Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan, Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeyi, İmralı’daki tecrit uygulamaları, PKK’nin kritik bölgelerden çekilme kararı, bütüncül hukuk ve barış sürecinde atılması gereken adımları anlattı.
Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Buldan, PKK’nin kritik bölgelerden çekilme kararının Abdullah Öcalan’ın talimatlarıyla atıldığını ve provokasyonlara karşı önlem niteliği taşıdığını vurguladı.
Son İmralı ziyareti
Buldan, 3 Kasım’da Öcalan ile yapılan son görüşmeye dair şunları söyledi:
„Hemen hemen bütün görüşmelerimiz 2 saatten fazla sürüyor, yine uzun bir görüşme oldu. Bir geliş gidiş var ancak meselenin baş müzakerecisinin koşullarını ve şartlarını değerlendirmek gerekiyor. Bu koşulların iyileşmesi lazım. Siyasi heyetlerin, ailelerin ve avukatların görüşmelerinin bu dönemde daha fazla gerçekleşmesi çok önemli, çok kıymetli. Sayın Öcalan toplumun birçok kesimiyle görüşmek, farklı çevrelerle diyaloğa geçmek istiyor. Bu sürecin ilerleyebilmesi için temas kurması gerekiyor. Bütün bunları yapabilmesi için de şartlarının ve koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bu konuda bir çaba var, bunu inkâr etmemek lazım.
„Akademisyenler, yazarlar, aydınlar, gazeteciler ve siyasi heyetler… Bu kesimler, Sayın Öcalan’a kafalarındaki soruları, öğrenmek istediklerini, kaygılarını ve düşüncelerini doğrudan kendisiyle paylaşmak istiyorlar. Sayın Öcalan da aynı şekilde, ‘Ben PKK’yi, 50 yıllık bir hareketi, bir örgütü neden sonlandırdım? PKK’yi kurarken amacımız neydi, şimdi hangi amaçtayız?’ gibi sorulara açıklık getirmek istiyor. Bütün bunları toplumun farklı kesimleriyle konuşmak, anlatmak ve onların görüşlerini de dinlemek istiyor. Ayrıca biz ayda bir gidiyoruz, aile ziyaretleri arada bir gerçekleşiyor, birkaç seferdir avukat görüşleri de yapıldı. Fakat bunun daha fazla süreklilik kazanması gerektiğini, sürece katkı açısından bunun çok önemli olduğunu özellikle belirtmek istiyorum.“
PKK’nin çekilme kararı
Buldan, PKK’nin 26 Ekim’de Türkiye’deki kritik bölgelerden güçlerini çekme kararının „önemli bir adım“ olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
„Biz de bu adım atılırken sürece pozitif bir katkı sağlayacağını düşündük ve bunu birçok yerde ifade ettik. Sayın Öcalan da bu atılan adımı oldukça kıymetli buluyor. Zaten Sayın Öcalan’ın katkıları doğrultusunda bu adım atıldı. Yani örgütün, Sayın Öcalan’dan gelen mesajlarla bunu gerçekleştirdiğini ifade edebiliriz. Sayın Öcalan, 27 Şubat çağrısının ardından birçok kez çağrılar yaptı ve mesajlar gönderdi. Sadece 27 Şubat çağrısıyla kalmayıp, aynı zamanda PKK’yi kongre toplamaya davet etti. Kongre toplantısıyla birlikte kendisini feshetmesi gerektiğini ifade etti. Silahlı mücadelenin bittiğini ve artık siyasetin devreye girmesi gerektiğini çok açık bir şekilde söyledi. Bunun için de bütün kararlılığını ve iradesini ortaya koydu.
