11. Yargı Paketi Meclis’te kabul edilerek yasalaştı. 31 Temmuz 2023 ve öncesinde işlenen suçlarda kapalı cezaevinden açık cezaevine, oradan da denetimli serbestliğe geçiş süresi üç yıl erkene alındı. Deprem nedeniyle meydana gelen öldürme suçları, depremzedelerin tepkisiyle son anda kapsam dışında bırakıldı. İlk etapta 55 bin, altı ay içinde 120 bin mahpusun cezaevinden çıkması bekleniyor. Kasten öldürme, cinsel saldırı, terör ve örgüt faaliyeti kapsamında suç işleyenlere tahliye yolu kapalı. Paket, siyasi suçları kapsamıyor.
***
Davullar, zurnalar eşliğinde cezaevlerinden tahliyeler başladı. Uyuşturucu, dolandırıcılık, kasten yaralama, hırsızlık suçlarından içerde olan on binlerce kişi cezaevi kapısında yakınları tarafından sevinçle karşılanırken, infaz affının olası sonuçlarından tedirgin olanların sayısı hiç az değil. Bunların en başında elbette kadınlar geliyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), binlerce kadına karşı şiddet failinin serbest bırakılacağını söyleyerek kadınları önlem almaları konusunda uyardı. “Eziyet, intihara yönlendirme, kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, çocuklara ve yetişkinlere yönelik tecavüz dışındaki cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile cebir, tehdit ve hile olmaksızın on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunma suçu da 27. madde kapsamında yer alıyor. Sayısı tam olarak açıklanmayan ama en az binlerce olduğu haberlere yansıyan şiddet faili salıverilecek.”
***
Kadınlar, uzun süredir yaşam hakları için mücadele ediyor. Ama iktidar, seslerini duyurmak için sokağa çıktıkları her an önlerine polisten duvar örüyor. 31 Temmuz 2023 öncesinde şiddetin herhangi bir türüne maruz kalan, suçun faili cezaevinde olan veya yargılaması tutuklu olarak devam eden tüm kadınlar ile serbest bırakılan faillerden gelebilecek herhangi bir şiddet tehdidi altında olan kadınlara seslenen EŞİK, failin salıverilmesi ve tekrar şiddet uygulaması tehdidine karşı tedbir talebinde bulunulması gerektiğini hatırlatıyor. Kadınlar, bir acil durum planı hazırlamaları konusunda uyarılıyor. Bu duyuruyu yapmak zorunda bırakıldıkları için haklı olarak isyan eden EŞİK’e göre, bu düzenleme şiddet faillerini cesaretlendireceği gibi, kadınları ve çocukları yeni risklerle karşı karşıya bırakacak.
Yaşanan acı deneyimler ne yazık ki bu konudaki tedirginlik ve kötümserliği artırıyor. Önümüzde, şiddet geçmişi kayıtlara giren faillerin cezaevinden izinli olarak çıktıkları zaman diliminde kadınlara şiddet uyguladığı ya da öldürdüğü pek çok örnek var. Erzurum’da cezaevinden izinli çıkan Salih A. adlı hükümlü, daha önce kendisine saldırdığı için yargılandığı Nermin Tirit adlı kadını sokak ortasında silahla vurarak öldürdü. Zonguldak’ta Hasret Akkuzu’nun katil zanlısı Deniz Boyacı’nın cezaevinden izne çıktıktan sonra geri dönmediği ve daha önce birden fazla kişiyi öldürmüş olduğu tespit edildi. Gebze’de uyuşturucu madde ticareti suçundan hükümlü bulunan bir kişi, cezaevinden üç günlük izinle çıktıktan sonra, eşi Esma Söğütçü’yü uyurken boğarak öldürdü. Denizli’de Mehmet Ali Elbeli adlı hükümlü, açık cezaevinden izinli çıkmasının ardından eşi Müge Elbeli’yi işkence ederek öldürdü. Konya Karatay’da ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan hükümlü olan Neşet G., izinli çıktığı gün birlikte yaşadığı Damla D.’yi öldürdü. Bunlar son iki yıl içinde işlenen benzer cinayetlerden sadece birkaçı. Ve Türkiye’deki infaz ve izin uygulamalarının kadına yönelik şiddet ve cinayet riskini artırabileceğinin de apaçık göstergesi.
**
Sormak hakkımız. Suçluyu topluma kazandıramadığı gibi, bir öncekinden de ağır suç işlemesinin önüne geçemeyen bir infaz sisteminin iyileştirilmesi için ne yapılıyor? 120 bin insanın cezaevi çıkışında kameralara “Allah reisimizi başımızdan eksik etmesin” demesi yeterli mi hükümet için? Kadınlar tedirgin. Şiddet gördükleri faillerin serbest bırakılıp bırakılmadığını öğrenme işi bile kendilerine düşüyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin Kasım ayı verilerine göre Türkiye’de hapishanelerin doluluk oranı yüzde 140,5’e yükseldi. Fiziksel kapasitesinin çok üzerinde bir yoğunlukla faaliyet gösteriyor ve bu durum özellikle barınma, sağlık ve temel ihtiyaçlara erişim konusunda ciddi sorunlara yol açıyor. Şiddet suçlusunu çıkarıp kalabalığı azaltmaya çalışmak yerine, ‘çocuklar ölmesin’ diye sesini yükselten gençlerle ya da gazetecilerle ya da siyasetçilerle, ölümcül sağlık sorunu yaşayan, tutuksuz yargılanabilecek binlerce kişiyle doldurmamak daha doğru bir seçenek olmaz mıydı? Tayfun Kahraman MS hastası. Ağrılı ataklar geçiriyor, yürümekte zorluk çekiyor. Murat Çalık, akut lösemi hastası. Hastalığın nüksetme riski var. İkisi de tahliye edilmiyor ama on binlerce şiddet suçlusu artık aramızda. Bunu ne akıl ne vicdan kabul eder.

