Оджалан и разговорите
Yüz yıllık Kürt krizi genişleyerek Türkiye’nin ayaklarına dolanıp dururken, krizi aşmak için 1 Ekim’den bu yana devam eden diyalog süreci tüm eksikliklerine rağmen yürüyor. Konuşmak birleştirir. Sürekli şiddet ile gündemde kalan Kürt meselesinde konuşmanın birleştirici etkilerini her dönem yaşadık, yaşıyoruz.
Yeni diyalog sürecinde bir kez daha PKK lideri Öcalan’ın fikirleri ve liderliği son derece önemli bir yerde duruyor. Öcalan Kürtlerin ve Türklerin tarihsel ilişkilerini günün nesnel koşulları doğrultusunda güncellemesi ve Kürt meselesinde kalıcı bir barışın inşasında belirleyici bir konuma sahip. Bu stratejik konum kendisiyle sürekli ve sağlıklı bir iletişimi zorunlu kılıyor. Kuşkusuz iletişim kanallarının açık olması her açıdan süreci fazlasıyla pozitif yönde etkileyecektir.
Büyük bir dönüşümün eşiğindeyiz. Dünya dönüşüyor. Dönüşmeyen aşılıyor. Türkiye Kürt barışıyla büyük dönüşümü karşılıyor. Hem dünyadaki gelişmeleri hem de Kürt-Türk ilişkilerinin güncellenme girişimlerini içeren yeni diyalog sürecini büyük dönüşümün parçaları olarak okuyabiliriz. Dönüşümdeki etkileri nedeniyle olacak ki yürütülen süreç, içerde temkinli (diğer sürecin yarattığı travmalardan dolayı) dünyada ise ilgiyle takip ediliyor. Muhalefet üzerinde yürütülen baskılar, kayyım rejimi, yargı sopasının tehditleri ve iktidarın pragmatist-popülist alışkanlıkları sürece yönelik beklentiyi düşürüyor.
Birincisinde olduğu gibi ikincisinde de Kürtler açısından Öcalan faktörü umudun temel kaynağı olarak görülüyor. Her açıdan Öcalan eksenli sürecin yürütülmesi Kürt halkına güven veriyor. Kürtler Öcalan’a “baş müzakereci, önderlik, başkan, serok” gibi politik aidiyeti ve temsiliyeti güçlü sıfatlarla hitap ediyor. Kürtlerin gözünde, Öcalan Ankara siyasalda okumuş, Ortadoğu ve dünya siyasetine hakim, kanı ve teri deneyimlemiş, tüm barış süreçlerini tutarlı bir teori ve pratikle yürütmüş, entelektüel, karizmatik bir lider.
Öcalan başlangıçta, 27 Şubat çağrısında da belirtildiği üzere, arkadaşlarıyla birlikte Kürt meselesinde “zorun rolüne” başvurmuş, gelinen aşamada ise tüm müzakere olasılıklarını deneme cesaretini gösteren bir özgüvenle her halükarda Kürtler açısından geleceği, anı ve geçmişi diyalektiksel bir perspektifle değerlendiren güvenilir bir lider haline gelmiş. Bu nedenle Kürtler önceki çözüm süreçlerinde olduğu gibi bu sürecin yürütülmesinde yine Öcalan’a güveniyor, ona inanıyor.
Öcalan, Kürtlere güven verdiği kadar yıllardır karşısına alıp radikal yöntemlerle mücadele ettiği muhataplarına da güven veren bir muhataplık yaratmış. Kendi muhatabını yaratmayı başarmış bir lider olarak, yirmi altı yıllık cezaevi yaşamına, bu süreçte devreye sokulan ve insanın aklına gelmeyen tecrit, tuzak ve iletişim oyunlarına rağmen, barış politikası konusunda hiç karmaşa yaşamamış, esaret koşullarına rağmen örgüt içinde ve halkta hiçbir zaman otoritesini kaybetmemiş olması güvenin belki de en büyük kaynağı.
