Yusuf Tuna Koç
Kamusal ve nitelikli sağlık hizmetine erişim bugünün Türkiye’sinde hayale dönüştü. AKP’nin sözde devlet hastanelerindeki sorunları ortadan kaldırmak için daha 2003 yılında ortaya attığı “Sağlıkta Dönüşüm” yasası, Şehir Hastanelerinin kurulması, Kamu-Özel İşbirliği gibi girişimlerle, kamusal sağlık hizmetini 23 yıl öncesinden çok daha kötü bir hale getirdi. Bugün sağlık bütçesinin çok ciddi bir kısmı Şehir Hastanelerine harcanıyor.
Bu hastanelerin yapımında garanti edilen hizmet bedelleri sebebiyle şirketlere verilen ödeme güvenceleri milyon eurolarla konuşuluyor. SGK, neredeyse tek başına tüm özel sağlık sektörünü ayakta tutuyor, erişilebilir, alanında uzmanlaşmış devlet hastaneleri birer birer kapanıyor. Milyonlarca insan, bir yandan hiçbir şekilde talep etmediği şehir hastaneleri için şirketlere güvence edilen miktarları hem de SGK üzerinden özel hastaneleri finanse ederken, hastalandığında ise devlet hastanesinde randevu bulamıyor, randevu bulsa aylar sonrasına ameliyat alabiliyor, bu şekilde zoraki olarak sürüklendiği özel hastanelerde ameliyat masasında pazarlık ediyor, yeni doğan bebekleri dahi özeller SGK’dan üç kuruş daha alabilsin diye ölümle burun buruna geliyor.
Sağlıkta 23 yılda adım adım hazırlanan çöküşü, Dr. Osman Öztürk değerlendirdi.
Sizce bu dönemde sağlık politikalarına dair en önemli sorun nedir?
25 yıla bakarsak iktidar hep özel sektörü büyüttü ve kamu çok cılızlaştı. Özellikle bellibaşlı ameliyatlar ihtiyaç olduğunda vatandaş özele gitmek zorunda kalıyor. Sözde belli kısıtlar, sigorta ödemeleri eklemiş olsa da bunun pratik bir karşılığı yok. Kardiyoloji muayenesi için 2 katı değil 10 katı, hatta 30 katı fiyat isteyebiliyorlar. Sonuç olarak sağlık hizmeti bugün ücretli haline geldi. Ameliyatların polikliniklerin çoğu hâlâ devlette olsa da daha nitelikli ameliyatlar için adres özel oldu, doktorların da birçoğunu çektiler. Zaten çok fazla sıra oluyor, doktorlar nitelikli bir biçimde ilgilenemiyor bu yüzden hizmet sürekli özele kayıyor. Geçmişte de özel hastaneler vardı ama ya kamuda hizmet almak istemeyen giderdi ya da otelcilik hizmeti daha iyi diye tercih edilirdi. Bugün ise nitelikli sağlık hizmeti alabilmek için insanlar özele gitmek zorunda kalıyor ki benim açımdan en vahim olanı budur geçen 23 yılda.
Nitelikli, başarılı doktorların da ciddi kısmının özele kaydığını söylediniz. Bu da kamu açısından çok büyük bir kayıp yaratmıyor mu, devlet tıp fakültelerindeki eğitimi finanse ederken kamudaki çalışma koşulları sebebiyle yetişen doktorlar özele geçiyor, özel sektör için doktor yetiştiriyoruz.
