Да хванеш сянката и да пропуснеш светлината: Задоволяване с предвидения живот

İnsanlık, yeryüzünde belirdiği andan itibaren, geleceği bilme arzusuyla hareket etti. Bu arzu, ilkel toplumların doğa olaylarını anlamlandırmak için başvurdukları mitolojik anlatılardan, modern bireyin büyük veri kümeleriyle ilişki kurduğu algoritmik dünyaya kadar değişse de, özünde aynı kalmıştır: Bilinmeyeni öngörme, belirsizliği hesaplı hale getirme ve karmaşık olasılıkları yönetilebilir bilgi parçacıklarına dönüştürme arzusu. Gelecek, bilinmeyenin çağrısıyla insan zihnini her zaman meşgul etti; çünkü gelecek, sadece zaman çizgisinde ilerleyen bir kavram değil, aynı zamanda karar verme süreçlerinin arka planında titreşen görünmez bir varlıktır. Bu bağlamda regresyon analizi, yalnızca istatistiksel bir yöntem olmanın ötesinde, insanlığın belirsizlikle mücadelesinde geliştirdiği entelektüel bir savunma mekanizmasıdır. Sayıların içinde saklı örüntüleri keşfetmeye çalışan bu yöntem, geçmişi çözümleyerek geleceği kavrama çabasıdır; fakat bu çaba, determinist bir kesinlik değil, olasılıksal bir yön tayinidir. Tıpkı gökyüzüne bakarak yön bulan bir denizcinin, rüzgârın yönünü tahmin etmeye çalışması gibi.