Karaburun Bilim Kongresi’nin son günü, kısa süre önce yaşamını yitiren gazeteci, siyasetçi ve araştırmacı Bereket Kar anısına düzenlenen, yürütücülüğünü Remzi Altunpolat’ın yaptığı “Ortadoğu’da Savaş Rejimleri ve Direniş Dinamikleri” oturumuyla başladı.
Altunpolat, tutuklu gazeteci Ercüment Akdeniz’in mesajını salona iletti. Akdeniz’in mesajı, salonu Goethe’nin “Işık, ışık, daha çok ışık” sözleriyle selamlayarak bitti.
Bereket Kar ile siyaset yapmanın kendisi için büyük bir onur olduğunu belirten Akpolat, “Devrimci mücadelenin en önemli ve hakkı teslim edilmemiş öznelerinden biriydi. Anısı bizim ve Ortadoğu halklarının devrimci mücadelesinde yaşayacak,” dedi.
“Oyum nerede?” protestoları
Hakan Güneş, İran’da 1979 devriminden bugüne siyasal kanatlar ve muhalefet hareketleri üzerine konuştu. Halkın Mücahitleri’ni hatırlatarak, “Sosyalist ama Marksist değil, İslamcı ama teokratik değil, milliyetçi ama aşırı milliyetçi değildi. Halk içinde ciddi bir karşılığı vardı,” sözleriyle örgütün özgünlüğünü aktardı. Ancak İran-Irak Savaşı’nda Saddam’la işbirliği yapmalarını “rejimi devirmek için yapılmış stratejik bir hata” olarak değerlendirdi.
2009’daki “Oyum nerede?” protestolarını hatırlatan Güneş, bu dönemde “sokakta yepyeni bir kuşak vardı,” diyerek hareketin toplumsal etkisine işaret etti. Güneş, 2017-2019 dalgasını “sosyal taleplerle özgürlük taleplerinin birleştiği çok uzun soluklu bir mücadele” olarak tanımladı. Mahsa Amini’nin ölümüyle başlayan 2022 protestolarında ise farklı etnik kimliklerin katılımına dikkat çekerek, “Zorunlu örtünme fiilen kalkmış durumda. Bu bir kazanımdır ama örgüt yok. Örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez ama bir örgüt de şart,” dedi.
“Filistin: 21. yüzyılın Vietnam’ı”
Ayşe Düzkan, konuşmasında Filistin mücadelesini “21. yüzyılın Vietnam’ı” olarak nitelendirdi ve “Yerleşimci sömürgeciliğe karşı bitmemiş tek savaş bugün Filistin’dir,” dedi. Düzkan, Filistin halkının yapısal özelliklerini aktarırken, “Gazze’de ve Batı Şeria’da yaşayanlar, İsrail vatandaşı olanlar ve diasporadakiler: Üçlü bir yapı söz konusu” diyerek direnişin çeşitliliğini vurguladı.
Düzkan, demografik mühendislik politikalarına dikkat çekerek, “Bugün 9 milyon İsrailli’ye karşılık 5 milyon Filistinli var. Filistinliler’in en büyük talebi devletten ziyade geri dönüş hakkıdır,” dedi. Avrupa’nın İsrail’e yaklaşımını ise şu sözlerle eleştirdi: “Albanese’nin dediği gibi, Avrupa’nın İsrail’e yaklaşımını Holokost hafızasıyla değil, çıkarlarıyla açıklamak gerekir. İsrail bugün emperyalizme en çok hizmet eden ülkelerden biridir. Filistin emperyalizme karşı mücadelenin pusulasıdır. Filistin mücadelesine sahip çıkmaktan emperyalizme karşı mücadele edilemez.”
Suriyeli Alevi kadınların mektubu
Hamide Rencüs, konuşmasında HTŞ’nin Irak El Kaidesi ve IŞİD kökenine dikkat çekerek, lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin Nusra Cephesi’ni HTŞ’ye dönüştürerek İdlib’de bir emirlik kurduğunu anlattı. Rencüs, Alevilere yönelik katliamların sistematik biçimde planlandığını, İbn Teymiyye’nin fetvalarının bu süreçte yeniden dolaşıma sokulduğunu belirtti.
“Suriye devleti Alevi devleti değildi, bürokrasinin ve yönetimin çoğunluğu Sünnilerden oluşuyordu,” diyerek yanlış algılara itiraz eden Rencüs, uluslararası toplumun sessizliğini eleştirdi. Katliamların Türkiye medyasında “bireysel cinayetler” gibi yansıtıldığını söyleyen Rencüs, sözlerini Alevi kadınların kaçırılma ve öldürülme tehlikesiyle yazdıkları bir mektubu okuyarak sonlandırdı: “Kaçırılması tehlikesiyle karşılaştığımızda kendimizi patlatabileceğimiz, belimizde taşıyacağımız bir kemer şekilde bir bomba yapmanızı istiyoruz.”
Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nden açıklama
Öte yandan, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi de Nergiz Kafe’de bir açıklama yaptı.
Açıklamada “Ortadoğulu kadınlar yalnız değildir”, “Nehirden Denize Özgür Filistin”, “Yaşasın Kadın Dayanışması” ve “Filistin’e Özgürlük, İsrail’e boykot” sloganları atıldı.
“Soykırıma ve İşgale Direnen Filistinli Kadınlarla Mücadelemiz Ortak” başlıklı açıklama, özetle şöyle:
“Bugün, Barışa İhtiyacım Var diyerek bir araya gelen, Kürt sorununda demokratik ve barışçıl bir çözümü savunan, Türkiye’de savaş politikaları, bölgesel savaş ve emperyalizm arasında bağlar kuran kadınlar olarak Filistin için buradayız, İsrail’e Tam Ambargo Uygulansın talebiyle 17 şehirde sokaklardayız. Bugün 6 Eylül, geçen yıl tam bu tarihte Ayşenur Ezgi Eygi, Filistin halkıyla dayanışmak için gittiği işgal altındaki Nablus’un Beita kasabasında İsrail işgal güçleri tarafından başından vurularak katledildi. Ayşenur’un anısını mücadelemizde yaşatıyoruz.
“Filistin halkı yüz yılı aşkın süredir siyonist işgale, etnik temizliğe, yerleşimci sömürgeciliğe ve ırk ayrımcı rejime karşı onurlu direnişini sürdürüyor. Soykırım elbette bütün bir halkı hedef alıyor, ama soykırımın da işgalin de cinsiyetlendirilmiş bir boyutu olduğunu biliyoruz. İsrail’in Gazze’yi hedef alan soykırım saldırılarında katledilenlerin yüzde 70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Binlerce kadın ve kız çocuğu kalıcı olarak engelli hale geldi. Tacize, tecavüze, erkek şiddetine, çıplak aramaya maruz kalan Filistinli kadınların başvurabilecekleri bir mekanizma ya da sığınabilecekleri güvenli bir alan yok.
6-7 Eylül
“Bugün aynı zamanda Türkiye’de Ermeni, Rum ve Yahudilere yönelik en büyük saldırılardan biri olarak tarihe geçen 6-7 Eylül’de yaşanan pogromun 70. yıldönümü. Unutmuyoruz! 6-7 Eylül silinmeye çalışılsa, resmi tarih anlatısının parçası olmasa da, kendinden olmayanı nefret politikasıyla yok etmenin, evine, yaşamına çökmenin, devlet gücüyle ezmenin, bunu da yine kadınların bedenlerini ihlal ederek yapmanın hafızası oldukça canlı ve coğrafyaları aşıyor. “Pogromlara ve ırkçı saldırılara maruz kalan Rum, Ermeni, Yahudi kadınların, Mahsa Amini isyanıyla sokaklara dökülen İranlı kadınların, Rojava’da kazanımlarını savunan Kürt kadınların, IŞİD ve selefi çetelerin soykırımına direnen Ezîdî kadınların, HTŞ’nin ve güdümündeki cihatçı çetelerin soykırım saldırılarına direnen Alevi kadınların ve iki yıldır siyonist işgale ve soykırıma direnen Filistinli kadınların direnişi aynı mücadele hattında ortaklaşıyor.
“Gerçek dayanışma”
“Biz kadınlar, emperyalistlerin ve siyonistlerin siyasi, askeri ve ticari çıkarları için körüklediği bölgesel savaşın, derinleşen sömürünün ve soykırımın karşısında hayatları için direnen Gazzeli kadınlarla dayanışmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim için barış, bu coğrafyada eşit ve özgür bir yaşam kurabilmek demek. Tüm kadınları Filistin halkına yönelik soykırıma karşı mücadeleyi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.
“Barışa İhtiyacım var diyen kadınlar olarak ilk günden beri ısrarla söylediğimiz gibi bugün de Gazze’deki kadınların ölüm, açlık, taciz, tecavüz ve göçe zorlanma ile bedenlerinin savaş alanına çevrildiğini haykırıyoruz. Bu savaşı yürüten İsrail’in durdurulması için Filistin halkının ve Filistinli kadınların soykırım karşısında kınamaya değil acil ve gerçek bir dayanışmaya ihtiyacı var:
İsrail’e tam ambargo ilan edilmeli ve derhal uygulanmalıdır!
İsrail ile askeri, siyasi, ticari, akademik ve kültürel tüm ilişkiler kesilmeli, bütün anlaşmalar feshedilmelidir!
Petrol sevkiyatı durdurulmalı ve limanlar İsrail’e giden gemilere kapatılmalıdır!”
(DS/TY)