Tek bir hekimin bile gitmiş olması ülke açısından kayıptır, ciddi bir insan gücü. Özelde tıp fakülteleri de gelişti ama bu eğitimin bugüne kadar kamu tarafından verildiğini düşünürsek ciddi bir harcama ve yatırım olduğunu görüyoruz. Bunun tabii yurtdışı boyutu da var. Yurtdışına gitmek isteyen hekimlerin TTB’ye başvuru yapması gerekiyor iyi hal belgesi için, başvuru rakamlarını biliyoruz ancak bu insanların ne kadarı gidebiliyor bunu bilmiyoruz. Ona dair sayılar sağlık bakanlığında mevcut ancak kamuoyu ile paylaşılmıyor bu sebeple yurtdışına gidiş oranını bilmiyoruz. Ancak daha ağırlıklı kayma zaten kamudan özele doğru. Şöyle düşünün, bir klinikte 5 hekim olsun, bu hekimler aynı anda işleri yetiştirmeye çalışıyor, polikliniğe bakıyorlar, servisteki hastalarla uğraşıyorlar. Bir tanesi özele geçince bu sefer beş hekimin işi dördünün üzerine yıkılıyor. Biri daha geçti mi bu kez 5 kişinin işini 3 kişi yapıyor, işgücü artıyor ve onlar da özele geçmek istiyor. Özel sektör özellikle de kendisini en çok geliştirmiş olan doktorlara, özellikle de daha pahalıya sunulacak ameliyatları yapabilenlere daha fazla maddi imkân sunuyor, bunları kamusal sağlık hizmetinden koparıyor. Türkiye’nin yetiştirdiği doktor kaynağı açısından, bu pastanın kremasını özel yiyor, daha tatsız kısmı ise kamunun üzerine yıkılıyor. Bu sebeple kamusal sağlık hizmetinde yanıltıcı biçimde müthiş rakamlar var. Yıllık poliklinik muayene sayısı 1 milyara yaklaşıyor toplamda, bunun büyük çoğunluğu kamuda. Acillerde yıllık 150 milyonu geçti, dünyada böyle bir örneği yok. Ama özel hastaneler tıkır tıkır işliyor, tahterevalli gibi kamu çöktükçe özel yükseliyor. Eskiden her ilde özel hastane yoktu artık her ilçede birden fazla var, ne kadar şikâyet etseler de ciddi paralar kazanıyorlar, tüm sağlık sektörü özel üzerinden ilerliyor, geçmişte eğitimde yaşanan bugün sağlıkta yaşanıyor.
YURTTAŞ ÖZELE MECBUR BIRAKILIYOR
60’larda AYM özel okulların açılmasını güzel bir gerekçeyle iptal etmişti; eğer özel açarsanız nitelikli öğretmen ve öğrencileri çeker ve kamu sektörü çöker diyerek. Klasik piyasacı anlayış ne olacak parası olan özele göndersin diyordu, geldiğimiz noktada devlet okulları sadece diploma alınan bir yere dönüştü. Başarılı öğrenciler hep özel okullardan çıkıyor. Sağlıkta da esas itibariyle olan bu. Nasıl eğitimde devlet okulları yerinde duruyor ama iyi bir eğitim almak isteyen çocuğunu özele gönderiyor, sağlıkta da bu yaşanıyor. Eskiden özel sağlık hizmeti opsiyoneldi, yataklar, hoş sohbet vs tercih sebebiydi. Bugünse parası olmayan vatandaş bile gitmek zorunda kalıyor. Doktorlar daha nitelikli diye değil, belli ameliyatlar artık devlette ulaşılabilir değil. İkincisi çok istisna alanlara yönelen doktorların hepsini özel çekiyor. Bu alanda bir ameliyata ihtiyacı olan özele gitmek zorunda kalıyor. Bu iller ölçeğinde de böyle. O ameliyatı olması gereken artık özele gitmek zorunda kalıyor. Cerrahide, dahilî branşlarda bunun örneği çok. Özel kamuyu yok etmiyor ancak çökertiyor. Böylece yalnızca en temel hizmetlerin alınabileceği bir yer haline geliyor, gerçek bir sağlık hizmeti için ise sistem hastaları da doktorları da özele yönlendiriyor. Doktorların da her gün 100 hastaya bakmaktan bıkıp daha verimli çalışabileceği, hastaya daha fazla bakabileceği bir yere bakmak istemesi normal, bunun sebebi sistem.
Bahsettiğiniz tabloda dolaylı bir varlık transferi de olmuş oluyor. Kamu hem devlet hastanelerini hem doktorların eğitimini finanse ediyor ancak kamu hastanelerini yetersiz bırakarak bu finansmanı sağlayan yurttaşları da özele para vermeye mecbur ediyor.
