Кюрдите, обединени от търпението и съпротивата на Абдула Йоджалан, ще успеят

27 Şubat günü PKK lideri Abdullah Öcalan tarihi bir çağrı yaptı. Bu çağrının tartışmaları çeşitli boyutlarıyla devam ediyor. Bazı pratik adımlar da görülmeye başladı. Ama henüz sürecin başındayız ve çağrının bütün sonuçları ortaya çıkmış değil. Ancak ortaya çıkan sonuçlarından şunu vurgulamak lazım. Kürdistan ve Kürtler Ortadoğu’da yeniden yıldızı parlayan bir yapıya ulaştı. “Çökertme planı” dahilinde Abdullah Öcalan İmralı adasında mutlak bir tecrit sürecine alındı. Aradan on yıl geçti. On yıl sonra yeniden Abdullah Öcalan’ın İmralı Adasındaki kapısı çalındı. Egemenler ellerindeki yoğun medya gücüne dayanarak sanki ‘’Özgürlük Hareketi tasfiye edildi, bitirildi ve ortada hiçbir şey kalmadı’’ algısını önemli oranda yerleştirmişti. Buna rağmen neden İmralı kapısı çalındı? Direniş devam ediyor. Özgürlük hareketinin ideolojik, politik, paradigmasal ve pratik etkileri kendi sınırlarını da aşan bir karakter kazandı. Son Newrozlara bakıldığında gelişmelerin büyüklüğü ve kapsamlılığı daha iyi anlaşılmış oluyor. Özellikle Rojhilat (Doğu) Newrozuna bakıldığında durum çok daha net anlaşılacaktır. Kürt toplumu ayaktadır. Buna nasıl bakmak lazım? Bir de sabır yönünden bakmak gerektir. Kürtler sabrediyor ve son sözlerini kudret toparlayarak görkemli söylüyorlar. Tarihsel gelişmelerinde bunu defalarca ortaya koydular. Kürtlerdeki bu sabır nereden geliyor? Yine Abdullah Öcalan’daki bu sabır nereden geliyor? 27. yılını İmralı Ada hapishanesinde geçiriyor. Sabırla 26 yılı tüketti, 27 yılına girdi. Her fırsat ortaya çıktıkça neler yapıyor? Hamleler yapıyor, çıkışlar yapıyor. En büyük çıkışlardan birisini, yeni bir paradigmayı ada zindanında gerçekleştirdi. Fırsat yoksa yaratmaya çalıştı, yakaladığında ise çıkış yaptı. Ama olanak yoksa sabırla o anı bekledi. Nitekim Abdullah Öcalan, “Ben gerekirse bin yıl yönümü bir duvara çevirir, mücadele ederim” diyor. Bu direnç nereden geliyor? Yine Kürtler Abdullah Öcalan etrafında büyük bir dirençle ayakta bekliyorlar. Kürtlerdeki bu sabırlı direnç nereden geliyor? Abdullah Öcalan’ın çarpıcı ifadesinden: “Tarih günümüzde biz tarihin başlangıcına gizliyiz.” Sabırlı ve dirençli kalmak Kürt toplumunun tarihsel süreç içinde,temel bir parametre olmaktadır. Bilindiği gibi Zagros Dağları ve çevresi neolitiğin ana yurdudur. Kürtler bu mekânda toplumsal kimlik kazandılar. Yani Kürtler neolitiğin inşacısıdırlar. Hala neolitik özelliklerin hayli baskın oluşu tarihin bu derinliğinden kaynağını almaktadır. Kürtler, neolitik yürüyüşü başlangıçtan itibaren çok sabırlı sürdürdüler. Neolitik, adım adım tabandan genele doğru giden bir inşa biçimdir. Hazır bir düşünce ve hazır bir yaklaşım yoktur neolitikte. Tecrübe pratikte denenerek alınır ve inşa edilir. Dil, kültür, yaşam, toplumsal varlığa dönüş böyledir. Yani toplumsal varlık böyle inşa edilir. İnşada kadının esas rol oynadığı bilinmektedir. O yüzden kadının zihinsel yapısı yerel ve yataydır; demokratiktir ve ekolojiktir. Dolayısıyla günümüzde toplumsal yapı inşa edilirse kadının zihin yapısı, yaşam biçimi çok ciddi rol oynayacaktır. Zaten özgürlük hareketinde kadının bu kadar başat rol oynamaya başlaması, tarihsel geçmişle bağı buradan gelmektedir. Kürtler binlerce yıl, belki