„Sayın Öcalan bu diyaloğu sürdürmemiş veya herhangi bir irtibat kurmamış olsaydı, bugün atılan adımlar gerçekleşmezdi. Çünkü PKK, sadece Sayın Öcalan’dan gelen talimatlar doğrultusunda bu kararları aldı ve uyguladı. Bütün bunlar, 26 Ekim’deki geri çekilme meselesiyle birlikte, Sayın Öcalan’ın devrede olması ve örgüte verdiği mesajlarla hayata geçti. Dolayısıyla bu son alınan karar da dâhil olmak üzere, önceki tüm adımlar, Sayın Öcalan’ın pozitif katkıları ve güçlü iradesiyle ortaya çıktı; onun çağrılarıyla uygulandı. Bundan sonra atılacak herhangi bir adımda da Sayın Öcalan’ın rolü ve misyonu yine çok önemli olacak.“
Provokasyon uyarısı
Buldan, sürece dair olası provokasyonlara karşı Abdullah Öcalan’ın tutumuna ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:
„Başından beri Sayın Öcalan hep uyarılarda bulundu; süreci bozmak veya sabote etmek isteyenler olacağını söyler. Bütün bunların önünü almak adına Türkiye’deki güçlerin geri çekilmesi ve bazı mevzilerin boşaltılması kararı alındı. Yapılan çağrı bu mahiyetteydi. Örgüt de bu çağrıyı kabul etti, Sayın Öcalan’ın yanında olduklarını, verdiği mesajı dinlediklerini, aldığı karara saygı duyduklarını ve bir bütün olarak hareket ettiklerini ortaya koydular. Bu da çok önemli. Ama tabii ki provokasyonlara karşı sadece bunlar değil, her türlü önlem alınmalıdır. Çünkü çok hassas yürütülmesi gereken bir süreçtir. Ciddiyetle ele alınması gereken bir süreçtir. O yüzden her türlü provokasyona açık olan bir konuda, her iki tarafın da, yani sadece bir tarafın değil, her iki tarafın da bunun önlemlerini alması, provokasyonlara zemin sunmaması ve bir an önce bu meselenin artık barışla taçlanması, bunun için de gerekli adımların hızla atılması gereken bir dönemdeyiz. Yoksa gerçekten bozmak isteyen, süreci sekteye uğratmak isteyen güçler elbette ki var.“
Buldan’ın Barış ve Demokratik Toplum sürecine dair sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:
Öcalan’ın „pozitif“ aşama çağrısı kime?
„Elbette ki sadece bu işi karşılıklı olarak yürütenlere değil; sadece devlete, sadece Sayın Öcalan’ın ifade ettiği veya mesaj gönderdiği örgüte değil, toplumun her kesimine de yöneliktir. Toplum bu konuda gerçekten büyük bir ciddiyetle bu meseleye sarılmak zorundadır. Ben şunu söyleyeyim; yıkmak çok kolaydır, ama yapmak, inşa etmek çok zordur. Savaş elbette en kolay olandır ama barış birçok sorumluluk ve ciddiyet gerektiren, insanların vicdanında, aklında ve beyinlerinde derin izler bırakan bir meseledir. Çünkü 50 yıllık bir çatışma sürecinden bahsediyoruz. Bu süreçte ödenen bedelleri ve yaşanan acıları biliyoruz. Annelerimizin akıttığı gözyaşlarının farkındayız. Biz de bu acıları yaşadık. Ancak bu meselede veya barışı inşa etmede sadece Kürt tarafını, sadece Kürtleri ilgilendiren bir konu olarak bakmamak gerekiyor. Sadece DEM Parti’nin bir sorunu olarak da görmek doğru değildir.
„Pozitif aşamaya geçiş“ adımları
„Bir yasaya ihtiyaç var. Sürecin başarıya ulaşabilmesi için bir entegrasyon yasasına ihtiyaç var. Biliyorsunuz kurulan bir komisyon var. Bu komisyon önemli bir işlev gördü ve önemli çalışmalar yaptı. Toplumun birçok kesimini dinledi. Ancak ilerlemesi biraz yavaş oldu. Komisyon kurulurken, bu komisyonun bir yasa hazırlığı yapacağını düşündük. Tabii ki komisyonun yasayı çıkarma yetkisi yok. Raporunu hazırlar ve temel ilkeleri belirler. Bu temel ilkeler doğrultusunda, tüm gruplar ve partiler, komisyon başkanı Sayın Kurtulmuş’a kendi görüşlerini ve önerilerini içeren raporlar hazırlarlar. Bu raporlar bir metin haline de gelebilir. Metin haline gelen rapor, ihtisas komisyonuna, Adalet Komisyonu’na gönderilir. Orada bütün düzenlemeler yapılır ve daha sonra Meclis Genel Kurul’a gelir, kanunlaşır. Şimdi bu aşamaya henüz gelmedik; komisyon hâlâ bu aşamada değil. Ancak yasal bir düzenlemeye olan ihtiyaç zaruri. Çok büyük bir ihtiyaç. Silahsızlanma dediğimiz döneme aslında bu yasalar çıktığında, adımlar daha hızlı atılabilecek. Evet, birkaç adım atıldı. Biraz önce de ifade ettik, söyledik. Hangi adımların atıldığına dair, ama yasanın çıkmasıyla birlikte bütün bu adımların hızlanacağını ve sürecin gidişatına pozitif bir ivme kazandıracağını biliyoruz. O yüzden bir an önce aslında yasal bir düzenlemeye ihtiyaç var ve bu yasal düzenleme ile birlikte de sürecin ilerleyebileceğini düşünüyoruz.