Aynen öyle ancak daha doğrudan da sübvanse ediyor. Eskiden de özel hastane vardı, parasını hasta ödüyordu, reçetesini de parayla alıyordu, olması gereken de bu. Şimdi ise devlet bu özel hastaneleri sübvanse ediyor, reçetesini ödüyor, tetkikini ödüyor. Amiyane tabirle özel sağlık sektörü burada besleme sektördür. Liberalizme göre güya sırtını devlete dayamaz, kamu kötüdür, bugün SGK özel hastanelerle anlaşmasını bozsa özel hastanelerin yüzde doksanı kapısına kilit vurur, devlet doğrudan onları desteklediği için ayaktalar bir marifetleri olduğu için değil. Cumhuriyetin 80 yılında özel sektörün aldığı mesafeye bakıyorsunuz bir de son 25 senedeki ilerlemesine, ikincisi kat kat fazla. Ne oldu özel sektör çok büyük yatırımlar yaparak mı büyüdü, hayır devlet eliyle büyüdü. SGK’nın kasasından ve hem de vatandaşın cebinden alarak ayakta kalıp büyüdüler, bunu sağlayan AKP’nin sağlık politikaları oldu.
SGK DESTEĞİNİ ÇEKSE ÖZEL HASTANELER BİTER
Devletin denetimsizliği de Yenidoğan çetesi gibi suistimalleri de artırıyor, kamu finansmanını suistimal edebilmek için.
55 milyon özel muayenenin neresini nasıl denetleyebilirsiniz, bu mümkün mü? Her hastaneye 10-15 kişilik ekip koymanız lazım ki alınan paraya yapılan işleme baksın, bunu denetleyebilmek mümkün değil, denetlenmeyeceklerini de biliyorlar. İlave ücret üzerinden konuşursak, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası kanunu ilk çıktığında zaten ilave ücret diye bir şey yoktu, o zaman iktidar yine AKP idi. O zaman söylenen SGK’nın özel hastanelerin kapısını halka açtığı, halkın özelde ucuza muayene olacağıydı. Sonradan maliyet yüksekmiş %30 fark getirelim diye başladılar, kanunun ilk halinde herhangi bir özel hastane bunu istismar ederse SGK anlaşmayı iptal edeceği yazarken sonra iptal yerine para cezası getirildi. Zaten şikâyetlerin çoğu uzlaşma yoluna gidiyor, gitmeyenlerde de cüzi rakamlar ödenip durumu kapatıyorlar. Sistem açıkça buna göz yumuyor. Erdoğan özel hastaneler açıldığında ilk zamanlar “Biz özel hastanelere de sigortalıları sevk etmeye başladık ama kazları yolmaya çalışmasınlar, sürümden kazansınlar” demişti. Ancak kazı yolduran sistemin bizzat kendisi. Sadece istismar saptandığında SGK sözleşmeyi iptal edeceğini söylese özellerin hiçbiri bu işe giremez, batmaktan korkar. Ama paranın hesabını yapıyorlar. En baştan, ne kadar sigortalı alırım, yasal sınırdan ne kadar para alabilirim, şu kadar üzerine çıksam bunun için de bu kadar ceza ödesem, aradaki fark da kâr olarak bana yeter. 500 milyon fazla kazanır, 10 milyon cezayı öder devam ederim diyorlar, bunu sağlayan hükümetin bilinçli tercihidir. Zaten hükümet “bunu yapın, bu yolu size açtım” diyor. Durum böyle olunca Yenidoğan çetesi istisna değil kaide oluyor. Hastane hizmet veriyor, sonra hizmetini taşerona devrediyor. Sen o hizmeti veremiyorsan neden hastane kuruyorsun? Güvenlik, yemek hadi temizlik işlemini dışarıdan aldın tamam da tıbbi hizmeti de dışarıdan alacaksan ne demeye hastane kuruyorsun? Buna izin verirsen Yenidoğan çetesi de çıkar daha başka çetesi de. İstismar sistematik hale geliyor, şikâyet gelirse en fazla birinin canı yanıyor ama düzen devam ediyor.
23 yılda sistem nasıl çökertildi: Saray iktidarı sağlığa zararlı