Пожарите в тръстиковите масиви са заплаха за живите същества
Sazlıklar kuşlar, omurgasızlar ve bitkiler için hayati önemde. Uzmanlar artan sazlık yangınları için önlem alınması gerektiğini söylüyor. Van Ekoloji Derneği’nden Erdoğan Ödük, ornitoloji uzmanı Dr. Orhan Gül, Doğa Derneği’nden Şafak Arslan, sazlık yangınlarının canlı türlerini tehdit ettiğini vurguluyor
Duygu Kıt
Göç mevsiminin devam ettiği şu günlerde kuşların ve birçok canlının dinlenme ve yaşam alanı olan sazlık bölgelerinden saz yakım haberleri gelmeye devam ediyor. Ekolojik öneme sahip sazlıkların korunmak yerine yakılmasıyla birçok canlı türü tehdit altına girerken, doğal alanlar da ciddi bir tehlike ile karşı karşıya bırakılıyor. Yetkililer tarafından önleyici denetimlerin olmayışı ise birçok canlının popülasyonuna zarar verecek risklere sebebiyet veriyor.
Van Gölü havzasında ülke genelindeki sazlıkların beşte biri bulunuyor. Van Ekoloji Derneği’nden Erdoğan Ödük ilk olarak iki buçuk ay önce Çiçekli beldesinde sazlık yangınlarının başladığını belirtti. Birkaç gün arayla farklı bölgelerde yangınların devam ettiğini aktaran Erdoğan Ödük, “Yangınların hayvanlara otlak alanı açmak için çıkarıldığını düşünüyoruz” ifadesini kullandı. Erdoğan Ödük sazlık yangınlarına durumuna ilişkin şunları paylaştı: “Sazlık ve kamışlık alanlar hayvanlar için bir süt verimi olarak görülüyor. Yangınların ticari kaygılar için çıkarıldığını düşünüyoruz. Çıkan iki büyük yangında yaklaşık 300 dönüm sazlık alan tamamıyla küle döndü. Van Gölü havzasında da 40’ın üzerinde yerli ve göçmen kuş türü yaşıyor. Sazlıklar yerli ve göçmen kuş türleri için hem bir sığınak alanı, üreme alanı olması açısından çok önemliydi. Şimdi bu gelen göçte her sene oraya giden hayvanlar bu sene gelemeyecek, strese girecek.”
Van Gölü çekilince…
Sazlık yangınlarının bir nedeninin de Van Gölü’nün çekilmesi ile alakalı olduğunu ifade eden Erdoğan Ödük, şöyle devam etti: “Van Gölü’nün etrafında sazlık alanlar belli başlı noktalarda yoğunlaşmış, kentleşmeden dolayı maalesef sazlıkların çoğu zaten yok olmuş durumda. Kalan kısımları da yangınlarla yok ediliyor. Şu anda Van Gölü’nde 30-35 metrelik bir çekilme söz konusu. Çekilme ile beraber insanlar bunun nasıl ticarileştirebiliriz diye sazlık alanların hepsini yaktılar. Filiz attıkları zaman da hayvanları otlatacaklar orada. Çünkü bu zamana kadar bu bölgede hayvancılık yapıyordu fakat su tabanı olduğu için yangın söz konusu değildi. Bu sene Van Gölü’nün çekilmesinin bir sonucu olarak da sazlıklar yakılmaya başlandı.”