„Sürece özel yasa“ tartışması
„Buna açıklık getirmek isterim. PKK’yi ilgilendiren bir yasa olarak tasarlanıyor diye biliyoruz. Henüz bize iletilmedi ama böyle bir bilgiye sahibiz. Yüz yıllık bir meselenin çözümünün kendine özgü yöntem ve çerçeveleri olabilir. Öte yandan bugün cezaevlerinde binlerce haksız ve hukuksuz şekilde yatan insanlar var. Bakın, telefonlarımıza günde yüzlerce ‘kader mahkumu’ denilen, dediğimiz insanlardan mesajlar geliyor. Toplumun ve farklı siyasi kesimlerden birçok kesim haklı olarak adalet talep ediyor. On binlerce KHK’li var. Bunu görmezden gelebilir miyiz? Diyelim ki 11’inci Yargı Paketi. Bu yargı paketinin içine haksız, hukuksuz, cezaevinde olan binlerce insanı koyabilirsiniz. Bu, vicdanen, siyaseten, insani olarak da bir gerekliliktir. Elbette ki biz burada, tecavüzcüleri, kadın katillerini, çocuk katillerini kastetmiyoruz. Böyle bir şey yok. Ama bize gerçekten gelen mesajlardan ve mahkum yakınlarından gelen mektuplardan şunu görebiliyoruz; cezaevlerinde hem yüksek bir doluluk oranı var hem de haksız yere yatan insanlar bulunuyor. Bu haksızlığı gidermek ve sürece pozitif bir katkı sağlamak için düzenlemeler yapılabilir. Yapılacak düzenlemeler Türkiye’deki hukuk sistemini de rahatlatacak.
„Yani sürece özgün yasanın çıkarılması, infazda adaletin sağlanması veya cezaevlerinden salıvermelerin gerçekleşmesi önünde engel değil, bilakis hızlandırıcı bir etki yaratır. Dolayısıyla sürecin gerekliliklerini yerine getirmeyle Türkiye’de adaletin sağlanması ve demokrasinin gelişmesini sağlayacak düzenlemeler birbirine zarar veren bir yerde değil, güçlendiren bir yerde duruyor. Bu konuda herhangi bir tereddütümüz veya yanlış anlaşılmaya mahal verecek tek bir tutumumuz ve sözümüz olmadı, olmaz da.
„Yine bunun yanında uzun süredir, işte AİHM kararlarının dikkate alınmadığı; Figen Yüksekdağ’ın, Selahattin Demirtaş’ın, Kobani davasından çok sayıda insanın cezaevinde hukuksuz bir şekilde bir şekilde kaldığı bir dönem yaşıyoruz. AİHM kararını vermesine rağmen, yani bir hak ihlali olduğunu ispat etmesine rağmen, Selahattin Demirtaş’ın serbest kalmadığını, özgürlüğüne kavuşmadığını görüyoruz. Bu konuda sürece uygun hareket edilmesi gerekiyor. Süreci de bir yana bırakalım, ya bu insanlar boşu boşuna 9 yıldır cezaevinde kaldılar. Ortada hiçbir suç yok. Ama hukuksuzluğu yapan, haksızlığı yapan bir sistem, bir anlayış var. Bu sistemin ve anlayışın bir an önce düzenlenmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Anayasa Mahkemesi de yine aynı şekilde, birçok konuda hak ihlali kararı vermesine rağmen insanlar ne yazık ki tahliye edilmiyor, özgürlüğüne kavuşmuyor.
