Единен фокус върху наема и грабежа
Silivri açıklarında geçen günlerde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından kentin yapı stoku ve depreme hazırlık çalışmalarındaki yetersizlik bir kez daha gündem oldu.
Olası Marmara depremi bölgede yaşayan yurttaşların en büyük korkusu. En yoğun etki ise Megakentte görülecek. İstanbul genelinde 1 milyon 200 bin konut bulunuyor. Bu konutların 850 bini ise 2000 yılı öncesine ait. Olası depremde en fazla yıkımın ve can kaybının yaşanacağı belirtilen megakent için İBB’nin son araştırmasına göre, 7 ve üzeri depremde yaklaşık 200 bin bina yerle bir olabilir.
İstanbul’daki 39 ilçeden 19’u ise diğer ilçelere göre daha riskli. Yapılan tespit çalışmalarında Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde depremle kentte en az 500 bin binanın hasar alması öngörülüyor. Çevre Bakanı Murat Kurum’un açıklamasına göre ise İstanbul’da 7,5 milyon konutun 1,5 milyonu risk altında. İstanbul’da acilen yıkılacak 600 bin evde oturuluyor.
Rant odaklı projeleriyle dikkat çeken AKP iktidarı ise kentsel dönüşüm bahanesiyle kârına kâr katma derdinde. Kentlerde dikey mimari çoğalırken megakent adeta yoğunluktan dolup taşıyor. Uzmanlar İstanbul'un deprem riski haritası dikkate alınarak afete karşı çalışmaların planlı yapılması görüşünde.
YURTTAŞ DİNLENMELİ
Eski Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Prof. Pelin Pınar Giritlioğlu, sadece yapıların değil, kentin bir bütün olarak depreme hazırlanması gerektiğini söyledi. Giritlioğlu, BirGün’e yaptığı açıklamada “Sadece inşaat yapılıyor. Hâlbuki bizim yollarımız da depreme hazırlıksız. Afet toplanma alanlarımız yok, geçici barınma alanlarımız yok, acil tahliye yollarımız yok, deprem tahliye yollarımız yok, tahliye rotalarımız yok… İmar planlarına işlenmiş bir deprem hazırlığı süreci yok. Tüm bunlar sadece inşaat yaparak, binaları güvenli hale getirerek depreme karşı hazırlanamayacağımızın göstergeleri” dedi.
Kentsel dönüşüm sürecinde bölgede yaşayan yurttaşların taleplerinin ve ihtiyaçlarının da dikkate alınması gerektiğini söyleyen Giritlioğlu, şöyle devam etti:
“Toplumsal sorunları iyileştirecek, istihdamı güçlendirecek, sosyal problemleri ortadan kaldıracak, orada yaşayan insanların yaşam kalitesini artıracak, onlar için daha mutlu ve huzurlu bir yaşam çevresi sağlayacak projeleri hayata geçirmek gerekiyor. Bunlar da kentsel dönüşümün temel ilkeleri arasında sayılmalı. Sadece ranta odaklanılıyor. Sadece daha fazla inşaat emsaline odaklanıyorlar. Araziden maksimum faydalanma derdindeler. Ama aslında kentsel dönüşüm bu değil. Kentsel dönüşümün temeli, amacı daha mutlu bir toplum yaratmak. Daha huzurlu yaşayabilecekleri, kamusal alanlardan maksimum fayda sağlayabilecekleri bir yaşam çevresi oluşturmak. Bu şekilde bakmak gerekiyor dönüşüme, Fikirtepe örneğinde olduğu gibi değil.”
PLANLAR DELİNİYOR
Megakentteki yoğunluğa da dikkat çeken Giritlioğlu şu ifadeleri kullandı:
“Şöyle; bir kere planlara uygun gelişim sağlamak önemli. İstanbul’un bir kent anayasası var: İstanbul’un çevre düzeni planı. Şu anda bu plan defalarca delindi. Mega projelerle delindi. Kuzey Marmara Otoyolu, 3. Havalimanı, 3. Köprü, Kanal İstanbul Projesi... Entegre projeler bunlar birbirleriyle... Bunların hiçbiri çevre düzeni planında zaten yoktu. Planlı gelişmeye önem vermek gerekiyor. Yani sadece politik kararlarla kentlere yatırım yapılıyor. İstanbul da bunun örneklerinden bir tanesi. Plansız bir şekilde nüfus alıyor, yatırımlar yapılıyor. Dolayısıyla bununla mücadelenin yolu planlardan geçiyor. Plana saygılı, planları önceleyen bir mekânsal gelişim modelini hayata geçirmek lazım. Ama ne yazık ki planlar politik kararlarla defalarca deliniyor. O yüzden de bugün İstanbul’da yaşamanın bedeli çok ağır. Nüfus son derece fazla. Mesela İstanbul üst ölçekli planına göre 2030 nüfusunun 16 milyon olması gerekiyordu. Biz daha şimdiden 21 milyonlara varmış durumdayız. Ve üzerine Kanal İstanbul’a gelecek 2 – 2,5 milyon nüfus var. Tüm bunlara baktığımızda aslında kentin kaynaklarından almamız gerektiği kadar payı alamıyoruz.”
Giritlioğlu gelinen süreçte inşaat sektöründen daha fazla pay almanın derdine düşüldüğünü söyledi. Giritlioğlu şöyle konuştu: “Maksimum nasıl rant elde edebilirim?’ yaklaşımını bırakmak gerekiyor. Ve depremi de, afetleri de artık siyaset üstü bir mesele olarak ele almak gerekiyor. Gerçekten bir seferberlikse bunun adı, kamunun da gerçekten üzerine düşeni yapması gerekiyor. Güvenli yapılar oluşturma konusunda, gerçek sosyal konutlar yapma konusunda... Bugün sosyal konut üretmiyoruz. TOKİ, Emlak GYO ‘Biz sosyal konut üretiyoruz’ diyor ama Emlak Konut’un ürettiği konutların neredeyse yüzde 70’i üst gelir grubuna yönelik, lüks konut. TOKİ de aynı şekilde... Bugün İstanbul’da, 2000 öncesi yapılmış 800 bin bina var. 8’de biri bile dönüşememiş kamu eliyle. Bunlar kabul edilemez. Deprem mi önceleniyor yoksa rant mı? Buna karar verilmesi lazım.”
∗∗∗
DEPREME HAZIR DEĞİLİZ!
Uzmanlar sık sık iktidarı uyarsa da çalışmalar hâlâ yetersiz. Yaşanan depremin ardından ders alınması yönünde çağrı yapan uzmanların bazıları şu bilgilere dikkat çekiyor:
• İstanbul’daki 600 bin riskli yapı stokunun yüzde doksanı yıllardır yenilenmedi.
• İstanbul’da 2001’de 512 olarak belirlenen acil çıkış yollarının çoğu otopark olarak kullanıldığı belirlendi.
• 12 yılda İstanbul’da bulunan ve 2000 öncesi yapılmış 800 bin binanın sadece 84 bini dönüştürüldü.
• İstanbul’da 7 ve üzeri depremde 500 noktada doğalgaz kutusu patlayabilir.
• Megakentin yapı stokunun yüzde 25’inin deprem sonrasında kullanılamaz hale gelebilir.