Hatay’ın doğası risk altında
Hatay, Akdeniz iklim kuşağında ve göçmen kuş türlerinin ana göç rotası üzerinde yer alması nedeniyle, ülkedeki en önemli ekolojik kavşak noktalarından biri. Sürdürülebilirlik ve ornitoloji uzmanı Dr. Orhan Gül, özellikle Asi Nehri kıyıları, Milleyha Kuş Cenneti ve Amik Ovası’nda yer alan Reyhanlı Barajı ile Balık Gölü gibi sulak alanların yerel fauna kadar göçmen türler için de vazgeçilmez olduğunu belirtti. Orhan Gül, Hatay’ın güncel durumuna ilişkin şu bilgileri verdi: “Ne yazık ki Hatay’daki sazlık alanlar da zaman zaman yangın tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu yangınlar hem ani gelişen felaketler şeklinde doğayı tahrip etmekte hem de bu alanların tekrar toparlanmasını engelleyerek birçok tür için yaşanamaz hâle getirmektedir. Gelişemeyen, süreklilik arz etmeyen, sık ve yüksek yapıya ulaşamayan sazlıklar; kuşlar için güvenli yuvalanma, sürüngenler ve memeliler için saklanma alanı olma işlevini yerine getiremez. Milleyha Kuş Cenneti, Asi Nehri kıyıları ve Amik Ovası’ndaki sulak alanlar, göçmen kuşlar için sadece geçici duraklar değil, aynı zamanda bazı türler için üreme alanıdır. Ancak sazlık yangınları ve diğer tahribat tipleri, bu alanların bütünlüğünü tehdit etmektedir.”
Tehdit altındaki türler
Sazlık habitatlarına bağımlı olan Irak yedikardeşi gibi türler için yangınların ciddi bir tehdit haline geldiğini kaydeden Orhan Gül, risk altındaki türleri şu şekilde sıraladı: “Balaban gibi sazlıklarda kamuflaj yeteneğiyle hayatta kalan kuşlar, mavigerdan, saz kamışçını, çıvgın, büyük kamışçın gibi türler bu habitatlara olan yüksek bağımlılıkları nedeniyle risk altında. Tatlı su kaplumbağalarının yaşam alanı olan sazlıklar, aynı zamanda kuyruksüren gibi memeliler için de önemli bir sığınaktır. Bu nedenle bu alanların korunması sadece biyolojik çeşitlilik için değil, ekosistem hizmetlerinin sürekliliği açısından da elzemdir.”
Sazlıkları korumak şart
Yangınlara ek olarak genişleyen tarım arazileri, drenaj projeleri ve ‘ıslah’ adı altındaki müdahalelerin de habitatları olumsuz etkilediğini belirten Orhan Gül, son olarak şunları ekledi: “Her sazlık alan yanıp kül olmuyor ama bazıları da ‘ıslah’ adı altında parçalanıyor. Göçmen kuşlar için bu alanlar dinlenme ve barınma noktaları. Alan küçüldükçe, kuşlar yoğun av baskısı ve yorgunluk nedeniyle göç yolculuğunda daha çok kayba uğruyor. Sazlıkların korunması için hem yerel halkın bilinçlendirilmesi hem de bu alanların doğal miras olarak görülüp, güvence altına alınması şart. Bu alanlar suyumuzun, toprağımızın, canlıların, dolayısıyla da geleceğimizin teminatı.”
Alternatif üretilmeli
Doğa Derneği’nden Şafak Arslan da sazlık yangınlarının önüne geçmek için denetimlerin artırılarak ekosistemi koruyan bir planlamayla hareket etmek gerektiğini söyledi. Şafak Arslan şunları ifade etti: “Sazlıkların yakılması ya da kesilmesi gibi faaliyetler üreme dönemine ya da kuşların göç dönemine denk geldiğinde popülasyonda düşüşlere neden oluyor. Sazlıklar özellikle hayvancılar tarafından daha fazla otlak alanı oluşturmak için kesilip yakıldığı için yereldeki insanların bilinçlendirmesi ve bu insanların ihtiyacının alternatif bir şekilde karşılanması gerekiyor. Keza caydırıcı cezaların uygulanması gerekiyor. Yereldeki insanlarla çatışmadan doğanın korunacağı bir uyum içerisinde sazlıkların ve burayı kullanan canlıların yaşam alanlarının korunması gerekiyor.”