Противоречия, непоследователност и палестински пациенти
Yattığım yerden televizyon izliyordum. Yaşar Aydın, BirGün’de yazdıkları çerçevesinde; “İsrail, Filistin, Kıbrıs, PKK hatta komünizm tehdidi olmayınca AKP ve MHP ittifakının ideolojik köklerinin kuruduğunu” anlatıyor.
Birbirine karışan iki şarkısının dizeleriyle “Bu ne yaman çelişki anne”, “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan tutarsızlık” diyen Ahmet Kaya’nın sesi eşlik ediyor Yaşar’ın anlattıklarına.
Çelişki! Tutarsızlık!
23’üncü yılında iktidarı özetleyen iki sözcük bunlar.
1 Mayıs’ı bayram ilan etmekle övünmekten 1 Mayıs’ta fiili OHAL uygulama ve insanları yaka paça-tekme tokat tutuklamaya... 3Y ile mücadele söyleminden, yolsuzluk-yasak-yoksulluk şampiyonluğuna… “Muhafazakâr demokrat”lıktan, demokratlık şöyle dursun, kendilerinden utanan muhafazakârlar yaratmaya…
Çelişki, tutarsızlık…
Bir iktidar tutarsızlık ve çelişkiler içindeyse bunlara da gözünü kulağını kapatmışsa olacaklar bellidir: Halkın güveni kaybolur, başarısızlıklar peş peşe gelir, kurumlar yok olur, uluslararası yalnızlaşma ve başarısızlıklar görülür, her gün daha fazla otoriterliğe sarılmak çare sanılır, toplumda ve hatta iktidar içinde çatışmalar başlar…
Çelişki ve tutarsızlıklarla ahlaki üstünlük de muhalefete geçer.
Hepsi oluyor işte!
Türkiye’de iktidarlar, hemen her dönemde, Kıbrıs ve Filistin’e destekle toplumdan ahlaki/politik onay arar/alırlar.
AKP son yıllarda KKTC’de yaptıkları ve yapamadıklarıyla sarsılıyor. CHP’li Namık Tan, “Sizin milli davanız Kıbrıs değil, sizin davanız cüzdanlarınız, banka hesaplarınız, o hesaplara akan kirli paralar. KKTC’yi ne kadar değersizleştirdiğinizi, politikalarınızın sadece adada kurduğunuz kirli para mekanizmalarını korumak olduğunu son gelişmelerle de gördük” diyerek sallıyor AKP’yi.
Erdoğan’ın bugün Kıbrıs’ta “külliye” açıyor, dün Kıbrıslıların ortaöğrenimde başörtüsünün serbest bırakılmasına karşı; “Gericiliğe Geçit Yok” diyerek, “laik, demokratik ve özgür bir toplum için kararlılık”larını sergiledikleri etkili genel grevin gölgesi altında!
Ve Filistin… Gazze… Ne yaman çelişki ki, iktidarın ağzından düşürmediği Gazze’ye destek için muhalefet yürümeye kalktığında polis barikatlarıyla, kapatılan metro hatlarıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Ve vicdanın en kanayan noktası: Filistinli hastalar!
2023’te ilk hastalar Türkiye’ye getirilirken canlı yayındaydı televizyonlar. Sağlık Bakanı havaalanında karşıladı. Valiler hastaneleri dolaştı. Bu yıl Filistinliler’le Kardeşlik İftarı’nda “Gazzeli 1369 hasta, yaralı ve refakatçinin ülkemizdeki hastanelerde tedavilerine devam etmelerini sağladık” dedi Erdoğan.
Peki, en son ne zaman Filistinli geldi Türkiye’ye? 4 Şubat’ta Gazze ateşkesi kapsamında İsrail’in serbest bıraktığı 15 mahkûm değil kastettiğim. Hasta, yaralı?
Önümde Dünya Sağlık Örgütü’nün, 21 Nisan 2025 tarihli Gazzeli Hastaların Tıbbi Tahliye Raporu var. Bu yıl başından 21 Nisan’a kadar 1824 tahliye olmuş; 509’u travma, 441’i kanser hastası; 1673’ü Mısır’a, 81’i BAE’ne, …, 4’ü Malta, 3’ü Fransa, 2’si de Lüksemburg’a. Listede Türkiye yok!
İstanbul Tabip Odası Filistin’le Dayanışma Çalışma Grubu; Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de 38 hastanenin bombalandığını, 1200’den fazla sağlık çalışanının öldürüldüğünü, 384’ünün tutuklu olduğunu, 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye herhangi bir insani yardım, tıbbi malzeme ve doktorların girişine izin verilmediğini söylüyor ve “Neden Türkiye’ye hasta transferi yapılmıyor?” diye soruyor.
Bunu muhalefet de sorsun, Filistinli hastaları gündeme getirsin, insan canı ve sağlığı hamasetin gölgesinde yok olmasın istiyorlar.
Erdoğan da “Filistinlilerle Kardeşlik İftarı”nda; “Filistinli kardeşlerimizi canımızın canı olarak bildik” diyor.