Cezaevi yaşamı boyunca beklentilerin aksine liderliğin hegemonyasını genişletmesi, toplumda bir rıza üretmesi Kürt meselesinin çözümünde kendisini kalıcı bir otorite haline getirdi. Bu bakımdan Öcalan’ın akli ve iradi gücüyle şekillenen liderlik ağının zorlu koşullara rağmen halk, örgüt ve muhatapları üzerinde şaşırtıcı düzeyde etkili olması çağımızın nadir örneklerindendir. Dahası Öcalan şahsında tarihsel kişiliklerin hala etkili olması ve mirası güvenilir limanlara teslim etme çabası barışın umudunu besleyen bir hakikat.
İkinci yüzyılda iç ve dış barış süreçlerinde Öcalan’ın pratik ve teorik deneyimleri önümüzdeki dönemler için sürekli dönüp bakılması gereken hayati perspektifler içeriyor. Bu nedenlerden dolayı Kürtler ve muhatapları açısından Öcalan liderliği, Kürt meselesinin demokratik çözümü konusunda büyük bir şans olarak görülüyor. Ne Kürtler ne de Türkiye’nin yeni devlet aklı bu şansı ıskalamak istemiyor.
21 Nisan’da heyetle yapılan görüşmede Öcalan’ın diyalog sürecini yürütmek üzere kurulan heyette yer alan ve şu saatlerde hala hayat mücadelesi veren Sırrı Süreyya Önder için yaptığı çözümlemeler, tarih-toplum- insan diyalektiğinin dönüşen, dönüştüren anlamlı kesitlerinden biriydi. Çözümlemeler üzerine uzun uzun tartışmalar yapılabilir; politika yapıcılar ve kimlikler çözümlemeleri rehber edinebilir. Barışa tüm gövdesini yatıran sevgili Sırrı Süreyya Önder için Öcalan’ın sözlerini buraya bırakalım…
“Sırrı Süreyya Önder’e yaşadığı rahatsızlık nedeniyle şifa diliyorum; ailesine ve tüm dostlarına, sevenlerine geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Sırrı Süreyya Önder ile 12 yıllık mesaimiz var. Onun taşıdığı büyük önem şudur: Adıyamanlı ve Türkmen kökenli ideal biri olarak Baba İshak geleneğini temsil ediyor. Büyük barış çabasını topluma yansıtan, toplumsal ön yargıları şahsında kırabilen biridir. Bunu da yaptı. Ön yargıları toplumda kırdı, Meclis’te kırdı, sokakta kırdı.
Onun şahsında hayata geçen, Anadolu genleri ve kültürü dediğimiz şeydir. Barış dediğimiz şey de Anadolu genlerini, Türkmen geleneğini yaşanılır kılmaktır. Önder böyle biridir ve gerçek Türkmenlik özü budur: En iyi barış kimliği, en iyi barış kültürü “Israrla düşmanlaştıralım, bu biçimde siyaset yapalım” anlayışının tam zıddıdır.
Önder’in olumsuzluklarla baş etme, onları yönetebilme kültürü önemlidir; ortaya çıkan olumsuzlukları derinleşmeden olumluya dönüştürebiliyor. Herkesin Önder’in kaldığı hastaneye gittiğini, onun anısına bağlılığını beyan ettiğini görüyorum. Bağlılığın gereği, onun barış çabasını pratikleştirmekten geçer. Bir kez daha kendisine, ailesine, sevenlerine, tüm topluma geçmiş olsun dileklerimi sunuyor; bir an evvel iyileşerek en coşkulu, en güçlü haliyle aramızda olmasını diliyorum.”
Öcalan’ın liderliği, Önder’in dönüşen ve etkileyen barışçıl kişiliği ve geriye kalan tüm barış inşacılarının hayali onurlu ve kalıcı bir barışı inşa etmek. Sırrı Süreyya Önder’in en kısa sürede sağlığına kavuşması ve yeniden sayın Öcalan ile kalıcı barışı konuşması bugün milyonların temennisi.