de on binlerce yıl neolitiği sabırla inşa ettiler. Ve sabır Kürtlerde bu anlamda çok gelişkindir. Zaten yabancı egemenliklerin Kürtleri anlamadığı bir yön de budur. Diğer bir pratik örnek: Med direnişinin üç yüz yıl sürdüğü söyleniyor. Üç yüz yıl sabırla mücadele edilmiştir. Ve bu üç yüzyıllık direniş yine tabanda, yerelde örgütlenmiştir. Ve bunun ideolojisi de Zerdüştlüktür. Med Organizasyonunun Persler tarafından tasfiye edilmesinin üzerinden 2600 küsur yıl geçti. Kürdistan bu uzun yıllar içinde sayısız işgal, istila ve sömürgecilik hareketlerine maruz kaldı. Kürtler direndi, ancak zafere giden ve ülke geneline yayılan bir direniş örgütleyemediler. Direnişler yerel kaldığı için hep yenilgiyle sonuçlandı. Ancak sabırla dirençlerini ortaya koydular. 1970’lere böyle gelindi ve yeni bir süreç başladı. Bu seferki direnişleri geçmişten dersler çıkarıp, direnişlerin neden yenilgiye uğradığının dersleri temelinde hareket edildi. Bu direnişler Özgürlük Hareketinin doğuşuna kaynaklık yaptılar. Kürtler 2600 küsur yıldır sabrediyor ve 1970’lerde yeni doğumunu gerçekleştiriyor. Ve son on yıldır sürdürülen “çökertme planına” karşı sabırla direniyorlar. 27 Şubat çağrısıyla yeniden özgürleşme zamanı yakalandı. Abdullah Öcalan’ın çağrısı yeni dönemecin alınması olanağını yakaladı. Kürtler sabır etti, Abdullah Öcalan sabır etti yeni fırsat ve olanaklar ortamında demokrasi ve özgürlüğü yakalama şafağına gelindi. Yeni hamleleri beklemek lazım. Ve bu domino taşlarının devrilmesi gibi hızlı gelişmelere yol açma ihtimal dahiline girmiştir. Bütün bunlar için önemli birleşik güçler oluşmuştur. Hal böyle olunca; kim ne derse desin, kim ne açıklama yaparsa yapsın demokrasi ve özgürlük düşüncesinin koşulları olgunlaşmıştır. Günlük polemikler içinde enerji tüketilmemelidir. Yine devlet adım attı mı atmadı mı ötesine geçilmelidir. Vurgulamaya çalışılan bu tarihsel verilerin ve tarihsel bilginin ışığında hakikatinin gerçeğine ulaşılmalıdır. Tarih güncellenerek Özgürlük Hareketi ve Önderi Abdullah Öcalan şahsında kendini yeniden pratikleşme sürecine sokmuştur. 27 Şubat çağrısını bir de sabırlı direnç yönünden okumak lazım. Kürt toplumunu bir de bu bağlam içerisinde değerlendirmek, varılan düzeyi görmek önemlidir. Yine Ortadoğu tarihine dönüp bakmak ve günümüzdeki konjonktürün çözümlemesini yapmak lazımdır. Özcesi “Tarih günümüzde biz tarihin başlangıcında gizliyiz” bakış açısıyla çözümleme yapıldığında gerçeği yakalamak kolaylaşacaktır. Ve başarmamak için pek bir nedenin kalmadığı görülebilecektir. Esasta genel doğrultuya bakmak lazım. Ayrıntılar kuşkusuz izlenmeli, takip edilmeli ama o ayrıntılara çok takılmadan; herkes önce kendini bu zihniyetle örgütlemeli, ardından mahallesini, köyünü, evini, sokağını örgütlemeli. Onları sabırla yapmalıdır. Artık demokratik hamle zamanı. Artık başarma zamanı. Aslında bu Ortadoğu’yu demokratikleştirecek ve özgürleştirecektir. Özünde herkes özgürleşecektir. Egemenleri bile özgürleştirecektir. Bunu söylerken kimse bunu garipsemesin. Özünde egemenler de çarpık bir zihniyetin köleleridir. O kölelikten kurtulmaları gerekir. Mutlu değiller. Mutluluk çok maddiyatta veya çok yetki kullanmada değildir; mutlu insan olarak yaşamaktır. Dolayısıyla egemenlerin de özgürlüğe ihtiyacı vardır.

Още от Политика

Виж всички