu bağlamda bütün oyuncu arkadaşlarım ilk günden son güne kadar harikaydılar. Hepsini yüreklerinden öpüyorum. ‘‘Bulaşıkçılar’’ oyunu, sistem tarafından görünmez kılınan insanları anlatıyor. Bugünün Türkiye’sinde bu sistemi ve görünmez kılınanları nasıl okuyorsunuz? Bugün bütün dünyada her birimiz görünmeziz. Sadece hükümetlerimize değil, birbirimize hatta kendimiz kendimize görünmeziz. Sosyal medyada like (beğeni) peşinde koşan işçileriz. Ne gerçek görüntülerimiz, ne gerçek hikayelerimiz var. Onun dışında da tüketen, tükenen varolmayan bireyleriz. Her birimiz anketlerin verileri ve sayılarıyız. Kimsenin bizi gördüğü yok. Görmek isteyeceği de yok. Bu konularda ben eski kafalıyım. Aslında bana göre bu kafa daha yeni yepyeni bir kafa ama siz eski deyin. Yeniden büyük hikayelere dönmeli, yeniden sen ben biz olmalı, sanatımızda işlerimizde yaşamımızda vasatlıklarımızdan kurtulmalı ve toprakta gökte denizde yaşamalıyız. Gerçekten tatmalı görmeli dokunmalıyız. Oyunun bağlamında konuşacak olursak sınıf bilinci değerlidir, evet. Ancak günümüzde kocaman bir veri sınıfına dönüştük o veriyi toplayıp kendileri için kazanca dönüştürenler için kocaman bir sınıfız.Bu sınıfın bilinci ne olabilir? Bilinçli tüketici mi? Biz en iyisi eski büyük hikayelerimize ve sanatımıza dönelim. Daha iyisini bilmiyorum. Kadınlar sınıfsal farkları daha derin yaşıyor. Bu bağlamda oyununun nasıl bir yankı bulacağını düşünüyorsunuz? Kimsenin emeği sömürülmesin, herkes emeğinin karşılığını değerince alsın. Yaptığımız işler ne bize ne yaşadığımız dünyaya zarar versin bizi de dünyamızı da güzelleştirsin. Tıpkı yaşadığımız dünyadaki pek çok yaşam gibi bizde yaşadığımız yerde en güzel olabilelim bunu öğrenelim.

Още от Политика

Виж всички