„Şu an bizimle paylaşılan bir şey yok. Evet, bizim kendi hazırlığımız var. Hukuk büromuz ve hukuk komisyonumuz gerçekten çok değerli, etkin ve yetkin hukukçu arkadaşlarımızdan oluşuyor. Bu arkadaşlarımızın çok kapsamlı bir hazırlığı var. Fakat iktidarın bu konuda nasıl bir yasal hazırlık yaptığını henüz bilmiyoruz. Bizimle paylaşılmadı, kamuoyuyla da paylaşılmadı. Yani temaslarımızda elde edilmiş bir bilgi yok; bize gösterilen bir şey yok. Ancak bir hazırlığın olduğu söyleniyor, bu kadar.
„Dolayısıyla iktidarın nasıl bir hazırlık yaptığı konusunda bilgimiz olmamakla birlikte, sürece katkı sağlayacak ve sürecin ilerlemesi için gerekli yasal zeminin yargı anlamında veya çıkarılacak paketler ve yeni düzenlemeler anlamında hazırlık yapıldığı bilgisini biliyoruz. İçeriğine hâkim olmadığımız için açıkçası çok da söyleyecek bir şeyimiz yok.
Erdoğan ile görüşmeler
„Ben şöyle söyleyeyim; ortada bir irade var. Çözmek isteyen bir irade var. Bunu bütün samimiyetimle söylemek isterim. Yani herkes dört koldan, bu işin başarıya ulaşabilmesi için bir çaba sarf ediyor. Bu iktidar açısından da böyle, DEM Parti açısından da böyle. Diğer taraftan, diyelim ki Cumhur İttifakı’nın diğer parçası olan MHP için de böyle; Sayın Bahçeli’nin açıklamaları bu konuda gerçekten hem isabetli hem sürece katkı sunan açıklamalar. Bizim Sayın Cumhurbaşkanıyla yaptığımız son görüşme ki ondan önce de iki görüşme daha gerçekleştirmiştim ben, sevgili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte son olarak da iki görüşmeyi Sayın Mithat Sancar’la birlikte yaptık. Her üç görüşmede de ortada büyük bir iradenin ve bu sorunun çözümüne olan inancın çok açık şekilde belirleyici olduğunu ifade edebilirim.
„Sayın Öcalan da yine bu meselede gerçekten büyük bir kararlılıkla, ’50 yıllık çatışmalı süreci bitiriyorum’ diyor. ‘PKK bitti’ diyor. ‘Silahlar artık devreden çıktı’ diyor. Artık siyasetin konuşacağı bir dönemdeyiz. Artık, siyasal anlamda ya da çıkarılacak olan yasalarla birlikte, insanların kendilerini özgürce ifade edebileceği bir ortamda, yeni bir inşa dönemi, yeni bir inşa süreci pozitif barış dediğimiz, negatif barış sürecinden çıkıp pozitif barış sürecine geçtiğimiz yeni bir aşama olarak nitelendiriyor Sayın Öcalan da bunu.
Sol sosyalistlerin ‘temkinli’ yaklaşımı
„Yani tabii ki bütün eleştiriler baş göz üstüne. Ve her eleştiriyi alıp değerlendiririz: Ne demek istiyor, kim ne yapmak istiyor? Ancak bu meselede bazı kesimlerin, savaş yaşandığı dönemlerde, ‘Efendim, niye barışmıyorsunuz? Savaşların çok çatışmalı olduğu dönemlerinde yeter artık, bu çatışma bitsin. Niçin barış olmuyor?’ diyen kesimlerin, şimdi barış sürecine girdiğimizde ‘neyin barışı?’ diye sorguladıklarını da görebiliyoruz. Ben burada şu kesim yaptı, bu kesim yaptı, şu söyledi, bu söyledi demek istemiyorum; genel bir değerlendirme yapmak istiyorum bu konuda. O yüzden eleştiri yaparken biraz karşı tarafın yaşadığı acıları görmek lazım. Ölen kesimlerin, ölen insanların yakınlarının yaşadığı acıları görmek lazım. Savaşın kime ne katkısı var? Savaşın kime ne faydası var? O yüzden biz de tabii ki eleştiri yapan insanlara saygımız sonsuz. Biz, eleştiri ve öz eleştiri mekanizması olan bir partiyiz ve yapılan her eleştiriyi kıymetli buluruz. Fakat eleştiriyi yaparken de biraz vicdanlı olmak lazım, bana göre.
