Този път тези, които искат мир, са "обезпокоени

Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin yanına giderek elini sıkmasıyla birlikte başlayan tartışmalar, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın, “PKK’nin silahlı mücadeleyi bırakmasını ve kendisini feshetmesini” isteyeceği bilgisiyle kamuoyuna yansıdı. Konuyu anlamaya yönelik tartışmalar, bu defa, güvensizlik yaratmayı amaçlayan “Öcalan çağrı yapacak mı yapmayacak mı, yapacağı çağrı şifreli kodlar içerecek mi?” sorularıyla ve “kaygılıyız” cümleleriyle devam etti. Kaygılılar, kaygıları içinde kavrulurken, Sayın Öcalan “barış ve demokratik toplum” çağrısını yaparak tartışmaların hepsini boşa düşürdü. Adı geçen çağrı Kürtler, Aleviler, kadınlar, gençler, emekçiler, DEM Parti ve diğer devrimci demokratik partiler, sendikalar, barolar gibi demokratik kurumlar ile CHP ve benzeri partiler tarafından da desteklendi. Çok sınırlı sayıda kurum itiraz etti. Sözde “kaygılıyız” korosu, bu defa, PKK’nin, Kandil’in veya Rojava’nın “Öcalan’ın çağrısına uymayacaklarını” ileri sürerek bir kez daha güya endişelerini dillendirdiler. Oysa PKK, zaman kaybetmeden çağrının gereklerini yerine getireceklerini belirterek ateşkes ilan etti. Aynı şekilde Kürt halkı, Newroz kutlamalarına görkemli katılım sağlayarak, çağrıyı en üst düzeyde desteklediğini gösterdi. Böylece hem Sayın Öcalan beklenen çağrıyı yaparak hem PKK çağrıyı kabul ederek hem de Kürt halkı ve Türkiye demokrasi güçleri çağrıyı sahiplenerek, kaygılıyız korosunu boşa düşürmüşlerdir. Daha önemlisi bu gelişmelerle adım atma sırası devlete geçmiş oldu. Sonuçta şu tablo çıkmıştır. Kürt halkı, PKK ve demokrasi güçleri, barış ve demokratik toplum çağrısı için yapılması gereken her şeyi yapmaya koyulmuşlardır. Devlet ise bırakalım çağrıya uygun adım atmayı, tam tersine hesapçı, ayak sürten, net ve kararlı olmayan bir görüntü vermiş, sürecin gerektirdiği her şey için engel çıkartmıştır. Aynı şekilde barışa uygun olmayan bir biçimde hem tahrik edici bir dil kullanılmış hem Kürt gerillasına karşı her türlü kirli savaş yöntemiyle yoğun bir saldırı sürdürmüş, İmralı’da Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın yaşam koşullarını bile düzeltmemiştir. Bunlara rağmen İmralı Heyeti, Erdoğan’la görüşmüş, Adalet Bakanı’yla görüşme planlanmış, Rojava ile ilgili bazı gelişmeler olmuştur. İçeriği ve kalıcılığı güven vermeyen bu görüşme ve faaliyetlerle Kürt sorununun çözülebileceğine toplumun inanması istenmiştir. Oysa ki Sayın Öcalan’ın parlamentoya gelmesini söyleyen, PKK’nin kongresini yapmasını isteyen Devlet’ti. Peki Türk devleti, daha somut olarak devletin güç, imkân ve inisiyatifine sahip olan ve barış ve demokratik toplum çağrısının gerektirdiği düzenlemeleri yapma sorumluluğunu ve yetkisini taşıyan Cumhurbaşkanı, neden görevini ve sorumluluğunu yerine getirmiyor? İktidarı elinde tutan Cumhur İttifakı’nın, barış ve demokratik toplum çağrısının gereklerini yerine getirmesini kim, nasıl engelliyor? Tam bu noktada, “kaygılıyız” diyenler, ya Kürt Özgürlük Hareketi’ni suçlamaya veya “belirsiz suçlular” yaratmaya yönelmişlerdir. Halbuki her şey çok açıktır. Örneğin devleti yönetenler, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın, umut hakkından yararlanmasının önünü açarsa, kim karşı çıkacak? Yine Erdoğan; ana dilde eğitim hakkının yasallaştırmasını desteklerse, haksız bir biçimde yıllardır mahpus tutulan insanların özgürleşmesinin önünü açarsa, kayyım atamalarının yarattığı hukuksuzluğun giderilmesini sağlarsa, kim bunlara karşı milyonları sokağa dökecek, greve gidecek, boykot ilan edecek veya kepenk kapatacak? Bu barış amaçlı demokratik düzenlemelere, toplumsal- siyasal kesimlerin büyük kısmının karşı çıkmayacağı ortadadır. İşin aslı şu ki Türk devletini yönetenler, DAİŞ’çi çetelerle kontrolsüz, kuralsız, korsanca yöntemlerle sürdürecekleri bir savaşla bölgenin hâkimi olmak istemektedirler. Kürt Özgürlük Hareketi, Türk devletinin bu yayılmacı politikasının önündeki en büyük engeldir. Ayrıca Türk devletinin bu yayılmacı isteğinin ABD, İsrail, İran ve çeşitli güçlerle çatışmaya yol açacağı ortadadır. Bu nedenle Türk devletinin barış ve demokratik toplum çağrısına pragmatik amaçlarla ve “Osmanlı oyunlarıyla” yaklaştığı anlaşılmaktadır. Sürecin inişli çıkışlı olmasının nedeni de budur. O nedenle Kürt halkı ve demokratik kamuoyu, Erdoğan’ın bir kez daha masayı devrilebileceği ihtimalinden dolayı kaygılıdır. Barışın ve demokrasinin, devleti yönetenlerin kanlı hesaplarına feda edilebileceğinden dolayı kaygılıdır. Türk devletinin Kürtleri bölmeyi ve karşı karşıya getirmeyi ve Kürt halkının kazanma motivasyonlarını bozmayı amaçladığı için kaygılıdır. Buna rağmen ortaya konulan kararlılık ve yıllardır sürdürülen mücadelenin sağladığı birikim ve tecrübe bu kaygıların giderilmesini sağlayacak yegâne güçtür. Bunun için bütün ezilenlerin birlikte mücadele etmesinin yolu bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki barış ve demokratik toplum başkalarının lütfuyla değil daha aktif daha etkili bir mücadeleyle kazanılacaktır. Buna göre örgütlenmeli ve mücadele edilmelidir.

Още от Политика

Виж всички