Обвинителен акт срещу Озер - 2
Geçen hafta iddianamede Ahmet Özer'e yönelik suçlamaları ve dayanakları olan delilleri incelemiştik. Telefon görüşmeleri, MASAK raporu ile açık ve gizli (2) tanık beyanlarını ortaya koymuştuk. Özer'e yönelik suçlamaların merkezinde, "Kent Uzlaşısı" adlı yerel seçim anlaşması/ittifakının bulunduğunu da aktarmıştık.
Aslında "Kent Uzlaşısı", suçlamaların merkezinde gibi görünüyorsa da, iddianame Özer'e yönelik somut herhangi bir eyleme yer vermiyor. Kaldı ki bu "yerel seçim anlaşması"nın CHP genel merkezinin bir kararı olduğu, bizzat genel başkan tarafından duyuruldu. Dolayısıyla söz konusu suçlamanın Ahmet Özer yönünden bir değer taşımadığını hemen belirtmek gerekir.
Öcalan'la İmralı adasındaki bir görüşmede, Özer'in adının geçmesi bir suçlama konusu olamaz. Zira burada ziyaretçiler, Özer'in akademik kimliğine vurgu yaparak bir değerlendirme bekliyor. Öcalan, Özer'e dair herhangi bir yorum yapmıyor, muhtemelen Özer'i tanımıyor, konuya dahi girmiyor. Dolayısıyla 11 Ocak 2014 tarihli bu diyalog (ziyaretçi HDP milletvekilleri-Öcalan) Ahmet Özer yönünden herhangi bir suç oluşturmaz ("İmralı Notları"nda, Erdoğan, Fidan, Numan Kurtulmuş'un vb. adları da bol bol geçmiştir).
Kaldı ki iddianame, Özer'in bu diyaloğa -varsa- katkısı ya da diyalog sonrası herhangi bir faaliyeti olduğuna dair de hiçbir veri/bilgi sunmuyor. Nitekim 2023 yılına kadar (7 yıl boyunca) Özer'le ilgili hiçbir işlem yapılmıyor. Böyle bir durumda -ve normal bir ülkede- savcılık, -eğer bir soruşturma varsa- "takipsizlik kararı" verir.
∗∗∗
Telefon dinlemelerine gelince. Özer'in görüştüğü kişiler, dönemin HDP Van ili ve diğer yetkilileri. MEBYA-DER ise bir dernek. Özer, yerel seçimlerde belediye başkan adayı olmak istiyor. Dinlemelerdeki tüm diyaloglar, seçim faaliyetlerine dair. Görüştüğü kişilerin "suç kaydı" olduğunu Özer bilemez, bilse de suç kaydı olan biriyle telefonda görüşmek herhalde "suç" değil (Yakın bir AYM kararı için bkz: 2017/16589 Bşv. nolu "İlker Deniz Yücel kararı"). Özer'in ya da konuştuğu kişilerin konuşmalarında da suç içeren en küçük bir şey yok (Remzi Kartal'la, AKP'li mv. Hüseyin Yayman ve AKP'li TBMM başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı 10 Aralık 2014'te Brüksel'de "yemek yemiş"; Munzur Üniversitesi'nden profesör Ali Kemal Özcan'a -Kartal'la yaptığı görüşmeden ötürü 2023'te açılan soruşturmada- "takipsizlik kararı" verilmiştir mesela).
Ahmet Özer'in dosyası, İstanbul yerel seçimlerinde aday olunca İstanbul'a gönderilir (Bu da tuhaf -ve hukuksuz- bir karar. Suç nerede işlenmişse soruşturma orada sürer). Savcının araştırmasına göre, 2012-2024 yılları arası (12 yıl boyunca) Özer'in telefonda görüştüğü 694 kişinin "terör suç kaydı", 47 kişinin ise, "arama kaydı" vardır. Bu neyi gösterir? Yalnızca "terör suç kaydı" denen kategorinin Türkiye'deki yaygınlığını. Sen, "bankaya para yatıran"ı, "basın açıklamasına katılan"ı, "tweet atan"ı, "terör zanlısı" yaparsan olacağı budur. Bu telefon trafiğinden, Özer'e bir suçlama çıkmaz ama vatandaşlarını durmadan fişleyen bir hükümete sadece "utanç" çıkar.
Tanık beyanlarına gelince. 2 kadın tanık da (biri "gizli tanık") eskiden PKK davasından yargılanmış "itirafçı"lar; yani "etkin pişmanlık" (TCK m. 221) hükmünden yararlanmış kişiler. Bu, ceza almamak için ölçüsüz (bazen uydurma, yalana dayalı) ifade veren kişi demek. Bu tür ifadelerin ne derece sağlıksız olduğu, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a açılan Ergenekon davasında, aleyhine ifade veren Deniz Kod adlı "gizli tanık"tan hatırlanabilir. "Deniz Kod"un, Şemdin Sakık olduğu, yargılama sırasında ortaya çıkmıştı.
Bu 2 itirafçı, ilk ifadelerinde Ahmet Özer'le ilgili hiçbir suçlamada bulunmamışlar. 10 ve 4 yıl evvel verdikleri ifadelerde Özer'le ilgili hiçbir beyanları yok. Ancak, bu ikili 2024 yılında Özer'in tutuklandığını "öğrenince", ifade vermeye karar vermişler. Bu tür tanıklara, ceza hukuku tarihinde "kurmaca saat" denir. Saati kurarsınız, zamanı geldiğinde çalmaya başlar. Özer'e yönelik Hicran ve Hermes kod adlı tanıkların durumu tam olarak böyle.
∗∗∗
Kaldı ki bir akademisyenin yasal bir parti binasında "seminer vermesi"nin neresi suç olabilir. "Özer'in örgüte yüklü miktarda para verdiğini" söyleyen Hermes'in iddiasını destekleyen hiçbir kanıt (görgü tanığı, kamera kaydı, banka havaleleri vs.) yok. MASAK raporunda da "yüklü para trafiği"ne dair veri yok. Eğer soyut ve dayanaksız ifadelerle -hele itirafçı beyanlarıyla- masum insanlar suçlanırsa, bu tür tanıkların bir gün herkese karşı kullanılması mümkün olur.
Kısacası AKP, CHP'li belediyelere çökmek için bir operasyon başlattı. Özer, geçmişte iç göç ve Kürt sorunu alanlarında çalıştığı -özellikle Kürt sorununa dair bilimsel eserleri olduğu- için ilk planda hedef alındı. Ardı da geldi: Şişli Belediye Başkanı ve diğerleri de tutuklandı, -Özer gibi- oralara da kayyum atandı. Zincirin son halkası ise İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu oldu.
Ahmet Özer'in söz konusu iddianameyle bırakalım yargılanması ve cezalandırılması, tutuklanması dahi imkânsızdır (Sıkıyönetim mahkemelerinde veya DGM'lerde salt "itirafçı ifadeleri" ile -cezayı bırak-, "tutuklama" verilmezdi). Esenyurt halkının büyük oyla seçtiği, başkan Ahmet Özer derhal serbest bırakılmalıdır.