Bahçeli’nin açıklamaları
„Bahçeli başından beri aslında sürece pozitif katkı sağlıyor. Gerçekten bunu çok samimiyetle söylüyorum. Birkaç sefer de görüşme yaptık kendisiyle. Başta hangi noktadaysa, inanın en son yaptığımız görüşmede de aynı noktadaydı; milim değişiklik yok. Ne zihinsel olarak, ne düşünsel olarak, ne yapısal olarak değişmeden, Sayın Bahçeli sürece pozitif katkılarını, olması gerekenleri ve yapılması gerekenleri yalnızca bize değil, kendisi şunu da söylüyor; ‘Ben bunu hangi devlet yetkilisiyle görüşürsem ona da söylüyorum; sadece size söylemiyorum. Dolayısıyla, ben onların iktidarla aralarında süreçle ilgili olarak bir kopukluk ya da ayrışma olduğunu düşünmüyorum. Yaptığım görüşmelerden de biliyorum ki böyle bir ayrışma yok. Aksine, hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de Sayın Bahçeli, başta hangi noktadaysa, şu anda da aynı noktadalar. Bu konuda herhangi bir görüş ayrılığı, herhangi bir çatışma olmadığını en azından ben böyle gözlemliyorum.
Komisyon İmralı’ya gidecek mi?
„Gitmelidir. En kısa zamanda gitmelidir. Aslında baştan Sayın Öcalan dinlenmeliydi. Fakat farklı bir yol tercih edildi. Önce toplum dinlendi. Evet, bu da olabilir elbette. Toplumu dinlemek önemlidir. Bütün kesimler dinlendi; toplumdaki hemen hemen tüm iş çevreleri, aydınlar, yazarlar, kadınlar, gençler, Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri… Hepsi dinlendi. Bu çok çok önemliydi. Şimdi ise bu işin asıl muhatabı olan Sayın Öcalan mutlaka dinlenmelidir. Ve Sayın Öcalan’ın bu konuda komisyonla görüşmesinin süreci ilerletmek açısından da önemli olduğunu ifade etmek istiyorum. Yani sadece komisyonun oraya gitmesi bir görüşme gerçekleştirme meselesi değildir. İçlerinden bir heyet seçilecek. Hepsinin gitmesi tabii ki olanaklı değil. Böyle bir imkân yok. Ancak gidecek olan heyetin, Sayın Öcalan’la çok önemli ve çözüme katkı sunan bir görüşme gerçekleştireceğine inanıyoruz.
Öcalan komisyona ne anlatacak?
„Yani birçok konu var, muhtemelen tabii. Biz ne konuşacağını çok bilemeyiz. Ama nereden başlayacağını az çok biliyoruz, çünkü bunu başından beri söylüyor. Ben PKK’yi niye kurdum? İşte ‘son isyan’ dediğimiz PKK’nin son isyanının ortaya çıkış sebepleri… Bütün bunları değerlendiriyor, ortaya koyuyor. Belki de niçin bu süreci başlattığını Sayın Öcalan komisyonla konuşacak. 50 yıllık bir çatışmalı süreci niye bitirdiğini ya da en başından PKK’yi niye kurduğunu bütün bunları komisyonla, tartışmak istiyor, konuşmak istiyor. Onların görüşlerini, düşüncelerini almak istiyor, öğrenmek istiyor. Önemli bir ziyaret olacak. En kısa zamanda gitmesi gerekiyor diye ifade edeyim. Ve bunun bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor. Ondan sonra da zaten artık başka konular yani yasal düzenlemeler vesaire komisyonun yapacağı başka işler var. Onlar konuşulacak. Bunun için hızlıca yol alınmalı. Hızlıca ilerleme sağlanmalı ve hızlıca başarıya ulaşılmalı diyorum. Katkısı çok fazla olur ve ilerlemesi için de büyük etkisi olur. Fakat şunu bir kez daha belirtmek isterim ki bu iş artık geriye gitmemeli.
(AB)
Первин Булдан, член на делегацията на Партията за народно равенство и демокрация (ПНДД) в Измаил, критикува срещата с Абдуллах Йоджалан, практиките на изолация в Измаил, действията на ПКК и...

