TMMOB "Борбата за защита на обществения интерес ще продължи"

TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu 25 Nisan 2024 tarihinde Gezi direnişçilerinin hukuksuz tutukluluklarının üçüncü yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı. MMO Eğitim Merkezi’nde yapılan basın açıklamasını Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ceren İlter Soy okudu.  Soy, basın açıklamasında “Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da aralarında bulunduğu arkadaşlarımız 3 yıldır, Osman Kavala ise 8 yıldır cezaevinde tutuluyor” ifadelerini kullandı.  Soy, Gezi davasının uydurma delillerle, kurgulanmış bir iddianameyle yürütülen yargı süreci, siyasal iktidarın hukuk ve adalet anlayışının çarpıklığının en somut göstergesi olarak tarihe geçtiğine dikkat çekti.  “Dostlarımız, yol arkadaşlarımız suç işledikleri için değil, halkın çıkarlarını savundukları için, Taksim Meydanı’na ve Gezi Parkı’na sahip çıktıkları için, iktidarın rant projelerine karşı çıktıkları için, mesleki sorumluluklarının gereğini yerine getirdikleri için cezaevindeler” diyen Soy, TMMOB ve bağlı odaların en temel amaçlarından birinin bilimi ve tekniği halkın yararına kullanarak kamusal alanları savunmak olduğunu kaydetti. Soy’un okuduğu basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Milyonlarca yurttaşın, toplumun ortak değeri olan Gezi Parkı betonlaşmasın diye, İstanbul kentinin merkezindeki en önemli deprem toplanma alanı yapılaşmaya açılmasın diye yürüttüğü mücadelenin sözcüsü olmak suç değildir.  23 Nisan 2025 tarihinde İstanbul’da yaşanan 6.2 şiddetindeki deprem, kar hırsı uğruna sadece bir kenti değil aynı zamanda ülkemizi ölüme sürüklemek isteyen bir yönetim anlayışının basiretsizliğini gözler önüne sermiştir. Gezi parkı deprem toplanma alanı olarak kalsın diyen İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı olan Tayfun Kahraman’ın, 3 yıldır tutuklu olmasının sebebi tam olarak budur. İnsan hayatını pazarlık unsuru haline getiren Akp iktidarı, İstanbul’un kalan son deprem alanlarından birine, Gezi Parkına çadırlarla sığınan yurttaşları alandan çıkarmaya çalışmıştır. Bu, Gezi isyanından duyulan korkunun en net kanıtıdır. Gezi’nin, iktidar tarafından nasıl bir korku kaynağı olarak hala canlılığını, güncelliğini koruduğunu görüyoruz.Ancak herkes bilmelidir ki; Gezi Direnişi nasıl ki bu ülkenin yüz akı ve onurlu tarihinin bir parçasıysa, Gezi Davası’nda tutuklanan arkadaşlarımız da bizim yüz akımız ve onurlu tarihimizin bir parçasıdır.Hangi ceza verilirse verilsin, ne yaparlarsa yapsınlar bizler, arkadaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz. Eşitlikten, adaletten, insanca bir yaşamdan yana olmaya devam edeceğiz. Derelerimizden, ormanlarımızdan, kıyılarımızdan olmaya devam edeceğiz. Bizler, Gezi’ye baktığımızda; bilim ve tekniğin ışığında, tüm canlıların yaşam hakkına saygılı, eşit, onurlu, barış içerisinde yaşayacağımız, adil bir ülke umudunun ne kadar da diri olduğunu görüyoruz.Siyasi iktidar için adeta bir kabul haline Gezi Direnişi bugün kadınların yaşam mücadelesinde, gençlerin liselerden ve kampüslerden yükselttiği gelecek mücadelesinde, işçilerin, emekçilerin alın teri mücadelesinde, milyonlarca yurttaşımızın hak, hukuk, adalet talebinden hala varlığını sürdürüyor. “GELECEĞİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ” “Tam da bu sebeple bizler, Gezi’yi, Gezi Davası’nda tutsak edilen arkadaşlarımızı savunmaya; onlarla dayanışmaya ve ülkemizin geleceğini savunmaya devam edeceğiz. Ve yine bu sebeplerle 19 Mart sabahı itibariyle başlatılan siyasi operasyonlarla da neyin hedef alındığının farkındayız. Haklarında hiçbir delil ve gerekçe gösterilmeksizin meslek insanları hakkında tutuklama kararı verilmiştir. Haklarında hiçbir delil ve gerekçe gösterilmeksizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Gürkan Akgün, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan ve İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökçe hakkında tutuklama kararı verilmiştir. * Haksız tutuklamaların hemen ardından Kanal İstanbul projesi olanca hızıyla devam etmektedir. Kente karşı, milyonlarca İstanbulluya ve ülkemize karşı işlenen en büyük suç projesi ile topraklarımız sermayeye peşkeş çekilmekte, 16 milyonluk bir kent ölüme sürüklenmektedir.  * Bilim insanlarının ve meslek örgütlerinin uyarıları, raporları göz ardı edilmektedir. * Deprem dirençli kentler oluşturmak için harcanması gereken kamu kaynakları israf edilmektedir. * Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çeviren anlayışa karşı duran, Kamu yararını ve meslek ilkelerini savunan mimar, mühendis, şehir plancıları cezalandırılmakta ve haksız tutuklamalarla özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. * Bu operasyon, sadece İBB’ye değil aynı zamanda ülkemizin aydınlık geleceğine yapılmaktadır ve hiç kuşkusuz ki İstanbul Ünivesitesi’nde barikatı aşarak mücadelenin fitilini ateşleyen üniversite öğrencileri, öğretmenlerine sahip çıkan lise öğrencileri ve meydanları, alanları dolduran milyonlarca yurttaşımızın onurlu mücadelesiyle zafere erecektir. “KAMU YARARINI SAVUNMAK GÖREVDİR” “Mesleklerimizin gereği halka ait olanı korumak, kamu yararını savunmak biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının temel görevidir. Bu görev doğrultusunda, İstanbul kentinin en önemli kamusal alanlarından biri olan Gezi Parkı’nı korumak, Gezi Parkı park olarak kalsın diye mücadele etmek mesleğimizin en önemli toplumsal sorumluluğudur. “İşte bu yüzden bilinmelidir ki hiçbir dava ve hiçbir karar, Gezi’nin , demokratik kamuoyu ve yasalar önündeki meşruiyetini gölgeleyemez ve hiçbir güç bizlerin emekten, halkımızdan, ülkemizden, mesleğimiz ve bilimsel teknik doğrulardan yana duruşumuzu engelleyemez. TMMOB, arkadaşlarımızın yanında olmaya, doğru bildiklerini söylemeye, halkımızdan, ülkemizden yana kamu yararını savunma mücadelesini sürdürecektir. Gezi Direnişinin ve sokakları dolduran milyonlarca yurttaşımızın inatla söylediği gibi; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz! “

Още от Политика

Виж всички